p-ISSN: 1306-696x | e-ISSN: 1307-7945
Cilt : 29 Sayı : 7 Yıl : 2025

Hızlı Arama




SCImago Journal & Country Rank
Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi - Ulus Travma Acil Cerrahi Derg: 29 (7)
Cilt: 29  Sayı: 7 - Temmuz 2023
DIĞER
1. 
Ön Sayfalar
Frontmatters

Sayfalar I - X

KLINIK ÇALIŞMA
2. 
Travmatik beyin yaralanması (TBY) hastalarında laktat/albümin oranı ile erken dönemdeki sonuçlar arasındaki ilişki
The association between lactate to albumin ratio and outcomes at early phase in patients with traumatic brain injury
Ji Ho Lee, DongHun Lee, Byung Kook Lee, Yong Soo Cho, Dong Ki Kim, Yong Hun Jung, Seok Jin Ryu, Eul No
PMID: 37409915  PMCID: PMC10405036  doi: 10.14744/tjtes.2023.40033  Sayfalar 752 - 757
AMAÇ: Travmatik beyin yaralanması (TBY) vakalarının çoğu erken dönemde ölümle sonuçlanır; etkilenen hastaların kısa vadeli prognozunu tahmin etmek bu durumu engellemek için gereklidir. Bu çalışma, TBY’nin erken döneminde kabul anındaki laktat/albümin oranı (LAO) ile sonuçlar arasın-daki ilişkiyi incelemeyi amaçlamaktadır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Bu retrospektif gözlemsel çalışma, Ocak 2018 ile Aralık 2020 tarihleri arasında acil servisimize başvuran TBY’li hastaları içermiştir. TBY, baş kısaltılmış yaralanma skalası (AYS) skoru 3 veya daha yüksek ve diğer AYS skoru 2 veya daha düşük olarak kabul edildi. Birincil ve ikincil sonuçlar sırasıyla 24 saatlik mortalite ve masif transfüzyon (MT) idi.
BULGULAR: Toplam 460 hasta dahil edildi. 24 saatlik mortalite %12.6 (n=28) ve MT 31 (%6.7) hastada gerçekleştirildi. Çok değişkenli analizde, LAO’nun 24 saatlik mortalite (odds oranı [OO], 2.021; %95 güven aralığı [GA], 1.301-3.139) ve MT (OO, 1.898; %95 GA, 1.288-2.797) ile ilişkili olduğu bulundu. LAO’nun 24 saatlik mortalite ve MT için eğri altında kalan alan değerleri sırasıyla 0.805 (%95 GA, 0.766-0.841) ve 0.735 (%95 GA, 0.693-0.775) idi.
TARTIŞMA: LAO, TBY’li hastalarda erken dönem sonuçlarıyla, 24 saat içinde 24 saatlik mortalite ve MT dahil olmak üzere ilişkili bulunmuştur. LAO, TBY’li hastalarda bu sonuçları tahmin etmede yardımcı olabilir.

3. 
Doku kültürü örneklemesiyle açık ve kapalı yanık yara pansuman uygulamalarının karşılaştırılmas
Comparison of open and closed burn wound dressing applications with tissue culture sampling
Salih Tuncal, Saygın Altıner, Ender Ergüder, Çağrı Büyükkasap, Rifat Kuşabbi, Yılmaz Ünal
PMID: 37409922  PMCID: PMC10405029  doi: 10.14744/tjtes.2023.78662  Sayfalar 758 - 763
AMAÇ: Yanık hastalarında mortalitenin sebeplerinin başında sekonder enfeksiyonlar yer almaktadır. Bu çalışmanın amacı, açık ve kapalı yanık yara pansuman uygulamalarının sekonder enfeksiyon gelişimi üzerindeki etkilerini değerlendirmektir.
GEREÇ VE YÖNTEM: Aralık 2022 ve Ocak 2023 tarihleri arasında yanık ünitesine başvuran yaşları 18-65 arasında olan 56 hastanın yanık yarasından başvuru anında, 3. ve 7. günlerde doku kültürleri alındı. Hastaların demografik özellikleri, yanık yarasının özellikleri, pansuman tipi ve yanık yarasına yapılan ilk müdahale yöntemleri incelenerek yara yeri enfeksiyonu gelişimindeki etkileri değerlendirildi.
BULGULAR: Açık ve kapalı pansuman yapılan hasta gruplarından alınan yanık yara kültürleri değerlendirildiğinde kültür pozitifliği açısından gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmadı (p>0.05). Yanık sonrasında yapılan ilk müdahale olarak yara yeri ılık su ile yıkananlarda kültür pozitifliği diğer gruplardan daha düşük bulundu, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p=0.019).
TARTIŞMA: Klasik bilgilerimize göre yara yeri enfeksiyonu gelişimi açısından hastaya ait faktörlerin dominant etkileri bilinmesine rağmen, yanık yarasında doğru ve etkin yapılan ilk müdahalenin de oldukça önemli olduğu görülmüştür.

