p-ISSN: 1306-696x | e-ISSN: 1307-7945
Cilt : 14 Sayı : 4 Yıl : 2025

Hızlı Arama




SCImago Journal & Country Rank
Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi - Ulus Travma Acil Cerrahi Derg: 14 (4)
Cilt: 14  Sayı: 4 - Ekim 2008
DERLEME
1. 
Penetran toraks travmalarındaki tehlikeler (zor yoldan öğrendiğimiz dersler...)
Pitfalls in penetrating thoracic trauma (lessons we learnt the hard way...)
Elias Degiannis, Richard Joseph Zinn
PMID: 18988048  Sayfalar 261 - 267
Penetran toraks travmalı hastaların çoğunluğu ameliyatsız tedavi edilmektedir. Cerrahi gerektiren hastaların klinik tablosu, genellikle fizyolojik instabiliteyle birlikte seyretmektedir. Bu hastaların durumunun kritik oluşu ve birçok Avrupa ülkesinde toraks travmasının seyrek görülmesi, uzmanlık eğitimlerini genellikle genel cerrahi alanında almış travma cerrahlarına güçlük çıkarmaktadır. Çoğu genel cerrah, temel kardiyotorasik operatif cerrahi konusunda genel bir bilgi ve kendi eğitim yıllarından kaynaklanan ve muhtemelen cerrahi kitaplarını okumak suretiyle artan bir bilgiye sahiptir. Bu kitapların çoğuna dahil edilen ayrıntılar, maalesef bu güç olgunun üstesinden gelmek üzere genel cerraha yeterli donatım sağlamaya yetecek kadar kapsamlı değildir. Bu uzmanların bu anatomik bölgede, kardiyotorasik travma kitaplarından edinilmiş beceri ve bilgileri kardiyotorasik cerrah arkadaşlarının operatif becerisi ve bilgisi ile karşılaştırılamaz. Kardiyotorasik cerrahlar tarafından temel ve kolay olarak kabul edilen teknikler, genel cerrahlar için yabancı ve zor olabilir. Kardiyotorasik travma cerrahisinde karşılaşılabilecek tehlikeli noktaları ve güçlükleri biliyor olmak, bu uzmanların operasyon sırasındaki hatalardan sakınmalarına ve kendi hasta sonuçlarını geliştirmelerine olanak sağlayacaktır. Bu yazıda, göğüs bölgesine nafiz penetran travmaları ameliyat eden cerrahların yaygın şekilde karşılaştıkları tehlikeler vurgulandı.

2. 
Yirmibirinci yüzyılda harp cerrahisi: Travmalı olgulara güncel yaklaşımlar
War surgery in the 21st century: current approach to trauma cases
Mehmet ERYILMAZ, Ali İhsan UZAR
PMID: 18988049  Sayfalar 268 - 276
Askeri ve sivil yaşamda travma sonucu gelişen ölümler ciddi toplumsal sorunlardandır; amaç yaralanmaları azaltmak ve ölümleri kabul edilebilir seviyelere çekebilmektir. Bu nedenle sağlık personelinin travma ve resüsitasyon bilgilerine hakim olması, yaralı ve travmalı hastaya güncel tıbbi yaklaşım esaslarını bilmesi gerekir. Travma koşullarında erken yaşam kurtarıcı girişimler, ileri hat cerrahi timleri tarafından uygulanan hasar kontrol cerrahileri ve tıbbi tahliye sistemlerindeki gelişmeler tedavinin etkin uygulanabilmesini sağlamakta ve mortalite oranlarını azaltmaktadır. Son yıllarda bu tür olguların tedavisindeki yaklaşımda büyük farklılıklar meydana gelmiştir. Uygun bir tıbbi yaklaşımın esaslarını belirlemek arzusuyla literatür taraması gerçekleştirilen çalışmamızda, sah(r)ada uygulamaya sokulan ya da uygulanması önerilen girişim stratejilerini gözden geçirmek ve olabildiği oranda bir konsensüs sağlamak amaçlanmıştır.

