AMAÇ: Capparis ovata, alkaloidler, lipitler, polifenoller ve flavonoidler içerir. Ayrıca antioksidanlar bakımından da zengindir. Türkiye’de geleneksel olarak Capparis ovata’nın çiçek tomurcukları, kökü, kabuğu ve meyveleri; analjezik, anti-enflamatuvar, anti-romatizmal, tonik ve idrar söktürücü etkileri için kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, antioksidan, anti-enflamatuvar ve antibakteriyel özelliklere sahip olduğu bilinen Capparis ovata tohumu yağının yara iyileşmesi üzerindeki etkisini incelemektir.
GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmada 20 adet Wistar-Albino dişi sıçan rastgele olarak 10’ar hayvanlık iki gruba ayrıldı. Sıçanların arka bölgesinde stan-dart bir tam kalınlıkta deri defekti oluşturuldu. Her iki grupta da yaralar günlük olarak serum fizyolojik ile temizlendikten sonra kontrol grubuna serum fizyolojik dışında etken madde uygulanmazken, çalışma grubundaki sıçanların yaralarına 1 cc/gün Capparis ovata tohumu yağı uygulandı. Ameliyat sonrası 14. günde sıçanlara tekrar anestezi uygulandı ve yara alanı ölçümleri yapıldı. Daha sonra iyileşmeden kalan yara ve çevresindeki bir santimetrelik sağlam dokuyu içerecek şekilde eksizyon yapıldı ve histopatolojik inceleme için örnekler alındı.
BULGULAR: Yara alanlarındaki değişiklikler, 14 gün sonra kapari yağı ile tedavi edilen gruptaki iyileşmenin (32.78; %95 güven aralığı, 17.21–48.36) kontrol grubuna (65.41; %95 güven aralığı, 49.84–80.98) göre belirgin olarak daha iyi olduğu saptandı (p=0.009). Histopatolojik skorlar, epitel oluşumu, enflamasyon ve fibrozis gelişimi açısından gruplar arasında anlamlı farklılık gösterdi. Kontrol grubunda epitel dokusu oluşumu görülmez-ken (%90), tedavi grubunda daha fazla re-epitelizasyon ve fokal epidermal hiperplazi (%60) gözlendi. Tedavi grubunda az sayıda lenfosit, plazma hücresi ve dermiste dev hücre enflamasyonu gelişimi (%60), kontrol grubunda ise vasküler proliferasyon, plazma hücreleri, eozinofiller, nötrofiller ve dev hücre enflamasyonu tespit edilmiştir (%50). Kontrol grubunda fibrozis gelişimi hafif ve zayıf (%70), tedavi grubunda ise şiddetli ve yoğun (%60) olarak değerlendirildi. Tedavi grubunda perivasküler ödemin hafif derecede olduğu (%50) ve neovaskülarizasyon göstergesi olarak immatür vaskülarite (%60) bulunduğu gözlendi. Bu histopatolojik sonuçlar, kontrol grubuna göre tedavi grubunda enflamasyon aşamasının tamamlandığını ve proliferasyon aşamasının başladığını göstermesinin yanı sıra kapari yağı kullanımının yara iyileşmesinin değerlendirilmesinde önemli histopatolojik parametreler olan epitelizasyon, anjiyogenez ve fibrozis üzerinde olan etkinliğini kanıtlamıştır.
TARTIŞMA: Bu çalışmanın sonuçlarından, Caparis ovata tohumu yağının tam kalınlıktaki deri yaralarının iyileşmesini önemli ölçüde artırdığı ve bu etkinin öncelikle anti-enflamatuvar etkisiyle ilişkili olduğu sonucuna varıldı.
BACKGROUND: Capparis ovata contains alkaloids, lipids, polyphenols, flavonoids, and also is rich in antioxidants. Conventionally, in Turkey, the flower buds, root, bark, and fruits of C. ovata are used for their analgesic, anti-inflammatory, anti-rheumatism, tonic, and diuretic effects. The aim of this study was to examine the effect on wound healing of C. ovata seed oil (COSO), which is known to have antioxidant, anti-inflammatory, and antibacterial properties.
METHODS: In the study, 20 Wistar albino female rats were randomly divided into two groups of 10 animals each. A standard full-thick-ness skin defect was created on the back area of the rats. In both groups, after cleaning the wounds with saline daily, no active substance other than saline was applied to the control group, while 1 cc/day COSO was applied to the wounds of the rats in the study group. On the post-operative 14th day, the rats were reanesthetized and wound area measurements were made. Then, excision was performed to include 1 cm of intact tissue around the wound, which remained unhealed, and samples were taken for histopathological examination.
RESULTS: The changes in wound areas showed that after 14 days, the improvement in the group treated with caper oil (32.78; 95% confidence interval, 17.21–48.36) was significantly higher than that of the control group (65.41; 95% confidence interval, 49.84–80.98) (p=0.009). The histopathological scores showed a significant difference between the groups in respect of epithelial formation, inflam-mation, and fibrosis development. No epithelial tissue formation was observed in the control group (90%), and more incomplete re-epithelization and focal epidermal hyperplasia were observed in the treatment group (60%). Fibrosis development was mild and weak (70%) in the control group and was evaluated as severe and intense (60%) in the treatment group. Perivascular edema was mild (50%) and vascularity was immature (60% – an indicator of neovascularization) in the treatment group. These histopathological results showed that the treatment group inflammation phase was completed and the proliferation phase started, as well as the effectiveness of the use of caper oil on epithelization, angiogenesis, and fibrosis, which are important histopathological parameters in the evaluation of wound healing compared to the control group.
CONCLUSION: From the results of this study, it was concluded that COSO significantly enhances the healing of full-thickness skin wounds and this effect is primarily related to its anti-inflammatory effect.