4. 
Distal parmak yaralanmalarında kompozit greft onarımı: Acil servis mi Ameliyathane mi?
Composite graft repair in distal finger injuries: emergency room or operating room?
Kemal Şener, Adem Çakır, Anvar Ahmedov, Murat İpteç, Nazife Didem Hanoğlu, Ertuğrul Altuğ, Ramazan Güven, Akkan Avci
PMID: 37409917  PMCID: PMC10405035  doi: 10.14744/tjtes.2023.96702  Sayfalar 764 - 771
AMAÇ: Parmak ucu amputasyonları, acil servise başvuran yaygın yaralanmalardır. Ancak tüm amputasyonların replantasyon şansı yoktur ve bu durumda kompozit greft kurtarma tedavileri arasındadır. Bu tedavi hem uygulaması kolay hem de ekonomiktir. Çalışmamızda acil serviste ve ameli-yathanede kompozit greftlemenin başarısını ve maliyetini karşılaştırdık.
GEREÇ VE YÖNTEM: Kabul ölçütlerini karşılayan 36 hasta çalışmaya alındı. Tamir yeri kararı hasta uyumuna ve acil servisin yoğunluğuna göre cerrah tarafından verildi. Hastaların demografik ve hastalık bilgileri kaydedildi. Anlamlılık düzeyi olarak p<0.05 kabul edildi.
BULGULAR: Yirmi iki olgu pediatrik hastaydı. Acil serviste 18 ezilme yaralanması ve 22 vaka tedavi edildi. Acil serviste ve ameliyathanede yapılan girişimlere göre komplikasyonlar, ek girişim gereksinimi ve parmak kısalığı açısından anlamlı fark yoktu. Acil servisteki müdahaleler, maliyet açısından önemli ölçüde daha düşük ve hastanede kalış süreleri daha kısaydı. Hasta memnuniyeti açısından anlamlı bir fark yoktu.
TARTIŞMA: Kompozit greft parmak ucu yaralanmalarında basit ve güvenilir bir yöntemdir ve hasta memnuniyeti açısından yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Ayrıca acil serviste parmak ucu yaralanmalarında kompozit greft uygulaması hem maliyeti düşürecek hem de hastane yatışlarının azal-ması nedeniyle oluşabilecek hastane enfeksiyonlarını önleyecektir.

5. 
ERCP öyküsü akut kolesistitte subtotal kolesistektomi oranını değiştirir mi?
Does the subtotal cholecystectomy rate for acute cholecystitis change with previous endoscopic retrograde cholangiopancreatography?
Yasir Musa Kesgin, Alpen Yahya Gümüşoğlu, Hamit Ahmet Kabuli, Mehmet Karabulut, Sezer Bulut, Turgut Dönmez, Ali Kocataş, Gökhan Tolga Adaş
PMID: 37409924  PMCID: PMC10405027  doi: 10.14744/tjtes.2023.54703  Sayfalar 772 - 779
AMAÇ: Akut kolesistit en sık yapılan acil ameliyatlardan biridir. Zorlu operasyonlarda güvenli bir alternatif olarak laparoskopik subtotal kolesis-tektomi (LSC) yaygın olarak kullanılmaktadır. Akut kolesistit olgularında ERCP öyküsü ile sonuçların değişip değişmediğini sorguladık. Literatürde doğrudan akut kolesistitte subtotal kolestektomi sonuçlarına odaklanan bir çalışmaya rastlamadık. Çalışmamızda akut kolesistitte ERCP öyküsünün subtotal kolesistektomi oranlarını etkileyip etkilemediğini araştırmayı amaçladık.
GEREÇ VE YÖNTEM: 2016-2019 yılları arasında kliniğimizde akut kolesistit nedeniyle ameliyat edilen hastaların (n=470) sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalar preoperatif ERCP öyküsü olup olmamasına göre ERCP grubu ve standart grup olarak iki gruba ayrıldı. Birincil sonuç subtotal kolesistektomi oranıydı. İkincil sonuçlar ise açığa dönüş, ameliyat sonrası komplikasyonlar, ciddi komplikasyonlar, ameliyat süresi ve hasta-nede kalış süresi idi.
BULGULAR: Standart grupta 437 hasta, ERCP grubunda ise 33 hasta tespit edildi. Standart grupta 15 ve ERCP grubunda 1 olmak üzere toplam 16 hastaya subtotal kolesistektomi yapıldığı tespit edildi. Gruplar arasında subtotal kolesistektomi oranları açısından anlamlı fark yoktu (p= 0.902). Standart grupta 4 olguda açığa geçiş ile ameliyat tamamlanırken, ERCP grubunda herhangi bir açığa geçiş görülmedi (p=0.581). Gruplar arasında komplikasyonlar, ciddi komplikasyonlar, operasyon süresi, hastanede kalış süresi ve mortalite açısından anlamlı fark saptanmadı.
TARTIŞMA: Bu çalışma, ERCP’nin akut kolesistit tanısı ile acil ameliyat edilen hastalarda artan subtotal kolesistektomi ve açığa geçiş oranı ile ilişkili olmadığını göstermiştir. Akut kolesistitte laparoskopik kolesistektomi, ERCP öyküsü olan hastalarda da güvenle uygulanabilir. Laparoskopik subtotal kolesistektomi, zorlu hastalarda güvenli bir prosedürdür ve bu gibi durumlarda tehlikeli sonuçlardan kaçınmak için Hartmann poşunu açık bırakmak tercih edilebilir.

