DENEYSEL ÇALIŞMA | |
1. | Neopterin akut apandisit tanısında kullanılabilecek bir belirteç midir? Is neopterin a diagnostic marker of acute appendicitis? Kagan Coskun, Oner Mentes, Aysegul Atak, Arzu Aral, Mehmet Eryılmaz, Onder Onguru, Mujdat Balkan, Orhan Kozak, Sadettin CetinerPMID: 22290042 doi: 10.5505/tjtes.2012.00087 Sayfalar 1 - 4 AMAÇ Deneyimli bir cerrah için bile akut apandisit tanısı kimi zaman zor olabilir. Tanıdaki gecikme komplikasyon oranını arttırmaktadır. Bu deneysel çalışmadaki amacımız, akut apandisit tanısında belirteç olarak neopterinin uygunluğunun ve öneminin araştırılmasıdır. GEREÇ VE YÖNTEM Otuz beş adet Yeni Zellanda tipi erkek tavşanda oluşturulmuş akut apandisit modelinde neopterin düzeyleri ölçüldü. Hayvanlar apendektomi uygulanana kadar geçen zamana göre 5 gruba ayrıldı. (Grup 1: Kontrol, Grup 2: Sham, Grup 3: 12. saat, Grup 4: 24. saat, Grup 5: 48. saat). Her bir gruptan alınan kan örneklerinde (Grup 3, Grup 4 ve Grup 5’te apendektomi öncesinde) neopterin düzeyleri enzim immunoassey kitinde ölçüldü. BULGULAR Akut apandisit tanısı için optimal eşik değeri noktası 34,475 nmol/lt olarak saptandı. Neopterin düzeyi 34,475 nmol/lt üzerinde olduğu zaman akut apandisit olma olasılığı 4,667 kat fazla olarak bulundu. SONUÇ Bu çalışma deneysel bir hayvan çalışması olsa da klinik uygulamalar açısından değerli ipuçları vermektedir. Neopterinin akut apandisit tanısında kullanılabilecek potansiyele sahip bir belirteç olduğunu düşünüyoruz. |
2. | Epidural anestezinin kolon cerrahisinde anastomoz kaçağı üzerine etkisi: Deneysel araştırma Effect of epidural anesthesia on anastomotic leakage in colonic surgery: experimental study Tayfun Adanır, Murat Aksun, Gülşah Yılmaz Karaören, Türker Karabuğa, Okay Nazlı, Atilla Şencan, Mehmet KöseoğluPMID: 22290043 doi: 10.5505/tjtes.2012.67044 Sayfalar 5 - 10 AMAÇ Bir hayvan modelinde, sürekli epidural anestezi ile kolon anastomozunun gücü arasındaki ilişki araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Beyaz erkek 14 adet Yeni Zelanda tavşanı çalışmaya alındı ve randomize iki grup oluşturuldu. Grup 1’de (n=7) epiduralden sürekli olarak %0,9’luk NaCl infüzyonu (0,4 mlkg-1 bolus ve 0,2 mlkg-1 sa-1 infüzyon) ve Grup 2’de (n=7) epiduralden sürekli olarak %1’lik lidokain infüzyonu (0,4 mlkg-1 bolus ve 0.2 ml kg-1 sa-1 infuzyon) uygulandı. İnfüzyonlara, operasyonların başında başlandı ve cerrahi sonrası 6. saate kadar sürdürüldü. Bütün deney hayvanlarına genel anestezi altında sağ kolon rezeksiyonu ve kolo-kolonik anastomoz uygulandı. Cerrahi sonrası 4. gün, re-laparotomi yapılıp in situ olarak anastomoz patlama basınçları ölçüldü. Dikiş hattını içine alan 1 cm’lik segment çıkartılıp, hidroksiprolin ve kollajen düzeyleri ölçüldü. BULGULAR Anastomoz patlama basınçları, epidural lidokain grubunda (medyan 248 mmHg - [117-300]) serum fizyolojik grubuna (medyan 109 mmHg - [47-176]) göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p=0,006). Doku örneğindeki hidroksiprolin ve kollajen düzeyleri açısından gruplar arasında fark yoktu (p>0,05). SONUÇ Kolon anastomozunun dayanıklılığının epidural lidokain infüzyonu ile artabileceğini düşünüyoruz. |
KLINIK ÇALIŞMA | |
