1. | TRAVMADA RADYOLOJİ UZMANI VE RADYOLOJİK GÖRÜNTÜLEMENİN ROLÜ THE ROLE THE RADIOLOGIST AND RADIOLOGIC IMAGING IN TRAUMA Orhan Oyar, Kemal AktuğluSayfalar 75 - 80 Makale Özeti | |
2. | KATLARDA ALKALİ ÖZOFAGUS YANIĞI ÜZERİNE DEKSAMETAZON VE PREDNİZOLONUN ETKİLERİ EFFECTS OF PREDNISOLONE AND DEXAMETHASONE ON ALKALI BURNS OF THE ESOPHAGUS IN RATS Hayrettin Öztürk, Ali İhsan Dökücü, İbrahim SarıSayfalar 81 - 85 Çalışmamızda sıçanlarda alkali ile oluşturulmuş özofagus yanığında deksametazon ve prednizolonun striktür gelişimi üzerine etkilerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışmamızda 40 adet Spraque-Dawley cinsi rat (225-250 gr) kullanıldı. Ratlar herbiri 10 denekten oluşan 4 gruba ayrıldı. Grup 1 ratlarda özofageal lümen içi normal serum fizyolojik ile yıkandı. Grup 2 sıçanlarda %50'lik NaOH ile özofagus yanığı oluşturuldu ve parenteral antibiyotik verildi. Grup 3 ratlarda özofagus yanığını takiben deksametazon (1mg/kg/gün)+parenteral antibiyotik başlandı. Grup 4 ratlarda özofagus yanığını takiben prednizolon (2mg/kg/gün) +parenteral antibiyotik başlandı. Ratların tümü 21. günde sakrifiye edilerek abdominal özefagusları histopatolojik inceleme için çıkarıldı. Grup 1 rotlarda submukozal kollojende artış, muskularis mukoza hasarı ve tunika muskularis hasarına rastlanmadı. Grup 2,3 ve 4 ratların, Grup 1 ratlarla karşılaştırılmasında submukozal kollajende artış, muskularis mukoza hasarı ve tunika muskularis hasarı saptandı (p<0,0001, p<0,000l, p<0,0001. Grup 3 rotlar ile grup 2 ratların her üç parametre açısından karşılaştırılmasında grup 3'de lezyonların daha az geliştiği ve istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptandı (p < 0,001, p<0,001, p<0,001). Aynı paremetrelerin ışığında Grup 4 ile Grup 2 ratların karşılaştırılmasında muskularis mukoza ve tunika muskularis hasarı açısından anlamlı farklılık saptandı (p < 0,001, p < 0,001). Grup2 ile Grup 4 arasında submukozal kollojende artış yönünden fark bulunmadı (p > 0,05). Sonuç olarak, prednizolon muskularis mukozaya kadar ilerleyen yeni kollajen sentezini azaltabilir ancak darlık oluşumunu azaltıcı etkisi deksametazona göre belirgin değildir. |
3. | SPONTAN İNCE BARSAK PERFORASYONLARI SPONTANOUS SMALL BOWEL PERFORATIONS Ekrem Kaya, Osman Selçuk, Adem Dervişoğlu, Zafer Malazgirt, Necati Özen, Kayhan ÖzkanSayfalar 86 - 90 1995-1999 yılları arasında kliniğimize akut karın nedeni ile başvuran ve spontan ince barsak perforasyonu saptanan olgular; yaş, cins, hastaneye başvuru süresi, etyoloji, mortalite ve morbidite yönünden değerlendirildi. Akut karın nedeni ile başvuran 640 hastanın 14'ü (%2.1) spontan ince barsak perforasyonu idi. Yaş ortalamaları 57 olan olguların 3'ü kadın, 9'u erkekti. Hastaneye başvuru süreleri ortalama 4.9 gün idi. Mortalite oranı %21.4, morbidite oranı %35.7 idi. Başvuru anında hesaplanan APPACHE II skoru yaşayan hastalarda ortalama 6.5, ölen hastalarda ortalama 13.3 tür 8 olguda perforasyonun sebebi bilinmezken 6 olguda sebep karsinom metastazı (1), crohn hastalığı (1), divertikülit (1), amiloidozis (1), bezoar (1) ve radyoterapi (1) olarak belirlendi. Beş olguya ostomi, diğerlerine segmenter rezeksiyon-debridman + anastoınoz tekniği uygulandı. SİP kliniğimizde sık görülmeyen bir tablodur. Bulgular nonspesifik olduğu için tanı çoğunlukla ameliyatta konulmaktadır. Etyoloji genellikle belirsiz olup, uygun olgularda rezeksiyon ve primer anastomoz güvenle uygulanabilmektedir. |