6. 
COVID-19 akut ürolityazisi nasıl etkiledi? Bir iç Anadolu deneyimi
How did COVID-19 affect acute urolithiasis? An inner Anatolian experience
İbrahim Üntan
PMID: 37409918  PMCID: PMC10405038  doi: 10.14744/tjtes.2023.36067  Sayfalar 780 - 785
AMAÇ: COVID-19 pandemisi, COVID-19 dışı şikayetlerle acil servisten tıbbi yardım isteyen hasta sayısını değiştirmiş, farklı tıbbi ve cerrahi durumların ertelenmiş başvurularına neden olmuştur Akut üriner taş hastalığı da bu durumlardan biridir ve COVID-19’un acil servise gelişine etkisi açısından araştırılması gerekmektedir.
GEREÇ VE YÖNTEM: Bu gözlemsel, retrospektif ve tek merkezli çalışmada, acil serviste olası akut ürolitiyazis için istenen her abdominopelvik bil-gisayarlı tomografiyi COVID-19 pandemisinden önceki ve sonraki 1 yılı ele alarak taradık. Uygulanan abdominopelvik bilgisayarlı tomografi sayısını ve üriner taş pozitifliğini doğrulayan sayıyı belirledik. Hastaların cinsiyetini, yaşını, taşın yerini ve taş boyutunu kaydettik. Ayrıca C-reaktif protein, lökosit sayısı ve kreatinin değerlerini kaydettik ve hastaların ne kadar süredir ağrı çektiğini, müdahaleye kadar geçen süreyi ve her vaka için seçilen tedavi metodunu not ettik.
BULGULAR: Yapılan toplam abdominopelvik bilgisayarlı tomografi sayısı 1089 idi. Bunlardan 517’si pandemi öncesi dönemde, 572’si pandemi sü-recindeydi. Pandemi öncesi ve sırasında taş pozitifliği sırasıyla 363 (%70.2) ve 379 (%66.2) idi (p=0.643). Kadınların COVID-19 dönemindeki oranı (%37.2), pandemi öncesi dönemden (%54.3) anlamlı derecede düşüktü (p=0.013). Pandemi öncesi ve pandemi süreci gruplarındaki üreter taşlarının medyan boyutu sırasıyla 4.8 mm ve 3.9 mm idi ve anlamlı bir fark göstermedi (p=0.197). Pandemi öncesinde ve sırasında gruplar arasında taşın yerleri, kan parametreleri, ağrı süresi, tedavi seçenekleri ve müdahale süresi açısından anlamlı bir fark görülmedi.
TARTIŞMA: COVID-19 pandemisi, acil servise akut üreterik kolik vakaları ile başvuran daha az veya daha ciddi hasta ile sonuçlanmadı.