3. | Fleksör tendon onarım sonrası, tekrarlayan hyaluronik asit enjeksiyonlarının, peritendinöz adezyon üzerine etkisi: Randomize plasebo kontrollü klinik ön çalışma Effects of repetitive injections of hyaluronic acid on peritendinous adhesions after flexor tendon repair: a preliminary randomized, placebo-controlled clinical trial Güzin Yeşim Özgenel, Abdullah EtözPMID: 22290044 doi: 10.5505/tjtes.2012.95530 Sayfalar 11 - 17 AMAÇ Bu çalışmada, zon-II fleksör tendon onarımlarından sonra, iki haftalık süre içerisinde enjekte edilen 3 doz hyaluronik asit (HA) enjeksiyonunun plaseboya (salin) karşı etkinliği araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmaya İkinci parmak izole zon-II fleksör tendon hasarlanması olan 22 hasta dahil edildi. Tenorafi öncesi, parmaklar randomize olarak iki gruba ayrıldı; 11 parmakta tenorafi çevresine 3 doz HA enjekte edilirken, aynı şekilde salin enjekte edilen 11 parmak da plasebo grubunu oluşturdu. Birinci doz tenorafi sırasında verildi ve ilave 2 doz 1 hafta ara ile enjekte edildi. Operasyon sonrası Kleinert rehabilitasyon protokolü uygulandı. Eklem hareket açıklığı, 3. hafta, 3. ay ve uzun dönemde total aktif ve pasif eklem açıklığı ölçülerek değerlendirildi. Fonksiyonel sonuç, Strickland sınıflandırmasına göre belirlendi. BULGULAR Üçüncü haftada eklem hareket açıklığı açısından iki grup arasında bir fark tespit edilmedi. Ancak, 3. ay ve uzun dönemde, eklem hareket açıklığında, HA enjekte edilen parmaklarda plasebo grubuna göre anlamlı derecede iyileşme olduğu gözlendi. SONUÇ Bu plasebo kontrollü ön çalışmada, mükerrer HA enjeksiyonlarının, primer tendon onarımında, muhtemelen adezyon azaltıcı etkisine bağlı olarak, klinik sonuçları iyileştirebildiği ileri sürülmektedir. |
4. | Cerrahi yoğun bakım hastalarında ziyaretin yaşam bulguları üzerine etkisi: Pilot çalışma The impact of visits on vital signs of the patients in surgical intensive care unit: a pilot study Ükke Karabacak, Leman Şenturan, Sebahat Özdilek, Aygün Şimşek, Yeliz Karateke, Fatma Eti Aslan, Nebahat Yıldız, Bülent Kaya, Cemalettin ErtekinPMID: 22290045 doi: 10.5505/tjtes.2012.58908 Sayfalar 18 - 22 AMAÇ Bu araştırma, yoğun bakım ünitesinde yatan hastalara yapılan ziyaretin hastanın yaşam bulguları üzerindeki etkisini incelemek amacıyla yapıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Tanımlayıcı olarak gerçekleştirilen çalışma İstanbul ilinde bir üniversite hastanesinin acil cerrahi yoğun bakım ünitesinde gerçekleştirildi. Araştırmanın örneklemini 24 saatten fazla süre ünitede bulunan, 18 yaş ve üzeri 43 hasta oluşturdu. Verilerinin toplanmasında hastaların demografik özellikleri ile ziyaret öncesi, sırası ve sonrasındaki yaşam bulgularının yer aldığı bilgi ve değerlendirme formu kullanıldı. Veriler ziyaret öncesi, ziyaret sırasında ve ziyaretten sonra ölçüldü. BULGULAR Hastaların %39,5’i (n=17) kadın, %60,5’i (n=26) erkekti. Ziyaret öncesi ateş değerleri ortalaması 36,7±0,81 sonrası 36,8±,94; nabız değeri ortalaması öncesinde 97,3±26,4, sonrasında 98,4±26,1; solunum değeri ortalaması 23,76±4,55 sonrasında 24,30±4,53; sistolik basınç değeri 113,4±25,86, sonrasında 120,4±21,15; diyastolik basınç değeri 64,81±8, sonrasında 67,30±3 bulundu. SONUÇ Pilot bir çalışma niteliğinde yürütülen bu araştırmada, yoğun bakım ortamında bulunan hastaya yapılacak ziyaretlerin hastayı etkilediği, ancak bu etkinin yaşam bulgularında ciddi bir fizyolojik değişime neden olmadığı sonucuna varıldı. |
5. | Acil servise başvuran travma hastalarında rutin testlerin gerekliliğinin analizi Analysis of the necessity of routine tests in trauma patients in the emergency department Özlem Köksal, Şebnem Eren Çevik, Şule Akköse Aydın, Fatma ÖzdemirPMID: 22290046 doi: 10.5505/tjtes.2012.84748 Sayfalar 23 - 30 AMAÇ Son yıllarda ileri travma yaşam desteği protokollerine göre rutin testlerin gerekliliği tartışılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, majör travma hastalarında rutin testlerin gerekliliği ve tanısal değerini analiz etmektir. GEREÇ VE YÖNTEM Bu prospektif çalışmada, Glasgow