p-ISSN: 1306-696x | e-ISSN: 1307-7945
Volume : 1 Issue : 1 Year : 2024

Quick Search

SCImago Journal & Country Rank
Turkish Journal of Trauma and Emergency Surgery - Ulus Travma Acil Cerrahi Derg: 1 (1)
Volume: 1  Issue: 1 - March 1995
1.BLUNT LIVER TRAUMA (ANALYSIS OF 27(9 CASES)
Kayıhan Günay, Korhan Taviloğlu, Kubilay Kemertaş, Ergun Eskioğlu, Ömer Türel
Pages 1 - 6
Karaciğer büyüklüğü nedeni ile künt karın travmalarından sonra en sık yaralanan intraperitoneal organdır. Bu yazıda, 182'si trafik kazası, 96'sı da yüksekten düşmeden oluşan ve 1985-1993 yılları arasındaki 9 yıllık dönemde acil birimimize getirilip, ameliyat edilen 278 künt karaciğer travması olgusu retrospektif olarak incelenmiştir. Bu olguların %64'ü minör, %36'sı majör yaralanma grubundadır. Minör yaralanma grubundaki olguların tümüne basit hepatorafi yapılmıştır. %11 olan mortalitenin nedeni ek intraabdominal ve ekstraabdominal lezyonlardır. Majör yaralanma grubundaki olguların %48'ine hepatorafi, %27'sine rezeksiyon yapılmış ve %25'i de laparotomi sırasında kaybedilmiştir. %49' olan mortalitenin nedeni daha çok karaciğerdeki kanamaya bağlı olarak gelişen hipovolemik şok tablosudur. Majör yaralanmalarda derin sütürler ile hepatorafi, lober hepatektomi veya hepatik arter ligasyonu gibi agresif cerrahi girişimler yerine, bir saate kadar uzatılabilecek olan pringle manevrası eşliğinde, "finger fracture" yöntemi ile hepatotomi + selektif vasküler ligasyon ve sınırlı rezeksiyonel debridman yöntemi tercih edilmelidir, juxtahepatik venöz yaralanmalarda ise total hepatik vasküler izolasyon ile bu damarların tamiri denenmelidir. Genel olarak mortalite oranımız %24.8'dir ve %25'lik ortalama değere yakın bir değerdir.
Following blunt abdominal injury, liver is the most injured organ due to its big volume. In this study 278 cases of blunt liver injury were evaluated during a period of 9 years (1985 and 1993). The trauma etiology was traffic accidents in 182 patients and fall from a height in 96 patients. 64% were minor and 36% were defined as major hepatic trauma. Simple hepatoraphy was the precedure for all minor trauma. In this group 11% mortality was attributed to associated intraabdominal and extraabdominal injuries. In the major injury group; 48% had hepatoraphy, 27% partial resection and 25% died peroperatively. 49% mortality of the major trauma group can be explained with hypovolemic shock due to the bleeding of the liver. For major hepatic injuries; by the aid of pringle maneveur hepatotomy with "finger fracture" and selective vascular ligation, and limited resectional debridement is being preferred to aggressive procedues such as hepatoraphy with deep sutures, lobar hepatectomy and hepatic artery ligation. In juxtahepatic venous injuries total hepatic vascular isolation is preffered before vascular repair. The overall mortality rate was 24.8%, which was close to the average 25% literature rate.

2.THE PROBLEM OF MULTIPLE TRAUMA PATIENTS IN EMERGENCY SERVICES AND THE IMPORTANCE OF AN INTENSIVE CARE UNIT
Ömer Alabaz, Tamer Tetiker, Suavi Özkan, Orhan Demircan
Pages 7 - 10
Acil Servislere başvuran multipl travmalı hastaların teşhis ve tedavilerinde büyük zorluklar mevcuttur. İlk yardımın uzman hekimler tarafından yapılamayışı ve multipl travmalı hastaların takipleri hu zorlukların başında gelmektedir. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı hastanesi büyük acil polikliniğine Ocak-1992-Ocak 1993 yılları arasında müracaat eden 17708 olgunun 1742'sini (%9.8 ) travmalı hastalar oluşturuyordu. Travmalı hastaların 909'u ( %52.2) büyük travma, 833'ü (%47.8) küçük travma şeklinde idi. Künt travma nedeniyle meydana gelen olguların oranı %71, penetran travmalı olguların oranı ise %29 idi. Büyük travmalı 312 olgu birkaç servis tarafından takip edilmesi gerektiğinden, acil gözlem ünitesine takip için yatırıldı. Büyük travmalı olgularda en sık görülen yaralanma bölgesi kafa ve ekstremitenin birlikte yaralandığı olgular olup 392 (%47 ) hastada mevcut idi.
There are great difficulties in the diagnosis and treatment of polytraumatized patients. The first aid is usually not performed by specialized doctors, and the follow-up of multiple trauma patients is generally a crucial problem. During January 1992 and January 1993 17.708 cases were admitted to the Emergency unit of Çukurova University, Balcalı Hospital. 1742 (9.8%) of these cases were traumatized patients; 909 (52.2%) of whom suffered from major trauma, and 833 patients ( 47.8%) suffered from minor trauma. The trauma mechanism was blunt in 71%, and penetrating in 29%. 312 cases with major trauma were hospitalized at the emergency observation unit, since these had to be followed by several specialties. Upon major trauma cases, the most common was combined head and extremity trauma which was detected in 392 (47%) patients. As a result, wa can state that Balcalı Hospital needs a surgical intensive care unit for the care of polytraumatized patients.