4. | TEMPORAL KEMİK PETROZ BÖLÜM KIRIKLARI FRACTURES OF THE PETROUS PART OF THE TEMPORAL BONE Aşkın Görgülü, Sebahattin Çobanoğlu, Kenan EliuzSayfalar 91 - 95 Bu çalışına petroz kemik kırıklarının klinik öneminin ortaya konulması amacı ile yapıldı. Çalışmada kliniğimize kafa travması sonucu başvuran olgulardan petroz kemik kırığı saptanan 47si retrospektif olarak incelendi. Olguların klinik ve radyolojik özellikleri kaydedildi. Kırığa bağlı en sık görülen komplikasyonlar otoraji, işitme azalması, vertigo, fasyal sinir yaralanması ve otoreydi. Petroz kemik kırıkları kemiğin içerdiği yapılar nedeni ile ciddi komplikasyonlara yol açabildiğinden olgulara belirli prensiplerle yaklaşılmalı ve travma sonrası yakından izlenmelidirler. |
5. | KARIN TRAVMALI OLGULARDA GEREKSİZ LAPARATOMİLERİMİZ UNNECESSARY LAPARATOMY OF THE PATIENTS WITH ABDOMINAL TRAUMA Ahmet Rahmi Hatipoğlu, İrfan Coşkun, Kemal Karakaya, Zeki HoşcoşkunSayfalar 96 - 99 Bu yazıda travma cerrahisinde önemli bir problem olan gereksiz laparatomiler (GL) konusundaki literatür bilgileri ışığında kendi tecrübelerimizi irdeledik. Son 9 yıllık dönemde travma nedeniyle ameliyat ettiğimiz190 hastanın 47si (%24.7) GL olarak değerlendirildi. Bu hastalar içinde en büyük grubu 24 hasta (%51.1) ile kesici delici alet yaralanmasına (KDAY) maruz kalanlar oluşturuyordu. Hastalardan 26'sı (%55.3) alkollüydü. Hastalardan 25'inde (%13.2) eksplorasyon dışında bir şey yapılmazken negatif laparatomi (NL), 22 olgu (%11.5) ise non terapötik laparatomi (NTL) olarak değerlendirildi. Gereksiz laparatomi oranı ise (NL+NTL) %24.7 (%13.2 + %11.5) olarak bulundu. Ortalama hastanede kalış süresi 5.2 (3-43) gündür. Morbiditemiz kabul edilebilir düzeyde (%10.6) ve mortalitemiz yoktur. Batın içi yaralanmanın tanısında non invaziv ve invaziv tüm testlerin güvenilirliği kısıtlı olduğundan periton bütünlüğünü bozan penetran yaralanmalar ve ultrasonografi yada diagnostik peritoneal lavaj ile batın içi yaralanma düşünülen tüm olgulara araştırıcı laparatomi uyguladık. Ancak özellikle son iki yıldır bizde de batın içi yaralanma olup olmadığı konusunda karar verilemeyen hastaların klinik muayene, vital bulgular, tam kan sayımı, ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi gibi laboratuar tetkikleri ile takip edilmesi tercih edilmektedir. |