Koma Skoru 15, Revize Travma Skoru 12 olan ve 15-65 yaş arası majör travma ile acil servise başvuran toplam 103 künt travma hastası değerlendirildi. BULGULAR Hastaların (%30,1 kadın,%69,9 erkek) yaş ortalaması 35±12.97 idi. Tüm hastaların %72,8’i araç içi trafik kazası, %12,6’sı araç dışı trafik kazası ve %14,6’sı yüksekten düşme ile başvurdu. Rutin testlerin hepsi ayrı ayrı değerlendirildi. Servikal inceleme ile lateral servikal röntgen istemi, pelvik muayene ile tam kan sayımı ve idrar testi istemi hariç, tam kan sayımı, yan servikal röntgen ve karın ultrasonografisi istem nedenleri ile diğer test sonuçları ve istem nedenleri karşılaştırıldığında önemli farklılıklar saptandı. SONUÇ Çalışmamıza göre biyokimyasal testler, ön-arka göğüs grafisi ve ön-arka pelvis grafisi hedefe yönelik testler olarak istenebilir. Hedefe yönelik testlerin istemi ile maliyet ve iş yükü azalacaktır. |
6. | Türkiyede tekstil sektörü çalışanlarında iş kazalarına bağlı yaralanmalar Work-related injuries in textile industry workers in Turkey Mustafa Serinken, İbrahim Turkcuer, Bekir Dağlı, Özgür Karcıoglu, Mehmet Zencir, Emrah UyanıkPMID: 22290047 doi: 10.5505/tjtes.2012.54376 Sayfalar 31 - 36 AMAÇ Bu çalışma, acil servise başvuran tekstil ve giyim sektörü çalışanlarında işle ilgili yaralanmaları araştırmak için yapıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Prospektif tasarlanan çalışmaya iki yıllık araştırma süresince tekstil ve dokuma endüstrisinde çalışanların iş kazaları ile ilişkili başvurular alındı. Çalışma örnekleminde sadece iş yerinde ve fiilen çalışma sırasında olan yaralanmalar analiz edildi. BULGULAR Toplam 374 hasta çalışma kriterlerine uygun bulundu. Olguların büyük bölümünü kadınlar (%76,2, n=285), yaş dilimleri içinde ise 14-24 yaş arasındakiler oluşturdu (%44,7, n=167). Olguların yaklaşık üçte ikisi iş kazasına bağlı olarak ilk kez hastaneye başvurduğunu bildirdi (%65,8, n=246). İş kazaları en sık 07: 00 ile 09.00 (%27,3) ve 23: 00 ile 01: 00 (%17,9) saatleri arasında oluştu. Hastalar kazaların nedenini en sık olarak dikkatsizlik ve acelecilik olarak bildirdi (sırasıyla, %40,6 ve %21,4). Hastaların yaklaşık dörtte üçü olay sırasında koruyucu malzeme kullandığını bildirdi (%74,3, n=278). Yaralanma tiplerine bakıldığında, kesi/batma/amputasyon/ avulsiyon yaralanmaları %55,6 (n=208) oranındaydı. En sık olarak üst ekstremite yaralanması (%75,1 n=281) görüldü. SONUÇ Ülkemizde tekstil ve dokuma endüstrisinde çalışanların iş kazalarını bir bütün olarak tanımlamak için geniş, toplum tabanlı araştırmalara gereksinim vardır. Hızla gelişen bu sektörde iş kazalarının azaltılması için düzenlemeler yapılmalıdır. |
7. | Hemodinamik açıdan stabil, göğüs altı veya ön karın bölgesinde bıçak yaralanması olan hastalarda tanısal peritoneal lavaj Diagnostic peritoneal lavage in hemodynamically stable patients with lower chest or anterior abdominal stab wounds Shahriar Hashemzadeh, Kamran Mameghani, Rohollah F Fouladi, Elnaz AnsariPMID: 22290048 doi: 10.5505/tjtes.2012.89137 Sayfalar 37 - 42 AMAÇ Torakoabdominal bıçak yaralanmaları bulunan ve hemodinamik açıdan stabil olan hastaların tedavisi halen tartışmalıdır. Bu çalışmada, bu tip hastalardaki tanısal peritoneal lavaj (TPL) sıvısındaki eritrosit sayısındaki optimal değer tartışıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Hemodinamik yönden stabil ve torakoabdominal bıçak yaralanması olan 388 hasta çalışmaya alındı. Laparotomi yönünden açık bir endikasyona sahip olmayan olgularda, peritoneal kavite 1000 cc serum fizyolojikle yıkandı ve akıntı sıvısındaki eritrosit sayısı analiz edildi. Karın yaralarında >100,000/mm3 ve alt göğüs yaralarında >10,000/mm3 seviyesinde eritrosit sayısı eksploratuvar laparotomi (konvansiyonel yaklaşım) için endikasyonlar olarak kabul edildi. Geriye dönük yapılan analizde, eritrosit sayısı için yeni eşik değerler hesaplandı. BULGULAR Konvansiyonel yaklaşımın duyarlılığı ve özgüllüğü, sırasıyla %90 ve %84 olmuştur. Karın yaralarında >15,000/mm3 ve alt göğüs yaralarında >25,000/mm3 seviyesindeki eritrosit sayısı, operasyon gereksinimi olan veya olmayan hastaların ayırt edilmesinde, sırasıyla %94 ve %96’lık bir duyarlılık ve özgüllük ile en uygun eşik değeri bulundu. SONUÇ Tanısal peritoneal lavaj sıvısında eritrosit sayısı ile ilgili yeni eşik değer, torakoabdominal bıçak yaralanmaları bulunan ve hiçbir açık operasyon endikasyonu bulunmayan TPL hastalarının tedavisine kullanılabilir. |
8. | Fournier gangreninde debridman sayısını etkileyen faktörler: 36 olguda sonuçlarımız Factors affecting the number of debridements in Fournier’s gangrene: our results in 36 cases Cemal Göktaş, Mehmet Yıldırım, Rahim Horuz, Gökhan Faydacı, Oktay Akça, Cihangir Ali ÇetinelPMID: 22290049 doi: 10.5505/tjtes.2012.36599 Sayfalar 43 - 48 AMAÇ Bu çalışmada, tek veya çok sayıda cerrahi debridman gereken Fournier gangreni (FG) hastaları karşılaştırıldı, debridman sayısını etkileyebilecek faktörler araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Fournier gangreni nedeniyle tedavi edilen 36 hastanın verileri geriye dönük olarak incelendi. Hastalar uygulanan debridman sayısına göre iki gruba ayrıldı (Grup I: tek seans; Grup II: ≥2 seans). Hastalara ait veriler (klinik ve cerrahi veriler, lezyon özellikleri, FG şiddet indeksi, prognoz verileri) gruplar arasında karşılaştırıldı. BULGULAR Hastaların ortalama yaşı 55,5 idi ve hepsi erkekti. Grup I’de 21, Grup II’de 15 hasta incelendi. Grup II’de ortalama debridman sayısı 2,2 idi. Genel mortalite oranı %11 olarak saptandı (Grup I’de %4,8, Grup II’de %20; p=0,287). Diyabet en sık karşılaşılan komorbidite idi (%44). Hastaneye başvuruya kadar geçen süre, başvuru sırasında lezyonun boyutu ve FG şiddet indeksi açısından gruplar arasında fark tespit edilmedi. Grup II’de FG şiddet indeksi skorunun tekrarlanan her operasyon öncesinde anlamlı derecede artış gösterdiği saptandı (p<0,05). SONUÇ Her ne kadar tek veya çok sayıda debridman uygulanan hastalar arasında debridman sayısını etkileyebilecek anlamlı fark saptanmamışsa da; FG şiddet indeksi, tekrarlanan her debridmanda arttığı tespit edildiği için, ilave debridmanlara karar vermede yardımcı olabilir. |
9. | Etyolojik mekanizmalarının temelinde iş kazasına bağlı el yaralanmalarında alternatif bir sınıflama: İKEYES sınıflaması An alternative classification of occupational hand injuries based on etiologic mechanisms: the ECOHI classification Bulent Ozcelik, Erden Ertürer, Berkan Mersa, Hüsrev Purisa, İlker Sezer, Serdar Tunçer, Fatih Kabakaş, Samet Vasfi KuvatPMID: 22290050 doi: 10.5505/tjtes.2012.45656 Sayfalar 49 - 54 AMAÇ Bu çalışmanın amacı, etyolojik mekanizmalarına bağlı olarak iş kazalarına bağlı el yaralanmaları için alternatif bir sınıflama sistemi ortaya koymaktır. GEREÇ VE YÖNTEM İki el cerrahisi ünitesi cerrahlarınca, Ocak 2005 ile Aralık 2007 yılları arasında ameliyat edilen hastaların geriye dönük olarak analizleri yapıldı. Hasta dosyaları retrospektif incelendi ve yaralanmaya neden olan mekanizmalar incelendi. Benzer yaralanma mekanizmaları aynı gruplarda sınıflandırıldı ve görülme sıklıkları araştırıldı. Yaralanmaların sınıflandırılmasında hasarlanan dokular temel alındı. Hastaneye yatırılan 4120 el cerrahisi hastasından 2188’i (%53,1) iş kazası