DENEYSEL ÇALIŞMA
3. 
Hemorajik şok oluşturulan köpeklerde beyin hasarı ve serum nitrik oksit seviyelerine pirasetamın etkisi
The effect of piracetam on brain damage and serum nitric oxide levels in dogs submitted to hemorrhagic shock
Seda Özkan, İbrahim İkizceli, Erdoğan Mütevelli Sözüer, Levent Avşaroğulları, Figen Öztürk, Sebahattin Muhtaroğlu, Okhan Akdur, Can Küçük, Polat Durukan
PMID: 18988050  Sayfalar 277 - 283
AMAÇ: Hemorajik şok oluşturulan köpeklerde, pirasetamın şoka bağlı nitrik oksit düzeylerinde değişikliğe ve beyin dokusunda oluşan hipoksiye etkisinin olup olmadığı araştırıldı. GEREÇ-YÖNTEM: Denekler randomize olarak 10’ar köpekten oluşan dört gruba ayrıldı. Grup I, bir saatlik hemorajik şoka uğratıldı ve hemorajik şok sonrası tedavi verilmedi. Grup II, bir saatlik hemorajik şoka uğratıldı ve şok sonrası kan ile birlikte serum fizyolojik verildi. Grup III, bir saat hemorajik şoka uğratıldı ve şok sonrası kan ile birlikte intravenöz pirasetam verildi. Grup IV’e ise şok ve tedavi uygulanmadı. Deneyin başlangıcında, 60., 120. ve 180. dakikalarda nitrik oksit analizi için kan örnekleri alındı. Deneyin sonunda, histopatolojik inceleme için beyin doku örnekleri çıkarıldı. BULGULAR: Kan basıncı ve nabız değerlerindeki düzelmenin Grup III’deki deneklerde Grup II’deki deneklere göre daha iyi olduğu saptandı. Grup I’de nitrik oksit seviyelerinde yükselme olmasına rağmen, pirasetamla nitrik oksit seviyeleri arasında herhangi bir ilişki saptanmadı. Deneyin sonunda, Grup III’de hemorajik şoka bağlı gelişen beyin hasarındaki düzelmenin kontrol grubuna göre daha iyi olduğu saptandı. SONUÇ: Tedaviye eklenen pirasetam hemorajik şokta iskemik hasarı azaltabilir.

KLINIK ÇALIŞMA
4. 
C-reaktif protein ve vücut kitle indeksi kritik travma hastalarındaki mekanik ventilasyon süresini öngörebilir mi?
Do C-reactive protein and body mass index predict duration of mechanical ventilation in critically ill trauma patients?
Azim Honarmand, Mohammadreza Safavi
PMID: 18988051  Sayfalar 284 - 291
AMAÇ: Mekanik ventilasyon gerektiren hastalarda kritik hastalığın basit, pahalı olmayan ve dinamik bir göstergesi olarak vücut kitle indeksi (VKİ) ve C-reaktif proteinin (CRP) öngörme değeri bilinmemektedir. Bu nedenle, bu çalışma, yoğun bakım ünitesine (YBÜ) kabul edilen travma hastalarındaki VKİ ve CRP göstergeleriyle mekanik ventilasyon süresi arasındaki bir ilişki varlığını ve insidansını belirlemek amacıyla yürütüldü.
GEREÇ-YÖNTEM: Bu prospektif gözlemsel çalışma, 72 kritik travma hastası üzerinde gerçekleştirildi. YBÜ’ye kabul edilen hastalar, mekanik ventilasyon süresine göre Grup A (≤7 gün) ve Grup B (>7 gün) şeklinde sınıflandı. Hastaların biyolojik durumu, YBÜ’ye kabul edilişte (T1), yatırıldıktan sonraki 48. ve 72. saatte, mekanik ventilasyona başlandığı gün (T2) veya mekanik ventilasyonun kesildiği günlerde (T3) değerlendirildi. T2 veya T3’de, aynı zamanda VKİ, serum albümin ve Ardışık Organ Yetersizliğinin Değerlendirilmesi (Sequential Organ Failure Assessment-SOFA) skoru ile ilgili veriler de toplandı.BULGULAR: T3’de, SOFA skoru, VKİ, albümin ve CRP, A grubuna kıyasla B grubunda anlamlı şekilde daha yüksek oldu (p<0,01). B grubu hastalarındaki düşük VKİ (≤20 kg/m2) veya yüksek CRP insidansı (>10 mg/L), T2 veya T3’de A grubu hastalarına kıyasla anlamlı şekilde daha yüksek oldu (p<0,05). Yedi günden daha uzun süreli mekanik ventilasyonun en güçlü prediktörü CRP oldu ve bunu T3’de VKİ izledi.
SONUÇ: Hem VKİ hem CRP, SOFA skoru ile kıyaslanabilir şekilde uzamış mekanik ventilasyon riskinin tahmin edilmesinde kullanılabilmektedir.

