DENEYSEL ÇALIŞMA | |
1. | Çekal bağlama ve delmeyle oluşturulan peritonit modelinde periton lavajı ve kuru temizliğin bakteri translokasyonuna etkisi Effects of peritoneal lavage and dry cleaning on bacterial translocation in a model of peritonitis developed using cecal ligation and puncture Turgut Reis Koç, Ömer Rıdvan Tarhan, Bekir SarıcıkPMID: 30028499 doi: 10.5505/tjtes.2017.97838 Sayfalar 281 - 286 AMAÇ: Günümüzde, tanı yöntemlerindeki, cerrahi tekniklerdeki, antibiyoterapi ve yoğun bakım ünitelerindeki ilerlemeler, şiddetli sekonder peritonitin mortalitesini azaltmasına rağmen, mortalite hala kabul edilemeyecek kadar yüksektir. Peritonit kaynağını ortadan kaldırmak için cerrahın kapatma, dışa alma ve rezeksiyon gibi çeşitli seçenekleri vardır. Bu yöntemlerin hangisinin uygulanacağı cerrahın tercihine ve hastanın durumuna bağlıdır. Bu çalışmanın amacı peritoneal temizleme yöntemleri arasında yer alan kuru temizleme (izotonikle ıslatılıp sıkılmış gazlı bezler=kuru temizlik) ile izotonikle peritoneal lavaj yöntemini karşılaştırılarak bakteriyel translokasyon oranlarını belirlemektir. GEREÇ VE YÖNTEM: Sham, kontrol, kuru temizlik ve izotonikle temizlik grubu olarak toplam 64 sıçan üzerinde çalışma yapıldı. Sham grubunda sadece laparotomi, kontrol grubuna çekal bağlama ve delme işlemi uygulandı. Diğer iki gruba bağlama ve delme işlemi sonrası birinde kuru temizlik diğerinde izotonikle temizleme işlemi yapıldı. Sakrifiksayon sonrası karaciğer, dalak ve mezodan elde edilen örnekler aerobik ve anaerobik ortamlarda kültüre alındı. BULGULAR: Karaciğer, dalak ve mezo örneklerinin kültür sonuçlarında aerob bakteri ölçümlerinde kuru temizlikle izotonik grubu arasındaki değerlendirmede anlamlı fark bulunmasına rağmen anaerob bakterilerde ise anlamlı fark saptanmadı. TARTIŞMA: Yaptığımız çalışmaya göre karıniçi enfeksiyonların tedavisinde, karın temizliği açısından ıslatılıp sıkılmış gazlı bezle yapılan temizlik serum fizyolojikle yapılan temizliğe göre aerobik bakteriler açısından daha efektif olduğu söylenebilir. Anaerob bakteriler açısından her iki yöntem arasında fark görülememektedir. |
2. | Çoklu travma hastalarda β –glukanın serum IL-12, hs-CRP değerleri ve klinik sonuçları üzerine etkisi: İleriye yönelik randomize çalışma Effect of β-glucan on serum levels of IL-12, hs-CRP, and clinical outcomes in multiple-trauma patients: a prospective randomized study Zahra Vahdat Shariatpanahi, Zakyeh Fazilaty, Hamid ChenariPMID: 30028484 doi: 10.5505/tjtes.2017.34514 Sayfalar 287 - 293 AMAÇ: Travma yoğun immünolojik işlev bozukluğuyla ilişkilidir. Bu durum hastaları enfeksiyonlara ve olumsuz sonuçlara yatkınlaştırır. Beta-glukan antimikrobiyal immün yanıtın başlamasıyla ilişkilendirilmiştir. Bu çalışma kritik çoklu travma hastalarında β-glukan içeren enteral diyetin serum IL-12 ve yüksek derecede duyarlı C-reaktif protein (hs-CRP) düzeyleri, enfeksiyon oluşumu ve klinik sonuçlar üzerine etkilerini değerlendirme amaçlanmıştır. GEREÇ VE YÖNTEM: En az 10 gün enteral beslenmesi gereken 40 çoklu travma hastası girişim grubu (n=20) veya plasebo grubuna (n=20) randomize edildi. Girişim grubuna 3 g β-glukan içeren yüksek proteinli enteral diyet, kontrol grubuna ise benzer bir diyet ve plasebo olarak 3 g maltodekstrin verildi. Başlangıçta (0. gün), 10. ve 21. günde serum IL-12 ve hs-CRP düzeyleri ölçüldü. BULGULAR: Kontrol grubuna göre beta-glukan grubu 21. günde anlamlı derecede daha yüksek serum IL-12 düzeyleri sergiledi. Beta-glukan grubunda enfeksiyon sıklığı ve mekanik ventilasyon süresi anlamlı derecede daha düşüktü. SOFA (Sequential Organ Failure Assessment, Ardışık Organ Yetersizliği Değerlendirme) skorunda β-glukan grubu lehine anlamlı derecede olumlu bir farklılık mevcuttu. İki grup arasında serum hs-CRP düzeyleri, yoğun bakım ünitesinde kalış süresi, enfeksiyon oluşumu ve mortalite oranları arasında herhangi bir farklılık saptanmadı. TARTIŞMA: Beta-glukan kritik çoklu travma hastalarda serum IL-12 düzeylerini yükseltebilir, mekanik ventilasyon süresini kısaltabilir ve organ yetersizliğini hafifletebilir. |