3.
TRAVMA VE GEBELİK
Türkay Kırdak, Tuncay Yılmazlar, Nusret Korun
Pages 11 - 13
Abstract |Full Text PDF

4.ACUTE PANCREATITIS
Cemalettin Ertekin, Kubilay Kemertaş, Kayıhan Günay, Recep Güloğlu
Pages 14 - 21
Akut pankreatit (AP) gerek tanı gerekse de tedavide güçlükler gösteren bir hastalıktır. Tanı konulduktan sonra tedavi planı için akut ödematöz pankreatit (AÖP) ve akut nekrotizan pankreatit (ANP) ayırımı yapılmalıdır. 1992-1994 yılları arasında 3 yıllık dönemdeki 11 "i ANP (%33), 22 'si AÖP (%67) olan 33 AP vakası retrospektif olarak incelenmiştir. Etyolojide %53 biliyer etkenler, %30 idiopatik etkenler, %15 alkol ve %9 oranında diabet sorumludur. 9'u AÖP'li 9'u ANP'li 18 vaka (%55) ameliyat edilmiş, 13'ü AÖP'li 2'si ANP'li 15 vaka (%45) da konservatif olarak tedavi görmüştür. Ameliyat olarak 9 ANP'li vakanın 6'sına debridman + loj drenajı, 2'sine parsiyel pankreatektomi, 1'ine de triostomi uygulanmıştır. AÖP'li vakalarımızda morbidite %9, mortalite %0; ANP'lilerde morbidite %72, mortalite %64'tür. Bu oranlar AP serimizde sırasıyla %30 ve %21'dir. AÖP'lerde etken biliyer de olsa erken cerrahi endikasyon yoktur. Definitif biliyer cerrahi girişim geç dönemde yapılmalıdır. ANP'lerde ise operasyon endikasyonu klinik, bakteriyolojik ve morfolojik verilere göre konur. ANP'de savunduğumuz cerrahi yöntem debridman + loj drenajı ve gerekiyor ise relaparotomi ya da relaparotomilerdir.
Acute pancreatitis (AP) still remains as a disease with difficulties in diagnosis and treatment. Following diagnosis the distinction between acute edematous pancreatitis (AEP) and acute necrotising pancreatitis should be made. In a 3-year period between the years of 1992 and 1994, 11 cases of ANP and 22 cases of AEP, with a total of 33 cases of AP were evaluated in retrospective manner. The etiological factor was: 53% biliary causes, 30% unknown, 15% alcohol induced, and 9% diabetes mellitus. 9 cases of AEP and 9 cases of ANP (55%) were treated by conservative means. Out of 9 operated cases with ANP; 6 underwent debridement and drainage, 2 partial pancreatic resection and I triostomy. For AEP the morbidity rate was 9%, and the mortality rate was 0%; whereas, in ANP the morbidity was 72% and mortality was 64%. These rates are 30% and 21% consecutively for the AP series. Even the etiological factor is biliary early surgical intervention is not required, and the definitive surgery should be performed in the late phase. The surgical indication in ANP is determined by means of clinical, bacteriological and morphological data. We are in favour of debridement and drainage and if necessary reoperations or relaparotomies for the treatment of ANP.

5.SONOGRAPHY VERSUS PERITONEAL LAVAGE IN BLUNT ABDOMINAL TRAUMA
Salih Selman, Mehmet Kurtoğlu, İbrahim Sayı, Şule Selman
Pages 22 - 26
Künt karın travmaları (KBT), ülkemizde trafik kazaları ile beraber her geçen gün önemli bir artış göstermektedir. KBT tanısında son yıllarda değişik yöntemler uygulanmaktadır. Bunların arasında sonografinin non-invaziv, ucuz, kolay ve çabuk uygulanabilir olması, intraperitoneal sıvı miktarını tespit edebilmesi, solid organ hematomlarını tespit ve takip edebilmesi, retroperitoneal organları görüntüleyebilmesi ve radyasyon içermemesi sebebiyle invaziv bir yöntem olan PL'nin yerine geçebileceği düşünülmektedir. Bizde bu çalışmamızda PL ve USG'yi kıyasladık. KBT'li 72 hastanın 42'sinde USG normal bulundu. Bu vakalarda klinik takibinin normal seyretmesi üzerine bunlar taburcu edildi. 22 vakada USG'de batın içinde serbest kan veya solid organ hematomu saptandı. Bu vakalarda PL +,++,+++ sonuç verdi ve tekrarlanan yıkamalarda lavaj sıvı rengi açıldı. Hematomlu vakaların USG takibinde hematomun büyümediği saptandı ve konservatif kalındı. 8 vaka ameliyat edildi. Diafragma rüptürü olan vakada USG vePL yanlış-sonuç vermiştir. Böbrek rüptüründe PL yalancı - sonuç vermiş, USG rüptürü saptamıştır. Ameliyat edilen diğer 6 vakada USG batın içi kanamayı göstermiş, PL'de bu kanamanın aktif ve bol olduğunu saptamıştır. PL ve USG'nin birbirine rakip olan 2 yöntem değil, birbirini tamamlayan iki yöntem olduğuna karar verdik. Ayrıca hangi tanı yöntemi uygulanırsa uygulansın muhakkak dikkatli bir klinik izlemeye göre tedavi seçimine karar vermenin esas olduğunu düşünmekteyiz.
PL is challenged by USG for the premier position in the diagnosis of blunt abdominal trauma, In contrast to PL, USG allows the detection of subcapsuler, intraparenchymal and intramesenterial hematomas. In formation is also obtained about the retroperitoneal surface, bladder and kidneys, and the pleura, pericardium and aorta. In our prospective study, 8 patients of the 72 patients underwent laparatomy. PL and USG could'nt show the rupture of the diafragma. In the kidney rupture, PL was false (-). But USG showed the rupture. In the others 6 cases, both USG and PL showed the intraabdominal blood. The discussion of the advantages and disavantages of both methods shows that USG and PL are not competing but rather are complementery. Ultimately, the most important principle in the management of blunt abdominal trauma is repeat pysical examination by an experienced surgeon.

6.SURGICAL APPROACH TO THE THORACIC TRAUMA
İrfan Yalçınkaya, Sadi Kaya, A İrfan Taştepe, Salih Topçu, Ali Özdülger, S Ş Erkmen, Ahmet Güngör, Osman Nuri Dilek, Güven Çetin
Pages 27 - 31
Toraks travmalarınının tedavisinde, konservatif tedavinin yanı sıra cerrahi tedavinin de önemli bir yeri vardır. Bu makalede, 1.1.1991-31.10.1994 tarihleri arasında Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Merkezi, Göğüs Cerrahisi Kliniği'ne toraks travması tanısıyla yatırılan ve opere edilen 48 vaka ele alınmıştır. Vakalardan 25(%52) 'i künt travma, 17(%35) 'si kesici-delici alet yaralanması ve 6(%13) 'sı ateşli silah yaralanmasıdır. Postoperatif mortalite 4(%8) 'tür. Vakalar çeşitli yönleriyle irdelenmiş, uygulanan cerrahi yöntemler üzerinde durulmuş ve literatür bilgileri ışığı altında değerlendirilmiştir.
Conservative and surgical treatment have an important place in the treatment of thoracic trauma. We evaluated 48 patients who had undergone operation due to thoracic trauma at the clinic of Thoracic Surgery, The Atatürk Diseases and the center of Thoracic Surgery between 1.1.1991 and 31.10.1994. The responsible mechanism was blunt trauma in 25 (52%)patients, gunshot wounds in 6 (13%) patients and other penetrating wounds in 17 (%35) patients. Postoperative mortality was 8% (4 patients). Various special features and operative methods applied in these cases were investigated and literature knowledge was evaluated.