5. 
Acil serviste beyin cerrahlarından görüş alışları üzerinde ileriye dönük ve karşılaştırmalı bir çalışma: Kafa travması konusunda kılavuz kullanılmasının beyin cerrahı olmayanların yaptığı değerlendirmelerde etkisi var mıdır?
A prospective and comparative study of referrals to neurosurgeons in an emergency department: does use of guidelines for head trauma affect the assessment made by non-neurosurgeons?
Naci Balak
PMID: 18988052  Sayfalar 292 - 298
AMAÇ: Kafa travmalı hastaların doğrudan beyin cerrahisi birimlerine kabul edilmesindeki kısıtlılık dünyanın birçok bölümünde pratikte yaşanan ortak bir durumdur. Bu çalışma, kafa travmalı hastaların beyin cerrahlarından görüş alınmasından önceki ilk nörolojik muayenelerinin ve tedavilerinin yeterli derecede yapılıp yapılamadığını değerlendirmek ve aynı zamanda kafa yaralanması olan hastaların tedavisinde, kılavuzların sıkı bir şekilde kullanımının etkilerini saptamak için yapıldı. GEREÇ-YÖNTEM: Acil servisteki farklı doktorların, aynı beyin cerrahına kafa travmalı hastaları danışmaları, ileriye dönük olarak iki farklı altı aylık dönemde incelendi: Beyin cerrahı olmayan doktorların kafa travmalı hastalardan beyin cerrahisi girişimleri gerektirenlerin seçimi konusunda eğitim almadıkları birinci dönem ve eğitim sonrası ikinci dönem. BULGULAR: Birinci dönem; kafa travmalı hastaların ilk nörolojik muayeneleri, tedavileri beyin cerrahı olmayan doktorlar tarafından doğru olarak gerçekleştirilemiyordu. Buna karşın ikinci dönem, beyin cerrahı olmayan doktorlar en azından altı ay sistematik nöroşirürji eğitimi aldıktan sonra beyin cerrahisi girişimleri gerektiren hastaları daha doğru olarak seçebiliyorlardı. SONUÇ: Uzmanlık eğitimi almış travma cerrahlarının bulunmadığı hastanelerde, beyin cerrahları acil serviste nöroşirürjikal olguların seçimi konusunda beyin cerrahı olmayan doktorları eğitmelidirler. Bu eğitimde, kafa yaralanmalarının tedavisi kılavuzlarının kullanılması çok etkilidir.

6. 
Çocuklarda traktöre bağlı ciddi el yaralanmaları: 70 olgunun sunumu
Severe hand injuries in children related to farm tractors: a report of 70 cases
Güzin Yeşim Özgenel, Selçuk Akın, Serhat Özbek, Ramazan Kahveci, Mesut Özcan
PMID: 18988053  Sayfalar 299 - 302
AMAÇ: Bu çalışmada, çocukluk döneminde görülen traktöre bağlı el yaralanmaları gözden geçirildi. GEREÇ-YÖNTEM: Merkezimize 70 çocuk hasta (53 erkek, 17 kız; dağılım 1-11 yaş) kabul edildi. Hastalar cinsiyet, yaş, hasarlanmanın tipi, tedavinin şekli ve fonksiyonel sonuçlar açısından analiz edildi. Tedavinin ilk basamağı geniş debridman ve irigasyondu. Kompleks yumuşak doku defekti olan hastalar çok seanslı rekonstrüksiyon girişimleri ile tedavi edildi. Amputasyon veya kısmi amputasyonlarda dolaşımı olmayan parmaklara amputasyon uygulandı.BULGULAR: En sık karşılaşılan hasarlanma tipi, amputasyonlar ve kompleks yumuşak doku defektleri idi. Diğer hasarlanmalar içerisinde, kırıklar, kısmi amputasyonlar ve cilt defektleri yer almakta idi. Yirmi olguda cilt defekti kısmi kalınlıkta deri grefti ile kapatıldı ve fonksiyonel sonuçlar iyi idi. Kompleks yumuşak doku hasarlanması olan 40 olguda cilt defekti flep ile kapatıldı. Fonksiyonel sonuçlar bu olguların 30’unda iyi ve 10’unda orta idi. Tam amputasyon olan 50 parmak da hasarlanmadan hemen sonra revaskülarizasyon denendi ancak olguların hepsinde başarısızlıkla sonuçlandı. Fonksiyonel sonuçlar olguların 40’ında iyi, 5’inde orta ve 5’inde kötü idi. Bütün kırıklar 6 hafta içerisinde iyileşti ve kemik iyileşmesi ile ilgili komplikasyon gözlenmedi. SONUÇ: Bu ciddi el yaralanmalarında agresif debridman, kırık redüksiyonu ve erken yumuşak doku örtümü temel tedavi yöntemleridir.

