DIĞER | |
1. | Ön Sayfalar Front Matters Sayfalar I - VII |
DENEYSEL ÇALIŞMA | |
2. | Hidroksiklorokin, sıçanlarda sepsis kaynaklı akut solunum sıkıntısı sendromunu azaltır Hydroxychloroquine attenuates sepsis-induced acute respiratory distress syndrome in rats Gulcin Ercan, Ejder Saylav Bora, Osman Sezer Çınaroğlu, Rezan Karaali, Oytun ErbasPMID: 38967533 PMCID: PMC11331349 doi: 10.14744/tjtes.2024.98855 Sayfalar 465 - 471 AMAÇ: Hidroksiklorokin'in (HCQ) sıçanlarda dışkı intraperitoneal enjeksiyon prosedürü (FIP) ile oluşturulan sepsis kaynaklı akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS) modeli üzerindeki etkilerini araştırmak. GEREÇ VE YÖNTEM: Kontrol (n=8), FIP+salin (n=7), FIP+HCQ (20 mg/kg/gün) (n=9) olmak üzere üç grup oluşturuldu. Arteriyel-kan gazı ve biyokimyasal analizler için kan örnekleri toplandı, histopatolojik inceleme için bilateral pnömonektomi yapıldı. BULGULAR: FIP+salin grubunda PaO2 azalırken ve PaCO2 artarken, FIP+HCQ grubunda bu seviyeler kontrole kıyasla normalleşti (sırasıyla p<0.001 ve p<0.05). Alveolar konjesyon, perivasküler/interstisyel ödem ve alveolar dokuda hemoraji, hava boşluklarında/damar duvarlarında lökosit infiltrasyonu veya agregasyonu ve alveolar duvar/hiyalin membran kalınlığı gibi histopatolojik skorlar FIP+salin grubunda kontrol grubuna kı-yasla artarken (p<0.01), bu skorlar FIP+HCQ grubunda FIP+salin grubuna kıyasla azalmıştır (p<0.01). HCQ malondialdehit, tümör nekroz faktörü alfa, interlökin-6 ve laktik asitte sepsis kaynaklı artışı tersine çevirmiştir. SONUÇ: HCQ, ARDS'nin şiddetli ilerlemesini azaltmada etkili ve güvenli bir seçenek olabilir. |
3. | Künt karaciğer travmasında karaciğer yenilenmesini arttırıcı protein’inin etkisi: Deneysel model analizi The impact of augmenter of liver regeneration in blunt liver trauma: An experimental model analysis Nezih Kavak, Gülben Akcan, Nurgül Balcı, Aziz Ahmet Süer, İlkay Güler, Rasime Pelin KavakPMID: 38967532 PMCID: PMC11331352 doi: 10.14744/tjtes.2024.92575 Sayfalar 472 - 479 AMAÇ: Travmatik karaciğer hasarı karaciğer onarımını tetikleyen akut bir olaydır. Karaciğer Yenilenmesini Arttırıcı Protein (KYAP) karaciğer yenilenmesinde yer alan bir büyüme faktörüdür. Bu çalışmada, KYAP’nin izole karaciğer travması üzerindeki etkisini ve zaman aralıklarıyla ilişkisini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. GEREÇ VE YÖNTEM: Kırk (40) adet sağlıklı dişi Wistar albino sıçan beş (her biri n=8) gruba ayrıldı. Grup 1 hariç, özel tasarlanmış travma platformu kullanılarak izole künt karaciğer travması oluşturuldu. Travmadan sonra sakrifikasyon dakikalarına göre gruplar, 2. (15 dakika), 3. (30 dakika), 4. (45 dakika) ve 5. (60 dakika) olarak ayrıldı. Gruplar arasında plazma ve karaciğer dokusunda (intakt ve lasere) KYAP, biyokimyasal indeksler, ve karaciğer histolojik analiz yapıldı. BULGULAR: Plasma KYAP düzeyleri grup 4'te grup 1 ve 2'ye göre daha yüksekti (sırası ile p<0.01, p<0.01). Grup 3 ve 4'te intakt karaciğer doku KYAP düzeyleri, grup 1'e kıyasla daha yüksekti (sırası ile p<0.05, p<0.01). Grup 5’teki intakt karaciğer doku KYAP düzeyi, 3. ve 4. grubundakilerden daha düşüktü (sırası ile