Dieulafoy lezyonu (DL) normal mukoza ile çevrili mukozal bir yırtık alanından geniş, pulsatil bir arteryel damarın dışarıya açılımı sonucu gelişen nadir bir gastrointestinal sistem (GİS) kanaması nedenidir. Kanama kontrolünü sağlamada endoskopik tedaviler genellikle başarılıdır ancak endoskopik tedavi yöntemlerinin hangisinin daha etkili olduğuna dair kesin bir görüş birliği yoktur. Bu çalışmada, merkezimizdeki DL tecrübemizi, hastaların klinik özelliklerini, endoskopik tedavi yöntemlerimizi ve sonuçlarımızı değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi gastrointestinal endoskopi ünitesinde GİS kanaması nedeniyle 2007-2011 yılları arasında DL tanısı almış hastalar retrospektif olarak değerlendirildi.
Bulgular: GİS kanaması nedeniyle endoskopi işlemi uygulanan hastaların 27 tanesinde DL’ye bağlı gelişen kanama saptandı. Hastaların yaşları 24 ile 85 yıl arasındaydı (median 70 yıl). Onbeş hasta erkek, 12 hasta kadındı. Mide yerleşimli DL’nin en sıklıkla saptandığı lokalizasyon fundusdu (%59,2). Bunu korpus (%29,6) ve antrum (%11,2) izlemekte idi. Başlangıç endoskopik tedavi yaklaşımı olarak en sık uygulanan yöntem tek başına hemoklips uygulaması (%40,0) veya hemoklips+adrenalin enjeksiyonu (%33,3) şeklinde idi.
Sonuç: Bizim çalışmamızda benzer çalışmalar ile kıyaslandığında benzer şekilde DL’nin orta-ileri yaşlı ve erkek hasta populasyonunda sık olduğunu gösterdi. Ek olarak endoskopik tedavi modalitelerinin güvenli, başarılı ve etkin maliyet oranına sahip olduğu gözlendi.
Background: Dieulafoy lesions (DL) are a rare cause of gastrointestinal bleeding (GIB) which is characterised by exteriorization of a large pulsatile arterial vessel through a minimal mucosal tear surrounded by normal mucosa. Endoscopic therapy is generally successful at achieving bleeding control, but the best way of endoscopic intervention is not precise. In the present study, we aimed to review the clinical experience with DL in our center, primarialy focusing on clinical features, endoscopic therapeutic preferences with success and outcomes.
Methods: Data from patients with upper GIB admitted to the Turkiye Yuksek Ihtisas Training and Research Hospital gastrointestinal endoscopy unit between 2007 and 2011 were reviewed for DL. Detailed clinical and endoscopic data were abstracted and collected.
Results: Twenty-seven patients were identified with DL. Their ages ranged from 24 to 85 years (median age 70). Fifteen patients were male and twelve were female. Most of the DL occurred in the stomach were localised in fundus (59,2%), followed by corpus (29,6%) and antrum (11,2%). The most common initial endoscopic threapeutic approaches were hemoclips application with (33,3%) or without adrenalin (40%) injection.
Conclusion: Our study revealed that DL occurred in relatively older patients with a male dominance. Primary hemostasis with endoscopic intervention is safe, successful and cost-effective.