p-ISSN: 1306-696x | e-ISSN: 1307-7945
Cilt : 15 Sayı : 5 Yıl : 2025

Hızlı Arama




SCImago Journal & Country Rank
Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi - Ulus Travma Acil Cerrahi Derg: 15 (5)
Cilt: 15  Sayı: 5 - Eylül 2009
DERLEME
1. 
Türkiye'de acil hemşireliğinin tarihsel gelişimi ve mevcut durumu
Historical development and current status of emergency nursing in Turkey
Deniz Şelimen, Aysel Gürkan
PMID: 19779979  Sayfalar 413 - 415
Acil servislerde verilen sağlık hizmetinin ve özellikle de acil bakım hemşireliğinin önemi gün geçtikçe artmakta, bu birimlerde hizmet veren hemşirelerin diğer hemşirelerden daha farklı özelliklere sahip olmaları ve mutlaka özel eğitimden geçmeleri gerekmektedir. Türkiye’deki mevcut duruma baktığımız zaman, acil hemşireliği konusunda olumlu gelişmeler bulunmakla birlikte, bu alanda standartların geliştirilerek görev tanımlarının yapılmasına gereksinim vardır.

DENEYSEL ÇALIŞMA
2. 
Melatonin ve fosfolipidin sıçanlarda deneysel peritoneal adezyon oluşumu üzerine etkisi ve vasküler endotelyal büyüme faktörü ile ilişkisi
Effects of melatonin and phospholipid on adhesion formation and correlation with vascular endothelial growth factor expression in rats
Yucel Aritas, Alper Akcan, Ali Riza Erdogan, Hulya Akgun, Recep Saraymen, Hizir Akyildiz
PMID: 19779980  Sayfalar 416 - 422
AMAÇ
Deneysel adezyon formasyonu oluşturulan sıçanlarda, melatonin ve fosfolipidin adezyon gelişimine etkilerinin vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) ekspresyonu ile ilişkisi araştırıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışmada 60 adet Wistar-Albino cinsi sıçan, rastgele 15’erlik sham, kontrol ve iki adet çalışma gruplarına ayrıldı. Sham grubuna sadece laparotomi yapıldı. Kontrol grubu ve çalışma gruplarında sağ alt kadranda pariyetal peritonda abrazyon yapıldı, çekum, ileum ve uterusun sağ boynuzunda serozal defekt oluşturuldu; kontrol grubunda periton boşluğuna Ringer laktat verildi. Çalışma gruplarından birine melatonin, diğerine fosfolipid süspansiyonu verildi. Bütün gruplarda 15 gün sonra relaparotomi yapılarak, adezyon gelişimi değerlendirilip skorlama yapıldı.
BULGULAR
Kontrol grubuna göre sham, melatonin ve fosfolipid gruplarında adezyon gelişimi belirgin olarak düşüktü (p<0,05). Kontrol grubunda yapışıklık olan alanlarda VEGF boyaması diğer gruplara göre anlamlı derecede yüksekti (p<0,05). Melatonin ve fosfolipid grubunda VEGF boyaması ile normal alanlardaki VEGF boyaması arasında anlamlı fark yoktu (p>0,05).
SONUÇ
Deneysel adezyon modeli oluşturulan sıçanlarda melatonin ve fosfolipid adezyon gelişimini azaltmaktadır. Gelişen adezyonun şiddeti ile VEGF ekspresyonu arasında paralellik vardı. Şiddetli adezyon gelişen alanlarda VEGF ekspresyonu artmıştı.

