p-ISSN: 1306-696x | e-ISSN: 1307-7945
Cilt : 23 Sayı : 6 Yıl : 2025

Hızlı Arama




SCImago Journal & Country Rank
Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi - Ulus Travma Acil Cerrahi Derg: 23 (6)
Cilt: 23  Sayı: 6 - Kasım 2017
DENEYSEL ÇALIŞMA
1. 
Application of pulsed arterial resuscitation in a rabbit model of hemorrhagic shock
Wendong Sun, Zhihui Shao, Haisong Xu, Wusi Qiu, Jiahua Sun
PMID: 29115659  doi: 10.5505/tjtes.2017.99567  Sayfalar 445 - 451

2. 
Deneysel omurilik yaralanmasında genel kaspaz inhibitörü Q-VD-OPh ve NMDH reseptör antagonisti riluzole’ün izole ve birlikte kullanımı
Combined and individual use of pancaspase inhibitor Q-VD-OPh and NMDA receptor antagonist riluzole in experimental spinal cord injury
Halil Can, Aydın Aydoseli, Cengiz Gömleksiz, Burcu Göker, Muhittin Emre Altunrende, Müge Dolgun, Altay Sencer
PMID: 29115658  doi: 10.5505/tjtes.2017.09694  Sayfalar 452 - 458
AMAÇ: Travma sonrası omurilik yaralanmalarında “ikincil hasar” olarak tanımlanan süreçte N-metil-D-aspartik asit reseptör antagonisti riluzole ve apoptozisin temel efektörü olan kaspazların genel inhibitörü Q-VD-OPh’nın ayrı ayrı ve birlikte kullanımlarının ikincil hasar gelişimi üzerine olan etkilerinin incelemesi amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışmada Sprague-Dawley türünden sağlıklı 45 adet erkek sıçan kullanıldı. Omurilik travması dorsal 7, 8, 9 laminektomi sonrası klip kompresyon yöntemi kullanılarak gerçekleştirildi. İlaçlar travmadan hemen sonra başlamak üzere beş gün boyunca intraperitoneal olarak uygulandı. Travma sonrası denekler Tarlov skalası ve eğik düzlem testi ile değerlendirildi. Beş gün sonra alınan omurilik örnekler hemotoksilen - eozin ve TUNEL boyama yöntemi kullanılarak histolojik incelemesi yapıldı.
BULGULAR: Histolojik inceleme sonrası enflamatuvar yanıt, nekroz ve apoptoz riluzole ve kombine ilaç kullanılan grupta diğer gruplara göre istatiksel olarak anlamlı iyi sonuçlar elde edildi. Deneklerin klinik motor fonksiyon değerlendirilmesinde Q-VD-OPh kullanılan grupta diğer gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı iyi sonuçlar elde edildi.
TARTIŞMA: Q-VD-OPh ve riluzole-Q-VD-OPh kombinasyonun travmada ikincil hasarın sınırlandırılmasında istatistiksel olarak iyi klinik ve histolojik sonuçlar elde edildi. Spinal travma sonrası ikincil hasarın etkisinin ortadan kaldırılması veya sınırlanması için laboratuvar çalışmaları daha kapsamlı yapılmalıdır.

3. 
Savaş alanında hayat kurtarıcı prosedürlere yeni bir bakış: Gece görüş gözlükleri ile acil krikotroidotomi, iğne torakostomi ve göğüs tüp torakostomi
A new perspective on life-saving procedures in a battlefield setting: Emergency cricothyroidotomy, needle thoracostomy, and chest tube thoracostomy with night vision goggles
Sedat Bilge, Attila Aydın, Meltem Bilge, Cemile Aydın, Erdem Çevik, Mehmet Eryılmaz
PMID: 29115646  doi: 10.5505/tjtes.2017.71670  Sayfalar 459 - 465
AMAÇ: Ağır ve çoklu travma hastalarında, hayat kurtarıcı prosedürlerin erken uygulanması artmış sağ kalım ile ilişkilidir. Gece yapılan savaş senaryosunda bu hayat kurtarıcı girişimlerin gece görüş gözlüğü (GGG) yardımıyla uygulanabilirliğini deneysel olarak saptamaya çalıştık.
GEREÇ VE YÖNTEM: Göğüs tüp torakostomi (GTT), acil krikotroidotomi (AK) ve iğne torakostomi (IT) girişimleri 10 adet askeri sağlık personeli tarafından gerçekleştirildi. Çalışmada girişimlerin başarı ve süreleri incelendi. Prosedürler, hazırlanan maket/model üzerinde gündüz aydınlık odada ve GGG yardımı ile karanlık odada yaptırıldı. Operatörler girişimlerin kolaylığını derecelendirdi.
BULGULAR: Tüm girişimler başarılı bulundu. Operatörler, gece yapılan GTT ve AK girişimlerini gündüz saatlerinde yapılan girişimlere göre zor buldu (p<0.05). İğne torakostomi grupları arasında zorluk açısından anlamlı fark yoktu. Girişimlerin tamamlanma süreleri açısından karşılaştırıldığında, gündüz ve gece senaryoları arasında fark yoktu.
TARTIŞMA: Gece görüş gözlüğü kullanan operatörler, taktik ve medikal aktivitelerini yaparken gece görüş gözlüklerini çıkarmalarına ve ekstra ışık kaynağı kullanmalarına gerek olmadığı konusunda uyanık olmalıdırlar.

