AMAÇ: Transvers proses kırıkları (TPF'ler) travma hastalarında yaygın olarak görülür ve sıklıkla politravma ile ilişkilidir. Geleneksel olarak stabil yaralanmalar olarak kabul edilse de, son araştırmalar spinal travmadaki önemlerinin hafife alınabileceğini düşündürmektedir. Bu çalışmanın amacı, TPF'lerin yönetimi ve sonuçları hakkında bilgi sağlamak ve klinik olarak önemli spinal kırıkları ve ilişkili yaralanmaları tanımlamak için öngörücü po-tansiyellerini değerlendirmektir.
GEREÇ VE YÖNTEM: Eylül 2022'den Eylül 2023'e kadar TPF'li hastaları kapsayan, Seviye I bir travma merkezinin travma kayıt verilerinin ret-rospektif bir incelemesi yapılmıştır. Dahil edilme kriterleri, bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile doğrulanmış TPF'leri olan ve ameliyatsız tedavi edilen 18 yaş ve üstü hastaları içeriyordu. Demografik veriler, yaralanma mekanizmaları, ilişkili yaralanmalar, ağrı yönetimi ve tedavi sonuçları analiz edilmiştir. Ağrı şiddeti ve işlevsellik Görsel Analog Skalası (VAS) ve Oswestry Engellilik İndeksi (ODI) kullanılarak değerlendirildi.
BULGULAR: Ağırlıklı olarak erkek (129 hasta, %67.9) ve yaş ortalaması 45.7 olan 190 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Motorlu taşıt kazaları (MVA) en önde gelen başvuru nedeniydi (%44.7). Torasik yaralanmalar en yaygın ilişkili patolojiydi. Çalışma kohortunun 88 hastası (%46.3) tek seviyeli TPF ile başvururken, 102 hastada (%53.7) çok seviyeli kırıklar vardı. Analizler bu gruplar arasında belirgin farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur; çok seviyeli TPF hastalarında eşlik eden yaralanma sıklığı daha yüksektir ve kayda değer bir oranda hastaneye yatış veya cerrahi müdahale gerektirmekte-dir. Çok seviyeli TPF hastaları, tek seviyeli TPF hastalarına kıyasla daha yüksek başlangıç ağrı ve sakatlık skorları sergilemiştir. Her iki grup da 3 aylık takipte VAS ve ODI skorlarında anlamlı bir azalma göstermiştir.
SONUÇ: Önceleri minör yaralanmalar olarak kabul edilen TPF'ler önemli ağrı ve fonksiyonel kısıtlılıklar göstermektedir. Özellikle çok seviyeli kırık-larda, sıklıkla sistemik patolojilere eşlik ederler ve tedavide multidisipliner bir yaklaşım gerektirirler. NSAİİ'ler ve kas gevşeticilerin yanı sıra gerekti-ğinde boyunluk veya korse desteğini de içeren "PRICE" yaklaşımının ağrı yönetimi ve fonksiyonel iyileşmede etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bu bulgular, TPF'lerin özel yönetim stratejileri gerektiren karmaşık yaralanmalar olarak kabul edilmesinin önemini vurgulamaktadır. Tedavi yaklaşımlarını iyileştir-mek ve TPF'li hastaların sonuçlarını optimize etmek için sağlık hizmeti sağlayıcıları arasında daha fazla araştırma ve işbirliği yapılması gerekmektedir.
BACKGROUND: Transverse process fractures (TPFs) are commonly encountered in trauma patients and are often associated with polytrauma. While traditionally considered stable injuries, recent research suggests their significance in spinal trauma may be under-estimated. This study aims to provide insights into the management and outcomes of TPFs, evaluating their predictive potential for identifying clinically significant spinal fractures and associated injuries.
METHODS: A retrospective review of trauma registry data from a Level I trauma center was conducted, encompassing patients with TPFs from September 2022 to September 2023. Inclusion criteria involved patients aged 18 or older with confirmed TPFs via com-puted tomography (CT) and magnetic resonance imaging (MRI), managed nonoperatively. Data on demographics, injury mechanisms, associated injuries, pain management, and treatment outcomes were analyzed. Pain severity and functionality were assessed using the Visual Analog Scale (VAS) and the Oswestry Disability Index (ODI).
RESULTS: A total of 190 patients, predominantly male (129 patients, 67.9%), with a mean age of 45.7 years, were included in the study. Motor vehicle accidents (MVA) were the leading cause of admission (44.7%). Thoracic injuries were the most common associ-ated pathology. Of the study cohort, 88 patients (46.3%) presented with single-level TPFs, while 102 patients (53.7%) had multilevel fractures. Analysis revealed distinct differences between these groups, with multilevel TPF patients exhibiting a higher frequency of associated injuries and a notable proportion requiring hospitalization or surgical intervention. Multilevel TPF patients exhibited higher initial pain and disability scores compared to single-level TPF patients. Both groups showed significant reductions in VAS and ODI scores at the 3-month follow-up.
CONCLUSION: TPFs, previously considered minor injuries, demonstrate significant pain and functional limitations. They often accompany systemic pathologies, particularly in multilevel fractures, necessitating a multidisciplinary approach to management. The "Protection, Rest, Ice, Compression, Elevation" (PRICE) approach, including Non-Steroidal Anti-Inflammatory Drugs (NSAIDs) and muscle relaxants, along with collar or brace support when necessary, proves effective in pain management and functional improvement. These findings emphasize the importance of recognizing TPFs as complex injuries requiring tailored management strategies. Further research and collaboration among healthcare providers are warranted to refine treatment approaches and optimize outcomes for patients with TPFs.