7.APPROACH TO DIAGNOSIS AND TREATMENT OF SPLENIC TRAUMA WITH OUR 5-YEAR EXPERIENCE
Korhan Taviloğlu, Kayıhan Günay, Ali Şahin, Ömer Türel
Pages 32 - 37
Bu çalışmada 1989-1994 yılları arasında birimimize başvurup dalak yaralanması saptanarak tedavi edilen 235 hasta değerlendirildi. 190 olguda künt, 45 olguda penetran yaralanma saptandı. 175 hasta, ameliyat edilirken 60 hasta ise nonoperatif olarak izlendi. Ameliyat edilen hastaların 95'inde (%54) izole dalak yaralanması tespit edilirken 80 hastada ek organ yaralanması mevcuttu. Karaciğer ve böbrek yaralanmaları en çok izlenen yandaş yaralanmalar idi. Ameliyat edilen hastaların 165'ine splenektomi (%96), 7'sine splenorafi, 3'üne de parsiyel splenektomi uygulandı. Mortalite oranı ameliyat edilen hastalar içinde %11 iken tüm hastalar içinde %9 olarak saptandı.
235patients with splenic injuries were evaluated, between 1989 and 1994. There were 190 blunt, and 45 penetrating injuries. 175 of the patients were operated, and 60 were observed nonoperatively. 95 ( 54%) of the operated patients had isolated splenic injuries and 80 patients ( 46%) had concomitant organ injuries. Liver and kidney were the major concomitantly injured organs. 165 patients (96%) had splenectomy, 7 had splenoraphy, and 3 had partial splenectomy. The mortality rate for operated patients was 11%, and overall mortality rate was 9%.

8.THE RELATIONSHIP OF INTERLEUKIN-6 AND PATIENT PROGNOSIS FOLLOWING MAJOR SURGERY
Tayfun Yücel, Güler Yaylı, Nurettin Dolapcıoğlu, Mustafa Gülmen, Serdar Özen
Pages 38 - 42
Sitokin ailesinin üyesi olan interlökinler makrofaj, lenfositlerden salgılanan, vücudun travma ve infeksiyona immünolojik ve metabolik cevabında rol oynayan hormon yapısında elemanlardır. Bu seriden olan interlökin-6 (İL -6) infeksiyöz veya inflamatuar bir uyarana karşı konağın verdiği akut yanıtta yer alan bir mediatördür. IL- 6 akut faz proteinleri sekrete edilmesinde de önemlidir. Bu çalışmada büyük cerrahi girişim, kontrol grubunu minör cerrahi girişim geçiren hastalardan randomize olarak seçilen onbeşer kişi alınmıştır. Hastalardan preoperatif 4., 24., 48., 72. saatlerde serum örneklen alınarak -20 C'de saklanmıştır. IL-6 düzeyleri mikro-ELİSA yöntemi ile pg/ml, CRP düzeyleri ise nefolometrik yöntemle mg/L olarak ölçülmüştür. Çalışma grubunda ortalama IL-6 düzeyleri sırasıyla 4pg/ml, 500pg/ml, 250pg/ml, 135pg/ml, 75pg/ml; kontrol grubunda ise 0,200pg/ml, 150pg/ml, 88pg/ml, 50pg/ml olarak bulunmuştur. Komplikasyonlu vakalara ait 24. saatteki ortalama IL-6 düzeyi (355 pl/L) yüksek kalmıştır. Bu olgularda 48. saatteki IL-6 düzeyi, komplikasyonsuzlara göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur ( p<0.005). CRP düzeylerinin çalışma ve kontrol grubunda 48.saatte en yüksek seviyeye (sırasıyla 180mg/L, 125mg/L) ulaştığı tespit edilmiştir. Çalışma grubunda IL-6 düzeyinin 4.saatte kontrol grubuna göre daha yüksek bir pik yaptığı saptanmıştır. IL-6 düzeyinin 24 saatten sonra hala yüksek kalmasının veya artmasının komplikasyon riskinin bir göstergesi olabileceği düşünülmüştür. IL -6'nın CRP'ye göre daha erken ve daha anlamlı bir parametre olduğu kanısına varılmıştır.
Interleukins which are members of the cytokine family are secreted from cells of the immune system and effect cells from the same system. Interleukin-6 ( IL -6 ) takes place in the acute immune response to an infectious or an inflamatory insult and is an important mediator in the secretion of the acute phase proteins. We investigated the change in IL-6 levels in patients with complications and the correlations between IL-6 and CRP levels. The experimental group consisted of randomly chosen 15 people undergoing minor surgery. Serum samples were taken preoperatively and postoperatively at the 4th, 24th, 48th, 72nd hours and preserved at-20 C. IL-6 levels were 4pg/ml, 500pg/ml, 250pg/ml, 88pg/ml, 50pg/ml in the control group. Median IL-6 levels were the highest at the 24th hour in the complicated cases. IL-6 levels were the highest at the 24th hour in the complicated cases. IL-6 levels were also elevated in complicated groups after 48th hour (p<0.005). CRP' levels were the highest at the 48th hour (180mg/L, 125mg/L respectively ) at both of the groups. IL-6 levels made a higher peak at the 4 th hour in the experimental group than the control group. An exaggerated IL-6 level after the 24 th hour was associated with the subsequent risk of complications. It is thought that IL-6 is an earlier and more sensitive parameter than CRP.

9.DUODENAL INJUIRES
Yıldırım Gülhan, Zeki Memiş, Necmi Kurt, Hamdi Koçer, Tayfun Yücel, Mustafa Gülmen
Pages 43 - 46
1990-1994 yılları arasında Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi edilen duodenal yaralanmak 7 olgu, künt yaralanmalarda tanının güçlüğü ve gecikmede mortalitenin artacağı vurgulamak amacıyla retrospektif olarak incelendi. Altısı erkek (%86), biri kadın (%14) olan olguların yaş ortalaması 28'di. Üç olgu ateşli silah, iki olgu kesici-delici alet ve iki olguda trafik kazası sonucu yaralanmıştı. Olgularımızın beşinde penetran yaralanma bulunduğundan ve diğer ikisinde de periton irritasyon bulguları erken ortaya çıktığından tanı güçlüğümüz olmadı. Tedavi olarak primer sütür veya primer sütür + dekompresyon ve bir olguda Whipple ameliyatı yapıldı. Hasta kaybımız olmadı. Bu hastaların mümkün olduğunca erken ameliyat edilmesinin, mortaliteyi düşürdüğü sonucuna varıldı.
Between 1990 and 1994, 7 duodenal injuires were evaluated retrospectively in order to emphasize the difficulty in diagnosis especially in blunt trauma victims and the high mortality rate in delayed cases. Male to female ratio was 6/1 and the mean age was 28. Three of the patients were injured by gun-shoot, two were injuired by penetrating objects and two were injuired by traffic accidents. We did not have any difficulties in diagnosis in our patients at all; five cases were penetrating injuries and fortunately peritoneal tenderness arose early in other two cases. In the majority of cases, primary repair or primary repair with decompression was performed mean while Whipple operation was done in only one case. None of the patients were lost. We claim that, early diagnosis and treatment in these patients is essential for low morbidity and mortality.

