AMAÇ: Suprakondiler humerus kırıkları, çocuk ve adölesan yaş grubunda en sık görülen dirsek kırığıdır. Tedavi planlaması, güncel olarak Gartland sınıflaması ile yapılmaktadır. Gartland tip 3 kırıklarda redüksiyon ve perkütan pinleme uygulanmaktadır. Kapalı redüksiyonun başarısız olduğu durumlarda, açık redüksiyon uygulanmaktadır. Ancak, hangi hastalarda açık redüksiyona ihtiyaç duyulacağı konusunda görüş birliği bulunmamaktadır. Çalışmanın amacı, kırık yerleşiminin açık redüksiyon oranı ve klinik sonuçlara olan etkisini araştırmaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Ağustos 2011 ile Ağustos 2017 arasında Gartland tip 3 suprakondiler humerus kırığı nedeniyle başvuran 112 hasta geriye dönük değerlendirildi. Yaş, kırık yerleşimi, ameliyat sonrası redüksiyon kaybı ve komplikasyonlara ait veriler elde edildi. Hastalar, kırığın yerleşimine göre isthmus seviyesi üzeri (yüksek seviye) ve isthmus seviyesi/isthmus altı (düşük seviye) olmak üzere iki gruba ayrıldı. İlk olarak kapalı redüksiyon uygulandı. Kapalı redüksiyon ile redüksiyon sağlanamayan hastalarda açık redüksiyon ve perkütan pinleme uygulandı. Tedavi sonrası dirsek hareketlerinin değerlendirilmesinde Flynn’s kriterleri kullanıldı.
BULGULAR: Ortalama takip süresi 39 aydı (16–62 ay). Ortalama yaş 6.4±2 (1.4–12 years) yıldı. 39 hasta kız, 73 hasta erkek cinsiyetti. Otuz iki kırık dominant kolda, 80 kırık non-dominant kolda meydana geldi. 90 kırık yüksek seviye (isthmus üzeri), 22 kırık düşük seviye (isthmus seviyesi ve altı) olarak değerlendirildi. Düşük seviye kırıklı hasta grubunda ortalama yaş istatiksel olarak daha azdı (p<0.01). Düşük seviye kırıklı hasta grubunda açık redüksiyon oranı, yüksek seviye kırıklı hasta grubuna göre anlamlı olarak daha yüksekti (p<0.01). Klinik sonuçlar Flynn’s kriterleri ile değerlendirildiğinde her iki grup arasında anlamlı fark bulunmamaktaydı (p>0.05).
TARTIŞMA: Suprakondiler humerus kırıklarının tedavi planlamasında Gartland sınıflaması önemli rehber olmaktadır, ancak kısıtlılıklar mevcuttur. Çalışmanın sonuçları, bu sınıflandırmaya kırık yerleşiminin dahil edilmesinin ameliyat öncesi planlamada faydalı olabileceğini göstermektedir.
BACKGROUND: Supracondylar humerus fractures are the most common form of elbow fracture in children and adolescents. At present, treatment planning is based on the Gartland classification. Reduction and percutaneous pinning are done for Gartland type III fractures. In cases where closed reduction is unsuccessful, the procedure is converted to open reduction. However, there is no consensus on which patients are more likely to require conversion to open reduction. The aim of this study was to investigate the effect of fracture location on the rate of conversion to open reduction and clinical outcomes.
METHODS: A total of 112 patients who underwent early surgery for Gartland type III supracondylar humerus fracture between August 2011 and August 2017 were evaluated. The patients’ age, sex, facture location, post-operative loss of reduction, and complications were noted. The fractures were classified according to fracture level relative to isthmus (high level) or at/below the isthmus (low level). Closed reduction was initially preferred. Open reduction with percutaneous pinning was performed, when necessary. Flynn’s criteria were used to evaluate elbow motion after treatment.
RESULTS: Mean follow-up time was 39 months (16–62 months). The mean age of the patients was 6.4±2 years (1.4–12 years). Thirty-nine of the patients were female, 73 were male; 32 fractures were in the dominant arm, 80 were in the non-dominant arm. Ninety of the fractures were classified as high level (proximal) and 22 as low level (distal). Patients with low-level fractures were significantly younger (p<0.01). Patients with low-level fractures also showed a significantly higher rate of conversion to open reduction compared to those with high-level fractures (p<0.01). Clinical outcomes evaluated with Flynn’s criteria were statistically equivalent between the high and low fracture groups (p>0.05).
CONCLUSION: The Gartland classification provides important guidance for the treatment of supracondylar humerus fractures, but may have limitations. Our results suggest that revising the classification by incorporating fracture location may be more beneficial for pre-operative planning.