KLINIK ÇALIŞMA | |
3. | Travmatolojide en sık alıntılanan 100 makale: Bibliyometrik bir analiz Top 100 cited articles in traumatology: A bibliometric analysis Mehmet Dokur, Erdal UysalPMID: 30028485 doi: 10.5505/tjtes.2017.74857 Sayfalar 294 - 302 AMAÇ: Bu bibliyometrik çalışmada, travmatoloji alanındaki en sık alıntılanan 100 makalenin çok yönlü analizini yapmayı amaçladık. GEREÇ VE YÖNTEM: Biz bu çalışmada, Web of Science ve PubMed’teki veri tabanlarından elde ettiğimiz, 1975 ile 2017 yılları arasında yayınlanmış 56.980 travma makalesi içinden en çok alıntılanan ilk 100’ünü alıntılanma sayılarına ve yayın yıllarına, köken aldığı ülkelere ve kurum veya organizasyonlarına, en sık tercih edilen konularına, fonlanma durumlarına, makale tiplerine ve kanıt düzeylerine göre analiz ettik. BULGULAR: Travmatoloji alanında en sık alıntılanan 100 makaledeki toplam yazar sayısını 649 ve yazar sayısı ortalamasını 6.49±5.46 (dağılım: 1–32), toplam çalışma grubu sayısını 8 ve eşlik eden çalışmacı sayısını ise 1241 olarak saptadık. Amerika Birleşik Devletleri, yayınlarda en sık yer alan ülke ve kurum ya da organizasyon olma ve bilimsel aktivitede sunulan makale sayısı bakımlarından ilk sırada idi. En çok alıntılanan 100 makalenin 70’inin, gelişmiş ülkelerdeki fon desteği veren kuruluşlar tarafından desteklendiğini belirledik. Travmatoloji ile ilgili en çok alıntılanan 100 makalede en sık tercih edilen ilk üç konu başlığını santral sinir sistemi travması (21 makale), majör travma-kanama kanama kontrolü-transfüzyon-erken koagülopati (18 makale) ve travma bakımı ve sistemleri (8 makale) olarak saptadık. En sık alıntılanan 100 travmatoloji makalesinin kanıt ortalaması 2.45±1.05 (dağılım: 1–4) idi. Ayrıca biz en çok alıntılanan 100 makalenin 66’sının etki faktörü 2.6 daha yüksek olan bilimsel dergilerde (dağılım: 2.648–72.406) yayınlandığını belirledik. Araştırmacılar tarafından en sık tercih edilen çalışma tipinin klinik araştırma (92 makale) ve çalışma alt tipinin ise karşılaştırmalı ileriye yönelik çalışmalar (27 makale) olduğunu saptadık. Travmatolojideki klasik makalelerin kanıt gruplarının dağılımlarını ise sırasıyla B (54 makale), A (26 makale) ve C (20 makale) olarak belirledik. TARTIŞMA: Makalelerin bilimsel değerini saptamadaki bazı eksikliklerine rağmen travmatoloji alanındaki klasik makalelerin alıntılanma analizleri, önemli akademik katkılar sağlayabilir. |
4. | Güney Çin Foshan ilinde acil servislerde tedavi edilen mesleksel akut el yaralanmalarının epidemiyolojisi The epidemiology of acute occupational hand injuries treated in emergency departments in Foshan City, South China Zhixin Wu, Yueming Guo, Junqing Gao, Jianyi Zhou, Shufang Li, Zhaohui Wang, Shangming Huang, Shaojuan Huang, Yingying Li, Jingli Chen, Mingfeng HePMID: 30028486 doi: 10.5505/tjtes.2016.59020 Sayfalar 302 - 310 AMAÇ: Mesleksel el yaralanmalarının kapsamına rağmen el yaralanmalarını korunmasına ilişkin yetkin kılavuzlar mevcut olmadığı gibi Güney Çin veya diğer gelişmekte olan alanlarda akut mesleksel el yaralanmalarının epidemiyolojisi az sayıda çalışmada araştırılmıştır. Bu çalışmada Güney Çin Foshan ilindeki acil servislerde tedavi edilmiş akut mesleksel el yaralanmalarının epidemiyolojisini araştırdık ve gelişmekte olan benzer alanlarda koruyucu stratejilere ilişkin veriler sağladık. GEREÇ VE YÖNTEM: Foshan ilinde beş büyük hastanenin acil