sonucu yaralanan olgular idi. Bunların 2063’ü erkek (%94,3), 125’i kadındı (%6,7). Ortalama yaş 28,2 (dağılım 15-71 yaş) idi. BULGULAR Yaralanmaya neden olan ajanların incelenmesinde 62 ajan belirlendi. Bu ajanların ileri incelemesi ile benzer yaralanmaya neden olan ajanlar “iş kazalarına bağlı el yaralanmalarının etyolojik sınıflandırması”na (İKEYES) göre gruplandırıldı. Bu grupları kesici-delici, kesici-ezici, ezici-delici, ezici-sıkıştırıcı, ezici-yakıcı, batıcı, avulziyon, elektrik çarpması ve kimyasal yaralanmalar ve diğer yanıklar oluşturdu. Etyolojideki en sık iki mekanizmayı 744 (%34,0) olgu sayısı ile ezici-sıkıştırıcı yaralanmalar ile 514 (%23,5) olgu sayısı ile kesici-ezici yaralanmalar oluşturmaktaydı. SONUÇ İKEYES sınıflamasının literatürde etyolojik faktörlerin sınıflaması için ortak bir dil oluşturulabilmekte önemli olduğuna inanmaktayız. |
10. | Harman dövme makinesine bağlı üst ekstremite yaralanmaları Upper extremity injuries due to threshing machine Dağhan Işık, M. Fethi Ceylan, Hakan Tekin, Sevdegül Karadaş, Savaş Güner, Yasin CanbazPMID: 22290051 doi: 10.5505/tjtes.2012.01212 Sayfalar 55 - 60 AMAÇ Bu çalışmanın amacı, hastanemize başvuran harman dövme makinesine bağlı üst ekstremite yaralanması bulunan hastaları sunmak, en uygun sınıflandırmayı belirlemek, tedavi seçeneklerini değerlendirmek ve korunma yollarını tartışmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM Harman dövme makinesine bağlı yaralanması olan 25 hasta geriye dönük olarak incelendi. Hastaların yaşları, cinsiyetleri, başvuru ayları, hastanede kalma süreleri, yaralanan dokuların çeşidi ve uygulanan tedaviler açısından analiz edildi. BULGULAR Hastaların 24’ü erkek 1’i kadın ve yaş ortalamaları 19,4 (dağılım, 2-51 yaş) idi. Hastaların %60’ı 15 yaşın altındaydı. Hastalar en çok Ağustos ayında başvuru yaptılar. SONUÇ Tarım makinelerinin yaralanmaya sebep olan dönen parçalarının korunaklarla saklanmasının, tarım ile uğraşan ailelerin sağlık çalışanları tarafından bilgilendirilmelerinin, çocukların tarım makinelerinin olduğu bölgelere girmelerinin yasaklanmasının, tarım sektörünün geliştiği bölgelerdeki okullarda çocuklara tarım kazaları ve önleme yolları hakkında bilgi verilmesinin, yılın en sıcak olduğu aylarda tarım çalışanlarının mesai saatlerinde ayarlamalar yapılmasının tarım makinelerine bağlı kazaların önlenmesinde faydalı olacağı kanaatindeyiz. |
11. | Türkiye’de televizyon düşmesi nedeni ile gelişen çocuk yaralanmaları: 10 yıllık deneyim Falling television related child injuries in Turkey: 10-year experience Recep Güloğlu, İnanç Şamil Sarıcı, Süleyman Bademler, Selman Emirikçi, Halim İşsever, Hakan Yanar, Cemalettin ErtekinPMID: 22290052 doi: 10.5505/tjtes.2012.54775 Sayfalar 61 - 64 AMAÇ Bu çalışmada, üzerine televizyon (TV) düşmesi sebebiyle yaralanan çocukların risk faktörleri, yaralanma çeşitleri ve cerrahi girişimler geriye dönük olarak incelendi. GEREÇ VE YÖNTEM Bu çalışmaya İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Travma ve Acil Cerrahi Birimine başvuran 42 çocuk hasta dahil edildi. Olguların tümünde demografik ve yaralanma detayları, televizyon tipleri, mobilya türü, yaralanmanın mekanizması, pediatrik travma skoru (PTS), pediatrik Glaskow koma skalası (PGKS), hastanede kalış süresi, yoğun bakım ünitesi değerlendirmesinin gerekliliği ve tedavi planları incelendi. BULGULAR Çocukların %65’inden fazlası 1 ile 3 yaş arasında idi. Yaralanma erkeklerde (%66,7), kızlara (%33,3) oranla daha fazla idi. Kırk iki hastanın 17’sinde (%40,5) sadece kafa travması mevcuttu, bunların yaklaşık olarak yarısında travmatik beyin hasarı görüldü. Altı