7. 
Nadir bir akut karın tablosu nedeni: Apendiks müsinöz kistadenomu
Mucinous cystadenoma of the appendix: a rare cause of acute abdomen
Kenan Calışkan, Sedat Yıldırım, Nebil Bal, Tarık Zafer Nursal, Aydın Can Akdur, Gökhan Moray
PMID: 18988054  Sayfalar 303 - 307
AMAÇ: Akut karın bulguları oluşturan, apendiksin müsinöz kistadenomları araştırıldı.
GEREÇ-YÖNTEM: Histopatolojik olarak apendiksin müsinöz kistadenomu tanısı alan 11 hasta geriye dönük olarak değerlendirildi. Hastaların, dosya taramalarından elde edilen, demografik veriler, klinik özellikler, ultrasonografi (USG), kolonoskopi ve bilgisayarlı tomografi (BT) bulguları, patoloji raporları, ameliyat öncesi, ameliyat ve sonrası bulguları incelendi. BULGULAR: Patolojik incelemesi yapılan apendektomi parçalarında müsinöz kistadenom görülme sıklığı %0,95 olarak saptandı. Toplam 11 olgunun beşi kadındı. Ortalama yaş 70 (50-85) idi. Olgularda en sık görülen klinik bulgu ise karın ağrısıydı (%81,8). Karın USG’si yapılan sekiz olguda kistik kitle ve kist duvar kalsifikasyonları izlendi. BT incelemelerinde sekiz olguda düzgün kenarlı kistik kitle ve kist duvar kalsifikasyonu izlendi. Kolonoskopik inceleme yapılan bir olguda ise kolonda kitle izlendi. Diğer bir olguda ise eşlik eden kolon kanseri saptandı. Olguların dokuzuna apandektomi, ikisine sağ hemikolektomi ameliyatları yapıldı. SONUÇ: Kolonoskopi, USG ve BT mukosel tanısı ve yandaş kanser olgularının araştırılmasında faydalı yöntemler olmasına rağmen kesin tanı, ameliyat bulguları ve ameliyat sonrası yapılan patolojik incelemelerle belirlenir. Apendiksin müsinöz kistadenomlarının tedavisi apandektomidir, ancak ameliyat esnasında mukosel içeriğinin batın içine dökülmemesine özen gösterilmelidir.