7. 
Acil servise başvuran yanık hastalarında şok indekslerinin prognoz üzerine olan etkinliği
The effectiveness of shock indices on prognosis in burn patients admitted to the emergency department
Mustafa İçer, Ercan Gündüz, Mehmet Fatih Akkoç, Dicle Polat, Halime Özkan, Tuğçe Bayrak, Şilan Göger
PMID: 37409920  PMCID: PMC10405026  doi: 10.14744/tjtes.2023.29677  Sayfalar 786 - 791
AMAÇ: Şok indeksi (SI), nabızın (HR) sistolik kan basıncına (SBP) oranı; modifiye şok indeksi (MSI), HR nin ortalama arter basıncına oranı; yaş şok indeksi (ASI), yaşın SI ile çarpımı; rivers şok indeksi (rSI), SBP nin HR ye oranı; rSIG, rSI nın Glasgow Koma Skoru (GCS) ile çarpımıdır. Yapılmış çalışmalarda şok indekslerinin mortaliteyi öngörmede iyi araçlar olduğu kanıtlanmıştır. Bu çalışmanın amacı yanık hastalarında SI, MSI, ASI, rSI, rSIG şok indekslerinin mortaliteyi öngörmedeki duyarlılığını değerlendirmektir.
GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışma retrospektif kesitsel bir çalışmadır. Hastaların acil servise başvuru anındaki vital bulguları alındı ve şok indeksleri hesaplandı. Çalışmaya alınan yanık hastalarında SI, MSI, ASI, rSI, rSIG şok indekslerinin mortaliteyi öngörmedeki etkinliği karşılaştırıldı. BULGULAR: Toplam 913 hasta çalışmaya alındı. Yanık hastarında mortaliteyi öngörmede eğri altında kalan alan (AUC) değeri en yüksek olan şok indeksleri rSIG ve MSI idi. Değerleri sırasıyla rSIG (AUC: 0.829, %95 CI: 0.739-0.919, p<0.001) ve MSI (AUC: 0.740, %95 CI: 0.643-0.838, p<0.001) idi.
TARTIŞMA: Yanık hastalarının acil servise başvuru anındaki vital bulguları ile şok indekslerinin hesaplanması basittir ve mortaliteyi öngörmede etkilidirler. Çalışmadaki şok indeksleri içinde mortaliteyi öngörmede en iyisi rSIG ve MSI’dır.

8. 
Türkiye-Suriye deprem merkezinden afet sonrası hastane kriz yönetimi
Hospital crisis management after a disaster: from the epicenter of 2023 Türkiye-Syria earthquake
Murat Gök, Mehmet Ali Melik, Baki Doğan, Polat Durukan
PMID: 37409925  PMCID: PMC10405032  doi: 10.14744/tjtes.2023.44449  Sayfalar 792 - 797
AMAÇ: Deprem gibi aniden gelişen yıkımın ve yaralanmaların çok yüksek olduğu durumlarda arama kurtarma ekipleri ve hastaneler insanların yaşamla ölümü arasında en önemli belirleyici faktörler olabilmektedir Çalışmamızda 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası hastanemize başvuran depremzedelerin analizlerini ve tecrübelerimizi paylaşmayı amaçladık.
GEREÇ VE YÖNTEM: Kahramanmaraş depremleri nedeniyle hastanemize getirilen veya başvuran yaralıların tıbbi veri kayıtlarını geriye dönük ola-rak inceledik. Hastaların başvuru zamanları, tanıları, demografik verileri, triaj kodları, tıbbi müdahaleler, hemodializ ihtiyaçları, ezilme sendromu ve mortalite oranları incelendi.
BULGULAR: Hastanemize deprem sonrası ilk 5 günde depremle ilişkili 247 hasta başvurusu oldu. Acil servise başvurunun en yoğun olduğu dönem ilk 24 saatti. Cerrahi işlemlerin en yoğun uygulandığı dönem 24-48 saat aralığıydı. En sık olarak Ortopedik cerrahi işlemlerin uygulandığı görüldü. En sık mortalite nedeni ezilme sendromuydu.
TARTIŞMA: Depremlere hazırlıklar açısından özellikle deprem bölgesinde olan hastanelerde; hastane afet planı hazır olmalıdır ve bu amaçla tecrübelerin paylaşımı önem taşımaktadır.