KLINIK ÇALIŞMA
4. 
Yanık hastalarında klinik enfeksiyonlar ve sonuçları
Clinical infection in burn patients and its consequences
Cem Emir Güldoğan, Murat Kendirci, Deniz Tikici, Emre Gündoğdu, Ahmet Çınar Yastı
PMID: 29115647  doi: 10.5505/tjtes.2017.16064  Sayfalar 466 - 471
AMAÇ: Yanık yaralanmaları, koruyucu cilt bariyerinin sürekliliğini bozmakla kalmayıp aynı zamanda sistemik etkiler yoluyla invaziv enfeksiyonları ve sepsisi de kolaylaştırır. Yanık sahası, kan ve idrar örnekleri, patojen ajanı belirlemek için sıklıkla kullanılanılır. Bu çalışmanın amacı, hastane Enfeksiyon Kontrol Komitesi tarafından ‘enfeksiyon açısından pozitif’ olarak onaylanan hastaların kültüründeki üremeleri analiz etmek ve bu üremelerin klinik etkilerini değerlendirmektir.
GEREÇ VE YÖNTEM: Çalışmaya %10’dan fazla yanık yüzey alanı olan ve Enfeksiyon Kontrol Komitesi tarafından “enfeksiyon varlığı” olan yatan hastalar dahil edilidi. Hastalar yaş, cinsiyet, yanık etiyolojisi, toplam yanık vücut alanı (TYVA), inhalasyon hasarı varlığı, sepsis, pozitif kültürler, yara-kan-idrar numunelerinden alınan mikroorganizmalar ve septik odak açısından değerlendirildi.
BULGULAR: Toplam 36 (%10.3) “enfeksiyon pozitif” hastanın 26’sı (%72.2) erkek, yaş ortalaması 44±21 idi. Tüm grupta ortalama TYVA %45.58±23.1 idi. Acinetobacter baumannii, yara kültürlerinde en fazla izole edilen organizma idi. Enfeksiyon varlığı doğrulanan hastalarda, idrar kültürlerinde izolasyon ile mortalite oranları arasında bir korelasyon vardı (p=0.023). Yirmi üçünde (%63.9) sepsis tespit edildi; bunlardan 21’inde inhalasyon yaralanması vardı. İnhalasyon hasarı ile sepsis arasında anlamlı bir ilişki vardı (p=0.015) ve hem sepsis hem de inhalasyon yaralanmasının mortaliteyi artırdığı görüldü (sırasıyla, p=0.027 ve p=0.009).
TARTIŞMA: Çalışmanın verilerine göre, yanıklı hastalarda toplam yanıklı vücut yüzey alanı mortalitede daha büyük öneme sahipken, sepsis ve/veya idrar yolu enfeksiyonu varlığı da mortalite nedeni olarak işaret edilmelidir.

5. 
Akut pankreatitte iskemi modifiye albümin ve Ranson skoru arasındaki korelasyon
Correlation between ischemia-modified albumin and Ranson score in acute pancreatitis
Cem Emir Güldoğan, Murat Özgür Kılıç, İlhan Balamir, Mesut Tez, Turan Turhan
PMID: 29115648  doi: 10.5505/tjtes.2017.51499  Sayfalar 472 - 476
AMAÇ: Ranson skoru akut pankreatitin (AP) şiddetinde en yaygın kullanılan prognostik model olmasına karşın, iskemi modifiye albümin (İMA) son yıllarda çeşitli iskemi temelli hastalıklar için yeni bir belirteç olarak bildirilmiştir. Amaç AP hastalarında Ranson skoru ve İMA arasındaki korelasyonu araştırmaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Kırk üç AP hastası çalışmaya dahil edildi. Tüm hastalar hafif ve şiddetli AP olarak sınıflandırıldı. Plazma İMA seviyesi tanıdan sonra ve tedaviden öncesi ölçüldü. İskemi modifiye albümin düzeyi ile amilaz düzeyi, Ranson skoru ve hastalığın şiddeti arasındaki ilişki değerlendirildi.
BULGULAR: Yirmi dokuz (%67.4) hastaya hafif AP tanısı konarken, 14 (%32.6) hasta orta şiddetli veya şiddetli hastalık formuna sahipti ve şiddetli AP olarak sınıflandırıldı. Hasta grupları arasında İMA düzeylerinde anlamlı bir fark yoktu (p=0.737). İskemi modifiye albümin düzeyleri ile amilaz düzeyleri (p=0.470), Ranson skoru (p=0.664) ve hastalık şiddeti (p=0.741) arasında korelasyon saptanmadı.
TARTIŞMA: Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, İMA AP’de hastalık şiddetinin erken tahmininde yararlı bir belirteç olarak görünmemektedir. Önemli dezavantajlarına rağmen, Ranson skoru hastalığın şiddetini daha doğru göstermektedir.