8. 
Should the New Injury Severity Score replace the Injury Severity Score in the Trauma and Injury Severity Score?
Should New Injury Severity Score Replace Injury Severity Score in Trauma and Injury Severity Score ?
Şule Akköse Aydın, Mehtap Bulut, Halil Özgüç, İlker Ercan, Nursel Türkmen, Bülent Eren, Mehmet Esen
PMID: 18988055  Sayfalar 308 - 312
AMAÇ: Bu çalışmada, çoklu travmalı olgularda mortalitenin öngörülmesinde hem Yaralanma Şiddeti Ölçeği (ISS) ile Yeni Yaralanma Şiddeti Ölçeği (NISS) etkinliği karşılaştırıldı, hem de “Travma ve Yaralanma Şiddeti Ölçeği’nde (TRISS) ISS’nin yerini NISS alabilir mi?” sorusuna cevaplar arandı. GEREÇ-YÖNTEM: En az iki organ sistemi yaralanması olan 16 yaş üstü 550 travma olgusunun Revize Edilmiş Travma Skoru (RTS), ISS ve NISS’leri saptandı. Bu olguların TRISS’leri önce önerilen yönteme göre; ISS, RTS, yaş parametreleriyle (TRISS 1) sonra NISS, RTS ve yaş parametreleriyle (TRISS 2) hesaplandı. Her skorun cut-off değerleri ROC analizi ile belirlendi. Belirlenen cut-off değerlerine göre sınıflanan travma skorları, diğer olası risk faktörleriyle birlikte lojistik regresyon analizine konuldu ve mortaliteyi etkilemedeki risk düzeyi araştırıldı.
BULGULAR: ISS, NISS, TRISS 1 ve TRISS 2’için ideal cut-off değerleri sırasıyla 21.0 (AUC: 0,907), 25.0 (AUC: 0,914), 90 (AUC: 0,934), 86 (AUC: 0,935) olarak hesaplandı. Mortalitenin öngörülmesinde ISS ile NISS ve TRISS 1 ile TRISS 2 arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı. SONUÇ: Sonuç olarak, mortaliteyi öngörmede ISS ile NISS arasında anlamlı bir fark yoktur. TRISS modelinde ISS yerine NISS kullanılması anlamlı bir farklılığa yol açmamaktadır ve bu nedenle önerilebilir.

9. 
Altmış beş yaş ve üstü travmalı hastalarda yandaş hastalık ve ilaç kullanımının travma üzerine etkileri: Üniversite acil servis deneyimi
Effects of co-morbid disease and drug consumption on trauma patients 65 years of age and older: a university emergency department experience
Can Aktaş, Şevki Hakan Eren, Mehmet Eryılmaz
PMID: 18988056  Sayfalar 313 - 317
AMAÇ: Travma nedeniyle acil servise başvuran 65 yaş ve üstü bireylerin travma nedenleri, travma sonucu ortaya çıkan bulgular, yandaş hastalıklarının ve ilaç kullanımının travma etyolojisi üzerine olan etkisi araştırıldı. GEREÇ-YÖNTEM: Bu çalışma Yeditepe Üniversitesi Hastanesi acil servisinde Ocak 2005 ile Şubat 2006 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Çalışmaya, travma nedeniyle acil servise getirilen 65 yaş ve üstü 91 olgu (48 erkek [%52,7], 43 kadın [%47,3]; ortalama yaş 73±5,42; dağılım 65-92) dahil edildi. Olguların yaşları, cinsiyetleri, başvuru nedenleri, yaralanma tipleri, yandaş hastalıkları, ilaç kullanımları ve Yaralanma Şiddeti Ölçeği incelendi. BULGULAR: Hastaların 57’si (%62,6) düşük enerjili düşme, 13’ü (%14,3) yüksek enerjili düşme, 6’sı (%6,6) düşük enerjili araç kazası ve 14’ü (%15,4) yüksek enerjili araç kazası nedeniyle başvurdu. Düşme nedeniyle başvuran hastalarda, hipertansiyon, düşme dışı nedenlere göre anlamlı olarak daha sık rastlandı (p=0,003). Düşük enerjili düşmelerde femur kırığı daha sık gözlendi (p=0,026). Yüksek enerjili düşmelerle vertebra kırığı arasında anlamlı bir ilişki saptandı (p=0,037). Düşük enerjili motorlu araç kazalarında yumuşak doku travması anlamlı olarak daha yüksek idi (p=0,01). Yüksek enerjili motorlu araç kazaları ile kot kırığı arasında anlamlı olarak ilişki vardı (p<0,001). SONUÇ: Akut ya da kronik hastalıklar ve ilaçların etkileri yaşlı bireylerin yaralanma riskini arttırmaktadır. Bu nedenlerden dolayı tüm yaşlı travma hastaları değerlendirilirken ilaç kullanımı, yandaş hastalık öyküsü dikkatle sorgulanmalı ve travmaya neden olan faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır.