9. 
Çocuklarda nadir bir bağırsak tıkanıklığı nedeni: Kolon taşlı yüzük hücreli adenokarsinom
A rare cause of intestinal obstruction in children: signet-ring cell adenocarcinoma of the colon
Basak Erginel, Naila Mustafayeva, çetin ali Karadağ, Fatih Yanar, Rejin Kebudi, Hikmet Gulsah Tanyildiz, Deniz Tugcu, Neslihan Berker, Burak Ilhan, Feryal Gün Soysal
PMID: 37409928  PMCID: PMC10405033  doi: 10.14744/tjtes.2023.64257  Sayfalar 798 - 805
AMAÇ: Kolonun taşlı yüzük hücreli adenokarsinomu yetişkin hastalarda iyi tanınmaktadır, ancak son derece nadirdir ve çocuklarda o kadar iyi belgelenmemiştir. Çalışmamız bu nadir hastalık ve uzun vadeli sonuçları hakkında farkındalık yaratmayı amaçlamaktadır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Taşlı yüzük hücreli kolon adenokarsinomlu hastalarımızı retrospektif olarak inceledik.
BULGULAR: Barsak obstrüksiyonu bulguları ile başvuran ve taşlı yüzük hücreli kolon adenokarsinomu tanısı alan ortalama yaşları 14.83 (dağılım 13-17) olan üç erkek ve üç kız olmak üzere altı hastamız vardı. Tüm hastaların karın grafisinde hava-sıvı seviyeleri mevcuttu. Abdominal ultrasonog-rafide tüm hastaların subileus saptandı. Acil girişim öncesinde beş hastaya karın bilgisayarlı tomografisi, iki hastaya preoperatif kolonoskopi yapıldı. Hastaların tamamına akut karın ön tanısı ile acil eksploratuvar laparotomi uygulandı. İki hastada kitle küçültme ameliyatı ardından stoma açıldı. Kalan dört hasta intestinal rezeksiyon sonrası anastomoz ile tedavi edildi. Tüm kızların yumurtalıklarında metastaz vardı. Hastalardan biri erken dönemde multipl metastaz yükü nedeniyle, üçü ise postoperatif altıncı yılda kaybedildi. O zamandan beri kalan iki hastayı takip etmekteyiz.
TARTIŞMA: Taşlı yüzük hücreli karsinomlar nadir görülmekle birlikte akut karın ve barsak obstrüksiyonu olan pediatrik hastaların ayırıcı tanısında akılda tutulmalıdır. Erken tanı ve tedaviye rağmen pediatrik popülasyonda prognozu kötüdür.

10. 
Hartmann prosedürü ve tersine çevrilmesi kararı ile ilgili faktörlerin analizi: Tek merkezli bir deneyim
Analysis of factors related to the decision of Hartmann’s procedure and its reversal: a single-center experience
Ali Kocataş, Erkan Somuncu, Serhan Yılmaz, Osman Sibic, Mahmut Ozan Aydın, Ceren Başaran, Yunusemre Tatlıdil
PMID: 37409927  PMCID: PMC10405025  doi: 10.14744/tjtes.2023.15324  Sayfalar 806 - 810
AMAÇ: Hartmann’ın prosedürü, kolon tıkanıklığı veya perforasyonu olan çoğu vakada akut klinik durumları çözmek için yaygın olarak uygulanır. Hartmann prosedürü ve uç kolostominin kapatılması yüksek morbidite-mortalite oranları ile ilişkilidir. Çalışmamızda Hartmann prosedüründeki klinik deneyimimizi bildirmeyi amaçladık.
GEREÇ VE YÖNTEM: 2015-2023 yılları arasında gerçekleştirilen Hartmann işlemlerinin demografik verileri ve sonuçları retrospektif olarak ince-lendi.
BULGULAR: Çalışmamızın ortanca yaşı 63 (18-94) idi; hastaların 65’i kadın, 97’si erkekti. Hartmann prosedürü uygulanan hastaların %50’sinde kolorektal maligniteler birincil etiyolojiydi, %70’inde obstrüksiyon ve %30’unda perforasyon vardı. Hastaların üçte ikisi ASA-2 veya daha yüksekti. Hastaların %74.7’sinde postoperatif komplikasyon gelişmedi. Mortalite oranımız %33.3 idi. Ortalama iki yıllık takipte 59 hastada kolostomi kapatıldı. Ortalama kapanma süresi 311 (57-1319) gündü. Kapatma sırasında hastaların %89.8’inde zımba kullanıldı. Sadece iki hastada saptırıcı ileostomi açıldı. Medyan hastanede kalış süresi 8 (5-70) gündü. Hastaların %25.4’ünde postoperatif komplikasyon gelişmezken, dört hasta kaybedildi. TARTIŞMA: Toplumumuzda Hartmann prosedürü daha çok kolorektal kanser için uygulanmaktaydı. Ostominin prosedürü ve kapatılması, düşük stoma kapanma oranları, yüksek morbidite ve mortalite oranlarının yanı sıra cerrahi zorluklarla sonuçlanır.