3. 
Kontrollü ciddi hemorajik şokta replasman sıvılarının böbreklere etkileri: Deneysel araştırma
The renal effect of replacement fluids in controlled severe hemorrhagic shock: an experimental study
Tayfun Adanır, Murat Aksun, Mustafa Cirit, Funda Alkan Taşlı, Osman Şahin, Mert Kestelli, Tuba Aydın Kantaroğlu, Mehmet Köseoğlu, Atilla Şencan, Nagihan Karahan
PMID: 19779981  Sayfalar 423 - 432
AMAÇ
Bu deneysel araştırmada, hemorajik şokta Ringer laktat (RL), %6’lık hidroksietil nişasta (130/0,4-HES) ve RL-HES kombinasyonu ile resüsitasyonun böbrekler üzerine etkileri araştırıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışmada ağırlıkları 2198-3435 g olan 24 adet erkek Yeni Zelanda beyaz tavşanı rastgele dört gruba ayrıldı. Hemorajik şok, ortalama arter basıncı 30 mmHg ve kan laktatı >4 mM/L olacak şekilde oluşturuldu. Grup 1’de sıvı replasmanı uygulanmaz iken, Grup 2’de RL, Grup 3’te HES ve Grup 4’te de RL+HES ile sıvı replasmanı ile şok düzeltildi.
BULGULAR
Bütün gruplarda, serum kreatinin ve kan üre azotu düzeyleri hemorajik şoktan ve sıvı resüsitasyonundan sonra normal sınırlarda kaldı. Laktat dehidrogenaz ve a-1 mikroglobulin düzeyleri şoktan ve sıvı resüsitasyonundan sonra anlamlı olarak arttı (p<0,05). Ancak, gruplar arasında bir fark yoktu (p>0,05). Sistatin-C düzeyleri şoktan sonra artmasına karşın (p<0,05) sıvı replasmanı ile normal değerlere geri geldi. IL-6 ve TNF-a düzeyleri şoktan sonra bütün deneklerde arttı (p<0,05). Ancak, sıvı replasmanından sonra gruplar arasında bir fark gözlenmedi (p>0,05). Böbreklerin histopatolojik incelemelerinde gruplar arasında bir fark bulunmadı (p>0,05).
SONUÇ
%6’lık HES (130/0,4), gerek tek başına gerekse RL ile beraber hemorajik şokun tedavisinde kullanıldığında tavşan böbrekleri üzerine zararlı bir etkisi olmadı.

4. 
Sıçanlarda deneysel duodenal perforasyon modelinde ePTFE greft ile primer dikişin karşılaştırılması
Comparison of ePTFE graft repair with primary suturing in an experimental duodenal perforation model in rats
Savaş Yakan, Mehmet Yıldırım, Funda Taşlı, Aytaç Sayın, Hakan Postacı
PMID: 19779982  Sayfalar 433 - 439
AMAÇ
Bu deneysel çalışmada, duedenum birinci kısımda oluşturulan peptik ülser perforasyonu tedavisinde “expanded polytetrafluoroethylene” (ePTFE) greft ile primer dikiş yöntemleri makroskopik ve mikroskopik olarak karşılaştırıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM
Wistar Albino sıçanlar rastgele her grupta 12’şer tane olacak şekilde iki gruba ayrıldı. Tüm deneklerde duedenum birinci kısım ön yüzünde 3 mm çapında, tüm duedenum çapının %50’sini geçmeyecek şekilde duodenal perforasyon oluşturuldu. Makroskopik olarak batın içi kaçak, peritonit varlığı ve karın içi adezyonlar değerlendirildi. Adezyonun şiddetini değerlendirmek için adezyon şiddeti skorlama sistemi kullanıldı. Histolojik preparat skorlama ölçütleri mikroskopik değerlendirme için kullanıldı.
BULGULAR
Her iki grubun adezyon şiddeti skorlamasının istatistiksel analizinde anlamlı fark saptanmadı. Ancak, gruplar bir bütün olarak değerlendirildiğinde adezyon siddeti skorlaması anlamlıydı (p=0,045). Mikroskopik değerlendirmenin istatistiksel analizinde “none to minimal cell accumulation, thin immatür granulation, moderately thick granulation” olarak sınıflandırılan gruplarda primer dikiş ve ePTFE arasında anlamlı fark bulunmadı (p=0,089, p=0,178, p=0,755). Ancak, “thick vascular granulation” olarak sınıflandırılan grupta anlamlı fark bulundu (p=0,005).
SONUÇ
ePTFE greft uygulanması kolay, güvenilir ve sonuçları primer dikişe benzer bir tekniktir. Ancak, bizim çalışmamızdaki sonuçların daha büyük deneysel serilerde ve insan çalışmalarıyla desteklenmesi gerekmektedir.

