BACKGROUND: Surgical site infection continues to be a major problem after laparotomy for perforation peritonitis, as it increases morbidity and hospital stay and decreases the quality of life. Intra-abdominal drain placement is a routine practice in perforation peri-tonitis. The aim of our study is to compare the incidence of surgical site infection in two groups of patients who were operated for perforation peritonitis: The first group received the intraperitoneal drain, while no drain was placed in the second group.
METHODS: The present single-center, prospective, non-randomized study was conducted in the Department of General Surgery at the Postgraduate Institute of Medical Education and Research, India. A total of 122 patients underwent exploratory laparotomy for gastroduodenal and small bowel perforation peritonitis, of which 100 participants were included in this study, based on specified cri-teria for inclusion and exclusion. A total of 50 participants each were included in the drain group and the no drain group, respectively. A drain was placed in every alternate patient with perforation peritonitis who received primary closure or resection anastomosis. Patients with diabetes, renal failure, and hemodynamic instability and those who presented more than 72 h since symptom onset were excluded from the study. Peritoneal fluids were cultured. The primary endpoint was to identify the incidence of surgical site infections (SSIs) in the two groups. We also compared the time taken for the return of bowel movements, duration for which a nasogastric tube was inserted, whether any intervention was performed under local or general anesthesia within 30 days of surgery, the duration of hospital stay, and the ease of diagnosing repair leak in the post-operative period in both the groups.
RESULTS: Demographics of participants in both the groups were matched. No significant difference was observed between the drain and no-drain groups with respect to the incidence of surgical site infection (p=0.779). The duration of surgery and length of hospital stay were significantly lower in the no drain group. A significant difference was observed between the two groups concerning the peritoneal culture growth, and increased bacterial growth was seen in the drain group. No significant difference in morbidity was noted between the two groups, which was classified according to the Clavien-Dindo classification.
CONCLUSION: Routine use of intra-abdominal drains was not found to be effective in preventing SSIs, but a selection bias cannot be ruled out. Patients with no drains had a significantly shorter duration of hospital stay.
AMAÇ: Perforasyona bağlı peritonitte laparotomi sonrası cerrahi alan enfeksiyonu, morbiditeyi ve hastanede kalış süresini arttırdığı ve yaşam kalitesini düşürdüğü için önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Perforasyona bağlı peritonitte karın içi dren yerleştirilmesi rutin bir uygulamadır. Çalışmamızın amacı perforasyona bağlı peritonit nedeniyle ameliyat edilen iki grup hastada cerrahi alan enfeksiyonu insidansını karşılaştırmaktır: Birinci grupta karın içi dren yerleştirilmişken, ikinci gruba dren yerleştirilmedi.
GEREÇ VE YÖNTEM: Mevcut tek merkezli, ileriye yönelik, randomize olmayan çalışma, Hindistan’da Yüksek Lisans Tıp Eğitimi ve Araştırma Ens-titüsü Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda yürütülmüştür. Gastroduodenal ve ince bağırsak perforasyonuna bağlı peritonit için keşif amaçlı laparotomi uygulanan toplam 122 hastadan 100’ü, belirtilen dahil edilme ve hariç tutulma kriterlerine göre bu çalışmaya alındı. Dren grubuna ve drensiz gruba her birinde 50 katılımcı olacak şekilde hasta alındı. Primer kapama veya rezeksiyon-anastomoz yapılan perforasyon peritonitli her alternatif hastaya bir dren yerleştirildi. Diyabet, böbrek yetmezliği ve hemodinamik instabilitesi olan hastalar ve semptom başlangıcından bu yana 72 saatten fazla zaman geçtikten sonra başvuranlar çalışma dışı bırakıldı. Periton sıvılarından kültür alındı. Birincil son nokta, iki grupta cerrahi alan enfeksiyonlarının insidansını belirlemekti. Ayrıca her iki grupta da bağırsak hareketlerinin geri dönüşü için geçen süreyi, nazogastrik sondanın (NGS) takılma süresini, ameliyattan sonraki 30 gün içinde lokal veya genel anestezi altında herhangi bir müdahale yapılıp yapılmadığını, hastanede kalış süresini ve postope-ratif dönemde onarım kaçağı tanısının konulma kolaylığını karşılaştırdık.
BULGULAR: Her iki gruptaki katılımcıların demografik özellikleri eşleştirildi. Cerrahi alan enfeksiyonu insidansı açısından drenli ve drensiz gruplar arasında anlamlı bir fark gözlenmedi (p=0.779). Dren olmayan grupta ameliyat süresi ve hastanede kalış süresi anlamlı olarak daha kısaydı. Peritoneal kültürde üreme açısından iki grup arasında anlamlı fark gözlendi ve dren grubunda bakteri üremesinde artış görüldü. Clavien-Dindo sınıflamasına göre sınıflandırılan iki grup arasında morbidite açısından anlamlı bir fark görülmedi.
TARTIŞMA: Karın içi drenlerin rutin kullanımı cerrahi alan enfeksiyonlarını önlemede etkili bulunmadı, ancak seçim yanlılığı göz ardı edilemez. Dren olmayan hastaların hastanede kalış süreleri önemli oranda daha kısaydı.