10. 
V. Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Kongresi bildirilerinin değerlendirilmesi
The evaluation of abstracts presented at the 5th Congress of National Trauma and Emergency Surgery
Turgut Deniz, Meral Saygun, Tayfun Sahiner, Fatih Ağalar, Korhan Taviloğlu, Kaya Yorgancı, Cemalettin Ertekin
PMID: 18988057  Sayfalar 318 - 322
AMAÇ: V. Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Kongresi’nde sunulan bildiri özetlerinin öz yazım kılavuzuna uygunluğu değerlendirildi; demografi, metodoloji ve yazım tekniği yönünden incelendi. GEREÇ-YÖNTEM: Kongre kitapçığındaki 451 bildiri değerlendirmeye alındı. Değerlendirilen parametreler; çalışmanın türü ve içeriği, çalışmanın yapıldığı kurumlar, yazar sayısı, başlık kullanımının uyumluluğu, yapısal öz kullanımı, sözcük sayısı, dilin akıcılığı, uygun istatistiksel değerlendirme ve sonuç-öz ilişkisiydi. BULGULAR: Çalışmaların %49’u retrospektif, %29’u olgu sunumuydu. Bildirilerin %33’ü izole organ yaralanması, %26’sı tek sistem yaralanması, %24’ü çoklu sistem yaralanmasına ilişkindi. Çalışmaların %43’ü üniversite, %38’i devlet hastanesi kökenliydi. Çalışmaların %40’ı genel cerrahiyle ilgiliydi, %29’u ise multidisiplinerdi. Çalışmalardaki ortalama yazar sayısı 5,6±1,8 idi; üniversite ve devlet hastaneleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı (p=0,001). Bildirilerin %91’inde yapısal öz vardı, %57’si 100-250, %42’si ise 250-500 sözcük içermekteydi. Çalışmaların %73’ü akıcı olarak değerlendirildi. Tüm bildirilerin %19’unda istatistiksel yöntem uygulandığı belirlendi. Bildirilerin çoğu akıcı idi. İstatistiksel analiz uygulama yönünden üniversite ve devlet hastaneleri arasında anlamlı fark saptandı (p=0,001). Sonuç-öz ilişkisi bildirilerin %71’inde yeterli olarak değerlendirildi. SONUÇ: Bildiri özeti yazma konusunda bazı sorunlarımızın olduğu saptanmıştır. Yapısal öz kullanımı, akıcılık ve yazım kurallarına uyumu artırmaktadır. Özellikle çoklu yaralanlamaları irdeleyen klinik çalışmalar ve deneysel çalışmalar özendirilmeli, bu yönde araştırmalar teşvik edilmelidir.

OLGU SUNUMU
11. 
Tanısal ikileme neden olan apandikolitiyazis: Akut apandisitin nadir görülen bir sebebi (Olgu sunumu)
Appendicolithiasis causing diagnostic dilemma: a rare cause of acute appendicitis (report of a case)
Zafer Teke, Burhan Kabay, Halil Erbiş, Ömer Levent Tuncay
PMID: 18988058  Sayfalar 323 - 325
Apandikolitiyazis, apandis içerisinde taşlaşma meydana gelmesi şeklinde tanımlanan bir durumdur. Apandis taşları, akut apandisitli hastalarda %10 oranında bulunur, fakat daha sıklıkla perfore apandisitte ve apse oluşumunda görülür. Biz burada genitoüriner sistemin akut hastalıklarını taklit eden ve tanısal karışıklığa neden olan apandikolitiyazise bağlı bir akut apandisit olgusu sunuyoruz. Otuz sekiz yaşındaki bir erkek hasta şiddetli, ani başlangıçlı, tekrarlayan, sağ kasık bölgesine doğru yayılan, bulantının eşlik ettiği kramp tarzı karın sağ alt kadran ağrısı ile acil servise başvurdu. Fiziksel incelemede karın sağ alt kadranda defans muskuler ve ribaund hassasiyeti, sağ üreter trasesinde hassasiyet ve sağ kostovertebral açı hassasiyeti saptandı. Direkt grafide, sağ böbrek taşı ve karın sağ alt kadranda 3 cm çapında insidental opasite olduğu görüldü. Hastaya apandektomi yapıldı. Tanı operasyonla ve apandikolitiyazisi gösteren apandektomi materyalinin direkt grafisiyle konuldu. Akut apandisit, çeşitli genitoüriner hastalıklar şeklinde ortaya çıkabilir. Akut apandisitle birlikte veya birlikte olmadan bir apandis taşı olasılığı, akut alt karın ve pelvik hastalıkların ayırıcı tanısında ve sık görülen akut ürolojik hastalıklardan dolayı her zaman düşünülmelidir.

