AMAÇ: Dünya nüfusunun %5'inden fazlası (430 milyon insan) işitme kaybına yönelik rehabilitasyona ihtiyaç duymaktadır. İşitme engelli kişiler gerek iş hayatına katılımda gerekse günlük yaşam ve sosyal katılımda büyük engellerle karşılaşmaktadır. Kafa travması ile ilişkili beyin hasarı ve temporal kemik travması olan vakalarda, işitme kaybı vb. kalıcı fiziksel ve duyusal engeller çok yüksek oranlara çıkmaktadır. Bu çalışmadaki amacımız güncel veriler dahilinde kafa travması sonrası işitme kaybı meydana gelmesinde etkili risk faktörlerinin ortaya konulması ve konunun literatür bilgileri eşliğinde tartışılması ile bu tarz olguların değerlendirilmesinde oluşturulacak standart yaklaşımlara katkı sağlamaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM: 01.01.2016-31.12.2022 tarihleri arasında travmadan en az 12 ay sonra, iyileşme süreci tamamlanıp Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalına başvuran, işitme kaybı açısından değerlendirilip işitme testi yapılan olguların dosyaları ve raporları geriye dönük olarak incelenmiştir. Sosyodemografk veriler, yaralanma türü, işitme kaybı tipi, temporal kemik kırığı tipi, odyometri testi hava ve kemik yolu saf ses ortalamaları, otoskopik muayene bulguları, intrakranial yaralanma olup olmaması vb. bulgular değerlendirilmiştir. Verilerin istatistiksel analizi SPSS 26.0 paket programı kullanılarak yapılmıştır.
BULGULAR: Toplam 244 olgunun, 177’si (%72.5) erkek, 67’si (%27.5) kadındı. Yaş gruplarına göre yapılan analizde; travma vakalarının en sık 19-40 yaş aralığında (%49.2; n=120) olduğu görüldü. Olguların travma sonrası yapılan ilk otoskopik muayenesinde, ilk sırada hem izole (n=59, %24.2) hem de diğer bulguların eşlik ettiği otoroji/otore bulunmaktaydı. Olguların 43’inde (%17.6) temporal kemik kırığı saptanmazken, 141 (%57.8) olguda longitidunal, 48 (%19.7) olguda transvers, 12 (%4.9) olguda ise mixed tip kırık saptandı. Kafa içi yaralanma olan ve olmayan gruplar arasında hava yolu ve kemik yolu saf ses ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.001).
SONUÇ: Olguların travma sonrası muayenelerinin multidisipliner bir yaklaşımla planlanarak; standart iyileşme, muayene süreleri çerçevesinde ve her olgu özelinde iyileşme sürecinin maksimun düzeyde tamamlanıp tamamlanmadığının sorgulanması ile işitme kaybı yönünden oluşturulmuş standart sınıflamalar dahilinde yapılacak değerlendirilmenin hak kayıplarını engelleyeceği görüşündeyiz.
BACKGROUND: Over 5% of the global population (430 million people) require rehabilitation for hearing loss. Individuals with hearing impairments face significant challenges in business, daily life, and social participation. Hearing loss (HL) and other permanent physical and sensory disabilities escalate dramatically in cases with brain damage and temporal bone trauma associated with head injuries. This study aims to identify the significant risk factors for hearing loss following head trauma, utilizing current data, and discuss the findings in the context of the literature. This could contribute to the development of standard approaches for assessing such cases.
METHODS: This retrospective study reviewed files and reports from individuals assessed for hearing loss at Dokuz Eylül University Faculty of Medicine, Department of Forensic Medicine. The study included cases that applied at least 12 months post-trauma, between January 1, 2016, and December 31, 2022, after their recovery process was completed. Sociodemographic data, types of temporal bone fractures, initial otoscopic examination findings, presence or absence of intracranial injury, type of hearing loss, and audiometry test results for air and bone conduction pure tone threshold averages were evaluated. Data analysis was conducted using SPSS 26.0 (Statistical Package for the Social Sciences).
RESULTS: Out of 244 cases, 177 (72.5%) were male and 67 (27.5%) were female. It was observed that the majority of trauma cases occurred in the 19-40 age group (49.2%; n=120). In the initial otoscopic examinations post-trauma, otorrhagia/otorrhea was the most common finding, both as an isolated symptom (n=59, 24.2%) and when accompanied by other symptoms. No temporal bone fractures were detected in 43 cases (17.6%). Longitudinal fractures were found in 141 cases (57.8%), transverse fractures in 48 (19.7%), and mixed-type fractures in 12 (4.9%). The statistical difference in air conduction and bone conduction pure tone threshold averages between groups with and without intracranial injury was significant (p<0.001).
CONCLUSION: Post-traumatic examinations should employ a multidisciplinary approach, adhering to standard medical improvement and assessment timelines. It is essential to verify whether each patient's medical improvement process has reached its maximum potential. We believe that adhering to these recommendations and utilizing standardized classifications for hearing loss will prevent the loss of rights.