p<0.05, p<0.01). Grup 5'te lasere karaciğer dokusu KYAP düzeyi grup 2 ve 3'ten daha yüksekti. Grup 1’de plazma KYAP düzeyi, intakt karaciğer dokusu KYAP düzeyinden (p<0.05) daha yüksekti. Grup 2'de, plazma KYAP düzeyi, intakt karaciğer dokusu KYAP düzeyinden yüksek idi (p<0.01). Grup 3’te, plazma KYAP düzeyleri intakt ve lasere karaciğer doku KYAP düzeylerinden daha yüksekti (sırası ile p<0.05, p<0.001). Grup 4'te, plazma KYAP düzeyi, intakt karaciğer doku KYAP düzeyinden daha yüksek idi (p<0.01). Ek olarak, grup 4’de lasere karaciğer dokusu ALR düzeyi, intakt karaciğer dokususu KYAP düzeyine göre yüksekti (p<0.001). Grup 3,4 ve 5’te inflamasyon skoru, grup 2’ye oranla daha yüksek idi (sırası ile p<0.05, p<0.01, p<0.01). SONUÇ: Bu çalışma KYAP 'yi izole edilmiş açık karaciğer travmasında değerlendiren ilk çalışmadadır. Künt karaciğer travması sonrasında, plazma ve karaciğer KYAP seviyeleri dakikalar içinde değişmektedir. |
KLINIK ÇALIŞMA | |
4. | Akut apandisitte serum hepcidinin tanısal değeri The diagnostic value of serum hepcidin in acute appendicitis Ali Aygun, Adem Koksal, Ibrahim Caltekin, Mehmet Seyfettin Saribas, Faruk Ozsahin, Mucahit Gunaydin, Abdussamed Vural, Volkan Karabacak, Murat Cihan, Murat KarakahyaPMID: 38967527 PMCID: PMC11331350 doi: 10.14744/tjtes.2024.23187 Sayfalar 480 - 486 AMAÇ: Akut apandisit (AA), acil servise karın ağrısı şikayetiyle başvuran hastalarda akut karın nedenleri arasında birinci sırada yer almaktadır. Literatürde serum hepsidin ile AA arasındaki ilişkiyi inceleyen sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Çalışmanın amacı AA ön tanısıyla ameliyat edilen hastalarda serum hepcidin düzeylerini ölçmek ve bu parametrelerin AA tanısında biyokimyasal belirteç olarak kullanılıp kullanılamayacağını araştırmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Nisan 2018 ile Mayıs 2019 tarihleri arasında acil servise başvuran, AA tanısıyla ameliyat edilen 18 yaş ve üzeri hastalar çalışmaya alındı. Çalışmaya cerrahi sonrası patoloji sonucu AA ile uyumlu olan 94 hasta (Grup A), cerrahi sonrası patoloji sonucu AA ile uyumlu olmayan 16 hasta (Grup B) ve 42 sağlıklı kontrol grubu dahil edildi. Venöz kan örneklerinden serum hepsidin düzeyleri ölçüldü. BULGULAR: Grup A hastaların ortalama hepsidin düzeyleri 1750±285 pg/mL, Grup B hastalarınınki 1349±381 pg/mL ve kontrol grubununki 1066±225 pg/mL olarak belirlendi. Serum hepsidin düzeylerinin karşılaştırılmasında Grup A ve kontrol grubunu arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gösterdiği görüldü (p<0.05). SONUÇ: Hepsidin AA hastalarında kontrol grubuna ve cerrahi olarak AA dışı patoloji saptanan hastalara göre anlamlı olarak yüksek bulundu. Hepsidin akut apandisit tanısına yardımcı olarak kullanılabilir. |
