AMAÇ: Depremler, insan vücuduna ciddi zararlar verebilen yıkıcı olaylardır. Omurga, deprem travmasından sıklıkla etkilenen, insan vücudunun önemli bir parçasıdır. Bu çalışmanın amacı, 2023 Türkiye Depremi'ne sekonder olarak gelişen torakolomber kırıkları incelemek ve klinik sonuçları-mızı ortaya koymaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Depremden etkilenen, enkaz altından kurtarılan ve daha sonra omurga kırıkları nedeniyle kliniğimizde tedavi edilen 15 hasta verisi, geriye dönük olarak incelendi. Hastaların klinik, radyolojik ve cerrahi özellikleri kaydedildi ve sonuçları değerlendirildi.
BULGULAR: Onbeş hastanın 12'si kadın ve 3'ü erkekti. Yaşları 22 ila 79 arasındaydı. Enkaz altında kalma süresinin ortalaması 4,7 saatti. Frankel sınıflandırmasına göre, hastaların 12'si (%80) Frankel E, 2'si (%13.3) Frankel A ve 1'i (%6.6) Frankel C olarak kategorilendirildi. Bu 12 hastadan 6'sına cerrahi tedavi uygulandı, toplamda 9 hastaya ise konservatif tedavi verildi. Dört hastada birden fazla omur kırığı tespit edildi. Birden fazla kırığı olan 3 hastaya konservatif tedavi uygulanırken, 1 hasta L1 kırığı nedeniyle ameliyat edildi. Tüm ameliyatlar omurilik kanalının dekompresyonunu ve omur-ga enstrümantasyonunu içeriyordu. Torakolomber bileşke kırıkları olmayan hastalardan birinde T8 kırığı, birinde L4 kırığı ve birinde de eşlik eden lomber pleksus yaralanması bulunan bir sakral kırık vardı.
SONUÇ: Torakolomber kırıklar deprem nedeniyle sıklıkla oluşan omurga yaralanmalarından biridir. Ancak bu kırıkların oluşum mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Cerrahi tedavi, ilerleyen nörolojik bozuklukları olan hastalarda öncelikli tedavi seçeneği iken, stabil kırıklar için ise konser-vatif tedavi tercih edilen bir tedavi yöntemidir.
BACKGROUND: Earthquakes are devastating events that may severely injure the human body. The spine is one of the important parts of the human body that may be affected by earthquake trauma. The aim of this study is to focus on thoracolumbar fractures secondary to the 2023 Turkey Earthquake.
METHODS: The data of 15 patients who were affected by the earthquake, rescued from the rubble, and subsequently treated for spinal fractures in our department were reviewed retrospectively. The clinical, radiological, and surgical features of the patients were recorded, and the outcomes were investigated.
RESULTS: Among the 15 patients, 12 were female, and 3 were male. Their ages ranged from 22 to 79 years. The average duration of being trapped under debris was 4.7 hours. According to the Frankel classification, 12 patients (80%) were categorized as Frankel E, 2 patients (13.3%) as Frankel A, and 1 patient (6.6%) as Frankel C. Of these patients, 6 underwent surgical treatment, while a total of 9 patients received conservative treatment. Multiple vertebral fractures were identified in 4 patients. While 3 patients with multiple fractures were treated conservatively, 1 patient underwent surgery due to an L1 fracture. All surgeries consisted of spinal canal de-compression and spinal instrumentation. Among patients without thoracolumbar junction fractures, 1 had a T8 fracture, 1 had an L4 fracture, and 1 had a sacral fracture along with an accompanying lumbar plexus injury.
CONCLUSION: Thoracolumbar fractures are frequently observed after earthquakes. However, the exact mechanism of these fractures is not well known. Surgical management should be reserved for patients with progressive neurological deficits, while conservative treatment is the option for stable fractures.