6. | TORAKS TRAVMASI: 532 OLGUNUN ANALİZİ THORACIC TRAUMA: ANALYSIS OF 532 PATIENTS Ayten Kayı Cangır, Aydın Nadir, Murat Akal, Hakan Kutlay, Nezih Özdemir, Adem Güngör, Şevket Kavukçu, Hadi Akay, İlker Ökten, Şinasi YavuzerSayfalar 100 - 105 Trafik kazaları, 40 yaş altı erişkinlerde kaza sonucunda meydana gelen ölümlerin başlıca nedenlerindendir. Bu ölümlerin azaltılabilmesi çok basit önlemlerle olasıdır. Yöntem: A.Ü.T.F. Göğüs Cerrahisi A.B.D'nda Ocak 1988 ve Şubat 1998 arasında künt ve penetran göğüs travmalı 532 hasta değerlendirildi. Hastaların 4087 erkek 124'ü kadındı. Künt travmalı 448 hastanın 128'inde kosta fraktürü, 93'ünde kosta fraktürü ve pnömotoraks, 32'inde kosta fraktürü ve hemotoraks, 94'ünde kosta fraktürü ve hemopnömotoraks, 44'ünde yelken göğüs, 48'inde sternum fraktürü, sekizinde diafragma rüptürü ve bir hastada da özofagus rüptürü vardı. Penetran travmalı 84 hastanın 18'inde pnömotoraks, 12'sinde hemotoraks, 29'unda hemopnömotoraks, üçünde diafragma rüptürü, yedisinde büyük damar yaralanması, bir hastada sol atrium ve yine bir hastada özofagus-trakea ve larinks yaralanması söz konusuyken 13 hasta asemptomatikti. Sonuçlar: Tedavi sonuçları kosta fraktürü, kosta fraktürü ile pnömotoraks ve hemotoraks olan hastalarda başarılıydı. Bu grupta morbidite ve mortalite gözlenmedi. Hemopnömotoraksı olan 123 hastanın, 18'i gözlemde tutuldu, 91'ine göğüs tüpü konuldu (Göğüs tüpü konulmasının ardından 26 hasta ameliyata alındı), sekiz hasta ise doğrudan operasyona alındı. Bu grupta mortalite oranı %5.69 (7/123)'du. Yelken göğüslü hastaların 41'inde mekanik ventilasyon gerekti ve 11 hasta SIRS, karaciğer ve böbrek yetmezliğinden kaybedildi. Sternum fraktürlü olguların yalnızca dokuzuna cerrahi fiksasyon gerekti. Tüm diafragma yaralanmaları primer onarıldı. Toraks travmalarında, doğru tanı ve uygun cerrahi yaklaşım bu tür yaralanmalarda morbidite ve mortalitenin azaltılmasının temelini oluşturur. |
7. | UZUN SÜRELİ TATİLLERDE ACİL SERVİS HİZMETLERİ EMERGENCY DEPARTMENT SERVICES DURING LONG-TERM HOLIDAYS Cuma Yıldırım, Erdoğan M Sözüer, Yusuf Yürümez, İbrahim İkizceliSayfalar 106 - 109 Uzun süreli tatillerde bir çok kamu hizmeti aksamakta ve kesintisiz hizmet veren kurumlar ihtiyaca cevap veremez duruma gelmektedir. Tatillerden en çok etkilenen kurumlardan birisi de hastanelerdir. Sosyal hareketliliğin olduğu her yerde ve her durumda mutlaka hasta sayısı da artacaktır. Ülkemizde en büyük sosyal hareketlilik bayram tatillerinde olmaktadır. Bu çalışmada amaç, uzun süreli resmi tatillerde olan sağlık problemini gündeme getirmek, bu dönem içinde acil servislerde yaşanan problemleri tartışmak ve çözüm yollarını aramaktır. 1999 yılı içinde Ramazan ve Kurban bayramlarında hafta sonları da birleştirilerek dokuzar gün tatil yapıldı. Bu çalışmada beriki tatil dönemindeki 18 günlük sürede Tıp Fakültesi Hastanesi acil servisine başvuran hastalar incelendi. Sonuçlar aynı dönemin bir ay öncesi ile karşılaştırıldı.Her iki tatil süresinde acil servise toplam 2036 hasta başvurmuştur. Aynı dönemin 1 ay öncesi ile karşılaştırıldığında toplam hasta sayısında % 32 artış olmuştur. Bu hastalardan 610'u(%29) travma hastasıdır. 310 hasta (%15) herhangi bir servise yatırılmıştır. 28 hasta (%1.3) çeşitli nedenlerden dolayı kaybedilmiştir. Hastalar tanılarına göre incelendiğinde tatil döneminde toplam hasta sayısının % 75'i travma dışı hastalardır. Travma hastaları incelendiğinde tatil döneminde trafik kazası hastalarında % 15 artma olmuştur. Bu dönemde iş kazaları ise % 5 azalmıştır. Tatil döneminde servislere yatırılan hasta sayılarında belirgin bir artış tespit edilmemiştir. Sonuç olarak resmi tatil sürelerinin uzaması hastalar ve acil servislerin işleyişi açısından dezavantajdır. Tatil dönemlerinde acil servise başvuran hasta sayısı artmaktadır. Artan talebe cevap verebilmek için ek tedbirler alınmalıdır. Özellikle trafik kazalarının azaltılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. |