KLINIK ÇALIŞMA
5. 
Mekanik vantilasyon gereksinimi ve süresinin öngörülmesinde enfeksiyon olasılığı skoru ve ardışık organ yetersizliği değerlendirme skoru sistemlerinin kullanılması
The use of infection probability score and sequential organ failure assessment scoring systems in predicting mechanical ventilation requirement and duration
Azim Honarmand, Mohammadreza Safavi, Daruosh Moradi
PMID: 19779983  Sayfalar 440 - 447
AMAÇ
Cerrahi yoğun bakım ünitesindeki (YBÜ) mekanik ventilasyon gereksinimi (MVN) ve süresinin (DMV) öngörülmesinde iki farklı skorlama sisteminin etkinliği incelendi.
GEREÇ VE YÖNTEM
Bu prospektif gözlemsel çalışmaya, 24 saatten daha uzun süreyle YBÜ’de yatırılan ve kabul edilme sırasında ve taburcu edilene veya ölene kadar her 48 saatte bir ardışık organ yetersizliği değerlendirme (SOFA) skoru ve enfeksiyon olasılığı skoru (IPS) hesaplanan ardışık 144 hasta dahil edildi. Her iki skorlama sisteminin duyarlılığı ve özgüllüğü, ki-kare yöntemi ile ölçüldü. Youden indeksi ve alıcı çalışma karakteristiği (ROC) eğrisi altındaki alan da elde edildi.
BULGULAR
MVN’nin öngörülmesi ile ilgili olarak, sırasıyla hastaneye yatırılma günü (0) ile 2. ve 4. günlerde en iyi kesilme noktaları SOFA için 2,5, 3,5, 2,5 ve IPS için de 10,5, 10,5, 9,5 oldu. MVN’nin öngörülmesi ile ilgili olarak, SOFA, ROC eğrisi altındaki alan ve Youden indeksinde 0., 2. ve 4. günlerde IPS’ninkilere göre anlamlı şekilde daha iyi sonuçlar verdi (p<0,05). İki skorlama sisteminin hiçbiri, MV altında üç günden daha uzun süreli respiratuvar desteğin öngörülmesi konusunda iyi bir ayırım sağlayamadı.
SONUÇ
MVN’nin öngörülmesi ile ilgili olarak, SOFA skorlama sistemi, 0., 2. ve 4. günlerde IPS’den daha iyi doğruluğa sahiptir.

6. 
Periferik arter yaralanmalarında ayak bilek basınç indeksinin rolü
The role of the ankle brachial pressure index in the diagnosis of peripheral arterial injury
Mehmet Kurtoğlu, Kemal Dolay, Burçin Karamustafaoğlu, Hakan Yanar, Muharrem Kuzkaya
PMID: 19779984  Sayfalar 448 - 452
AMAÇ
Anjiyografi, şüpheli bulguların varlığında “altın standart” tanı yöntemidir; ancak, pahalı, uzun süren ve invaziv bir yöntemdir. Bu çalışmada, gereksiz anjiyografi sayısını azaltmak amacıyla, hızlı ve kolay uygulanabilir bir yöntem olan ayak bilek basınç indeksinin (ABİ) şüpheli periferik arter yaralanmalarının tanısındaki rolü araştırıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM
Periferik arter yaralanması şüphesi olan 1772 hastanın verileri prospektif olarak incelendi. Fiziksel incelemede arter yaralanmasının kesin bulguları saptanan 283 (%16) hastaya acil cerrahi girişim uygulandı. Şüpheli bulguları olan 1489 (%84) hastanın ABİ hesaplandı. ABİ ≥1 olan hastalar konservatif takip edilirken, ABİ <1 olan hastalara dupleks USG ve/veya anjiyografi yapıldı. Arteriyel yaralanma saptanan hastalar ameliyata alındı.
BULGULAR
Şüpheli bulguları olan 1489 hastadan ABİ ≥1 olan 1343 (%90) hastanın 7’sinde (%0,5) takip sırasında erken dönemde arter yaralanması saptanarak cerrahi girişim uygulandı, morbidite gözlenmedi. ABİ <1 olan 146 (%10) hastanın 39’unda (%26,7) arter yaralanması saptandı. Şüpheli periferik arter yaralanmasında 1’in altındaki ABİ duyarlılığı %84,8; özgünlüğü %92,6; pozitif kestirim gücü %26,7; negatif kestirim gücü %99,5; tanı değeri %92,3 idi.
SONUÇ
Periferik arteriyel yaralanmaya ait şüpheli bulguların varlığında, ABİ ≥1 saptanması arteriyel yaralanmayı %99,5 oranında dışlar ve hastaların %90’ında ek tetkik yapılmasını önler. Bu hastalarda, ileri tetkiklere geçilmeden önce ABİ tercih edilecek ilk tanı yöntemi olmalıdır.