bölümlerinde ileriye yönelik ve çok merkezli çalışma tasarlanıp yürütüldü. Bu çalışmada verileri toplamak için özellikle tasarlanmış bir adsız anket formu kullanıldı. BULGULAR: Akut mesleksel el yaralanması olan toplam 2142 denek bir yıllık çalışma dönemi içinde anket formlarını doldurmuştur. Mesleksel el yaralanmalarının çoğuna makineler neden olmuştu. El yaralanmasının tipi ve yaralanmanın yeri yaş farklılıklarıyla değil cinsiyet ve işin kategorisiyle ilişkiliydi. Acil servislere en çok Temmuz ve Ağustos 2010 aylarında en az Ocak ve Şubat 2010 aylarında hasta kabulü olmuştur. TARTIŞMA: Epidemiyolojik veriler akut mesleksel el yaralanmalara ait bilgimizi artırmakta ve gelecekte mesleksel el yaralanmalarının engellenmesi ve tedavisinde rol oynayabilir. |
5. | Akut apandisit tanısında bilgisayarlı tomografi ne kadar etkili kullanılıyor? Emergency computed tomography for the diagnosis of acute appendicitis: How effectively we use it? Pinar Yazici, Ayhan Oz, Kinyas Kartal, Muharrem Battal, Esin Kabul Gurbulak, İsmail Ethem Akgun, Sıtkı Gurkan Yetkin, Mehmet MihmanliPMID: 30028487 doi: 10.5505/tjtes.2017.36390 Sayfalar 311 - 315 AMAÇ: Gelişen teknolojik imkanlar ve bunlara kolay ulaşım ile birlikte akut apandisit hastalarının tanısında hemen her hastada kullanılan ultrasonografi (USG) -özellikle klinik şüphede kalınan hastalarda- bilgisayarlı tomografi (BT) ile desteklenmektedir. Biz bu çalışmada özellikle Alvarado skorlaması ve US sonuçları göz önüne alınarak akut apandisit tanısında kullanılan BT’nin ne kadar etkin kullanıldığını araştırmayı hedefledik. GEREÇ VE YÖNTEM: Mayıs 2013 ve Şubat 2016 tarihleri arasında acil serviste değerlendirilerek tedavisi düzenlenen akut apandisit hastaları etik kurul onaylı veriler analiz edilerek geriye dönük tarandı. Ameliyat öncesi BT kullanılan hastalar çalışmaya alındı. Hastaların demografi verileri, Alvarado skorları, USG ve BT raporları, BT istenen bölüm (acil servis-cerrahi), ameliyat notları ve patoloji sonuçları kayıt edildi. BULGULAR: Çalışma sürecinde tedavi edilen 811 akut apandisit hastasından 208’ine (%25) BT çekildiği saptandı. Hastaların hepsine en az bir kez USG yapılmıştı ve %53’ünde (n=112) USG negatif idi. Alvarado skorları ortalama 5±1.5 (dağılım: 3–8) idi. Bilgisayarlı tomografi istemlerinin %42’si acil hekimleri tarafından %57’si cerrahlar tarafından istenmişti. Acil servis ve cerrahi branşlarının BT istemi yaptıkları hastaların ortalama Alvarado skorları sırasıyla 4.7 ve 5.6 olarak bulundu (p=0.013). Apendiks patolojisi normal saptanan (n=29, %14) hastalarda negatif BT oranı anlamlı yüksek (p=0.042); yaş ve Alvarado skoru anlamlı düşük (sırasıyla, p=0.015 ve 0.037) saptandı. TARTIŞMA: Alvarado skorunun BT çekilen hastaların çoğunda 5–8 arasında olması ve çoğunlukla USG negatif hastalarda olmak üzere %25 oranında uygulanması ameliyat öncesi BT’nin apandisit tanısında etkin kullanıldığı lehine yorumlanabilir. Bu sonuçlar ışığında çalışmamızdaki negatif apendektomi oranları göz önüne alındığında BT’nin daha etkin kullanımını sağlamak için ileri çalışmalara ihtiyaç vardır. |
6. | Beyin hasarı olan hastalarda çok kesitli bilgisayarlı tomografide optik sinir kılıfı ölçümleri Multislice computed tomographic measurements of optic nerve sheath diameter in brain injury patients Murat Özsaraç, Fatih Düzgün, Yalçın Gölcük, Yüksel Pabuşcu, Adnan Bilge, Mehmet İrik, Halil YılmazPMID: 30028488 doi: 10.5505/tjtes.2017.27985 Sayfalar 316 - 320 AMAÇ: Günümüzde, kafa içi basıncın (KİB) belirlenmesinde, optik sinir kılıfı çapı (OSKÇ) ölçümlerinden faydalanılabileceği belirtilmektedir. KİB artışı, intrakraniyal yaralanmaların doğal bir sonucudur. Bu çalışmada, çok kesitli bilgisayarlı beyin tomografisindeki, pozitif intrakraniyal