11. 
Pediatrik suprakondiler humerus kırıklarından sonra rotasyonel deformite kötü sonuçlara neden olur mu?
Does rotational deformity cause poor outcomes after pediatric supracondylar humerus fractures?
Mete Gedikbaş, Orhan Balta, Tahir Öztürk, Firat Erpala, Mehmet Burtaç Eren, Eyup Cagatay Zengin
PMID: 37409923  PMCID: PMC10405028  doi: 10.14744/tjtes.2023.43413  Sayfalar 811 - 817
AMAÇ: Bu çalışmada, suprakondiler humerus kırığı (SKHK) cerrahisi sonrası rotasyonel deformitenin kübitus varus deformitesi (KVD) komplikas-yonu gelişimine etkisini göstermeyi amaçladık.
GEREÇ VE YÖNTEM: Distal humerus ossifikasyonu tamamlanmamış, Gartland Tip II ve daha ciddi kırığı olan ve kapalı redüksiyon perkütan pinleme (KRPP) ile tedavi edilen hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastaların değerlendirilmesinde demografik veriler ve ameliyat sırasında çekilen radyografiler tarandı. Rotasyonel deformite ölçümü, Henderson ve ark. tarafından tanımlanan yönteme göre yapıldı. Rotasyonel deformitesi >10° olan hastalar grup 1’e, deformitesi <10° olan hastalar grup 2’ye alındı. KVD gelişimi açısından hastalar taşıma açısında yapılan Baumann açı ölçümleri ve son kont-rol grafileri ile değerlendirildi. KVD gelişen hastalar iki gruba ayrıldı; Grup A, KVD gelişen hastaları, grup B ise KVD gelişmeyen hastaları içermektedir. Kozmetik ve fonksiyonel sonuçlar Flynn kriterleri kullanılarak değerlendirildi.
BULGULAR: Kabul edilme kriterlerini karşılayan 88 hasta çalışmaya alındı, 32’si kadın, 56’sı erkekti. Ameliyat anındaki ortalama yaş 6.0±2.8, ortala-ma takip süresi 5.1±2.5 yıldı. Ölçümlere göre grup 1’de 13 hasta, grup 2’de 75 hasta vardı. 88 kişiden sadece dördünde KVD gelişmişti. Bu hastaların üçünde ≥20° rotasyonel deformite vardı. Grup A’daki hastaların ortalama yaşı 2.1 ve ortalama taşıma açısı 5.7°±1.5 varus idi (p<0,001). Flynn kozmetik kriterlerine göre, grup A ve grup 1 önemli ölçüde daha kötü sonuçlara sahipti (p<0.001).
TARTIŞMA: Sonuç olarak, distal fragmanın rotasyonda sabitlenmesi KVD ile ilişkili olabilir, intraoperatif değerlendirme, uzun süreli deformite ve kozmetik bozulmayı önlemek için büyük değer taşır.

12. 
Tek taraflı FBEK hastalarının kontralateral kalçasının profilaktik olarak sabitlenmesi düşünüldüğünde hangi faktör daha güvenilirdir?
Which factor is more reliable considering prophylactic pinning of contralateral hip of unilateral SCFE patients?
Evren Akpinar, Ahmet Sevencan, Osman Nuri Ozyalvac, Murat Onder, Muhammed Bilal Kurk, Yakup Alpay, Ilhan Avni Bayhan
PMID: 37409921  PMCID: PMC10405030  doi: 10.14744/tjtes.2023.91038  Sayfalar 818 - 823
AMAÇ: Bu çalışmada, tek taraflı femur başı epifiz kayması (FBEK) tanısı ile takip edilen hastalarda başlangıçta etkilenmemiş olan karşı taraf femur başı epifizinin kayma riski ile ilişkili radyolojik parametrelerin belirlenmesi amaçlanmıştır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışma grubu, Haziran 2007 ile Ağustos 2018 arasında tedavi edilen tek taraflı FBEK hastalarını içermektedir. Yaş, cinsiyet, taraf, stabilite, posterior eğim açısı, kayma derecesi, modifiye Oxford Kemik Yaşı Skoru (MOKYS), Risser sınıflandırması ve triradiat kıkırdak gö-rünümü retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalar takipleri sırasında kontralateral kayma gelişen hastalar (SCFESC) ile iskelet olgunluğuna kadar kontralateral kayma gelişmeyen hastalar (SCFEU) olarak iki grupta değerlendirildi. Gruplar arasında risk faktörlerini karşılaştırmak için tanımlayıcı istatistikler kullanıldı.
BULGULAR: Bu çalışmaya 48 hasta alındı ve SCFESC grubunda 6 hasta (%12.5) mevcut idi. Sadece MOKYS gruplar arasında anlamlı derecede farklıydı. SCFESC grubunda MOKYS 2 hastada (%33.3) 18, 4 hastada 19 (%66.7) idi. SCFEU grubunda ise MOKYS skorları 1 hastada 18 (%2.4), 24 hastada 19 (%57.1) ve 17 hastada >20 (%40.5) idi. SCFESC grubundaki tüm hastalarda Risser skoru 0 ve triradiat kıkırdak açık olarak izlendi. TARTIŞMA: Tek taraflı FBEK hastaları, takiplerde kontralateral FBEK gelişmesi açısından risk altındadır ve MOKYS, risk değerlendirmesinin en iyi öngörücüsüdür. MOKYS 16,17 veya 18 olan hastaların kontralateral kalçalarının profilaktik olarak pinlenmesi konusunda literatürü destekleyen so-nuçlar elde ettiğimizi söyleyebiliriz. Ayrıca, göreceli olarak yüksek kontralateral kayma riski taşıyan MOKYS 19 hastalarının pinlenmesini ya da kayma açısından yakın takibini öneriyoruz.