5. | Akut mezenter iskemisinde mortaliteyi tahmin etmeye yönelik bir yöntem: Makine öğrenimi A method for predicting mortality in acute mesenteric ischemia: Machine learning Ahmet Tarık Harmantepe, Ugur Can Dulger, Emre Gonullu, Enis Dikicier, Adem Şentürk, Erhan ErözPMID: 38967529 PMCID: PMC11331353 doi: 10.14744/tjtes.2024.48074 Sayfalar 487 - 492 AMAÇ: Bu çalışma, akut mezenterik iskemi (AMI) hastalarında hastane ölümünü tahmin eden bir yapay zeka modeli geliştirmek ve doğrulamak için makine öğrenimi (ML) modellerini kullanmayı amaçladı. GEREÇ VE YÖNTEM: Ocak 2011-Haziran 2023 tarihleri arasında Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde AMİ tanısı alan 122 hastanın tamamı çalışmaya dahil edildi. Hastalar bir eğitim kohortu (n=97) ve bir doğrulama kohortu (n=25) olarak ikiye ayrıldı. Tüm hastalar ölenler ve hayatta kalanlar olarak 2 gruba ayrıldı. Parametre olarak serum bazlı laboratuvar sonuçları kullanıldı. En iyi sonucu elde etmek için Python'da Recursive Feature Elimination (RFE) ile hiperparametreler ortadan kaldırıldı. ML algoritmaları ve veri analizi Python (3.7) programlama dilinde yapıldı. BULGULAR: Hastaların %56.5’i erkek (n=69), %43.5’i kadın (n=53) idi. Hastaların yaş ortalaması 71,9 (39-94) idi. Hastaneye yatışta mortalite oranı %50 (n=61) idi. Optimum sonuçlara ulaşmak için model yalnızca yaş, RDW, C reaktif protein (CRP), D-dimer, laktat, globulin ve kreatin özelliklerini seçti. Test verilerindeki başarı oranı lojistik regresyonda (LG) %80, random forest’ de %60, k-en yakın komşuluğunda (KN) %52, çok katmanlı sinir ağında (MLP) %72, destek vektör makinelerinde (SVC) %84 idi. Tüm modellerin oylanmasıyla oluşturulan voiting classifier’ de (VC) %84 başarı oranı elde edildi. Modeller arasında SVC (duyarlılık 1.0 özgüllük 0.77 AUC 0.90 Güven Aralığı (%95): (0.83- 0.84)) ve VC (duyarlılık 1.0 özgüllük 0.77 AUC 0.88 Güven Aralığı (%95): (0.83- 0.84)) gösterdi. SONUÇ: Hastaların %56.5’i erkek (n=69), %43.5’i kadın (n=53) idi. Hastaların yaş ortalaması 71,9 (39-94) idi. Hastaneye yatışta mortalite oranı %50 (n=61) idi. Optimum sonuçlara ulaşmak için model yalnızca yaş, RDW, C reaktif protein (CRP), D-dimer, laktat, globulin ve kreatin özelliklerini seçti. Test verilerindeki başarı oranı lojistik regresyonda (LG) %80, random forest’ de %60, k-en yakın komşuluğunda (KN) %52, çok katmanlı sinir ağında (MLP) %72, destek vektör makinelerinde (SVC) %84 idi. Tüm modellerin oylanmasıyla oluşturulan voiting classifier’ de (VC) %84 başarı oranı elde edildi. Modeller arasında SVC (duyarlılık 1.0 özgüllük 0.77 AUC 0.90 Güven Aralığı (%95): (0.83-0.84)) ve VC (duyarlılık 1.0 özgüllük 0.77 AUC 0.88 Güven Aralığı (%95): (0.83-0.84)) gösterdi. |
6. | Yorgun mermi yaralanmasına bağlı ölümler: Tıbbi, hukuki ve toplumsal açıdan değerlendirme Deaths due to tired bullet injuries: Evaluation from medical, legal, and social perspectives Talip Vural, Melike Erbaş, Cetin Ketenci, Mehmet AskayPMID: 38967528 doi: 10.14744/tjtes.2024.40245 Sayfalar 493 - 499 AMAÇ: Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her geçen gün salgın hastalık gibi bireysel silahlanma ve ateşli silah şiddetinde artış görülmektedir. Havaya doğru atış edildiğinde, mermi çekirdeği bir süre sonra namludan çıktığı hızı kaybedip yer çekiminin etkisiyle hızlanarak yere düşmeye başlar. Yorgun mermi olarak adlandırıla bu aşamada ciddi yaralanmalar ve ölümler meydana gelebilmektedir. Çalışmamızda; otopsi yapılan yorgun mermi yaralanmasına bağlı ölüm olgularını, adli tıbbi, hukuki ve toplumsal yönleri ile tartışarak