6. 
Enflamatuvar belirteçlerin negatif apendektomi oranını azaltmadaki rolü: Bilgisayarlı tomografi bulgularına dayanan bir çalışma
Role of inflammatory markers in decreasing negative appendectomy rate: A study based on computed tomography findings
Ebru Ozan, Gökçe Kaan Ataç, Kaan Alişar, Aslıhan Alhan
PMID: 29115649  doi: 10.5505/tjtes.2017.36605  Sayfalar 477 - 482
AMAÇ: Bu çalışmada enflamatvuar belirteçlerin negatif apendektomi oranını düşürmedeki rolünün, akut apandisitin (AA) bilgisayarlı tomografi (BT) bulgularına dayanarak araştırılması amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Akut apandisit ön tanısıyla BT incelemesi yapılan 92 hastanın bilgileri geriye dönük olarak tarandı. Enflamatvuar belirteçler ile BT bulguları arasındaki ilişki araştırılarak, ROC analizi ile enflamatvuar belirteçler ve BT bulgularına ait kesim değerleri belirlendi. Apendektomi yapılan olgular, bu kesim değerlerine göre yeniden değerlendirilerek negatif apendektomi oranı yeniden hesaplandı. Gerçek negatif apendektomi oranı ile yeniden hesaplanan negatif apendektomi oranı arasındaki fark ki-kare testi kullanılarak analiz edildi.
BULGULAR: Apendiks çapı, apendiks duvar kalınlığı ve çekum duvar kalınlığı için kesim değerleri sırasıyla, 7.9 mm, 2 mm ve 2.3 mm olarak bulundu. Beyaz küre sayımı, nötrofil/lenfosit oranı ve C-reaktif protein için kesim değerleri sırasıyla, 7.47, 4.06 ve 13 olarak bulundu. Gerçek negatif apendektomi oranı ile kesim değerlerine göre yeniden hesaplanan negatif apendektomi oranı arasındaki istatistiksel fark neredeyse anlamlı idi (p=0.058).
TARTIŞMA: Enflamatvuar belirteçler AA kesin tanısı için tek başlarına yetersizdir. Ancak, çalışmamızda bulunan kesim değerleri, özellikle arada kalınan olgularda, kesin tanı için faydalı olarak negatif apendektomi oranının düşürülmesine katkı sağlayabilir.

7. 
Kardiyak nedenlerle hastanede yatan hastalarda spontan rektus kılıf hematomu: Tek merkez deneyimi
Spontaneous rectus sheath hematoma in cardiac in patients: a single-center experience
Ebubekir Gündeş, Durmuş Ali Çetin, Ulaş Aday, Hüseyin Çiyiltepe, Kamuran Cumhur Değer, Orhan Uzun, Aziz Serkan Senger, Erdal Polat, Mustafa Duman
PMID: 29115650  doi: 10.5505/tjtes.2017.67672  Sayfalar 483 - 488
AMAÇ: Bu yazıda kardiyak patoloji nedeniyle kardiyoloji ve kalp damar cerrahisi kliniklerinde antikoagülan ve antiagregan tedavisi altında spontan gelişen rektus kılıf hematomunun mortalite ile ilişkisi sunuldu.
GEREÇ VE YÖNTEM: Ocak 2010 ve Aralık 2015 tarihleri arasında Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde spontan rektus kılıf hematom tanılı 27 hasta geriye dönük olarak değerlendirildi.
BULGULAR: Hastaların 19’u (%70.4) kadın, sekizi (%29.6) erkek olup yaş ortalamaları 63±12 (dağılım, 32- 84) yıldı. Hastaların tamamında en az bir olmak üzere takip gerektiren ek hastalık mevcuttu. Hastaların 14’ü sadece antikoagülan tedavi, sekizi sadece antiagregan tedavi ve geri kalan beş hasta ise hem antikoagülan hem de antiagregan tedavi almaktaydı. Fizik muayenede olguların tümünde karın alt kadranlarında ağrılı palpabl kitle vardı. Bilgisayarlı tomografideki boyut ve lokalizasyona göre tiplendirildiğinde olguların yedisi Tip 1, altısı Tip 2, 14’ünün ise Tip 3 olduğu saptandı. Olguların 23’üne tıbbi tedavi uygulanırken geriye kalan dört hastayada cerrahi tedavi uygulandı. Sekiz (%29.6) hastada mortalite izlendi.
TARTIŞMA: Sonuç olarak, rektus kılıf hematomu nadir olup kardiyak nedenlerle antikoagülan ve antiagregan alan hastalarda sıklığı artmaktadır. Kardiyak nedenlerle hastane yatışı esnasında rektus kılıf hematomu gelişen, ek hastalıkları olan ve hastanede kalış süresinin uzaması nedeniyle ek komplikasyonlar gelişen hastalarda mortalite önemli ölçüde artmaktadır.