13. 
Humerus cerrahi boyun kırıklarında intramedüller çivi ve plak osteosentezinin karşılaştırılması
Comparison of intramedullary nail and plate osteosynthesis in humerus surgical neck fracture
Ali Şişman, Özgür Avci, Caner Poyraz, Alican Çiçek, Serdar Kamil Çepni, Şevki Öner Şavk
PMID: 37409926  PMCID: PMC10405034  doi: 10.14744/tjtes.2023.64225  Sayfalar 824 - 829
AMAÇ: Çalışmanın amacı, literatürde fikir birliği olmayan cerrahi boyun proksimal humerus kırıklarının (PHK) cerrahi tedavisinde kullanılan plak yöntemi ile intramedüller çivi (İMÇ) yönteminin klinik ve radyolojik olarak karşılaştırılmasıdır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Ocak 2013-Aralık 2017 yılları arasında PHK nedeniyle başvuran 248 olgu retrospektif olarak incelendi. Altmış iki olgu çalışmaya dahil edildi. Sonuçlar klinik olarak kan kaybı miktarı, cerrahi süre, kaynama süresi açısından karşılaştırıldı. Radyolojik olarak ise Intraope-ratif Neck-Shaft Açısı(NSA), final NSA, American Shoulder and Elbow Surgeons(ASES), Constant ve Visuel Analog Scale(VAS) skorları açısından karşılaştırıldı.
BULGULAR: Plak ve İMÇ olarak iki grup oluşturuldu. Gruplar yaş, cinsiyet, operasyon tarafı, takip süresi açısında benzerdi. NSA, final NSA, ASES, Constant ve VAS skorları bakımından gruplar arasında fark yoktu. IMÇ grubunda intraoperatif kan kaybı miktarı, cerrahi süre ve kaynama süresi daha kısa idi.
TARTIŞMA: Cerrahi boyun PHK cerrahi tedavisinde plak veya IMÇ iyi klinik sonuçlar gösteren yöntemlerdir. Bu çalışmaya göre; intraoperatif daha az kan kaybı ortaya çıkması, daha kısa sürede cerrahinin tamamlanması ve daha kısa sürede kaynama görülmesi plak yöntemine göre İMÇ yönteminin avantajıdır.

OLGU SUNUMU
14. 
Herpetik stromal keratit olarak yanlış tanı konmuş ön kamara açısında göz içi yabancı cisim olgusu
Intraocular foreign body in the anterior chamber angle misdiagnosed as herpetic stromal keratitis
Hassan Haidar, Esra Biberoğlu Çelik, Semra Akkaya Turhan
PMID: 37409914  PMCID: PMC10405031  doi: 10.14744/tjtes.2023.62019  Sayfalar 830 - 833
Herpetik stromal keratit gibi bulgu gösteren, ön kamara açısında yerleşmiş metalik intraoküler yabancı cisim (IOFB) olgusunu sunuyoruz. Sol gözünde 3 gündür bulanık görme şikayeti olan 41 yaşında, inşaat işçisi erkek hasta herpetik stromal keratit tanısı ile merkezimize sevkedildi. Hastanın anamnezinde travma öyküsü yoktu. Yapılan muayenede en iyi düzeltilmiş görme keskinliğinin sağ gözde 10 /10, sol gözde 8/10 olduğu görüldü. Biyomikroskopik ön segment muayenesinde sağ göz doğaldı. Sol gözde korneal ödem ve skar, ön kamarada +2 hücre, lens ön kapsülde noktasal kesafet izlendi. Seidel testi negatif idi. Fundus muayenesi bilateral doğaldı. Hastadan mesleği nedeniyle travmadan şüphelenilerek çekilen orbita bilgi-sayarlı tomografisinde intraoküler yabancı cisim saptandı. Takibinin 2. gününde kornea ödemi gerileyen hastanın yapılan gonyoskopik muayenesinde inferior iridokorneal açıda yabancı cisim görüldü. Hasta operasyona alınarak Barkan lensi yardımıyla açıdaki yabancı cisim çıkarıldı. Travma öyküsü olmasa bile travma açısından şüpheli hastalarda kornea ödemi, lens kesafeti gibi muayene bulguları olduğunda intraoküler yabancı cisim varlığı düşü-nülmeli ve mutlaka ekarte edilmelidir. Riskli meslek grubunda olan kişiler koruyucu gözlük kullanımı konusunda bilinçlendirilmelidir.