bulgular ve OSKÇ genişlemesi arasındaki ilişki değerlendirildi. GEREÇ VE YÖNTEM: Toplam 161 hastanın çok kesitli BT görüntüleri geriye dönük incelendi. Ölçümler, kesitlerde optik sinirin en geniş görüldüğü bölge beş kez büyütülerek yapıldı. BULGULAR: Çok kesitli beyin tomografisi görüntülerinde, 54 hastada kafa içi hasar tespit edilirken, 107 hastada edilmedi. Pozitif tomografi bulguları ile OSKÇ artışı arasında anlamlı ilişki olduğu belirlendi, 5.60±0.75 mm ve 5.35±0.75 mm (p=0.038). ROC eğrisinin altında kalan alan, 0.600 (%95 güven aralığında 0.508–0.692; p<0.039). OSKÇ eşik değeri ≥5 mm, duyarlılık %80, özgüllük %36 olarak belirlendi. TARTIŞMA: Bu çalışma, çok kesitli tomografilerde incelenen kafa içi hasar ile OSKÇ artışı arasında anlamlı ancak zayıf bir ilişki olduğunu gösterdi. Beyinde ciddi yapısal değişikliklere ve kanamaya yol açacak travmalar, optik sinirin genişlemesi üzerinde ancak sınırlı bir etkiye sahiptir. |
7. | Açık karın (open abdomen) uygulanan hastalarda geçici karın kapama yöntemlerinin mortalite ve morbidite üzerine etkisi Effects of temporary abdominal closure methods on mortality and morbidity in patients with open abdomen Erol Kiliç, Mustafa Uğur, İbrahim Yetim, Muhyittin TemizPMID: 30028489 doi: 10.5505/tjtes.2017.95038 Sayfalar 321 - 326 AMAÇ: Ciddi abdominal sepsis ve abdominal kompartman sendromu gelişen hastalarda günümüzde uygulanan en önemli tedavi yöntemi abdomenin geçici karın kapama yöntemleri ile kapatıldığı açık karın (AK) uygulamasıdır. Bu amaçla kullanılan başlıca yöntemler Vacum Asisted Closure Method (VACM) ve non-vacum asisted closure (NVACM) teknikleridir. Bu çalışmada farklı karın kapama yöntemlerinin morbidite ve mortalite üzerine olan etkileri incelendi. GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmada 2013–2016 yılları arasında AK uygulanan hastaların geçici karın kapama yöntemleri geriye dönük olarak incelendi. VACM ile NVACM uygulanan hastaların AK etiyopatolojisi, mortalite tahmin skorları, nihai karın kapama süresi ve yöntemleri, hastanede yatış süresi, gelişen komplikasyon (enteroatmosferik fistül, mesh enfeksiyonu, insizyonel herni) ve mortalite oranları belirlenerek karşılaştırıldı. BULGULAR: Bu çalışmaya VACM (n=65) ve NVACM (n=58) uygulanan 123 hasta dahil edildi. Grupların (VACM ve NVACM) yaş, cinsiyet ve etiyopatogenezleri arasında fark yoktu (p>0.05). Tedavi döneminde ortalama APACHE 4 ve MODS skorları sırasıyla 47/63 ve 11/14’tü (p<0.05). Grupların yoğun bakım ünitesi ve hastanede ortalama yatış süreleri sırasıyla 11/16 ve 22/28 gündü (p<0.05). Apse, koleksiyon gelişme oranı sırasıyla %46.2 ve %77.6 idi (p<0.05). Enteroatmosferik fistül gelişme oranı sırasıyla %15.4 ve %56.9’du. Ortalama karın kapama zamanı sırasıyla 13 ve 17 gündü (p<0.05). VACM grubunda 18 (%28), NVACM grubunda 32 (%55) hasta kaybedildi (p<0.05). TARTIŞMA: Açık karın uygulanan hastalarda geçici karın kapama yöntemi olan VACM diğer yöntemlere göre daha düşük komplikasyon ve mortalite oranına sahiptir. Ayrıca hastanede yatış süresi daha kısadır. Açık karın tedavisinde etkili ve güvenli bir uygulama yöntemidir. |
8. | Akut pankreatit prognozunu tahmin etmede HAPS’nin değeri Utility of HAPS for predicting prognosis in acute pancreatitis Ali Vefa Sayraç, Yıldıray Cete, Özlem Yiğit, Alp Giray Aydın, Neslihan SayracPMID: 30028490 doi: 10.5505/tjtes.2017.50794 Sayfalar 327 - 332 AMAÇ: Akut pankreatit (AP), erken tanı ve tedavi gerektiren bir karın ağrısı nedenidir. Hastalarda prognozu öngörmede kullanılan birçok skorlama sistemi acil servis gibi az sayıda veri ve hızlı karar verme gerekliliği olan alanlarda kullanışlı değildir. Son dönemde HAPS (Harmless Acute Pancreatitis Score) prognoz tahmin sisteminin güvenilir