7. 
Sistemik travma geçirmiş kafa travmalı olguların mortalite tahmininde ‘Düzeltilmiş Akut Fizyoloji ve Kronik Sağlık Değerlendirme Sistemi’ (APACHE II), Glasgow Koma Skorundan daha üstündür
The revised Acute Physiology and Chronic Health Evaluation System (APACHE II) is more effective than the Glasgow Coma Scale for prediction of mortality in head-injured patients with systemic trauma
Ali Dalgıç, Fikret M Ergüngör, Türker Becan, Atila Elhan, Önder Okay, Bülent C Yüksel
PMID: 19779985  Sayfalar 453 - 458
AMAÇ
Glasgow Koma Skoru (GKS) yaygın, basit, güvenli ve travma hastalarının bilinç değerlendirilmesinde iyi bir iletişim skalasıdır. Ancak, son yıllarda GKS’den daha ayrıntılı bir sistem gerekliliği sorgulanmaktadır. Düzeltilmiş akut fizyoloji ve kronik sağlık değerlendirilmesi sistemi (APACHE II) GKS ile birlikte 12 fizyolojik parametre içeren fizyolojik temelli bir skaladır. Ayrıca mortaliteyi etkileyen kronik hastalık ve ileri yaş değişkenlerini de içermesi GKS’den daha üstün olduğunu düşündürmektedir.
GEREÇ VE YÖNTEM
Bu çalışmada, 2003 ve 2004 yıllarında kafa travması ile birlikte sistemik travma geçirmiş 266 olgu (195 erkek,71 kadın; ort. yaş 60,5; dağılım 14-87) geriye dönük olarak değerlendirildi.
BULGULAR
Mortalite ileri yaş grubunda artmıştı (p<0,001). Ortalama APACHE II skoru yaşayanlarda 38,0, ölen olgularda 68,7 (p<0,001), ortalama GKS puanı yaşayanlarda 10.4 ölen olgularda 6,3 (p<0,001) bulundu. Mortalite tahmininde APACHE II GKS’den daha belirgin sınır puanı sağladı (p<0,001). Duyarlılık ve özgünlük için yapılan ROC eğrisinde, APACHE II (0,892±0,028) eğrisi altında kalan alan GKS’den daha büyüktü (0,862±0,029).
SONUÇ
Mortalite değerlendirmesinde, özellikle acil servislerde GKS kafa travmalı olgularda yeterli öngörü sağlayan, basit ve kolay uygulanmakla birlikte sistemik travma geçirmiş olgularda APACHE II hastanın önemli fizyolojik parametrelerini de içermesi nedeniyle GKS’den üstündür.

8. 
Akut apandisitte ameliyatsız tedavi ve cerrahi tedavinin karşılaştırılması
Comparison of operative and non operative management of acute appendicitis
Ahmet Nuray Turhan, Selin Kapan, Ersen Kütükçü, Hakan Yiğitbaş, Sinan Hatipoğlu, Erşan Aygün
PMID: 19779986  Sayfalar 459 - 462
AMAÇ
Bu prospektif çalışmada, akut apandisitte konservatif tedavi ve cerrahi tedavinin güvenilirlik ve etkinlik açısından karşılaştırılması amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM
Mart 2005 ile Mart 2006 arası klinik olarak akut apandisit tanısı alan 290 hasta acil servise başvurdu. Bu hastaların 107’sine ameliyatsız antibiyotik tedavisi (Grup 1), 183’üne cerrahi tedavi (Grup 2) uygulandı. Grup 1’de taburcu edilen hastalar 10. gün, 3. ay, 6 ay ve 1. yılda rutin kontrollere çağrıldılar. Her iki grup yaş, cinsiyet, ortalama hastanede kalış süresi, modifiye Alvarado skoru, morbidite, mortalite ve maliyet etkinliği açısından değerlendirildi.
BULGULAR
Grup 1 ve Grup 2’de erkek/kadın oranı ve ortalama yaşlar sırasıyla 65/42 ile 30,98±1,30 ve 125/58 ile 26,25±0,79 idi. Grup 1’de hastaların 19’u ameliyat edildi. Ameliyat endikasyonu tedaviye direnç, hastanın kararı, başka merkezlerde ameliyat idi. Ortalama hastanede kalış süresi Grup 1’de istatistiksel olarak daha uzun olsa da ortalama maliyet Grup 1’de 433 $ iken Grup 2’de 559 $ olarak hesaplandı. Morbidite oranları her iki grupta benzer olup hiç mortalite görülmedi.
SONUÇ
Günümüzde altın standart tedavi şekli cerrahi girişim olarak bilinen akut apandisitte, seçilen olgularda antibiyoterapi ile ameliyatsız takibin başarı oranının yüksek ve düşük maliyetli bir alternatif olabileceğini düşünüyoruz.