10.THE FACTORS EFFECTING MORTALITY IN PENETRATING HEART WOUNDS
Kayıhan Günay, Korhan Taviloğlu, Ergnn Eskioğlu, Cemalettin Ertekin
Pages 47 - 50
1988-1995 arası 7 yıllık dönemde 57 penetran kalp travmalı hasta İstanbul Tıp Fakültesi Acil Cerrahi Ünitesinde tedavi edildi. 7(%18.9) hastada kompleks kalp yaralanması vardı; 5'inde tru and tru, 2 sinde iki ayrı girişli. Sağ ventrikülde 23, sol ventrikülde 16, atriumlarda ise toplam 11 yaralanma saptandı. 15 hasta kardivak are tablosunda geldikleri için acil torakotomi gerekti. Diğer hastalar ise daha rahat ameliyata alınmaya müsaade edecek kadar stabil idiler. Toplam 18(%31.5) hastamızı kaybettik. Kardiyopulmoner bypass hiç bir hastamızda kullanılmadı. Penetran kalp travmalı hastaların hastane öncesi resüsitasyon ve hızlı transportları mortaliteyi önemli ölçüde etkilemektedir.
During a 7-year period (1988-1995), 57 patients with penetrating wounds to the heart were treated at the Surgical Emergency Unit of Istanbul Medical Faculty. Seven patients (18.9%) had complex cardiac stab wounds, 5 had through and through stab wounds, 2 had two-entrance wounds. Twenty-three wounds were to the right ventricle, 16 wounds were to the left ventricle, and 11 wounds involved the atrial chambers. Fifteen patients required emergency thoracotomy, because of arriving pulseless in the emergency department. The other patients' were stable enough to allow immediate surgery. There were 18 in-hospital deaths (%31.5). Cardiopulmonary bypass was not used during primary surgical repair. The prehospital care and rapid transportation of victims of penetrating heart trauma influence patients survival markedly.

11.FACTORS AFFECTING OUTCOME IN THE RESUSCITATION OF TRAUMA
Halil Özgüç, Ekrem Kaya, Nusret Korun
Pages 51 - 58
Travma sayısının artışı önemli bir toplumsal sorun olarak gözükmektedir. Diğer hastalıklardan daha fazla oranda genç nüfusun kaybına neden olmaktadır. Multipl travmalı hastanın multipl sorunları vardır. Ağır travmalı olgularda temel amaç aynı anda değerlendirme, resüsitasyon, tam bir fiziksel muayene, hasta stabilse tanısal tetkikler ve cerrahi tedavi uygulanmasıdır. İyi donanımlı acil servis ve kurtarma servisleri, travma resüsitasyonu hakkında eğitim ve çalışma, iyi bir organizasyon, önlenebilir travma ölümlerini azaltacaktır.
The magnitude of trauma as a major public health problem is well established. It causes death in young adults than any other disease. The multiply injured patient has by definition multiple problems, and adequate treatment necessitates a team approach. The principles of management in all cases of extensive trauma are simultaneous assessment and resuscitation, complete physical examination, diagnostic studies if the patient becomes hemodynamically stable, and life saving surgery. A well equipped emergency department and rescue system, training and education in resuscitation of trauma, excellent trauma organisation will decrease preventable trauma deaths.

12.ACUTE INJURIES OF THE DIAPHRAGM (ANALYSIS OF 35 CASES )
K Yalçın Polat, Müfide N Akçay, Yavuz Çapan, Fehmi Çelebi, Ahmet Balık, Tahsin Demirtaş
Pages 59 - 62
Çalışmamızda Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı'nda 1.1.1988-31.12.1994 tarihleri arasında akut diyafragma yaralanması nedeniyle tedavi edilen 35 olgunun analizi yapıldı. Olguların 257 (%71.4) penetran 10'u (%28.6) künt yaralanma şeklinde idi. Penetran yaralanmaların 11'i (%44) solda, 11'i (%44) sağda 3'ü bilateraldi. Künt yaralanmalarda ise 8'i (%80) solda, 2'si (%20) sağda idi. PA Akciğer grafisinin preoperatif tanı değeri %28.5 olarak bulundu. En sık yaralanan yandaş organlar sırası ile dalak (%42.8), karaciğer (%40.0) ve mide (%314) idi. En sık görülen postoperatif komplikasyonlar akciğerlerle ilgili olanlardı (%53.4). Mortalite 8 (%22.8) olguda oluştu. Bunların tamamı diğer nedenlere bağlı idi. Akut diyafragma yaralanmaları yandaş organ yaralanmaları nedeniyle morbidite ve mortalitesi yüksek olgulardır. Tanıda en önemli konu bu olguyu hatıra getirmektir. Multisistem yaralanmalarda her iki diyafragma dikkatli bir şekilde gözden geçirilmelidir.
In this study 35 patients who were treated because of acute diaphragmatic rupture at Atatürk University, School of Medicine Department of General Surgery between 1.1.1988-31.12.1994 were analized. Diaphragmatic ruptures were due to penetrating trauma in 25 (71.4%) patients and blunt trauma in 10 (28.6%) patients. There were 11 (44%) left, 11 (44%) right and 3 (12%) bilateral diaphragmatic ruptures in blunt trauma group. Diagnostic value of PA chest x-ray was found to be 28.5. The most frequent concomitant organ traumas were spleen (42.8%), liver (40%) and stomach (31.4%). The most frequent postoperative complications related to lungs (54.3%). There were 8 (22.8%) postoperative mortalities. Diaphragmatic ruptures because of concomitant organ traumas have high morbidity and mortality rates. In diagnosis the most important step is to remember this entity. Diaphragma must be examined carefully in multysystem trauma patient.