olduğunu söyleyen çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmanın amacı, acil serviste AP tanısı koyulan hastalarda erken dönemde prognozu tahmin etmede HAPS’nin değerliliğini saptamaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışmada, acil serviste akut pankreatit tanısı alan 16 yaş üstü hastalar geriye dönük olarak incelendi. Çalışmaya 69’u (%47.9) erkek, 75’i (%52.1) kadın, yaş ortalaması 58.7±15.4 olan 144 hasta alındı. Hastaların arşiv dosyalarından bilgilerine ulaşıldı. HAPS’nin hafif seyirli pankreatit olgularını saptamadaki başarısı test edildi. Hastaların Ranson skorları da hesaplanarak HAPS ile uyumluluğu karşılaştırıldı. BULGULAR: HAPS ile pankreatit prognozunu tahmin etme arasındaki ilişki anlamlı bulundu (p=0.008). HAPS spesifitesi %81, pozitif prediktif değeri %96, odds oranı 5.57 (1.51–20.50, p=0.009) olarak hesaplandı. Ranson skorlarına göre bakıldığında ise istatistiksel anlamlı fark saptanmadı. HAPS ile Ranson skorlarının uyumluluğu için hesaplanan kappa değeri 0.15 – zayıf uyumluluk olarak bulundu. TARTIŞMA: HAPS acil servise başvuran ve klinik olarak hafif seyredecek pankreatit hastalarını tespit etmede, basit ve kolay uygulanabilir değerli bir skorlama sistemi olabilir. HAPS-0 olan hastalarda, agresif tedavi girişimlerine ve erken dönemde ileri görüntüleme incelemelerine ihtiyaç yoktur. |
9. | Gebeliğin evresine göre ultrasonografi ve laboratuvar testlerin akut apandisit tanısına etkisi Efficacy of laboratory tests and ultrasonography in the diagnosis of acute appendicitis in gravid patients according to the stages of pregnancy Adil Başkıran, Volkan İnce, Egemen Çiçek, Tolga Şahin, Abuzer Dirican, İpek Balıkçı Çiçek, Burak Işık, Sezai YılmazPMID: 30028491 doi: 10.5505/tjtes.2017.23693 Sayfalar 333 - 336 AMAÇ: Gebelik sürecinde olan fizyolojik değişiklikler akut apandisit semptom bulgular ile benzerlik gösterdiği için tanıyı zorlaştırmaktadır. Bu sebeple gebelik süresince tanıya yardımcı olabilecek özgün radyolojik ve laboratuvar testleri yoktur. Bu çalışmada amacımız gebelik trimesterlerine göre laboratuvar ve radyolojik testlerin hangi evrede daha etkili olduğunu araştırmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: 2012–2017 yılları arasında kliniğimizde ameliyat edilen ve patoloji raporlarıyla onaylı akut apandisit tanısı alan gebe hastaların laboratuvar verilerinden nötrofil lenfosit oranı (NLO), platelet lenfosit oranı (PLO) analiz edilerek gebeliğin hangi evrelerinde daha anlamlı olduğu araştırıldı. BULGULAR: Ortalama yaş 25 (19–38) yıl. Ortalama gebelik haftası 17 (6–31) ortalama lenfosit sayısı 12.4 (6.3–22.4) hücre/m3 ultrasonografi %60 hastada apandisit ile uyumlu bulgular saptandı. Lenfosit sayıları, C-reaktif protein değerleri, nötrofil sayıları ve ultrasonografi değerleri açısından 1. tirmester (grup 1) ve 2 ve 3 üncü trimester (grup 2) hastalar arasında anlamlı bir fark saptanmadı (p>0.05). Lenfosit sayısı grup 2’de belirgin düşük izlendi (p>0.05). Nötrofil lenfosit oranı ve PLO oranları grup 2’de belirgin yüksek izlendi (p<0.05). TARTIŞMA: Gebelik süresince önemli laboratuvar değişiklikleri olmaktadır. Nötrofil lenfosit oranı ve PLO akut apandisit değerlendirmesinde ve gebeliğin evresine göre tanıya kolay ulaşmak için önem kazanmaktadır. |