toplumsal farkındalık oluşturmayı ve litaretüre katkı sunmayı amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM: İlk aşamada; 2013-2022 tarihleri arasında Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığı’nda ateşli silah yaralanmasına bağlı adli otopsi işlemi yapılan 695 olgu incelendi. Otopsi işlemi yapılan ve ölüm nedeni yorgun mermi yaralanmasına bağlı olduğu tespit edilen 9 olgu tespit edildi. Çalışmaya dahil edilen olgular hakkında bilgiler arşiv kayıtlarımızdan ve UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) sisteminden elde edildi. İkinci aşamada; yerel ve ulusal düzeyde yayın yapan gazetelerin internet sitelerinden yorgun mermi yaralanmaları ile ilgili haberler incelendi. Üçüncü aşamada; Yorgun mermi failleri için yüksek mahkeme tarafından verilen kararlar araştırıldı. BULGULAR: Olguların 6’sı erkek, 3’ü kadın olup ortalama yaş 32.5 olarak bulundu. 7 olgunun kafasından, 1 olgunun gözünden, 1 olgunun ingiünal bölgesinden yaralandığı, 8 olguda mermi çekirdeğinin yukarıdan aşağı seyirle olduğu saptandı. Olayların sıklıkla yerleşim yerlerinde gerçekleştiği bulundu. Tüm olguların ulusal ve yerel basında yer aldığı ve yorgun mermi karşıtı kampanyaların düzenlendiği bulundu. Yorgun mermi faillerinin sıklıkla olası kastla öldürme suçundan cezalandırıldığı belirlendi SONUÇ: Yorgun mermi yaralanmaları tıbbi, hukuki ve toplumsal yönleri ile acil önlem alınması gereken önemli bir halk sağlığı sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireysel silahsızlanmayı teşvik etmek, silahın tüm zararlı yönlerini tanıtmak ve vurgulamak amacıyla, medyanın öncülüğünde tüm kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla ulusal ve uluslararası kampanyalar düzenlenmelidir. |
7. | Kahramanmaraş depremlerinde ezilme yaralanmalarında akut böbrek hasarı ve amputasyonu öngören faktörler Predictive factors for acute kidney injury and amputation in crush injuries from the Kahramanmaraş earthquakes Muhammed Köroğlu, Mustafa Karakaplan, Mohammed Barakat, Emre Ergen, Okan Aslantürk, Hüseyin Utku Özdeş, Murat Bıçakcıoğlu, Şeyma YaşarPMID: 38967526 PMCID: PMC11331346 doi: 10.14744/tjtes.2024.06228 Sayfalar 500 - 509 AMAÇ: Ezilme sendromu (ES), ciddi rabdomiyoliz ve reperfüzyon yaralanmalarına sekonder olarak gelişen ciddi elektrolit bozuklukları, dolaşım bozukluğu ve çoklu organ yetmezliği nedeniyle morbidite ve mortalitesi yüksek bir durumdur. Ezilme sendromuna bağlı akut böbrek hasarı (ABH), ezilme yaralanmalarının yaşamı tehdit eden birkaç komplikasyonundan biridir. ES, travma dışında deprem sonrası en sık ölüm nedenidir. Ezilme sendromunu tanımamıza, ciddiyetini değerlendirmemize ve hastalarda akut böbrek hasarını ve ampütasyon endikasyonlarını değerlendirmemize yardımcı olmak amacıyla klinik ve laboratuvar verilerine dayalı öngörücü parametreleri belirlemek için retrospektif bir çalışma gerçekleştirdik. GEREÇ VE YÖNTEM: 6 Şubat 2023 depreminin ilk iki haftasında ezilme sendromu nedeniyle tedavi gören 33 hastanın klinik ve laboratuvar verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Ezilme sendromu nedeniyle opere edilen ancak sonrasında takip edilemeyen hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Başvuru sırasındaki ve ortalama yedi günlük takip boyunca laboratuvar parametreleri günlük olarak analiz edildi. p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Analizde IBM SPSS İstatistik 26.0 programı ve R Studio yazılımı kullanıldı. BULGULAR: 33 hastandan 17'si erkek, 16'sı kadındı. ABH görülme sıklığı bir, iki ve üç ekstremite yaralanması hastalarda sırası ile %35.7, %66.7 ve %100 idi. Ayrıca toplam enkaz altında kalma süresi ile gerekli diyaliz günlerinin süresi arasında da anlamlı bir ilişki bulduk; ABH riski, altı saati aşan toplam tuzak süresinde önemli ölçüde artmaktadır. Hastaneye başvuru sırasındaki ilk kan değerlerine bakıldığında, 2330 mg/dL büyük miyoglobin değerinin ABH öngörmede en yüksek duyarlılığa sahip olduğu görüldü. Başvuru sırasındaki başlangıç ürik asit düzeyinin (>6.36 mg/dL) ABH ön-görmede en yüksek özgüllüğe sahip olduğu bulundu. Başlangıç miyoglobin düzeyinin (>3450 mg/dL) ampütasyon gelişimini öngörmede en yüksek duyarlılığa sahip olduğu belirlendi. Ortalama kreatin kinaz düzeyi (>34800 U/L) ampütasyon gelişimini öngörmede en yüksek özgüllüğe ancak en düşük duyarlılığa sahipti. SONUÇ: Depremin neden olduğu ezilme sendromunda ampütasyon ve akut böbrek hasarı açısından klinik ve laboratuvar bulgularının etkinliğini ve öngörülebilirliğini analiz ettik. Depreme bağlı ezilme sendromu gelişen hastalarda prognozu ve sağkalımı etkileyen en önemli faktörlerden biri ampütasyon yönetimidir. |
8. | Üst ekstremite cerrahisinde aksiller brakiyal pleksus bloğu, inhalasyon anestezisi ve total intravenöz anestezinin turnikeye bağlı iskemi-reperfüzyon hasarı üzerine etkilerinin karşılaştırılması Comparison of the effects of axillary brachial plexus block, inhalation anesthesia, and total intravenous anesthesia on tourniquet-induced ischemia-reperfusion injury in upper extremity surgery Dilek Kutanis, Engin Erturk, Ali Akdogan, Ahmet Besir, Ali Altinbas, Asım Orem, Hanife Kara, Mehmet Yıldız, Ahmet MentesePMID: 38967530 PMCID: PMC11331351 doi: 10.14744/tjtes.2024.63534 Sayfalar 510 - 517 AMAÇ: İskemi sonrası reperfüzyon, oksidatif strese ve oksidatif belirteçlerde artışa neden olabilir. Önleyici stratejiler ve antioksidan ajanların kullanılması iskemi-reperfüzyon hasarını (IRH) hafifletmeye yardımcı olabilir. Ekstremite cerrahisinde turnike kullanımı IRI ile ilişkilendirilmiştir. Bu çalışma, turnike kullanılarak yapılan üst ekstremite ameliyatı sırasında brakiyal pleksus bloğu, total intravenöz anestezi (TIVA) ve inhalasyon anestezisi olmak üzere üç farklı yaklaşımın IRI üzerindeki etkisini araştırmayı amaçlamaktadır. GEREÇ VE YÖNTEM: 18-45 yaş arası, ASA I-II skoru olan hastalar rastgele üç gruba ayrıldı: Grup A'ya bupivakain ile aksiller blok, Grup I'ya sevofluran ile inhalasyon anestezisi, Grup T'ye propofol ve remifentanil ile TİVA uygulandı. Glukoz, laktat, toplam antioksidan seviye (TAS), toplam oksidan seviye (TOS) ve iskemi modifiye albümini (IMA) ölçmek için anestezi uygulamasından hemen önce (t1), turnikenin açılmasından 1 dakika önce (t2), turnikenin açılmasından 20 dakika sonra (t3) ve turnikenin açılmasından 4 saat sonra (t4) hastalardan