9. 
Travmatik kalça çıkığı sonuçlarımız
Outcome of traumatic hip dislocation
Abdulaziz M Al-bahlool, Dalal A Bubshait, Mir Sadat-ali
PMID: 19779987  Sayfalar 463 - 466
AMAÇ
Bu retrospektif çalışma, daha iyi uzun süreli sonucu öngörebilecek prognostik faktörleri belirlemek amacıyla yürütüldü.
GEREÇ VE YÖNTEM
1 Ocak 1993 ile 31 Aralık 2004 tarihleri arasında, 97 hasta AlKhoba’daki Kral Fahd Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi edildi. Bunların elli sekizi değerlendirildi. Kalçalar, Merle d’Aubigne sınıflamasına ve fonksiyonel temele göre değerlendirildi.
BULGULAR
Ortalama yaşları 29,6±9,8 (18-57) yıl olan ve 59,5±18,8 (24-120) ay süreyle takip edilen 52 erkek ve 6 kadın hasta değerlendirildi. Çıkıklar hastaların 43’ünde karayolunda gerçekleşen trafik kazasına bağlıydı; 57 hastada kapalı redüksiyon, bir hastada açık redüksiyon uygulandı. Traksiyon ortalama 4,71±1,07 hafta süreyle uygulandı. Hastaların 43’ünde mükemmel sonuçlar elde edildi. Yalnızca üç haftalık bir immobilizasyon uygulanan hastalar olumsuz seyretti.
SONUÇ
Bizim çalışmamız travmatik kalça çıkıklarında, çıkıkların erken redüksiyon ve en az dört haftalık immobilizasyonla birlikte iyi sonuçlar elde edilebileceğini göstermektedir.

10. 
Duodenum yaralanmalarında tedavi: Deneyimlerimiz ve tüp duodenostominin yeri
Management of duodenal injury: our experience and the value of tube duodenostomy
Sadullah GİRGİN, Ercan Gedik, Yusuf Yağmur, Ersin Uysal, Bilsel Baç
PMID: 19779988  Sayfalar 467 - 472
AMAÇ
Şiddetli duodenal yaralanmalarda primer onarım ve/veya tüp duodenostomi uygulamalarının etkinliği değerlendirildi ve bu konudaki deneyimlerimiz sunuldu.
GEREÇ VE YÖNTEM
Duodenum yaralanması nedeniyle ameliyat edilen 67 hasta değerlendirildi. Ameliyat tekniği, primer onarım ve tüp duodenostomi uygulanan hastalar olarak sınıflandırıldı.
BULGULAR
Elli dokuz hastada penetran ve sekiz hastada ise künt duodenum yaralanması mevcuttu. En sık yaralanan duodenum kısım ikinci segmentti. Her iki tedavi grubu arasında morbidite ve mortlite oranı açısından bir fark yoktu. Morbidite gelişmeyen 35 hastada hastanede yatış süresi, tüp duodenostomi uygulanan grupta 18,53±1,85 gün ve primer onarım uygulanan grupta ise 11,45±1,92 gün olup, bu sonuç istatistiksel olarak anlamlıydı. Morbidite gelişen 32 hastada hastanede kalış süresi ise tüp duodenostomi uygulanan grupta 47.05±10.46 gün ve primer onarım uygulanan grupta 47,05±10,46 gün idi. Bu sonuç istatistiksel olarak anlamlı değildi.
SONUÇ
Şiddetli duodenum yaralanmalarında primer onarım uygun bir tedavi yöntemidir. Tüp duodenostomi uygulaması, hastanede kalış süresini artırdığı gibi hastanın klinik gidişatına ek bir katkısı olmadığı görülmüştür.

11. 
Acil servisteki kritik hasta yakınlarının gereksinimleri ve karşılanma durumu
The needs of the critical patients’ relatives in the emergency department and how they are met
Gülten Sucu, Fatma Cebeci, Ebru Karazeybek
PMID: 19779989  Sayfalar 473 - 481
AMAÇ
Bu çalışma, acil servisteki kritik hasta yakınlarının gereksinimlerinin ve bu gereksinimlerin karşılanma durumunun saptanması amacı ile tanımlayıcı olarak yapıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışma, bir üniversite ve devlet hastanesinin acil servislerinde Şubat-Mayıs 2007 tarihleri arasında 353 kritik hasta yakını ile yürütüldü. Araştırmanın verileri acil serviste kritik hasta yakınlarının gereksinimlerini saptama ölçeği ve hasta yakınlarının gereksinimlerinin karşılanma durumu ve demografik özelliklere yönelik formlarla yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak toplandı.
BULGULAR
Acil servisteki çoğu hasta yakınının hasta hakkında bilgilenme ve hastanın bakımına katılma ile ilgili gereksinimlerini kendi kişisel ve fiziksel gereksinimlerinden daha önemli buldukları belirlendi. Hasta yakınlarının en önemli olarak belirttikleri 10 gereksinim maddesinden 9’unun iletişim gereksinimi ile ilgili olduğu bulundu. Hasta yakınlarının acil servis çalışanları tarafından karşılanan gereksinimlerinin, en önemli ve önemli olarak belirttikleri gereksinimler olduğu saptandı.
SONUÇ
Acil servise başvuran kritik durumdaki hasta yakınlarının gereksinimlerinin belirlenmesi, sağlık çalışanlarının bu gereksinimlere yönelik farkındalıklarının artmasına ve karşılanması yönündeki hizmetlerinin geliştirilmesine katkı sağlayabilir. Hasta yakınlarının gereksinimleri doğrultusunda desteklenmeleri ise acil servislerdeki bakımın kalitesini ve hasta yakınlarının memnuniyetini arttırabilir.