10. | Travmatik dalak yaralanmalarından sonra aşılama rehberlerine uyum Adherence to vaccination recommendations after traumatic splenic injury Ahmet Korkut Belli, Cem Donmez, Onder Ozcan, Ozcan Dere, Selmin Dirgen Caylak, Funda Dinc Elibol, Cenk Yazkan, Nevin Yılmaz, Okay NazliPMID: 30028492 doi: 10.5505/tjtes.2017.84584 Sayfalar 337 - 342 AMAÇ: Postsplenektomi sepsis hiposplenizm gelişen hastalarda 50 kat artan ciddi bir enfeksiyondur. Bu çalışmanın amacı travmatik dalak yaralanmalarından sonra aşılama rehberlerine ne kadar uyulduğunun tespit edilmesidir. GEREÇ VE YÖNTEM: Mayıs 2012–Mart 2016 tarihleri arasında karın travması sebebiyle total splenektomi yapılan hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastların klinik, labaratuvar ve patoloji verileri kaydedildi. Taburculuk öncesi, sonrası ve de nihai aşılanma oranları ayrı ayrı belirlendi. BULGULAR: Yirmi yedi hastaya total splenektomi yapılmıştı. Taburculuk öncesi, sonrası ve nihai aşılama oranları sırasıyla şu şekildeydi: Her üç aşının yapılma oranı 0 (%0), 0 (%0) ve 8 (%18.5) idi. Hiç aşılama yapılmama oranları ise 13 (%48.2), 11 (%40.8) ve 9 (%33.4) idi. Postsplenektomi sepsis gelişmesi açısından 17 hastanın verisi mevcuttu. Ortanca takip süresi 17.8 (4.4–41.2) aydı ve hiçbir olguda postsplenektomi sepsis gelişmedi. TARTIŞMA: Aşılama rehberlerine uyum düşük seyretmektedir. Aşılama takip sistemi kurulması ve aşılama rehberlerine daha fazla uyum sağlanması postsplenektomi sepsis gibi ciddi enfeksiyonları önleyecektir. |
11. | Bir devlet hastanesine başvuran ısırma ve sokma olgularında antivenom kullanımı Antivenom use in bite and sting cases presenting to a public hospital Aynur Şahin, Mualla Aylin Arıcı, Nil Hocaoğlu Aksay, Şule Kalkan, Yeşim TunçokPMID: 30028493 doi: 10.5505/tjtes.2017.99692 Sayfalar 343 - 350 AMAÇ: Bir ilçe devlet hastanesine başvuran ısırma ve sokma olgularının dağılımı ve akrep sokmalarında ve yılan ısırmalarında antivenom kullanımının değerlendirilmesi. GEREÇ VE YÖNTEM: Devlet hastanesine 2014 yılı içerisinde bildirilen ısırma-sokma olgularının demografik özellikleri, ısırma sokma etkeni, mevsim, başvuru sırasında klinik bulguların ciddiyeti, akrep sokmalarında ve yılan ısırmalarında antivenom kullanımı geriye yönelik olarak değerlendirildi. İstatistiksel analizde ki-kare testi kullanıldı. BULGULAR: Tüm olgular arasında, ısırma ve sokmaların oranı %0.5 idi. Akrep sokma olguları, hastane başvuruların yarısından fazlasını (%54.2) oluştururken, akrep sokmalarını, arı sokmaları (%30.8) ve yılan ısırmaları (%5.5) izliyordu. Semptomsuz hastalarda, gereksiz antihistaminik uygulaması istatistiksel olarak anlamlı oranda yüksekti (p=0.00006). Akrep sokmalarında ve yılan ısırmalarında, sistemik ya da lokal endikasyon olmamasına rağmen antivenom kullanımı anlamlı oranda yüksekti (p<0.0001, χ2=80.595). TARTIŞMA: Çalışmamızda, akrep sokmalarında ve yılan ısırmalarında, endikasyon olmadığı durumlarda da antivenom kullanıldığını saptadık. Bu nedenle, ısırma sokma olgularının yönetiminde, birinci basamakta çalışan pratisyen hekimlere güncel kılavuzlar ve kaynaklar eşliğinde bilgilendirme amaçlı eğitimler verilmelidir. |
12. | Ultrason ve bilgisayarlı tomografi ile travma hastalarının başvurusu esnasında ölçülen inferiyor vena kava ve aort çap parametreleri yaşamsal bulgular, kanama ve şok belirteçleri ile korele değildir Initial inferior vena cava and aorta diameter parameters measured by ultrasonography or computed tomography does not correlate with vital signs, hemorrhage or shock markers in trauma patients Omer Faruk Celik, Haldun Akoglu, Ali Celik, Ruslan Asadov, Ozge Ecmel Onur, Arzu DenizbasiPMID: 30028494 doi: 10.5505/tjtes.2017.72365 Sayfalar 351 - 358 AMAÇ: Ultrason (US) invaziv olmayan, kolaylıkla erişilebilir ve ucuz bir yöntemdir. İnferiyor vena kava (IVC) çapı ve solunumsal değişkenliği hemodinamik durumun iyi bir göstergesi olarak bildirilmiştir. Ancak, IVC temelli parametrelerin sıvı ve kanama durumunu belirleme gücü yönünden son çalışmalar birbiriyle tutarsızdır. GEREÇ VE YÖNTEM: Bu acil servise başvuran hastalarda gerçekleştirilen gözlemsel bir çalışmadır. IVC ve aorta çapları hastaların ilk başvurusunda US ve