13.PENETRATING ABDOMINAL WOUNDS
Yıldırım Gülhan, Zeki Memiş, Necmi Kurt, Ayhan Çevik, Faik Çelik, Mustafa Gülmen
Pages 63 - 66
1990-1993 yılları arasında, etyolojik faktörün, hastalığın seyrine olan etkilerini araştırmak için 126 penetre karın yaralanması olgusunu inceledik. Olguların %73.8'i kesici-delici alet yaralanması, %26.2'si ateşli silah yaralanması idi. Ateşli silah yaralanmalarının %63.7'sinde birden fazla organ yaralanması varken, kesici-delici alet yaralanmalarında %31.3 idi. %5.6 olguda periton salimdi ve %8.7 olguda organ patolojisi yoktu. En çok yaralanan organlar, karaciğer, kolon, ince barsaklardır. Genel mortalitemiz %2.4 olup, ateşli silah yaralanmasında %9.1, kesici-delici alet yaralanmasında %0'dır. Mortalitenin en büyük nedeni hipovolemidir. Ateşli silah yaralanmalarının komplikasyon ve mortalitesinin daha yüksek olduğu, penetre karın yaralanmalarında erken laparatominin komplikasyon ve mortaliteyi düşürdüğü sonucuna vardık.
Between 1990 and 1993, penetrating abdominal wound cases examined for investigating the effect of the etiological factors on progress of the disease. %73.8 of the cases were penetrating stab-wounds and %26.2 of the cases were gun-shot wounds. In % 63.7 of the gun-shot wound cases there was multiple organ injury. In other group this rate was %31.3. There was no peritoneal involvement in %5.6 of cases and in %8.7 of cases there was no organ pathology. Liver, colon and small intestine were the most injured organs. Overall mortality was %2.4. In gun-shot and stab-wounds mortality was %9.1 and %0 respectively. The most important reason of mortality was hypovolemia. Complication and mortality of gun shot wounds are higher and we have come to a conclusion that early laparatomy in penetrating abdominal wounds lead o decreased complications and mortality.

14.POSTSPLENECTOMY EARLY PERIOD INFECTIONS
Müfide N Akçay, K Yalçın Polat, M İlhan Yıldırgan, M Yavuz Çelebi, Fehmi Çelebi, Durkaya Ören
Pages 67 - 70
Splenektominin erken postoperatif devrede infeksiyon riskini artırıp artırmadığını araştırmak amacıyla, splenektomi geçiren 39 hasta prospektif olarak incelendi. Yaşları 2ay-64 yıl arasında değişen hastalar, infekte (15 hasta) ve noninfekte (24 hasta) alarak iki gruba ayrıldı. İnfekte grupta toplam 21 infeksiyon atağı gözlendi: 11 solunum yolu infeksiyonu, 3 üriner sistem infeksiyonu, 3 bakteriyemi, 2 intraabdominal abse ve 2 yara yeri infeksiyonu. Alınan kültürlerden 8'inde (%26.6) Pnömokoklar koagülaz pozitif, 4'ünde (%13.3)beta hemolitik stretokok, 4'ünde (%13.3) E.Koli ve 2'sinde (%6.6) Kandida tek başlarına veya kombine halde üredi. Postoperatif devrede 10 gün boyunca beyaz küre sayımı ve ateş takibi yapıldı. İnfekte grupta ortalama beyaz küre sayısı 15821.14/mm3 ve ortalama ateş değerleri 37.35 idi. Noninfekte grupta ise bu değerler sırasıyla 10509.00/mm3 ve 36.75 C idi. 1 hastada postoperatif devrede çok ağır sepsis gelişti. Yaptığımız çalışma sonucunda, dalağın çıkarılmasından sonra septik komplikasyon riskinin küçümsenemeyecek derecede olduğu ve özellikle beyaz küre (BK) sayımının postoperatif dönemde fizyolojik olmayıp bir infeksiyon göstergesi olduğu sonucuna vardık.
39 patients who underwent splenectomy were investigated to determine whether early postoperative injection risk increases after splenectomy. Patients, ranging in age from 2 months to 64 years, were divided into two groups. 1) infected (n=15) and 2) noninfected (n=24). There were 21 episodes of infection: 11 respiratory tract infections, 3 urinary tract infections, 3 bacteremias, 2 intraabdominal abscesses and 2 wound infections. Pneumococcus were cultured from 8 (26.6%) of the septic foci, Enterobacter aerogenes were cultured from (20%), Staphylococcus coagulase positive were cultured from 6 (20%)beta hemolytic streptoccus were cultured from (13.3%), E. Coli were cultured from 4 (13.3%) and Candida were cultured from 2 (6.6%) of the septic foci. Group average alternate daily WBC (white blood cell) counts and daily maximum body temperature of 37.35 C. In the noninfected group, these values were 10509.00/mm3 and 36.75 C, respectively. Only one patient developed overwhelming postspnenectomy sepsis. We concluded that the frequency of septic complications after removal of the spleen is considerable, and WBC count predicts infection in the postoperative period not physiologic.

15.NONOPERATIVE MANAGEMENT OF LIVER AND SPLENIC INJURIES FOLLOWING BLUNT ABDOMINAL TRAUMA IN ADULTS
Nusret Akyürek, Erdogan Sözüer, Ertuğrul Kafalı, Yücel Arıtaş
Pages 71 - 76
Erişkinlerde künt karaciğer ve dalak yaralanmalarının nonoperatif tedavisi bu yaklaşımın çocuklarda inkar edilemez yararlarından kaynaklanmıştır. Olgular hemodinamik yönden stabil olmalı, kan transfüzyon ihtiyacı minimal olmalı ve yaygın peritoneal hassasiyet olmamalıdır. İleri görüntüleme tekniklerinin (radionüklid sintigrafi, ultrasonografi, kompüterize tomografi) artması ve son yıllarda peritoneal lavajın kullanılması travma niteliğinin belirlenmesine katkıda bulunmuştur. Gevher Nesibe Hastanesine başvuran künt karaciğer travmalı 140 ve künt dalak travmalı 144 olgu retrospektif olarak incelendi. 1985 Ocak ve 1994 Aralık itibariyle ciddi künt karın ve multisistem travmalı 702 olgu değerlendirildi. Penetran ve iatrojenik karaciğer ve dalak yaralanmaları çalışma dışı bırakıldı. Hastalar yaş, cins, travma türü, teşhis yöntemleri ve tercih edilen tedavi yöntemleri açısından sınıflandırıldı. 69 olgu nonoperatif olarak tedavi edildi. 42 olguya eksploratris laparatomi, 12 olguya dalak koruyucu cerrahi girişim, 30 olguya karaciğere basit cerrahi girişim ve drenaj, 60 olguya karaciğere radikal cerrahi girişim ve 113 olguya splenektomi uygulandı. Yaygın periton hassasiyeti olan hiç bir olguya nonoperatif tedavi yapılmadı. Kan transfüzyon gereksinimi bu grupta ortalama 2.4 Ü idi. Nonoperatif tedavi edilen 69 olgudan 14'ünde (%20.2) komplikasyon gelişti. Yine 69 olgudan 11'i (%15.9) ikincil ciddi komplikasyonlardan kaybedildi. Sonuç olarak karaciğer ve dalak yaralanmalı seçilmiş erişkin olgular nonoperatif olarak güvenle tedavi edilebilir.
The use of selective nonoperative management of blunt splenic and liver trauma in adults is based on the undeniable benefits on this approach in children. Proper patient selection requires hemodynamic stability, lack of generalized peritoneal irritation, and minimal blood transfusion needs. The increased use of sophisticated imaging techniques (radionuclide scintigraphy, ultrasonography, computerized tomography) and peritoneal lavage in the last decade, has contributed to improved characterization of the extent of injury. But the decision for laparotomy is based on clinical grounds. 144 patients with blunt splenic injury and 140 patients with blunt liver injury admitted to Gevher Nesibe Hospital were included in this retrospective study. 702 consecutive adults with serious blunt abdominal or multisystem trauma were evaluated between January 1985 and December 1994. Penetrating and iatrogenic splenic and liver injuries were not included. Patients were seperated into categories based on age, sex, mechanism of injury, diagnostic modality and treatment option employed. Out of the total series, 69 patients were not operated, 42 patients had exploratory laparotomy, and in 12 patients splenic repair, in 30 patients liver repair and drainage, in 60 patients liver resection and 113 patients splenectomy were performed. None of the nonoperatively treated patients had generalized irritation. Blood transfusion requirements were significantly less in the nonoperative groups (average 2.4 U). Fourteen of these 69 patients (20.2%) developed complications. Eleven of these 69 patients (15.9%) died and these were secondary to severe complications. Consequently, liver and splenic injuries in adults can be safely managed nonoperatively in selective patients.