12. 
Arabada çocuk güvenlik koltuklarının kullanımı konusunda Türk anne-babaların bilgi düzeyi
Knowledge and attitude of Turkish parents regarding car safety seats for children
Esra Şevketoğlu, Sami Hatipoğlu, Gülbaran Esin, Serdar Oztora
PMID: 19779990  Sayfalar 482 - 486
AMAÇ
On beş yaş altı çocuklarda en önemli ölüm nedenlerinden biri trafik kazalarıdır. Çocuk güvenlik koltukları doğru kullanıldığında çocukları kaza anında ölüm ve yaralanmalardan korurlar. Bu çalışmada, anne-babaların çocuk güvenlik koltuğu kullanım oranları ve bu konu hakkındaki bilgi düzeyleri değerlendirildi.
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışma Mayıs-Haziran 2007 tarihlerinde Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları polikliniklerine başvuran, çalışmaya katılmaya onay veren anne-babalara anket formu doldurtmak suretiyle yapıldı; 532 anne-baba çalışmaya alındı.
BULGULAR
Katılanların %28’i çocuk güvenlik koltuklarının ne olduğunu bilmediğini, %54’ü bildiğini fakat kullanmadığını, %20’si ise kullandığını ifade etti. Kullananlar içinde doğru kullanma oranı ise sadece %10 idi. Çocuk güvenlik koltuğu kullanımı annebabanın sosyoekonomik durumu ile ilişkili bulundu.
SONUÇ
Çocuk güvenlik koltuklarının kullanımının artması ve doğru kullanım ile ilgili eğitimlerin verilmesi ile çocukların kaza anındaki ölüm ve yaralanmaları azaltılabilir. Çocuk hekimlerinin ve diğer sağlık çalışanlarının anne-babaları çocuk güvenlik koltukları hakkında bilgilendirmesi sağlanmalı ve bu gereçlerin kullanımının zorunlu hale getirilmesi ile ilgili kanunlar ve düzenlemeler yapılmalıdır.

13. 
Bir kıta parçası depremindeki kitlesel zayiat deneyimi
Experience with mass casualties in a subcontinent earthquake
Amjad Yasin Malik, Sikandar Ali Malik, Ghazala Nasreen, Choudry Aqeel Safdar
PMID: 19779991  Sayfalar 487 - 492
AMAÇ
8 Ekim 2005 tarihinde Kuzey Pakistan’ı büyük bir deprem vurdu. Bu çalışmada, hastaneye yatırılan yaralıların yaralanma tipleri ile uygulanan işlemler değerlendirildi ve bu deneyimlere dayanarak afetlere karşı hazırlıklı olma ve afet yöntemi ile ilgili olarak öneriler sunuldu. Bu çalışma, Rawalpindi’deki Asker Hastanesi’nde yürütülen tanımlayıcı bir çalışmadır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışmaya dahil edilme kriterleri, tedavi için hastaneye yatırılmayı gerektiren bütün hastaları kapsadı. Ayaktan tedavi görebilecek küçük yaralanmalılar ve hastaneye ulaştığında ölmüş olan kişiler çalışma dışında bırakıldı. Hastaneye yatırılan hastaların dosyaları, yaralanma tipi, uygulanan prosedürler, komplikasyonlar ve ölüm nedenleri analiz edildi.
BULGULAR
Başvuran toplam hasta sayısı 1698 idi ve bunların 862 tanesi (%50,8) hastaneye yatırıldı; 1046 tane (%45,7) majör girişimi içeren toplam 2289 ameliyat yapıldı. On altı adet (%1,5) amputasyon uygulanması gerekti. Hastanede 17 hasta yaşamını yitirdi (%1,9); dışarıdan 76 ceset getirildi.
SONUÇ
Hayat ve uzuv kurtarma ile ilgili ilk günlerden sonra, vardiyaları başlatmak, gönüllü insan gücünü erkenden ve mantıklı bir şekilde kullanmak ve plastik cerrahi, ortopedi ve spinal cerrahi konularına özellikle önem vermek kaydıyla insan gücünü hızlı bir şekilde ekiplere bölmek önemlidir. Tetanozun önlenmesi yaşamsal öneme sahiptir.