hastada sadece toraks travması (%14,3) ve dört hastada ise (%9,5) sadece ekstremite travması saptandı. Ortalama PGKS 7 (3-15) ve ortalama PTS 9 (-6 ve 12) idi. TV düşmesi sonucu beş çocuk hayatını kaybetti, bunların hepsi iki yaş ve altında idi ve hepsinde kafa ve toraks travması bulunmaktaydı. Bu çocukların başvuru anındaki PTS ve PGKS skorları daha büyük çocuklara oranla daha düşüktü. TV düşmesi sonucu yaralanmaların en sık nedeni uygun olmayan sabitleyicilerdir. Büfeler ve raflarda bu sorun daha sıktır (%71,4), en sık yaralanma mekanizmaları ise mobilyanın üzerine düşmesi veya çocuğun mobilyayı kendi üzerine doğru çekmesidir (%19). SONUÇ Televizyon düşmeleri ile ilgili yaralanmalar çocuklarda ciddi morbidite ve mortaliteye yol açabilir. Bunlar önlenebilir yaralanmalardır. Çocukların televizyon etrafındaki hareketleri kısıtlanmalı ve çocuklar mutlaka iyi denetlenmelidir. |
12. | Femur boyun kırıklarının tedavisinde perkütan kanüle vida, dinamik kompresyon plak ve vidanın karşılaştırmalı sonuçları Comparative results of percutaneous cannulated screws, dynamic compression type plate and screw for the treatment of femoral neck fractures Tolga Kaplan, Burak Akesen, Burak Demirağ, Sadık Bilgen, Kemal DurakPMID: 22290053 doi: 10.5505/tjtes.2012.33427 Sayfalar 65 - 70 AMAÇ Bu çalışmanın amacı, perkütan kanüle vida veya dinamik kalça vidası (DKV) ile tedavi edilen femur boyun kırıklı hastaların kaynama süresi, fonksiyonel sonuçlar ve komplikasyonlar açısından karşılaştırılmasıdır. GEREÇ VE YÖNTEM Ağustos 1999 ile Ekim 2003 tarihleri arasında femur boyun kırığı bulunan altmış altı hasta perkütan kanüle vida (n=33) veya DKV (n=33) ile tedavi edildi. Fonksiyonel sonuçlar Harris kalça skoru ile değerlendirildi. Çalışmada ayrıca kayanama süreleri, kanama miktarı ve komplikasyon oranı ölçüldü. BULGULAR Kaynama süreleri ve fonksiyonel sonuçlar açısından iki grup arasında anlamlı fark bulunmadı. Avasküler nekroz riski en çok kırığın kayma miktarı ile ilişkili bulundu. Perkütan kanüle vida uygulanan grupta ameliyat süresi ve kanama miktarı anlamlı olarak daha düşük bulundu. SONUÇ Kayanama süresi ve fonksiyonel sonuç açısından perkütan kanüle vida ve DKV uygulamarının birbirlerine üstünlüğü bulunmamaktadır. Avasküler nekroz riski kırığın kayma miktarı ile ilişkilidir. Bununla birlikte aynı kayma miktarı bulunan hastlarda iki tekniğin birbirleri ile karşılaştırılması için prospektif randomize bir çalışma gereksinimi vardır. |
13. | Apendiküler kitlelerde erken apendektomi Immediate appendectomy for appendiceal mass Bülent Kaya, Barış Sana, Cengiz Eriş, Rıza KutanişPMID: 22290054 doi: 10.5505/tjtes.2012.07448 Sayfalar 71 - 74 AMAÇ Bu retrospektif çalışmanın amacı, apendiküler kitle tespit edilen hastalarda erken apendektominin güvenirliğini ve etkinliğini araştırmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği’ne Ocak 2004 ile Nisan 2010 tarihleri arasında başvuran 47 hasta apendiküler kitle nedeni ile 24 saat içerisinde ameliyat edildi. Apendiküler kitle tanısı fiziksel inceleme, karın ultrasonografisi, bilgisayarlı tomografi ya da ameliyat sırasında konuldu. Yaş ve cinsiyet, semptomların süresi, başvuruda fiziksel inceleme bulguları, ameliyat bulguları, intraoperatif ve postoperatif komplikasyonlar ile hastanede yatış süresi her hasta için analiz edildi. BULGULAR Çalışmaya 25 erkek (%53,2) ve 22 kadın (%46,8) hasta alındı. Ortalama yaş 37,23±15,60 (dağılım 14-75 yaş) idi. Semptomların başlaması ile ameliyat arasında geçen ortalama zaman 4,06±2,50 gündü (dağılım 1-15 gün). Apendektomi 38 hastada (%80,9) uygulandı. Yirmi dokuz hasta (%61,8) cerrahi sonrası herhangi bir komplikasyon olmaksızın taburcu edildi. Yara yeri enfeksiyonu 13 hastada (%27,7) saptandı. SONUÇ Erken apendektomi, apandiküler kitlelerde konservatif tedaviye alternatif güvenli ve etkili bir yöntemdir. |