8. | U.Ü.TIP FAKÜLTESİ İLK VE ACİL YARDIM SERVİSİNE BAŞVURAN VERTEBRA VE / VEYA SPİNAL TRAVMALI HASTALARIN EPİDEMİYOLOJİK VE PROGNOSTİK İNCELENMESİ WITH VERTEBRAL AND / OR SPINAL INJURIES WHO WERE ADMITTED TO FIRST AID AND EMERGENCY ROOM AT MEDICAL SCHOOL OF ULUDAĞ UNIVERSITY Erol Armağan, Gültekin Al, Murat Erdem, Halil Özgüç, Rifat TokyaySayfalar 110 - 113 Vertebra ve spinal kord yaralanması, nadir görülmeyen ve sonrasında ortaya çıkan nörolojik problemler nedeniyle oldukça ciddi kayıplara neden olan bir travma türüdür. Bu nedenle vertebra travmasının epidemiyolojik ve prognostik yüzünü inceleyen retrospektif bir çalışma yaptık. U.Ü.T. F İlk ve Acil Yardım Servisine Ağustos 1996-Mayıs 1999 yılları arasında başvuran 1632 travma olgusu içinde 46 (%2.8) olguda vertebra ve/veya spinal travmaya rastlandı. Hastaların 23 tanesinde nörolojik defisit saptanırken, diğer 23 hastada nörolojik muayene normaldi. Nörolojik muayenesinde patoloji saptanan ve interne edilen 19 hastanın, 4'üne (%21) konservatif tedavi uygulanırken, 15 hasta (%79) cerrahi yöntemlerle tedavi edildi. Cerrahi tedavi sonrasında hiçbir hastada ek nörolojik defisit ve komplikasyon gelişmedi. Hastaların önemli bir kısmında kısmi düzelme saptanırken az sayıdaki olguda tam düzelme görüldü. |
9. | TRAVMATİK DİZ ALTI AMPUTASYONLARDA PRİMER VE GEÇ PRİMER KAPATMA SONUÇLARI TRAUMATIC BELOW KNEE AMPUTATION IN WAR SURGERY: THE RESULTS OF PRIMARY CLOSURE AND DELAYED PRIMARY CLOSURE Mahmut Kömürcü, Ali Şehirlioğlu, A Sabri Ateşalp, Ethem GürSayfalar 114 - 117 509 olgunun; 519 diz altı amputasyonu bu çalışmada değerlendirildi. 482 olgu kara mayınları nedeniyle yaralanmıştı. 6 saatten daha kısa sürede olay yerinden bölge cerrahi hastanelerine getirilen 421 amputasyon güdüğü, radikal debridmanı takiben primer olarak kapatıldı (Grup 1). Yeterli debridman yapıldığına karar verilemeyen ya da 6 saatten sonra getirilen 98 amputasyon güdüğüne ise açık aınputasyon uygulandı(Grup II). Ortalama 3-6gün sonra bütün olgular GATA Ortopedi ve Travmatoloji A.D'na nakledildiler. Grup IIde 14 olgu(%2.9) güdük ucundaki enfeksiyon nedeniyle tekrar opere edildi. Grup II de hiçbir olguda güdük ucu enfeksiyonuna rastlanılmadı. Grup II' de güdüklerin %86.7 si, Grup II'de güdüklerin %79.6'sı problemsiz iyileşti. Gazlı gangren ve tetanus hiçbir olguda görülmedi. |
