BACKGROUND: This study aims to evaluate the accuracy and quality of prehospital assessments and preliminary diagnoses made by Emergency Medical Services (EMS) providers compared to the final diagnoses given by Emergency Department physicians in a metropolitan area.
METHODS: This retrospective observational study utilized records from the Yenimahalle EMS Command Center in Ankara, Türkiye, from January 1, 2021, to December 31, 2022. Data were recorded as cases rather than individual patients, with repeated EMS admissions counted separately. Cases were categorized by EMS call time, reasons for EMS requests, age, gender, nationality, and weekday of hospital arrival to assess socioeconomic impacts and congestion patterns. The study included 2.528 pediatric cases, excluding patients aged 18 and older, those who refused EMS transfer, and cases resolved at the scene. Data analysis was conducted using IBM SPSS 27.0, with statistical significance set at p<0.05.
RESULTS: The study included 2.528 cases. The data revealed that EMS providers had an average of 9.9±4.7 years of experience. In 1.839 cases (72.7%), the EMS provider was female, and in 689 cases (27.3%), the EMS provider was male. Patients had an average age of 9.2±5.8 years, with 1.173 (46.4%) being female and 1.355 (53.6%) being male. Preliminary diagnosis accuracy was higher in cases involving younger and male patients. Additionally, a lower preliminary diagnosis accuracy rate was observed during office hours (08: 00-15: 59) compared to non-office hours (16: 00-23: 59). The majority of EMS calls were for medical reasons (1,783 cases, 70.5%), followed by trauma-related calls (745 cases, 29.5%).
CONCLUSION: This study highlights the need for improved on-field training for EMS providers to enhance the accuracy and quality of prehospital assessments and preliminary diagnoses. The findings suggest that younger and male patients have higher preliminary diagnosis accuracy rates, and there is a noticeable decrease in accuracy during office hours, indicating potential areas for targeted training and protocol adjustments.
AMAÇ: Bu çalışma, Acil Sağlık Hizmetleri (ASH) sağlayıcıları tarafından yapılan hastane öncesi değerlendirmeler ve ön tanıların, bir metropol Acil Servis hekimleri tarafından verilen nihai tanılarla karşılaştırıldığında doğruluğunu ve kalitesini değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Bu retrospektif gözlemsel çalışma, 1 Ocak 202–31 Aralık 2022 tarihleri arasında Ankara, Türkiye'deki Yenimahalle ASH Komuta Merkezi'nden elde edilen kayıtları kullanmıştır. Veriler, tekrar eden ASH başvuruları ayrı ayrı sayılarak, bireysel hastalar yerine vaka olarak kaydedilmiştir. Vakalar, ASH çağrı zamanı, ASH istek nedenleri, yaş, cinsiyet, uyruk ve hastaneye varış günü gibi kategorilere ayrılarak sosyoekonomik etkiler ve yoğunluk kalıpları değerlendirilmiştir. Çalışma, sahada çözülen vakalar, ASH transferini reddedenler ve 18 yaş ve üstü hastalar hariç tutularak, 2.528 pediatrik vakayı içermiştir. Veri analizi IBM SPSS 27.0 kullanılarak yapılmış olup, istatistiksel anlamlılık p<0.05 olarak belirlenmiştir. BULGULAR: Çalışma 2.528 vakayı içermektedir. Veriler, ASH sağlayıcılarının ortalama 9.9 ± 4.7 yıllık deneyime sahip olduğunu ortaya koymuştur. 1.839 vakada (%72.7) ASH sağlayıcısı kadın iken, 689 vakada (%27.3) ASH sağlayıcısı erkektir. Hastaların ortalama yaşı 9.2±5.8 yıl olup, 1.173'ü (%46.4) kız ve 1.355'i (%53.6) erkektir. Ön tanı doğruluğu, daha genç ve erkek hastaları içeren vakalarda daha yüksek bulunmuştur. Ayrıca, mesai saatleri (08: 00-15: 59) içinde, mesai saatleri dışına (16: 00-23: 59) kıyasla daha düşük ön tanı doğruluğu gözlemlenmiştir. ASH çağrılarının çoğunluğu tıbbi nedenlerle (%70.5, 1.783 vaka) yapılırken, travma ile ilgili çağrılar (%29.5, 745 vaka) ikinci sırada gelmektedir.
SONUÇ: Bu çalışma, ASH sağlayıcılarının hastane öncesi değerlendirmeler ve ön tanıların doğruluğunu ve kalitesini artırmak için sahada eğitimlerini iyileştirme gereğini vurgulamaktadır. Bulgular, daha genç ve erkek hastaların daha yüksek ön tanı doğruluğu oranlarına sahip olduğunu ve mesai saatlerinde doğrulukta belirgin bir azalma olduğunu, bu durumun hedeflenmiş eğitim ve protokol ayarlamaları için potansiyel alanlar olduğunu önermektedir.