14. | Bir merkezin acil servisinde tedavi edilen gözün yabancı cisim travmaları Foreign body traumas of the eye managed in an emergency department of a single-institution Özlem Yiğit, Aslıhan Yürüktümen, Savaş ArslanPMID: 22290055 doi: 10.5505/tjtes.2012.49354 Sayfalar 75 - 79 AMAÇ Yüzeysel korneal yabancı cisimler acil servise sık başvuran olgulardır. Bu çalışmanın amacı, acil servise yabancı cisimlerle oluşan göz travmasıyla başvuran olguları tanımlamak ve göz travmasının önlenmesi ve acil servis yönetim stratejilerini tartışmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM Çalışma geçmiş iki yılın kayıtları incelenerek geriye dönük olarak yapıldı. Demografik bilgiler, yaralanma zamanı, yaralanma tipi (açık veya kapalı glob yaralanması), yabancı cismin ne olduğu, hastane yatış ve oftalmoloji konsültasyonu varlığı, uygulanan tedaviler ve geç dönemde görülen kalıcı hasarlar kaydedildi. BULGULAR Toplam 476 hasta çalışmaya alındı, hastaların %83’ü erkekti, ortalama yaş 34,16±14,02 idi. Yaralanmaların %9,7’si açık glob yaralanması iken, kalanlar yüzeysel yabancı cisim bulunan veya bulunmayan kapalı yaralanmalardı. En sık görülen yabancı cisimler metal çapakları (%37,6) ve toz (%31,1) olarak saptandı. Hastaların çoğunda (%72,1) iş yerinde yaralanma söz konusuydu. Hastaların %42,4’ü oftalmoloji ile konsülte edilirken, diğer hastalar acil tıp asistan ve uzmanları tarafından tedavi edildi. Hastaların %10’u hastaneye yatırıldı ve %2,3’ünde uzun dönemde komplikasyon görüldü. SONUÇ Göz yabancı cisim travmaları en çok genç sağlıklı erkeklerin, iş nedenli yaralanmaları olarak oluşmaktadır. Çok sayıda göz travması acil servislerde görüldüğü için, acil servis hekimleri yüzeysel korneal yabancı cisimlerin tanınması, tedavisi ve yönetimi konusunda eğitilmelidir. |
OLGU SUNUMU | |
15. | Vertebra kırığı veya çıkığı olmaksızın gelişen çift seviyeli omurilik yaralanması: Olgu sunumu Double-level spinal cord injury without vertebral fracture or dislocation: A case report Mehmet AtılganPMID: 22290056 doi: 10.5505/tjtes.2012.00908 Sayfalar 80 - 82 Direkt radyografi veya bilgisayarlı tomografide (BT) vertebralarda kırık veya çıkık bulguları olmaksızın görülen omurilik yaralanmaları SCIWORA (Spinal Cord Injury Without Radiographic Abnormality) olarak adlandırılmaktadır. Bu tür yaralanmalar, omurganın kendine özgü anatomik ve fonksiyonel özellikleri nedeniyle çocuklarda daha sık görülür. Bu yazıda, anatomik olarak tam kat kesi ile birlikte ve iki seviyede aynı anda olarak görülen nadir bir SCIWORA olgusunun sunulması ve SCIWORA’nın adli tıp açısından öneminin vurgulanması amaçlandı. Üç yaşında bir erkek çocuğu otomobil çarpması sonrasında paraplejik halde acil servise getirıldi, BT’de ve direkt radyografik incelemelerde herhangi bir kemik kırığı veya çıkık olmamakla birlikte manyetik rezonans görüntülemede T3-4 ve T6-7 seviyelerinde omurilikte tama yakın ve tam kat kesi ile bütünlük kaybı izlendi. Bugüne kadar literatürde sadece iki adet çift seviyeli SCIWORA olgusu bildirilmiştir. Ancak bu olgu çift seviyeli SCIWORA’nın tam kat kesi ile birlikte görüldüğü ilk olgudur. Trafik kazasının adli tıp açısından rekonstrüksiyonu ile ilgili olarak bu olgudaki yaralanma mekanizması tam anlaşılamamıştır. |