16.THE CAPACITY OF MULTIFACTOR PROGNOSTIC SCORING SYSTEMS IN THE PREDICTION OF SEVERITY IN ACUTE PANCREATITIS
Mustafa Tireli, Serdar Kaçar, Ünsal Aybek
Pages 77 - 80
Ağır akut pankreatitin belirlenmesinin tedavi ve prognoz açısından büyük önemi vardır. Geçen altı yıl içinde kliniğimizde tedavi edilen 120 hastada 122 akut pankreatit atağında RANSON, IMRIE, BANK, AGARWAL tarafından tanımlanan prognostik sistemlere bakılarak, bu dört sistemin pakreatit ağırlığını ve prognozunu belirleme kapasiteleri araştırılmıştır. 120 hastanın 79'u kadın, 43'ü erkektir. 122 atağın 21'i (%17.2) ağır, 101'i (%82.8) hafif şiddette pankreatittir. Bu dört sistemin ağır akut pankreatiti belirlemedeki sensitivitesi sırasıyla %85.7, %76.2, %66.7, %71.4'tür. Spesivite ise %86.1, %84.1, %80.2, %82.2 olarak bulunmuştur. Sonuç olarak, 'pankreatit ağırlığını ve prognozunu belirleme kapasiteleri yönünden bu dört sistem arasında büyük bir fark bulunmamakla birlikte; Ranson ve İmrie kriterlerinin daha duyarlı olduklarını söyleyebiliriz.
Early assessment of severe pancreatitis is of major importance in the treatment and prognostic evaluation. The prediction of severity and prognostic capacity of RANSON, IMRIE, BANK and AGARWAL scoring systems were analyzed in a consecutive series of 120 cases presented with 122 acute attacks during the previous 6 years. 79 patients were female and 43 were male. Of the 122 attacks, 21 were severe (17.2%) and 101 were mild pancreatitis (82.8). The sensitivity of these four systems in assessment of severe pancreatitis were 85.7%, 76.2%, 66.7% and 71.4% respectively. The specificity was found to be 96.1%, 94.1%, 80.2% and 82.2% respectively. Although no statistically significant difference in the assesment of disease severity and prognostic capacity was observed between the groups; there existed a statistical trend in sensivity favoring Ranson and Imrie scoring systems.

17.THE FACTORS AFFECTING POSTOPERATIVE MORTALITY IN BLUNT ABDOMINAL TRAUMA PATIENTS
Orhan Demircan, Özgür Yağmur, Zeki Boğa, Emin U Erkoçak, Ömer Alabaz
Pages 81 - 85
Bu retrospektif çalışma 1987-1993 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında opere edilen 130 künt karın travmalı olguda mortaliteye etkili faktörleri belirlemek amacıyla yapıldı. Olguların yaş ortalaması 32 olup, 110'u (%84.6) erkek, 20'si (%13.4) kadındı. Künt travmanın oluşunda trafik kazaları birinci sırayı almaktaydı. Travma sonucu en sık yaralanan organ dalaktı. 25 (%19.2) olgu eksitus oldu. Olguların 26 (%20) 'sında postoperatif majör komplikasyon gelişti. Hipotansiyon (TA 'nın 90mmHg 'nın altında)'un olması, kafa travmasının bulunması, iki ve/veya daha fazla karın içi organ yaralanmasının bulunması, 3 ünite veya daha fazla kan transfüzyonu yapılmasına gereksinim duyulması mortaliteye etkili faktörler olarak bulundu.
In this study; the records of 130 patients whom were treated because of blunt abdominal trauma in Çukurova University Faculty of Medicine General Surgery Department between 1987 to 1993 were reviewed. The aim of study was defined the factors which were affecting postoperative mortality. Of these 130 patients, 110 were male, 20 were female, and mean age was 32 years. Major cause was traffic accidents in 80%. Spleen was the most injured organ in our study group. Mortality rate was 19.2% and major complication was developed in 26 (20%) patients. In conclusion, the presence of head trauma, hypotension (less than 90mmHg), multiple intraabdominal organ injuries, blood tranfusion more than 3 units were considered major factors affecting postoperative mortality.