bilgisayarlı tomografi (BT) ile ölçülmüştür. Bu ölçümlerin ve bu ölçümlerden köken alan parametrelerin ilk yaşamsal bulgular ile kanama ve şokun laboratuvar belirteçleriyle korelasyonu değerlendirilmiştir. Ayrıca US ve BT ölçümlerinin tutarlılığı Bland-Altman analiziyle incelenmiştir. BULGULAR: Çalışmanın son örneklemi 140 hasta olup, ortalama yaş 38 yıl, erkek oranı %79.3’dür. İnferiyor vena kava ve aorta çapları yaşamsal bulgular ile kanama ve şok belirteçleri ile, US ya da BT ile ölçülmesinden bağımsız şekilde klinik olarak anlamlı bir korelasyonu tespit edilmemiştir. Ultrason ve BT ile ölçülen IVC çaplarının birbiri ike tutarlılığı ve korelasyonu yüksektir. TARTIŞMA: Travma hastalarının değerlendirmesinde tek sefer ve ilk başvuruda ölçülen IVC ve aort parametrelerinin değeri sorgulanmalıdır. Ancak, takip esnasında bu parametrelerdeki değişimin değeri yapılacak ilerki çalışmalarda yeniden değerlendirilmelidir. |
13. | Mason tip III parçalı radius başı kırıklarında rezeksiyon ve protez uygulamalarının fonksiyonel sonuçlarının karşılaştırılması Comparison of the functional results of radial head resection and prosthesis for irreparable mason type-III fracture Mehmet Can Unlu, Hüseyin Botanlioglu, Mehmet Fatih Guven, Lercan Aslan, Onder Aydingoz, Mustafa Gokhan Bilgili, Alkan Bayrak, Muharrem Babacan, Gokhan KaynakPMID: 30028495 doi: 10.5505/tjtes.2017.97682 Sayfalar 359 - 363 AMAÇ: Radius başı ön kol rotasyonel stabilitesi ve dirsek valgus stresine dayanma açısından önemlidir. Radius başı erişkinlerdeki en sık dirsek kırığıdır. Kırığın derecesine göre farklı tedavi yöntemleri tanımlanmıştır. Bununla birlikte, tip III kırıkların tedavisi tartışmalıdır. Bu çalışmanın amacı ileri derecede parçalı Mason tip III radius başı kırıklarının baş rezeksiyonu veya protez ile tedavi sonuçlarının araştırılmasıdır. GEREÇ VE YÖNTEM: Radius başı rezeksiyonu (n=7) veya radius başı protezi (n=7) ile tedavi edilmiş parçalı Mason tip III kırığı çok merkezli ve geriye dönük olarak değerlendirildi. Klinik sonuçları değerlendirmede DASH (Disabilities of the Arm, Shoulder and Hand) ve Mayo dirsek-el bileği skorları kullanıldı. Kavrama kuvvetini değerlendirmede hidrolik el dinomometresi kullanıldı; kavrama kuvveti her iki taraf ekstremite için üçer kez tekrarlanıp ortalaması alındı. Kavrama kuvveti sağlam tarafa göre yüzde olarak hesaplandı. BULGULAR: Rezeksiyon ve protez yapılan hastalarda ortalama fonksiyonel sonuçlar sırası ile DASH skoru için 25.8 ve 17.2; Mayo dirsek skoru için 74 ve 84.1; Mayo el bileği skoru için 84 ve 92.5 bulundu. Maksimum kavrama kuvvetleri ise rezeksiyon grubu için %48.8, protez grubu için ise %77.8 oldu. Ortalama eklem hareket açıklığı rezeksiyon ve protez yapılan gruplarda sırası ile fleksiyon, 112.14° ve 104.29°; ekstansiyon -10.00° ve -25.00°; pronasyon, 70.00° ve 47.86°; supinasyon, 70.00° ve 52.14° bulundu. TARTIŞMA: Radius başı rezeksiyonu yapılan hastalarda eklem hareket açıklığı kısıtlanmış bununla beraber fonksiyonel sonuçlar ve kavrama kuvveti radius protezi ile tedavi edilen hastalarda daha iyi olmuştur. Bu sonuçlar ileri derecede parçalı Mason tip III radius başı kırıklarının tedavisinde radius başı protezi uygulamasının hasta memnuniyeti ve fonksiyonel sonuçlar açısından rezeksiyona göre daha iyi olduğunu desteklemektedir. |
OLGU SERISI | |
