Background:
The 2023 Türkiye earthquake caused a large number of pediatric victims with musculoskeletal trauma, many developing compartment syndrome (CS) and crush-related complications. This study aimed to identify clinical and biochemical parameters associated with disease severity, renal failure, and limb loss in children affected by the disaster.
Methods:
A retrospective analysis was conducted on 103 pediatric patients (0–18 years) admitted after the earthquake. Demographic data, duration of entrapment, laboratory values (CK, myoglobin, AST, ALT, urea, potassium), and therapeutic interventions (fasciotomy, NPWT, HBOT, hemodialysis, amputation) were evaluated. Receiver operating characteristic (ROC) analyses were used to determine cut-off values predicting adverse outcomes.
Results:
Forty-seven patients (45.6%) developed compartment syndrome involving 68 limbs and underwent fasciotomy. Thirteen patients (12.6%) required limb amputation, and 19 (18.4%) underwent hemodialysis due to acute kidney injury. An entrapment duration exceeding 8 hours (AUC = 0.84, p < 0.001), CK > 10 000 U/L, and myoglobin > 4 000 ng/mL were independent predictors of renal failure, fasciotomy, and amputation. NPWT was applied in 66% and HBOT in 85% of patients with necrosis, contributing to an 82% limb salvage rate. No amputations occurred in patients without persistent necrosis. Three patients (2.9%) died from severe crush-related injuries and multi-organ failure.
Conclusion:
Prolonged entrapment and markedly elevated CK and myoglobin levels are reliable indicators of adverse outcomes in pediatric earthquake victims with compartment syndrome. Early recognition, timely decompression, and structured wound management (NPWT and HBOT) are essential to improve survival and limb salvage when early surgical intervention is not feasible in large-scale disasters.
Amaç:
2023 Türkiye depremi, kas-iskelet sistemi yaralanmaları olan çok sayıda çocuk hastanın ortaya çıkmasına neden olmuş, bu hastaların önemli bir kısmında kompartman sendromu (KS) ve crush ile ilişkili komplikasyonlar gelişmiştir. Bu çalışma, afetten etkilenen çocuklarda hastalık şiddeti, böbrek yetmezliği ve ekstremite kaybı ile ilişkili klinik ve biyokimyasal parametreleri belirlemeyi amaçlamaktadır.
Yöntem:
Deprem sonrasında hastaneye kabul edilen 0–18 yaş aralığındaki 103 pediatrik hasta retrospektif olarak analiz edildi. Demografik veriler, enkaz altında kalma süresi, laboratuvar değerleri (CK, miyoglobin, AST, ALT, üre, potasyum) ve uygulanan tedavi girişimleri (fasyotomi, negatif basınçlı yara tedavisi [NPWT], hiperbarik oksijen tedavisi [HBOT], hemodiyaliz, ampütasyon) değerlendirildi. Olumsuz klinik sonuçları öngören kesme (cut-off) değerlerini belirlemek amacıyla ROC (Receiver Operating Characteristic) analizi kullanıldı.
Bulgular:
Kırk yedi hastada (%45,6) toplam 68 ekstremiteyi etkileyen kompartman sendromu gelişmiş olup tümüne fasyotomi uygulanmıştır. On üç hasta (%12,6) ekstremite ampütasyonu gerektirmiş, 19 hasta (%18,4) ise akut böbrek hasarı nedeniyle hemodiyalize alınmıştır. Enkaz altında kalma süresinin 8 saati aşması (AUC = 0,84, p < 0,001), CK > 10.000 U/L ve miyoglobin > 4.000 ng/mL düzeyleri, böbrek yetmezliği, fasyotomi ve ampütasyon gereksinimi için bağımsız öngörücü parametreler olarak saptanmıştır. Nekrozu bulunan olguların %66’sında negatif basınçlı yara tedavisi (NPWT) ve %85’inde hiperbarik oksijen tedavisi (HBOT) uygulanmış; bu yaklaşımlar sayesinde ekstremite kurtarma oranı %82’ye ulaşmıştır. Süreğen nekrozu olmayan hiçbir hastada ampütasyon gereksinimi oluşmamıştır. Üç hasta (%2,9) ise ağır crush yaralanması ve çoklu organ yetmezliği nedeniyle kaybedilmiştir.
Sonuç:
Uzamış enkaz altında kalma süresi ile belirgin yüksek CK ve miyoglobin düzeyleri, deprem sonrası kompartman sendromu gelişen çocuk hastalarda olumsuz klinik sonuçların güvenilir göstergeleridir. Erken tanı, zamanında cerrahi dekompresyon ve NPWT ile HBOT’u içeren yapılandırılmış yara bakım yaklaşımları, geniş ölçekli afet koşullarında erken cerrahi müdahalenin mümkün olmadığı durumlarda yaşam ve ekstremite korunma oranlarını anlamlı biçimde artırmaktadır.