10. | PATELLA KIRIKLARINDA CERRAHİ TEDAVİ SONUÇLARIMIZ RESULTS OF SURGICAL TREATMENT IN PATELLAR FRACTURES Tekin Tuluay, Zafer Orhan, Mehmet Demirkaya, Nüzhet YazıcıSayfalar 118 - 123 Sağlık Bakanlığı Taksim Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğine Ocak 1993- Mart 1998 tarihleri arasında başvuran ve cerrahi tedavi uygulanan 25 hastanın 27 patellasında yapılan fonksiyonel ve radyolojik değerlendirmede 5 hasta mükemmel (%18.5), 7 hasta iyi (%26), 10 hasta orta (%37) ve 5 hasta kötü (% 18.5) olarak değerlendirilmiştir. Gergi bandı uygulanan 15 hastadan 2 hasta mükemmel (% 13.33),4 hasta iyi (%26.6), 7 hasta orta (%47), 2 hasta kötü sonuç (13.3) olarak değerlendirilmiştir. Magnuson tekniği uygulanan 2 hastanın sonuçları iyi, bir hastanın sonucu orta,bir hastanın sonucu kötü olarak değerlendirilmiştir. Modifiye gergi bandı uygulanan 7 hastadan üçü mükemmel (% 43), bir hasta (14.2) iyi, bir hasta orta (%14.2) ve 2 hasta da kötü (%28.4) olarak değerlendirilmiştir. Hiçbir hastada kaynama gecikmesi veya kaynamama meydana gelmedi.Sonuç olarak çok parçalı kırıklarda uygulanabilirliği, rijit fiksasyon sağlaması ve erken harekete izin vermesi, vida veya ilave tekniklerle kombine edilebilmesi gibi özellikleri nedeniyle modifiye AO germe bandı tekniği patella kırıklarının cerrahi tedavisinde öncelikli olarak düşünülebilir. |
11. | KLAVİKULA KIRIKLARININ İNTRAMEDULLER KIRSCHNER TELİYLE CERRAHİ TEDAVİSİ SURGICAL TREATMENT WITH INTRAMEDULLARY KIRSCHNER WIRE OF THE CLAVICLE FRACTURES Davut Keskin, Naci Ezirmik, Orhan Karsan, Selahattin DemircioğluSayfalar 124 - 128 Klavikula üst ekstremite fonksiyonlarında önemli bir role sahiptir. Bu nedenle klavikula kırıklarının tedavisine gerekli önem verilmelidir. Bu kırıklar çoğunlukla konservatif yöntemlerle tedavi edilmesine rağmen cerrahi gerektiren kırıklar da az değildir. 1990-1998 yılları arasında, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalına başvuran 500 klavikula kırıklı olgunun, yaşları 15-60 (ortalama 28.9) yıl olan 52'si açık redaksiyon ve intrameduller Kirschner teli tesbiti ile tedavi edilmiştir. Kırık 37 olguda (%71.2) orta, 12 olguda (%23.1) lateral ve 3 olguda (%5.8) medial bölgede yerleşimliydi. Ameliyat sonrası dönemde 5 olguda (%9.6) oral antibiyotik tedavisi ile iyileşen tel dibi enfeksiyonu görüldü. 5-12 (ortalama 7.4) ay takip edilen olguların hepsinde 2-5 (ortalama 2.5) ayda kaynama oluştu. Bu çalışmanın sonucunda intrameduller Kirschner teli ile tesbitin cerrahi gerektiren klavikula kırıklarında uygun ve yeterli bir tedavi yöntemi olduğuna karar verildi. |
12. | ASETABULUM KIRIKLARINDA ERKEN DÖNEM SONUÇLARIMIZ FRACTURES OF THE ACETABULUM EARLY RESULTS OF TREATMENT Metin Çakırkaya, İlhan Gever, Ercan Çetinus, Hakan Hüner, Nejat DemiryontarSayfalar 129 - 133 Günümüzde yüksek enerjili travmaların sık olarak ortaya çıkması sonucu oluşan kırık tiplerinden biri olan asetabulum kırıklarında tedavinin amacı femur başı ve asetabulum arasındaki eklem uyumunu sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda S.B.Haseki Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği'nde 1992-1998yılları arasında asetabulum kırığı tanısı ile 56 olgunun tedavisi yapıldı. Bu olgulardan son kontrolleri yapılabilen 20 olgunun klinik sonuçları Merle d'Aubigne, radyolojik sonuçları ise Thomson- Epstein'e göre değerlendirildi. Ortalama 43.6 ay takibi yapılan konservatif olarak tedavi edilmiş 10 olguda çok iyi ve iyi sonuçların oranı % 50, ortalama 34.5 ay takibi yapılan cerrahi olarak tedavi edilmiş 10 olguda ise çok iyi ve iyi sonuçların oranı % 60 olarak bulundu. Deneyimli ellerde anatomik redaksiyon ve stabilizasyonun sağlanmasıyla, cerrahi tedavi sonuçlarının daha iyiye doğru gideceği sonucuna varıldı. |