14. | Geniş saçlı deri defektlerinin serbest anterolateral uyluk flebi ile onarımı Reconstruction of extensive scalp defects with anterolateral thigh flap Altuğ Altınkaya, Şükrü Yazar, İbrahim Sağlam, Kaan GideroğluPMID: 30028496 doi: 10.5505/tjtes.2018.94684 Sayfalar 364 - 368 AMAÇ: Farklı nedenlerle meydana gelen geniş saçlı deri defektlerinin onarımında çoğunlukla serbest doku nakilleri gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı serbest anterolateral uyluk flebi ile onarım uygulanmış geniş saçlı deri defekti olan olgulardaki deneyimlerimizi gözden geçirmek ve paylaşmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM: 2007 ile 2015 yılları arasında geniş saçlı deri defekti olan, defekt onarımında anterolateral serbest uyluk flebi kullanılan olguların tıbbi kayıtları geriye dönük olarak tarandı. Ortalama yaşı 44 olan on bir hasta bu çalışmaya dahil edildi. BULGULAR: Saçlı derideki geniş defekti onarmak için; genişliği 7 ile 14 cm, uzunluğu ise 10 ile 34 cm arasında değişen on bir serbest anterolateral uyluk flebi kullanıldı. Hiçbir hastada flep kaybı gözlenmedi. TARTIŞMA: Saçlı deri onarımında kullanılabilecek pek çok serbest flep seçeneği bulunmaktadır. Serbest anterolateral uyluk flebi diğer serbest flep seçeneklerine olan üstünlüğü, güvenilirliği ve avantajları nedeniyle geniş saçlı deri defekti olan olgularda ilk seçenek olarak değerlendirilebilir. |
15. | Asetabulumun her iki kolon kırığına kısıtlı cerrahi ekspozür sağlayan üç boyutlu yazıcı yardımlı cerrahi teknik Three-dimensional printing-assisted surgical technique with limited operative exposure for both-column acetabular fractures Hyun-chul Shon, Seungmyung Choi, Jae-young YangPMID: 30028497 doi: 10.5505/tjtes.2018.47690 Sayfalar 369 - 375 AMAÇ: Pelvisin bölgesel anatomisi ve genellikle yüksek derecede parçalı kırığın eşlik ettiği kırık konfigürasyonunun karmaşıklığı nedeniyle asetabulumun her iki kolonun kırıklarında tatminkâr bir redüksiyon ve fiksasyon elde etmek sıklıkla zordur. Bu yazıda, ameliyat öncesi planlamayı kolaylaştırmak, kırık redüksiyon işlemini simüle etmek ve asetabulumun her iki kolonunun kırıkları için tespit plaklarını önceden biçimlendirmek amacıyla üç boyutlu (3D) hastaya özgü pelvisin bilgisayarda oluşturulmuş bir modelinin kullanımı sunuldu. GEREÇ VE YÖNTEM: Bilgisayarlı tomografi görüntülerini girdi olarak kullanıp oluşturulan birleştirmeli yığma modellemesi ile yazıcıda 3 boyutlu kalıp gerçekleştirildi. Asetabulumun her iki kolonunda kırıkları olan ortalama 41.4 yaşındaki beş hastanın cerrahi ve klinik sonuçları değerlendirildi. Malta kriterleri kullanılarak kırık redüksiyonunun durumu sınıflandırılmış, modifiye edilmiş Merle d’Aubigne skoru kullanarak fonksiyonel sonuç değerlendirildi. BULGULAR: Redüksiyon dört hastada mükemmel ve bir hastada iyi olarak sınıflandırılmış ve son izlemde hastaların hepsinde iyi fonksiyonel sonuçlar gerçekleştirilmiştir. Ortalama insizyon uzunluğu 6.9 cm ve ortalama cerrahi süresi 124 dakika idi. TARTIŞMA: Asetabulumun her iki kolon kırığının cerrahi tedavisinde yazıcıyla 3 boyutlu sanal modellemeyi başarıyla uygulayarak cerrahi sonuçları iyileştirdik, iyi-mükemmel redüksiyon ve orta vadede iyi fonksiyonel sonuçlar elde ettik. |
OLGU SUNUMU | |
16. | Bir yetişkinde strangüle Morgagni hernisi: Karaciğer ve enine kolonun eş zamanlı prolapsusu Strangulated Morgagni hernia in an adult: Synchronous prolapse of the liver and transverse colon Seok Youn Lee, Jung Nam Kwon, Yong Sung Kim, Keun Young KimPMID: 30028498 doi: 10.5505/tjtes.2017.99045 Sayfalar 376 - 378 Morgagni hernisi (MH) kasın kostal ve sternal bölümleri arasında diyafragmanın ön yüzünde çok seyrek saptanan doğuştan bir defekttir. En sık görülen defekt doğuştan diyafragma hernisi %90 oranında Bochdalek tipidir. MH’leri tüm diyafragmatik hernilerin aşağı yukarı %90’ını oluşturur. MH’lerin çoğu çocuklarda bulunur ve onarılır, ancak %5’i erişkinlerdedir. Burada, enkansere ve strangüle MH ile eş zamanlı karaciğer ve enine kolon düşüklüğü olan ve karın ağrısı ve intestinal obstrüksiyon semptomlarıyla hastanemize kabul edilmiş 77 yaşındaki bir erkek hastayı sunuyoruz. |