12. 
Çocuklarda görülen, perioral elektrik yanığı: Olgu sunumu
Perioral electrical burn in children: case report
Mustafa Keskin, Zekeriya Tosun, Ahmet Duymaz, Nedim Savacı
PMID: 18988059  Sayfalar 326 - 329
Nadir görülen bir ev içi yaralanma olan perioral elektrik yanıkları estetik ve fonksiyonel açıdan deformiteye yol açmaktadırlar. Bu yüzden bölgenin rekonstrüksiyonu da özellik arz etmektedir. Perioral elektrik yanıkları genelde üç yaş altı çocuklarda elektrik kablosunun ısırılması ile meydana gelir. Acil servise getirilen 11 aylık kız çocuğunda; prize takılı televizyonun elektrik kablosunu ısırma sonucu perioral elektrik yanığı saptandı. Dudağın %60’ını kapsayan, altta mentuma uzanan, sol kommissürü içine alan, üst dudağın sol yarısının ıslak mukozasına uzanan ve dilin distalini ve ağız tabanını kapsayan yanık alan mevcut idi. Yanığın meydana gelmesini takiben sekizinci günde çevre sağlam doku ile yanıklı doku tamamen birbirinden ayrıldı ve alt labial arterden kanama meydana geldi. Alt dudak defektini kapatmak için defekt lateralinden, inferior pediküllü, nazolabial flep kullanıldı. Flebin mukoza tabakası diseke edilip, ilerletilerek alt dudak vermillonu oluşturuldu. Bu olgu ile birlikte perioral elektrik yanıklarında tedavi prensipleri ve seçenekleri sunuldu.

13. 
Güdük apandisiti, apendektomi sonrası ender görülen komplikasyon: Olgu sunumu
Stump appendicitis, rare complication after appendectomy: report of a case
Öner Menteş, Nazif Zeybek, Aslı Oysul, Sevgen Çelik Önder, Turgut Tufan
PMID: 18988060  Sayfalar 330 - 332
Cerrahi pratikte apendektomi ameliyatı en sık yapılan işlemlerden birisidir. Güdük apandisiti inkomplet apendektomi sonrası rezidüel olarak kalan apandiksin enflamasyonu sonrası ender görülen komplikasyondur. Klinik olarak akut karın tablosuna yol açmaktadır. Bu yazıda, apendektomi ameliyatından 12 yıl sonra güdük apandisiti olan olgu sunuldu. Akut apandisit tanısı konulan olgu ameliyat edildi, ameliyat sonrası dördüncü gün sorunsuz olarak taburcu edildi. Güdük apandisit akut karının nadir görülen bir nedenidir ve ayırıcı tanıda dikkate alınmalıdır.

14. 
Travmatik karotis arter diseksiyonuna bağlı serebral enfarkt: Olgu sunumu ve güncel yaklaşımın gözden geçirilmesi
Cerebral infarction due to traumatic carotid artery dissection: case report and review of current management
Cumhur Kılınçer, Mehmet Tiryaki, Yahya Çelik, Nilda Turgut, Kemal Balcı, Ufuk Utku, Sebahattin Çobanoğlu
PMID: 18988061  Sayfalar 333 - 337
İlerleyen nöroradyolojik yöntemler sayesinde travmatik karotis diseksiyonlarının sanıldığı kadar seyrek olmadığı anlaşılmıştır. Asemptomatik olduğu için tanısı konulamayan bazı olgularda geç dönemde nörolojik defisit gelişebildiğinden şüpheli hasta grubunda karotis diseksiyonunun akla gelmesi ve uygun şekilde araştırılması gereklidir. Bu yazıda, geçirdiği trafik kazası sonrasında karotis interna arter diseksiyonu ve buna bağlı serebral enfarkt gelişen bir hasta sunuldu. Hastalığın patogenezi, klinik özellikleri ve uygulanan tanı ve tedavi yöntemlerinin seçimi literatür bilgisi ışığında tartışıldı, sık rastlanmayan ancak akılda tutulması gereken bu durum hakkında güncel bilginin aktarılması amaçlandı.