13. | TORAKOTOMİ SIRASINDA OLUŞAN İATROJENİK KOT FRAKTÜRLERİ IATROGENIC FRACTURE OF THE RIBS DURING THORACOTOMY Ufuk Çağırıcı, Mustafa Çıkırıkçıoğlu, Hakan Posacıoğlu, Yüksel Atay, Tahir Yağdı, Önol BilkaySayfalar 134 - 137 Torakotomi sırasında oluşabilen kot fraktürleri, akciğer rezeksiyonu uygulanan hastalarda çoğu kez postoperative morbiditeyi artırmaktadır. Bu çalışma, farklı iki torakotomi sırasında gelişen iatrojenik kot fraktürü insidansını araştırmak için planlandı. Yaşları 51-69 arasında değişen 67 hasta iki gruba ayrıldı. 46 Hastada (Grup 1) standart posterolateral torakotomi (PLT) uygulanırken, 21 olgu (Grup II) kas-kesimsiz vertikal torakotomi (VT) insizyonu ile açıldı. Her iki grupta, lobektomi yada "wedge"rezeksiyon yapıldı. Grupta yer alan yedi (%15.2) ve II.Gruptaki beş (%23.8) hastada kot fraktürü gelişti. VT grubunda fraktür insidansı anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.05). Literatürde son zamanlarda sıkça önerilen kas-kesimsiz torakotomi sırasında, kot fraktürü oluşumunu önlemek için büyük özen gösterilmesi gerekir. |
14. | YANIK ÜNİTESİNİN HASTANE ENFEKSİYONLARI (İKİ YILLIK ÇALIŞMA) NOSOCOMIAL INFECTIONS OF THE BURN UNIT (A STUDY FOR TWO YEARS) Mustafa Aldemir, M Faruk Geyik, Gülşen Yılmaz, Hasan Uçmak, İbrahim Taçyıldız, Salih HoşoğluSayfalar 138 - 141 Hastanemiz "Enfeksiyon Kontrol Komitesi" tarafından, 1997-1998 yıllarında hastanemiz Yanık Ünitesine yatırılan 263 hastada, nozokomiyal infeksiyon (NKİ)' ların sıklığını, türlerini, infeksiyon etkenlerini ortaya koymak için, prospektif aktif sürveyans çalışması gerçekleştirildi. İki yıllık sürede 69 hastada 91 NKİ görüldü ve NKİ hızı %34.6 olarak saptandı. NKİ gelişen hastalarda en sık (yanıkların %46.4) termal yanık vardı. En sık NKİ türü, yanık yarası enfeksiyonu idi ve 1997 de NKİ' ların %65.5(n=38)' ni ve 1998'de %54.5(n = 18)' ni oluşturmaktaydı. Yanık Tedavi Ünitesinde en sık izole edilen etkenler Pseudomonas spp (%58) ve Eschericha spp (%22) idi. Yanık merkezleri için etkili enfeksiyon kontrol programları; hastaların mikrobiyal kolonizasyon surveyansı, çevre hijyenini takip işlemleri, gerektiği zaman yanık yarasının mikrobiyal durumunun biyopsi ile değerlendirilmesi, enfeksiyon sebebi ve insidansının izlenmesi, klinik veri ve kültürlerin belli zamanlarda enfeksiyon kontrol komitesi tarafından gözden geçirilmesini içermektedir. |