15. 
Künt boyun travması sonrası tiroit bezi yaralanması: Bir olgu sunumu
Thyroid gland injury after blunt neck trauma: a case report
Abdullah Saleh Alayaaf, Yoo Seok Kim
PMID: 37409919  PMCID: PMC10405037  doi: 10.14744/tjtes.2023.77567  Sayfalar 834 - 836
Künt boyun travmasından sonra yumuşak doku zedelenmeleri nispeten yaygındır. Boyun bölgesinin içeriğinden dolayı bu durum birçok hayati yapı için tehlike oluşturabilir. Tiroit üzerinde izole travma oldukça nadirdir ve literatürde çok az vaka rapor edilmiştir. Bir motorlu araç kazasında 61 ya-şında normalde sağlıklı bir kadının boynunun sol ön yarısı, emniyet kemeri yaralanması nedeniyle künt travmaya maruz kaldı. Dispne ile ilişkili olacak şekilde boyun anteriorunda ağrılı bir şişlik olduğunu bildirdi. Bilgisayarlı tomografiden (BT) bakıldığında tiroit bezinde aktif bir kanamayı anımsatan özelliklerle birlikte sol tiroit lobunda yırtılmalar olduğu görüldü. Sol tiroidektomi ile cerrahi eksplorasyon yapıldı ve hasta sorunsuz bir şekilde iyi-leşti. İzole tiroit bezi yaralanması nadiren görülür ve vakaların yaklaşık %1-2’sinde mevcuttur. Ayrıca rapor edilen vakaların çoğunda bezin içerisinde vurgulanması gereken bir patoloji bulunmaktadır. Hastaların boyun kısmında şişlik, ağrı, solunum bozukluğu ve yutma güçlüğü olabilmektedir. Künt boyun travmasına maruz kalan hastalar ATLS® prensiplerine göre değerlendirilmeli ve stabil duruma getirilmelidir. Öncelikle hayati yapılardaki yaralanmalar elenmelidir. Bu vakalar nadir olsa da, doktorlar künt boyun travmasından sonra ya da boyunda şişlik belirtilmişse tiroit yaralanması ihtimalini değerlendirmelidir.

16. 
Skrotal fistül ile komplike olan apandisit: Olgu sunumu ve literatürün gözden geçirilmesi
Complicated appendicitis with scrotal fistula: case report and review of the literature
Yasin Dalda, Hasan Buran, Tevfik Tolga Şahin, Kutay Sağlam
PMID: 37409916  PMCID: PMC10405039  doi: 10.14744/tjtes.2022.00890  Sayfalar 837 - 840
Apandisit günümüzde yapılan acil abdominal cerrahilerin en sık sebebidir. Sık görülen komplikasyonları iyi bilinmesine rağmen, retroperitoneal abse ve skrotal abse nadir görülen ve daha az bilinen komplikasyonlardır. Bu çalışmada apendektomi sonrası retroperitoneal abse ve skrotal fistül ile komplike olan hastamızı ve PubMed üzerinden yaptığımız literatür taramasını sunduk.
69 yaşında erkek hasta yaklaşık 7 gündür devam eden karın ağrısı, bulantı-kusma ve son 24 saat içinde ateş ve mental durum değişikliği şikayetleri ile acil servise başvurdu. Perforasyon ve retroperitoneal abse ön tanısı ile acil ameliyata alındı. Laparotomide perfore apandisit ve buna bağlı retro-peritoneal abse görüldü. Apendektomi yapıldı ve abse boşaltıldı. Sepsis nedeniyle 4 gün yoğun bakım ünitesinde kalan hasta postoperatif 15. günde taburcu edildi. Taburcu olduktan 15 gün sonra skrotumdan kötü kokulu akıntı nedeniyle tekrar başvurdu. Tomografisinde retroperitoneal alandan sol skrotuma uzanan abse tespit edilen hastaya perkütan drenaj uygulandı. Absesi gerileyen hasta yatışından 17 gün sonra şifa ile taburcu edildi. Apandisit ile ilişkili bu nadir komplikasyonlar, erken ve doğru tanı koyabilmek için mutlaka cerrahların aklında olmalıdır. Tedavide gecikme morbidite ve mortalitenin artmasına neden olabilir.