Giriş: Askeri travma hastalarında enfeksiyonlar yalnızca akut dönemde değil, rehabilitasyon sürecinde de sık görülen komplikasyonlardır. Ancak rehabilitasyon döneminde gelişen enfeksiyonlara ilişkin çalışmalar sınırlıdır. Bu çalışmanın amacı, rehabilitasyon sürecinde gelişen deri-yumuşak doku enfeksiyonları (DYDE) ve kemik-eklem enfeksiyonlarının (KEE) insidansını, mikrobiyolojik özelliklerini, tedavi yaklaşımlarını ve sonuçlarını değerlendirmektir.
Yöntem: Ocak 2020–Haziran 2023 tarihleri arasında üçüncü basamak bir rehabilitasyon hastanesinde yatan askeri travma hastalarının kayıtları retrospektif olarak incelendi. Rehabilitasyon döneminde DYDE veya KEE gelişen hastalar dahil edildi. Demografik ve klinik özellikler, laboratuvar ve görüntüleme bulguları, kültür sonuçları, antibiyotik tedavileri, cerrahi girişimler, tedavi süresi ve nüksler değerlendirildi.
Bulgular: 1.078 travma hastasının 58’inde (%5,4) DYDE veya KEE gelişti. En sık görülen enfeksiyon güdük enfeksiyonuydu (%44,8), bunu greft enfeksiyonları (%15,5) izledi. Etkenler arasında en sık Staphylococcus türleri saptandı; olguların %24,1’inde çoklu ilaca dirençli (ÇİD) gram-negatif mikroorganizmalar izole edildi. En sık kullanılan tedavi BL-BLI monoterapisi, ardından BL-BLI + florokinolon kombinasyonu oldu. Hastaların %34,5’inde cerrahi girişim gerekti. Nüks enfeksiyon oranı %25,8 idi. Ampütasyon geçirmemiş hastalarda tedavi süresi, kemik-eklem enfeksiyonlarının daha sık görülmesine bağlı olarak anlamlı şekilde uzundu (p < 0,05). Bu enfeksiyöz komplikasyonlara rağmen, alt ekstremite ampütasyonu olan hastaların büyük çoğunluğu protezle ambulasyon sağladı.
Sonuç: Askeri travma hastaları rehabilitasyon sürecinde DYDE ve KEE açısından risk altındadır; en sık görülen enfeksiyon güdük enfeksiyonlarıdır. ÇİD mikroorganizmaların varlığı uygun antibiyotik seçimi ve sıkı enfeksiyon kontrol önlemlerinin önemini vurgulamaktadır. Bu enfeksiyöz komplikasyonlara rağmen, özellikle genç travma hastalarında görece olumlu fonksiyonel sonuçlar elde edilebilmekte ve kapsamlı rehabilitasyon programlarının önemi bir kez daha ortaya konmaktadır.
Background: Infections are a frequent complication of military trauma, not only in the acute phase but also during rehabilitation. However, studies addressing infections in the rehabilitation setting remain scarce. This study aimed to evaluate the incidence, microbiological spectrum, treatment, and outcomes of skin-soft tissue infections (SSTIs) and bone-joint infections (BJIs) in military trauma patients during inpatient rehabilitation.
Methods: We retrospectively reviewed the records of military trauma patients hospitalized in a tertiary rehabilitation hospital between January 2020 and June 2023. Patients who developed SSTIs or BJIs during rehabilitation were included. Demographic and clinical characteristics, laboratory and imaging findings, culture results, antibiotic regimens, surgical interventions, treatment duration, and recurrence were analyzed.
Results: Of 1,078 trauma patients, 58 (5.4%) developed SSTIs or BJIs. Stump infection was the most frequent type (44.8%), followed by graft infection (15.5%). Staphylococcus species were the predominant pathogens, and multidrug-resistant (MDR) gram-negative organisms were isolated in 24.1% of cases. BL-BLI was the most common monotherapy, while BL-BLI plus fluoroquinolone was the leading combination regimen. Surgical intervention was required in 34.5% of patients. Recurrent infections occurred in 25.8% of cases. Treatment duration was significantly longer in non-amputee patients (p < 0.05), mainly due to bone and joint infections. Despite these infectious complications, most lower-limb amputees achieved ambulatory status with prostheses.
Conclusion: Military trauma patients remain at risk for SSTIs and BJIs during rehabilitation, with stump infections being the most common. The emergence of MDR organisms highlights the importance of appropriate antibiotic selection and strict infection control. Despite these infectious complications, relatively favorable functional outcomes can be achieved, particularly in younger trauma populations, underscoring the value of comprehensive rehabilitation programs.