15. | TRAVMATİK AORT RÜPTÜRÜ: TANI VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ TRAUMATIC AORTIC RUPTURE: DIAGNOSIS AND MANAGEMENT Tahir Yağdı, Hakan Posacıoğlu, Yüksel Atay, Mustafa Çıkırıkçıoğlu, Mehmet Boğa, Ufuk Çağırıcı, Münevver Yüksel, Ahmet Hamulu, Önol Bilkay, Suat BuketSayfalar 142 - 149 Travmatik aort rüptürleri nadir tanınan, tanı ve tedavi aşamasında kardiyotorasik cerrahlara çeşitli güçlükler çıkaran lezyonlardır. Bu klinik antitenin tartışmalı yönlerini klinik deneyimlerimiz ve aort tamirinde kullandığımız değişik bypass teknikleri açısından irdeledik. Kliniğimizde 1996 ile 1999 yılları arasında 6 hasta travmatik aort rüptürü tanısıyla tedavi edilmiştir. Dört hastada kronik rüptür mevcut iken 2 hasta akut dönemde kliniğimize başvurmuştur. Hastaların tümünde hastaneye geldiklerinde çekilen göğüs grafilerinde patolojik bulgular saptanmıştır. Tüm hastalarda desendan aortaya greft interpozisyonu uygulanmıştır. Dört hastada tamir total derin hipotermik sirkulatuvar arrest altında uygulanmıştır. Bir hastada aort tamiri kross-klemp altında yapılırken, bir diğer hastada ise parsiyel sol atrio-femoral bypass altında tamir gerçekleştirilmiştir. Operatif veya postoperatif mortalite olmamıştır. Hiçbir hastada parapleji/paraparezi gözlenmemiştir. Hastalar 5. ve 13. postoperatif günler arasında taburcu edilmiştir (ortalama 10.7 3.6 gün). Postoperatif takip dönemi 2 ay ile 42 ay arasında olup hastaların tümü hayattadır. Kontrol göğüs grafîlerinde veya bilgisayarlı tomografi tetkiklerinde bir patoloji yada rekürrent anevrizma tespit edilmemiştir. Travmatik aort rüptürlerinin cerrahi tedavisinde atrio-femoral bypass veya total hipotermik sirkulatuvar arrest gibi tekniklerin uygulanmasının başlıca anevrizmanın lokalizasyonuna ve büyüklüğüne bağlı olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle hastanın klinik durumuna göre operatif tedavi tekniğinin belirlenmesi gerekmektedir. |
16. | DAMAR YARALANMASININ EŞLİK ETTİĞİ ORTOPEDİK TRAVMALARDA CERRAHİ YAKLAŞIM SURGICAL APPROACH IN COMBINED VASCULAR AND ORTHOPEDIC INJURIES Erdoğan İbrişim, Ahmet Öcal, Turhan Yavuz, Ali KutsalSayfalar 150 - 154 Mayıs 1992 ile Ağustos 1999 süresini kapsayan bu geriye dönük çalışmada, 41 ortopedik ve damar yaralanmasının birlikte olduğu olgularda, cerrahi yaklaşım irdelenmiştir. Bu stratejide en önemli basamak ekstremitenin yaralanma sonucunda kaybedilme tehlikesinin, en kısa zamanda algılanmasıdır. Yirmidört olgu da alt ekstremitede, 17 olguda üst ekstremitede yaralanma vardı Olguların 37si künt travma, 14 penetran travmaya maruz kalmışlardı. Bir olgu kaybedildi. Tüm olgulara doppler tetkiki yapılmıştır. Altı olguda geç dönemde ampütasyon uygulanmıştır, amputasyon oram %14.6' dir. Ampute olan olgularda ileri derecede yumuşak doku hasarı olan ve 4 saatin üzerinde hastaneye gelen olgulardı. Otojen greft kullanılan olgularda dolaşım problemi gözlenmemiştir. Suni greftlerin 3 ünde greft yetmezliği gözlenmiştir. Damar girişimi kemik stabilizasyonu öncesinde yapılmıştır. Beş olguya anjiografîk tetkik yapılmıştır. Bu olgular ileri derecede parçalı kırık olan ve damar yaralanma veya ekstremitenin ezilmesine bağlı intima hasarının ileri boyutlarda olacağı düşünülerek uygulanmıştır. Bu tip yaralanmalar multidisipliner yaklaşım gerektirmekte, hızlı damar girişimi, kemik stabilizasyonu, gereken olgularda zaman geçirmeden fasiotomi, yapılabilirse sinir tamiri ve canlı olan yumuşak dokunun korunarak, mümkün olduğu kadar yaranın açık bırakılmamaya çalışılması gerekmektedir. |