14. 
Trakeobronşiyal yabancı cisim aspirasyonları
Tracheobronchial foreign body aspirations
Ufuk Çobanoğlu, İrfan Yalçınkaya
PMID: 19779992  Sayfalar 493 - 499
AMAÇ
Solunum sistemine aspire edilen yabancı cisimlerin belirlenip, çıkarılması komplikasyonların önlenmesi açısından önemlidir. Yabancı cisim aspirasyonu her yaşta görülmekle beraber daha çok çocukluk yaş grubunda sıktır. Hava yolunun bir kısmının ya da tamamının tıkanmasına bağlı olarak farklı belirti ve bulgularla seyreder. Acil müdahale edilmezse ölüme neden olabilir. Kliniğimizde yabancı cisim aspirasyonu nedeniyle girişimde bulunulan olgular değerlendirildi.
GEREÇ VE YÖNTEM
Bu çalışmada, kliniğimizde 1995-2007 yılları arasında yabancı cisim aspirasyonu tanılı 96 olgu incelendi. Olguların yaş dağılımı 10 ay ile 70 yaş arasındaydı. Vakaların çoğunluğu çocukluk yaş grubundaydı. Altmış ikisi (%64,58) kız-kadın, 34’ü (%35,42) erkek idi. Aspirasyon hikâyesi ile tedavi arasındaki süre 1 saat ile 10 yıl arasında değişmekteydi.
BULGULAR
Bronkoskopik uygulamalar rijit bronkoskop ile genel anestezi altında kontrollü ventilasyonla gerçekleştirildi. Olguların 83’ünde (%86,5) yabancı cisim saptandı ve bronkoskopik gözlem sırasında yabancı cisim forsepsleri yardımıyla çıkartıldı; 13’ünde (%13,5) torakotomi gerekli oldu. Geç dönemde başvuran 5 (%5,2) olguda gelişmiş olan geri dönüşsüz akciğer patolojisi nedeni ile akciğer rezeksiyonu uygulandı.
SONUÇ
Bu çalışma, yabancı cisimlerin çocuklar kadar erişkinler için de önemli olduğunu ve yabancı cisimden şüphelenmenin ve iyi bir öykünün en önemli tanı ölçütü olduğunu ve fiziksel inceleme ile radyolojik değerlendirmenin hasta için önemini vurgulamaktadır.

15. 
Su parkı yaralanmaları
Water park injuries
Seçgin Söyüncü, Özlem Yiğit, Cenker Eken, Fırat Bektaş, Mehmet Akçimen
PMID: 19779993  Sayfalar 500 - 504
AMAÇ
Su parklarına ve özellikle de su kaydıraklarına bağlı oluşan yaralanmaların özelliklerini belirlemektir.
GEREÇ VE YÖNTEM
Bu prospektif gözlemsel çalışma, yıllık hasta sayısı 50,000 olan üniversite hastanesi acil servisinde Mayıs 2005 ile Eylül 2006 tarihleri arasında yapıldı. Çalışma formuna bütün hastaların tanımlayıcı özellikleri, yaralanmanın tipi ve mekanizması ile hastaların son tanısı kayıt edildi. Çalışma süresi boyunca acil servise su parkında meydana gelen yaralanma nedeniyle 73 hasta başvurdu. Hastaların yaş ortalaması 23,92±15,05’di ve 48 hasta (%65,8) erkekti.
BULGULAR
Yaralanma mekanizması; hastaların 23’ünde (%31,5) su kaydırağında, 16’sında (%21,9) havuzda ve 34’ünde (%46,6) ıslak zeminde kayıp düşme şeklindeydi. Acil servis değerlendirmeleri sonucunda, hastaların 15’inde (%20,5) spinal travma, 16’sında (%21,9) kafa travması 15’inde (%20,5) maksillofasiyal travma ve 30’unda da (%41) diğer yaralanmaların olduğu saptandı.
SONUÇ
Su parkındaki yaralanmalarda çocuklarda özellikle kafa ve maksillofasiyal travma görülürken erişkinlerde ekstremite ve spinal yaralanmalar daha sık görülmektedir. Yeterli ve gerekli güvenlik önlemleri alınmayan su parkı aktiviteleri sırasında ölümcül yaralanmalar meydana gelebilir.