18.BLUNT SMALL BOWEL TRAUMA
Yılmaz Akgün, Bilsel Baç, İbrahim Taçyıldız, Nedim Yıldız
Pages 86 - 90
Son 8 senelik süre içinde kunt ince barsak yaralanması nedeniyle tedavi edilen 64 hasta retrospektif olarak incelendi. Künt karın travması nedeni olguların 40'ında (%62.5) trafik kazası, 13'ünde (%20.3) yüksekten düşme ve 11'inde (%17.7) darbelerdi. En sık rastlanan şikayet ve fizik muayene bulgusu abdominal ağrı ve hassasiyetti. Peritoneal lavaj 34 şüpheli hastada yapıldı ve 33'ünde (%97) müsbet olarak bulundu. 31 (%48.4) hastada izole ince barsak yaralanması saptandı. 33 hastada ise multipl travma mevcuttu. Tüm tek ince barsak yaralanmaları iki kat üzerinden tamir edildi. Devaskülarize ince barsak atışları, multipl perforasyonlar ve komplet rüptürlerde rezeksiyon ve primer anastomoz tercih edildi. Künt İB yaralanmasıyla ilgili en ciddi komplikasyonlar anastomoz kaçakları ve karın içi abselerdir. Bizim morbidite ve mortalite oranlarımız sırasıyla %17.1 ve %10.9 dur.
Sixty-four patients with blunt small bowel injury determined during 8 years were retrospectively reviewed. Causes of trauma were traffic accident in 40 (62.5%), falling down in 13 (20.3%) and blow trauma in 11 (17.7%) cases. The most frequent complaints and physical findings were abdominal pain and tenderness. Peritoneal lavage was positive in 33 (97%) of 34 suspected patients. Isolated blunt small bowel injury was found in 31 (48.4%) patients. The other patients had multiple system injuries. All simple and small perforations and complete rupture were resected with primary anastomosis. The most serious complications related to blunt intestinal injury were anastomotic leakage and intraabdominal abscess. Our morbidity and mortality rates were 17.1%and 10.9% respectively.

19.THE PROGNOSTIC FACTORS IN PATIENTS WITH SPLENIC INJURY
Nuh Z Cantürk, Cihan Yıldırır, Harun Analay, Mustafa Dülger
Pages 91 - 94
Dalak yaralanmalarında genellikle künt travmalar neden olurken yüksek mortalite oranı bildirilmiştir. Bu çalışmada biz dalak yaralanması saptanan 122 hastamıza yaklaşım ve sonuçları gözden geçirdik. Yaralanmaların nedenleri çoğunlukla trafik kazaları idi. Yirmi iki hastada yaralanma basit dalak yaralanması olarak sınıflandırıldı idi. %8.5'lik mortalite oranı ile splenorafi uygulanarak tedavi edildi. Bu grupta mortaliteden özelikle birlikte bulunan diğer yaralanmalar sorumlu idi. Geri kalan hastalar Grade 3,4 ve 5 olarak sınıflandırıldı. Toplam 19 hasta eks oldu, mortalite oranı %15.7 idi. Yaralanma ciddiyet skoru splenorafi yapılan grupta 14 idi. Bu skor yaşayan ve ölen gruplardaki değerden daha iyi idi. Bu dalak yaralanmalarında beş önemli prognoz belirleyici faktör belirledik. Bu faktörler yaş, hematokrit, birlikte bulunan ekstraabdominal yaralanmalar, şok indeksi ve yaralanma ciddiyet skoru idi. Bunlar kolayca belirlenebilir ve hastaya sağlıklı yaklaşıma olanak verir.
The splenic injuries are usually caused by blunt trauma, and high mortality rate is generally reported. In this study we reviewed the management and outcome of 122 patients with splenic injury. The reason of splenic injury were traffic accidents at all blunt trauma cases. Twenty-two patients were classified as simple splenic injury and managed by splenoraphy with a mortality rate of 8.5percent. In this group, associated injuries were found to be the most important factor, upon the mortality. The rest of the patients were classified as Grade 3,4 and 5 injuries. Nine-teen of the patients died and the mortality rate was 15.7 percent. Injury severity score was 14 in the group which splenoraphy was performed, but this score was better than that of survivor and non-survivor groups. We determined five important prognostic criteria in these blunt splenic injuries. These factors were age, heamatocrit, associated extraabdominal injuries, shock index and injury severity score. These factors can be easily determined and patient and his/her injury easily and rapidly managed.

20.
PULMONER DAMARLARIN PNÖMONEKTOMİ GEREKTİREN YARALANMA OLGUSU
Yener Yörük, Selçuk Köse
Pages 95 - 96
Abstract |Full Text PDF

21.ACUTE ELECTRICAL BURNS: 6 YEAR EXPERIENCE
Kayıhan Günay, Korhan Taviloğlu, Orhan Şad, Ergun Eskioğlu, Cemalettin Ertekin
Pages 97 - 101
İstanbul Tıp Fakültesi Acil Cerrahi Biriminde son 6 yıl içinde (1989-1995) 101 elektrik yanığı olgusu tedavi edildi. Bu dönem içinde %10.2'sini elektrik yanıklarının oluşturduğu toplam 985 yanık hastası ünitemize kabul edilmiştir. Düşük voltajlı elektrik yanıkları 59 (%58.5) vakada görülmüştür. Bunların çoğu önlenebilir ev kazaları olup, çocuk ve kadınlarda görülmüştür. Bu tip elektrik yanıklarında, aynı diğer yanıklardaki cerrahi prensipler geçerlidir. Serimizdeki yüksek voltaj yaralanmalarının insidensi %41.5'dir Bunlar ise genellikle ev dışı olaylarda ve genç erişkin erkeklerde görülmüştür. Amputasyonlar 22 (%52) hasta ile en büyük komplikasyon grubunu uçurmuşlardır. %76'sı üst, %24'ü ise alt ekstremitelerde uygulanmıştır. Mortalite oranı %11.8 (12 vaka ), ortalama hastanede kalış süresi ise 25 gündür. 42 vakadan 11'i ünitemize ilk 24 saatten sonra, bunların 7'si de 5.günleri içinde gelmişlerdir. Biz bu yüksek amputasyon ve mortalite oranımızı hastaların ünitemize geç gelişlerine bağlıyoruz. Bu gecikme erken-yoğun sıvı replasmanını, sürekli hemodinamik-metabolik destek sağlanmasını ve erken agresiv cerrahi girişimde bulunmamızı engellemektedir.
We have reviewed 101 cases of electrical burns treated at the Emergency Medical School of Istanbul Medical Faculty during the past 6 years (1989-1995). There were 985 acute burns admissions during this period, the incidence of electrical burns being 10.2 percent. Low-voltage electrical burns occured in 59 of the 101 patients (58.5 percent). These were caused mostly by household electricity suplies, occured in children, and were preventable. The surgical management of these burns was similar to other thermal burn injuries. The incidence of high-voltage elected injuries 41.5percent in our series. These tended to occur outside the home in young adult males and were also frequently preventable. Amputations constituted the single largest category of complications. Being neccessary in 22(52 percent). Seventy-six percent of the amputations were in the upper extremity, while twenty-four percent in the lower. The overall mortality rate was 11.8 percent (12 cases) and the mean hospital stay was 25 days. We attribute these high amputation and mortality rates in our series to late transfer of patients to our Burn Unit. 11 of the 42 patients were transferred to our unit after their 1st day and seven of them were in their 5th day. This delay prevented us from providing an aggresive fluid resuscitation, continuous haemodynamic and metabolic support, and early agressive surgical intervention.