kan alındı. BULGULAR: Grup I'da t3'teki laktat düzeyleri, t2 ve t3'teki glukoz düzeyleri diğer gruplara göre daha yüksekti. Grup A’da, t2, t3 ve t4'te diğer gruplara göre daha düşük IMA seviyeleri görüldü. Ayrıca Grup I'da t2, t3 ve t4'te IMA düzeyleri Grup T'ye göre daha düşüktü. TAS düzeyleri ise Grup I'da t2, t3 ve t4'te diğer gruplara göre daha yüksekti. t2 ve t3'teki TOS seviyeleri Grup A'da Grup I'ya göre daha düşüktü. SONUÇ: Aksiller anestezi sempatik blok oluşturarak üst ekstremitenin daha iyi perfüzyonunu sağlar. Bu çalışma aksiller pleksus blokajında oksidatif stres belirteçlerinin daha düşük düzeylerde olduğunu gösterdi. Bu sonuçlar aksiller bloğun IRH'yi hafifletme potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. |
9. | Açık redüksiyon, plak fiksasyonu ve iliak kemik otogreft augmentasyonu ile tedavi edilen proksimal humerus kırıklarının orta-uzun dönem sonuçları Mid- to long-term outcomes of proximal humerus fractures treated with open reduction, plate fixation, and iliac bone autograft augmentation Mehmet Fatih Güven, Ulaş Yavuz, Suat Ulutaş, Göker Utku Deger, Mete Özer, Cumhur Deniz DavulcuPMID: 38967531 PMCID: PMC11331347 doi: 10.14744/tjtes.2024.74422 Sayfalar 518 - 524 AMAÇ: Kilitli plaklar kullanılarak yapılan açık redüksiyon ve internal tespit (ARİF), deplase proksimal humerus kırıklarında yaygın olarak kullanılan bir tedavi yöntemidir. Plak fiksasyonunun stabilitesini arttırmak için çeşitli augmentasyon yöntemleri geliştirilmiştir. İliak kemik otogrefti, allogreftlere göre temin etmede herhangi bir güçlük olmaması, maliyetsiz olması ve hastalık bulaşı riski olmaması gibi avantajlar sunan potansiyel bir greft seçeneğidir. Potansiyel avantajlarına rağmen iliak kemik otogreft augmentasyonnun (İKOA) sonuçlarına ilişkin mevcut veriler sınırlıdır. Çalışmamızın amacı, kilitli plak ve İKOA kullanılarak açık redüksiyon ve internal fiksasyon (ARİF) ile tedavi edilen proksimal humerus kırıklarının orta-uzun dönem sonuçlarını bildirmektir. GEREÇ VE YÖNTEM: ARİF ve İKOA ile tedavi edilen 15 hasta dahil edildi. Kırıklar Neer sınıflandırması kullanılarak sınıflandırıldı. Lokal kemik yoğunluğu deltoid tüberkül indeksi kullanılarak değerlendirildi. Redüksiyonun korunduğunu değerlendirmek için hem erken postoperatif, hem de son takip röntgen görüntülerinde boyun şaft açısı (BŞA) ve humerus başı yüksekliği (HBY) ölçüldü. Klinik sonuçlar DASH ve Constant skorları kullanılarak değerlendirildi. BULGULAR: Ortalama takip süresi 59,56 ay (aralık 24-93 ay) idi. Kırıkların çoğu 4 parçalı (%53) olarak sınıflandırıldı. Ortalama erken ve geç posto-peratif BŞA'lar sırasıyla 132.6±8.19 ve 131.6±7.32 derece idi. Erken postoperatif görüntülerdeki ve son takip görüntülerindeki ortalama HBY sırasıyla 16.46±6.07 ve 15.10±5.34 idi. Son takipte hiçbir hastada avasküler nekroz veya redüksiyon kaybının herhangi bir radyolojik belirtisi görülmedi. Ameliyat sonrası ortalama Constant ve DASH skorları son takipte sırasıyla 79.6 ve 11.5 idi. SONUÇ: Çalışmamız, ARİF ve İKOA’nın üç veya dört parçalı proksimal humerus kırıklarının tedavisinde oldukça iyi sonuçlarla güvenilir bir teknik olduğunu göstermektedir. |