AMAÇ: Travmatik beyin hasarı özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde önemli bir mortalite nedenidir. Serebral dokunun etkilenmesi etkilenmesi nedeniyle, kafa içi basınç artışı ve yaygın ödem sonucu ciddi nörolojik disfonksiyonlarla kendini gösteren bu tabloda, dekompresif krani-yektomi cerrahi tedavi modalitesi olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, travmatik beyin hasarı nedeniyle kliniğimize başvuran ve dekompresif kraniyektomi yapılan olguların ameliyat sonrası mortalite ve morbidite oranlarını değerlendirmektir.
GEREÇ VE YÖNTEM: Farklı nedenlere bağlı olarak travmatik beyin hasarı gelişen 57 olgu incelendi. Olguların 25’i (%43.8) kadın, 32’si (%56.1) erkek’ti. Olgularda ortalama yaş 54.5’di (1–82). Olguların 14’ü (%24.5) subdural hematom, beşi (%8.7) epidural hematom, 18’i (%31.5) intrasereb-ral hematom, 13’ü (% 22.8) subaraknoid kanama ve yedisi (%2.2) de tanımlanamayan radyolojik bulgular ile başvurmuştu.
BULGULAR: Elli yedi olgunun tamamına başvuru sonrası en kısa sürede dekompresif kraniyektomi yapıldı. Ameliyat sonrası ilk üç günde 12 (%21.1), ameliyat sonrası 3–15. günler arasında ise yedi (%12.2) hasta ilerleyici serebral hasar ve sekonder enfeksiyonlar nedeniyle kaybedildi. Altı (%10.5) olgu tamamen iyileşerek taburcu edildi. İyileşen olguların 32’si (%56.1) palyatif bakım klinikleri ve fizik tedavi kliniklerine nakil edildi.
TARTIŞMA: Travmatik beyin hasarının tedavisinde hastanın başvuru anındaki nörolojik durumunun iyiliği ve intraserebral etkilenme derecesinin yanısıra erken dönemde yapılan dekompresif kraniyektominin etkinliği yüksektir. Daha erken süreçte dekompresif kraniektomi yapılan olgularda ameliyat sonrası sonuçlar daha yüz güldürücüdür.
BACKGROUND: Traumatic brain injury (TBI) is an important cause of death, especially in underdeveloped and developing countries. Diffuse edema in the damaged cerebral tissue as a result of trauma and the subsequent increase in intracranial pressure cause signifi-cant neurological deterioration. Consequently, decompressive craniectomy (DC) is performed as the surgical treatment of TBI. The aim of this study is to evaluate the post-operative mortality and morbidity rates of patients who underwent DC for TBI in our clinic.
METHODS: The data of 57 cases of TBI were retrospectively analyzed. Clinical, radiological and surgical features of these cases were reviewed. The rates of mortality and morbidity, as well as main indicators of mortality were investigated.
RESULTS: Twenty-five (43.8%) patients were female and 32 (56.1%) were male. The mean age was 54.5 years. Fourteen (24.5%) patients were presented with subdural hematoma, 5 (8.7%) with epidural hematoma, 18 (31.5%) with intracerebral hematoma, 13 (22.8%) with subarachnoid hemorrhage, and 7 (12.2%) with other radiological findings. DC was performed in all cases as soon as pos-sible after admission. Twelve (21.1%) patients died in the first 3 days postoperatively and 7 (12.2%) patients in the postoperative 3-15 days due to progressive cerebral damage and secondary infections. Six (10.5%) patients recovered completely and were discharged. Thirty-two (56.1%) patients were transferred to palliative care clinics and physical therapy clinics after the surgical treatment.
CONCLUSION: DC, which is performed in the early period of treatment in TBI, is as important as the degree of intracerebral damage at the time of admission and the high Glasgow coma scale score. Post-operative results are more satisfactory in patients who underwent DC at an earlier stage of treatment.