22.TRAUMATIC DIAPHRAGMATIC RUPTURES
Meral Demirel, Adnan İşgör, Mehmet Uludağ
Pages 102 - 105
Genel vücut travmaları içinde Travmatik Diafragma Rüpterleri'ne (TDR) %4.5-5.8 oranında rastlanır. Tanı yöntemlerindeki yetersizlik nedeniyle tanının geç konması ve/veya olaya eşlik eden ciddi organ yaralanmalarının varlığı bu olgularda mortalitenin %2'den %66'lara kadar yükselmesine neden olmaktadır. Haziran 1990-Ocak 1994 döneminde Şişli Etfal Hastanesi 3.Genel Cerrahi Kliniğine travma nedeniyle başvuran olguların 20'sinde TDR saptandı. %85'i erkek, %15'i kadın olan bu olguların tümünde tanı ilk 6 saat içinde konuldu. Olguların %70'inde delici-kesici alet yaralanması, %15'inde ateşli silah yaralanması, %70'inde künt genel vücut travması vardı. Serimizde fizik muayene bulguları ve toraks grafileri %5 oranında diagnostik, %45-50 oranında ise patolojik özellikteydi. Erken eksploratris laparotominin %45 oranında erken tanısal değeri olduğu saptandı. Olguların hepsinde diafrağma primer olarak tamir edildi. Mortalite %30 olarak saptanmış olup, hepsinde TDR'ye ilaveten ciddi organ yaralanmaları vardı.
The reported incidence of acute traumatic diaphragmatic ruptures (TDR) varies between 4.5% and 5.8.% Inadequacy of diagnostic procedures along with the associated severe organ injuries are the main reasons of late diagnosis and increasing mortality rates in these patients. TDR was diagnosed during the period of June 1990-January 1994. The diagnosis of TDR was established in these patients within the first 6 hours of their admittance. The diagnostic value of physical examination and chest x-rays were found to be 5% while the incidence of pathologic findings' were evaluated to be 45-50%, Prompt laparatomy was found to have an early diagnostic value in 45% of the cases. Mortality was calculated to be 30% in our cases all of them resulting from the associated severe other organ injuries.

23.THE DISCUSSION OF THE RECONSTRUCTION WITH THE OTOGENIC SAFENIC VENOUS GREET AT THE POPLITEAL ARTERIAL INJURIES
Murat Dikmengil, Orhan K Salih, Tümer Ulus
Pages 106 - 109
Biz popliteal arter yaralanmalı 22 hastaya cerrahi girişim yaptık. Popliteal yaralanmaların 12 hastada (%54.54) künt travmaya, 9 hastada (%40.9) saçma ile yaralanmaya, 1 vakada (%4.54) hızar ile yaralanmaya bağlı idi. 14 vakaya (%63.63) safen ven interpozisyonu, 6 vakaya (%27.27) rezeksiyon ve uç uca anastomoz, 2 vakaya (%9.09) primer tamir yapıldı. Bizim mortalitemiz %0 ve amputasyon oranı %13.63 idi.
We had conducted surgery on 22 patients with popliteal arterial injury. Popliteal injuries were related to blunt trauma in 12 patients (%54.54); in 9 patients (40.90%) the injury were related to the gun shut; in one case (4.54%) the injury was caused by a saw. In 14 cases (63.63%) saphenous vein interposition; in 6 cases (27.27%) resection and to end anastomosis; in two cases (9.09%) primary repair had been done. We had no mortality and the amputation rate was 13.63%.

24.ACUTE MECHANICAL INTESTINAL OBSTRUCTION
Abut Kebudi, Adnan İşgör, Akın Kaya, Gürkan Yetkin
Pages 110 - 112
Şişli Etfal Hastanesi 3. Genel Cerrahi Kliniğinde 1990-1994 yılları arası akut mekanik intestinal obstrüksiyon tanısı (AMİO) ile ameliyat edilen hastalar retrospektif olarak incelendi. Bu 5 yılda kliniğimizde toplam 2367 ameliyat yapılmış olup, bunun 100 tanesi AMİO vakasıdır (%4). AMİO 'nün sebepleri arasında en sık görülen 45 vaka ile (%45) boğulmuş fıtık olup, bunu sırasıyla 16 vaka ile (%16) adhezyonlar, 15 vaka ile (%15) kolon kanserleri, 5 vaka ile (%5) sigmoid kolon volvulusu, 5 vaka ile (%5) ince barsakta segmenter bir organik lezyon, 4 vaka ile (%4) fitobezoar, 3 vaka ile (%3) ince barsakta invajinasyon ve diğer sebepler izlemektedir.
The patients that have been operated with the diagnosis of acute mechanical intestinal obstruction (AMIO) in the 3rd General Surgery Department of Şişli Etfal Hospital between 1990-1994 were reviewed retrospectively. In these five years, 2367 operations were performed, and AMIO occured in 10 patients (4%). Among the causes (45%), followed by adhesions (16%), colonic carcinoma (15%), sigmoid volvuli (5%), a segmental organic lesion of the small intestine (5%), bezoar (4%), intussusception (3%) and others.

25.SMALL BOWEL INJURIES AFTER BLUNT ABDOMINAL TRAUMA
Salih Selman, Servet Karahan, Davud Aydemir, Zafer Önder, Rıza Küpelioğlu
Pages 113 - 116
Kliniğimizde son 4 yıl içinde künt batın travmasına bağlı olarak ameliyat edilen 311 vakayı retrospektif olarak inceledik. Bunlar arasında 21 izole ince barsak yaralanması saptandı. Künt travma genellikle trafik kazaları sonucu oluşmuştu. İntestinal yaralanmalar primer onarım ya da rezeksiyonla tedavi edildi. İnce barsak yaralanmaları, künt batın travmalarının %5-10'unu oluşturmasına rağmen mortalite oranı %25-33 civarındadır. Bu yüksek mortalitenin en önemli nedeni tanıdaki güçlüklere bağlı olarak ameliyatın gecikmesidir. Başlangıçtaki klinik ve radyolojik bulgular yanıltıcı olabilmektedir. Bundan dolayı klinik muayene sık aralıklarla tekrar edilmeli ve peritoneal irritasyon bulguları saptandığında laparotomi yapılmalıdır.
Over a 4 year period 311 patients were admitted with blunt injury to the abdomen. Twenty-one of these (%6.7percent) were found to have small bowel rupture. The blunt injuries are mostly result of vehicular trauma. The major of intestinal trauma was repaired by simple closure or resection. The mean time from admission to laparotomy was 17 h. inital clinical and radiological evidence of bowel perforation can be misleading and reliance on such indicators may result in significant diagnostic delay. Frequently repeateted clinical examination is advocated; progression of abdominal sings should alert the clinician to proceed to laparatomy.