16. | Geniş iyatrojenik trakea rüptürünün vasküler ve plevral yama ile onarımı Repair of an extensive iatrogenic tracheal rupture with a pleural patch and a vascular graft Erdal Birol Bostancı, İlter Özer, Feza Ekiz, Ali Emre Atıcı, Enver Reyhan, Musa Akoğlu, Atakan Erkılınç, Cevat YakutPMID: 22290057 doi: 10.5505/tjtes.2012.97820 Sayfalar 83 - 86 Biz burada çift lümenli endotrakeal tüp ile entübasyon sonrasında 7 cm’lik trakeal rüptür oluşan 48 yaşındaki hastayı sunmak istiyoruz. Ringli vasküler greft ile desteklenmiş plevral yama kullanılarak yeni bir teknik ile trakea yaralanması onarıldı. Bu tekniğin büyük trakea yaralanması olan hastalarda kullanımı trakea stenozunu önleme açısından uygun olabilir. |
17. | Geleneksel Kehr bulgusu: Splenik apseye bağlı sol omuz ağrısı Traditional Kehr’s sign: Left shoulder pain related to splenic abscess Secgin Soyuncu, Fırat Bektaş, Yildiray CetePMID: 22290058 doi: 10.5505/tjtes.2012.04874 Sayfalar 87 - 88 Kehr bulgusu ilk olarak Alman cerrah Hans Kehr (1862–1916) tarafından tanımlanmıştır. Kehr bulgusu yansıyan ağrının klasik bir örneğidir. Diyafram irritasyonu klavikulanın üzerindeki bir bölgede ağrı duyusu olarak frenik sinir tarafından oluşturulur. Acil servise sol omuz ağrısı nedeniyle başvuran ve splenik apse tanısı konulan 21 yaşındaki kadın olguyu sunduk. |
18. | Balık kılçığının neden olduğu terminal ileum perforasyonu A fish bone causing ileal perforation in the terminal ileum Ayhan Mutlu, Ender Uysal, Levent Ulusoy, Cihan Duran, Derya SelamoğluPMID: 22290059 doi: 10.5505/tjtes.2012.90912 Sayfalar 89 - 91 Gastrointestinal sistemin yabancı cisimlerle perforasyonu farklı klinik tablolarla kendini gösterebilir ve operasyon öncesi doğru tanı nadiren konulur. Biz hastanemize sağ alt karın ağrısı ile başvuran, klinik olarak akut apandisit ve divertikülit öntanıları düşünülen, 69 yaşındaki kadın hastanın multidedektör bilgisayarlı tomografi incelemesinde balık kılçığına bağlı terminal ileum perforasyonu saptadık. Bu gibi olgularda doğru tanı koyabilmek için öncelikle klinik olarak şüphelenmek gerekir. |
19. | Epilepsi nöbeti sırasında gelişmiş geç tanı konmuş, iki taraflı intertrokanterik femur kırığı Late-diagnosed bilateral intertrochanteric femur fracture during an epileptic seizure Cem Çopuroğlu, Mert Özcan, Hakan Dülger, Erol YalnızPMID: 22290060 doi: 10.5505/tjtes.2012.76402 Sayfalar 92 - 94 Travma olmadan iki taraflı kalça kırıkları nadirdir, fakat epileptik nöbetler bu tip kırıklara neden olabilir. Bu olgu sunumunda, 82 yaşında, kemik kalitesi kötü olan ve 20 yıllık epilepsi hastası olduğu bilinen bir kadın olgu sunuldu. Hasta yaklaşık 20 yıldır antikonvülzan ilaçlar kullanmaktaydı; bir epilepsi atağı sırasında her iki kalçasında intertrokanterik femur kırığı oluştuğu, fakat tanının 12. gün sonra konulabildiği öğrenildi. Daha erken çekilen bir pelvis ön-arka grafisi erken tanı için yardımcı olabilirdi. Epilepsi hastalarında travma olmaksızın kırıklar olabileceği akılda tutulmalıdır. |
20. | Künt travmaya bağlı diyafram yırtığına sekonder akut mekanik intestinal obstrüksiyon olgusu Evaluation of an acute mechanic intestinal obstruction case secondary to diaphragma rupture due to a blunt trauma Selim Sözen, Feridun Aysu, Hasan Elkan, Atilla Çakmak, Fahrettin YıldızPMID: 22290061 doi: 10.5505/tjtes.2012.79663 Sayfalar 95 - 98 Künt travma sonrası diyafram yırtığı nadir görülür. Bu yazıda, trafik kazası geçirdikten 3 yıl sonra acil servisimize başvurup bağırsak tıkanıklığı nedeniyle laparatomi yapılan 24 yaşlarındaki erkek olgu sunuldu. Diyafram yırtıklarının karın içi organların fıtıklaşmaları ya da mekanik intestinal tıkanıklık nedeni olabileceğini, tanısı konduğunda bu olguların zaman geçirmeden ameliyat edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. |