OLGU SUNUMU
16. 
Trakeo-innominat arter fistülü: İki olgu
Tracheo-innominate artery fistula: two cases
Hafize Yalınız, Acar Tokcan, Tümer Ulus
PMID: 19779994  Sayfalar 505 - 508
Trakeo-innominat arter fistülü (TİF) nadir ancak trakeostominin dramatik ve öldürücü bir komplikasyonudur. Bu çalışmada cerrahi olarak tedavi edilen iki TİF olgusu sunulmuştur. Her iki hastaya da ligasyon uygulandı. Birinci hasta ameliyattan on saat sonra solunum yetersizliği nedeni ile hayatını kaybetti. İkinci hasta ameliyatının 12. günü normal nörolojik muayene ile taburcu edildi. TİF’nin oluşum mekanizmasında basınca bağlı nekroz önemli bir faktördür. Bu nedenle, predisposan faktörler ve önlem almak için tedbirli olmak gereklidir. Diğer yandan bu hastalar acil olarak cerrahiye alınmalıdır.

17. 
Vermiform apendikste bulunan bir apendiks epiploikanın torsiyonu: Seyrek bir akut karın nedeni
Torsion of an appendix epiploica present at the vermiform appendix: a rare cause of acute abdomen
Muhammad Babar Aslam, Noori Hasan
PMID: 19779995  Sayfalar 509 - 510
Akut karın ağrısı ve sağ inguinal bölgede hassasiyet şikayeti olan 57 yaşındaki erkek hastanın, vermiform apendiskte bulunan apendiks epiploikanın çok ender görülen torsiyonunu bildiren olgu sunuldu. Dar bir sapın içinden vermiform appendiksin ucunun devamında enfarkte olmuş bir apendiks epiploika görüldü. Histolojik inceleme, konjesyon, akut enflamasyon ve yağ nekrozu gösteren lobule olmuş bir yağlı fibröz doku sonucunu bildirdi. Apendiks, bu koşullar haricinde normaldi.

18. 
Serbest rektus abdominis kas filebi ile ayakta yumuşak doku rekonstrüksiyonu: Olgu sunumu
Soft tissue reconstruction of the foot with free rectus abdominis muscle flap: case report
Serkan Yıldırım
PMID: 19779996  Sayfalar 511 - 514
Kompleks alt ekstremite yaralanmalarında, serbest flep uygulamaları ile yumuşak doku defektlerinin tek seansta, iyi kanlanan bir doku ile ve başarılı bir şekilde rekonstrüksiyonu mümkün olmaktadır. Yirmi dokuz yaşında erkek hasta, görev sırasında mayına basma sonucu, sol ayak özellikle de dış kısımda, ayak tabanını da içerecek şekilde, kombine ve kirli bir yaralanma ile Sarıkamış Askeri Hastanesi acil servisine getirildi. İlk müdahalesi sonrasında geniş debridman yapılan hastada, mevcut doku defekti yaralanmadan bir hafta sonra serbest rektus abdominis kas flebi ve tam kalınlıklı deri grefti ile örtüldü. Rekonstrüktif işlemin başarılı olmasıyla, hastanın ayağı amputasyondan korundu ve günlük yaşantısına dönebildi. Bu olgu sunumunda, uygulama sırasında karşılaşılan olan bir takım zorluklara değinildi ve büyük şehirlerimizin dışındaki sağlık merkezlerinde yapılacak benzer uygulamalar için önerilerde bulunuldu.

19. 
Geç başvuran bir travmatik brakiyel arter psödoanevrizması
Delayed presentation of a traumatic brachial artery pseudoaneurysm
James C Forde, John B Conneely, Sayed Aly
PMID: 19779997  Sayfalar 515 - 517
Brakiyel arter psödoanevrizmasının penetran travma sonrası geç başvurusu nadiren bildirilmiştir. Bu yazıda, antekübital fossa bölgesine nafiz penetran bir travma ve arkasından da dirseğinde ani bir şişlik ve duyarlılık oluşmasından üç ay sonra başvuran 23 yaşında bir erkek olgu sunuldu. Doppler ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi anjiyografisi büyük bir psödoanevrizma varlığını doğruladı. Normal arteriyel dolaşımı sağlayacak şekilde araya yerleştirilen bir safen ven interpozisyon greftiyle cerrahi rekonstrüksiyon gerçekleştirildi.

20. 
Genç yaşta görülen interkondiler distal humerus kırığı: İki olgu sunumu
Intercondylar fracture of the distal humerus in youth: two case reports
MF Hamdi, Issam Aloui, Makrem Zrig, Semir Nouira
PMID: 19779998  Sayfalar 518 - 519
Genç yaşta interkondiler distal humerus kırığı oldukça nadir görülen bir durumdur. Bugüne kadar literatürde üç olgu rapor edilmiştir. Biz, her ikisi de erkek çocuk olan 15 ve 14 yaşlarında iki olguyu tanımlıyoruz. Bu yaralanmadaki stabilite, cerrahi olmayan tedavi uygulanmasına ve olumlu bir sonuç elde edilmesine olanak sağlamıştır.