AMAÇ: Bu çalışma 60 yaş ve üzeri Türk erkekleri arasında abdominal aort anevrizması (AAA) prevalansını ve bununla ilişkili faktörleri değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Ankara ilinin Keçiören ilçesinde bulunan 62 aile hekimliği aracılığıyla 60 yaş ve üzeri erkek bireyler çalışmaya davet edildi ve 239 gönüllü çalışmaya alındı. Gönüllüler B-mod ultrason ile tarandı. Dıştan dışa çapı 3 cm ve üzeri tespit edilen aort anevrizmatik kabul edildi. Ayrıca katılımcılar yaş, boy, ağırlık, bilinen hastalıklar ve risk faktörleri açısından da sorgulandı.
BULGULAR: On bir katılımcıda AAA tespit edildi (%4.6). Sigara içme öyküsü olanlarda AAA riskininin arttığı tespit edildi (Odds ratio: 12.75; CI %95, 1.2–134.3). Daha önce miyokart enfarktüsü geçirmiş olanlarda anevrizma oranının, geçirmemiş olanlara göre daha yüksek olduğu tespit edildi (p=0.007). Benzer bir şekilde, koroner anjiyo yapılma öyküsü olanlarda yapılmayanlarra göre anevrizma oranının daha fazla olduğu görüldü (sırasıyla %9.5 ve %1.9). Ayrıca aort çapları ile diyabet ve periferik arter hastalığı arasında negatif korelasyon olduğu görüldü.
TARTIŞMA: Abdominal aort anevrizması rüptüre olduğu zaman ölüm oranı yüksek fakat önlenebilir bir hastalıktır. AAA’yı önlemeye hastalığın toplumda görülme oranını araştırarak başlamak gereklidir. Sonuçlarımız literatür ile uyumlu bulunmuştur. Fakat çalışmamız bir pilot çalışma olarak tasarlanmıştır ve daha geniş katılımlı çalışmalara ihtiyaç vardır.
BACKGROUND: This study aims to evaluate the prevalence of abdominal aortic aneurysm (AAA) in Turkish men aged 60 years and older and the factors associated with AAA.
METHODS: Through sixty-two family health centers located in the Kecioren district of Ankara, 239 male volunteers of the target age were recruited for this pilot study. The volunteers were scanned using B-mode ultrasonography. An aorta of 3 cm or larger in outer to outer diameter was accepted as having AAA. The participants were screened for age, height, weight, known diseases and risk factors.
RESULTS: AAA was detected in 11 volunteers (4.6%). A history of smoking increased the risk of AAA (Odds ratio: 12.75; CI 95%, 1.2–134.3). The presence of an aneurysm with a history of myocardial infarction (MI) was statistically significant when compared to volunteers without a history of MI (p=0.007). Similarly, volunteers with a history of coronary angiography had a greater risk of an aneurysm than volunteers without (9.5% and 1.9%, respectively). Also, there was a negative correlation between diabetes, peripheral arterial disease, and aortic diameters.
CONCLUSION: Although AAA has high mortality rates when ruptured, it is a preventable disease. Therefore, it is necessary to know the prevalence of AAA in Turkey. Our findings were compatible with the literature. However, our study was performed as a pilot study, and there is a need for larger studies in our country.