8. 
Kolaylıkla atlanabilen bir antite olan epiploik apandisitin bilgisayarlı tomografi bulguları: Olgu serisi ve literatürün gözden geçirilmesi
Computed tomography findings of primary epiploic appendagitis as an easily misdiagnosed entity: Case series and review of literature
Rabia Ergelen, Ruslan Asadov, Burcu Özdemir, Derya Tureli, Baha Tolga Demirbaş, Davut Tuney
PMID: 29115651  doi: 10.5505/tjtes.2017.99894  Sayfalar 489 - 494
AMAÇ: Primer epiploik apandisit (PEA) nadir görülen bir hastalıktır.
GEREÇ VE YÖNTEM: Bu yazıda PEA tanısı alan 45 hastanın klinik verileri ve bilgisayarlı tomografi (BT) bulguları geriye dönük olarak değerlendirildi.
BULGULAR: Fizik muayene bulguları ve ağrının lokalizasyonuna göre hastalar akut apandisit (n=13), akut kolesistit (n=2), akut diverkülit (n=19), renal kolik (n=7) ve over patolojisi (n=4) öntanılarını aldılar. Bu hastalara BT incelemesi sonucunda PEA tanısı konuldu.
TARTIŞMA: Primer epiploik apandisit patogonomik olmayan klinik ve laboratuvar bulgularına sahiptir ve akut karın hastalıklarının değerlendirilmesinde akılda tutulması gereken bir klinik antitedir.

9. 
Akut biliyer pankreatiti izleyen erken laparoskopik kolesistektomi iyileşme sürecini kısaltır
Early laparoscopic cholecystectomy following acute biliary pancreatitis expedites recovery
Seracettin Eğin, Metin Yeşiltaş, Berk Gökçek, Hakan Tezer, Servet Rüştü Karahan
PMID: 29115652  doi: 10.5505/tjtes.2017.50128  Sayfalar 495 - 500
AMAÇ: Bu geriye dönük çalışmamızda akut biliyer pankreatitli hastalarda erken ve geç laparoskopik kolesistektomi sonuçlarımızı karşılaştırarak, erken kolesistektominin güvenilirliğini, tekrarlayan biliyer pankreatit riskini, yatış günü ve morbidite üzerindeki etkilerini araştırmayı amaçladık.
GEREÇ VE YÖNTEM: Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Ocak 2009 – Aralık 2012 arasında akut biliyer pankreatitli 131 hasta çalışmaya alındı. Hastaların demografik özellikleri, şikayetlerinin süresi, ilk gelişteki biyokimya ve hemogram değerleri, Ranson skoru, atak sayısı, görüntülemeler, ameliyat türü ve süresi, ilk ataktan ameliyata kadar geçen gün sayısı, yatış günü ve komplikasyonlar kaydedildi. Ameliyatlarını ilk iki haftada olanlar erken (Grup 1), iki haftadan sonrakiler geç (Grup 2) olarak değerlendirildi.
BULGULAR: Grup 1’deki 47, Grup 2’deki 84 hastaya laparoskopik kolesistektomi yapıldı. Hiçbir olguda açık ameliyata geçilmedi, koledok yaralanması olmadı ve mortalite gelişmedi. Yatış günü ortalaması, Grup 1’de 7.6±3.0 gün, Grup 2’de 10.7±8.3 gün idi ve gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark bulundu (p=0.006). İki ve üzerinde atak sayısı Grup 2’deki hastaların 15’inde (%18) saptandı ve istatistiksel anlamlı fark bulundu (p=0.000).
TARTIŞMA: Ranson ≤3 biliyer pankreatitlerde erken laparoskopik kolesistektomi, operasyon süresi ve morbiditeyi artırmadığından ve diseksiyon güçlüğü yaratmadığından güvenle uygulanabilir. Geç kolesistektomiler tekrarlayan ataklar, yatış günü ve tedavi maliyetlerinde artışa neden olmaktadır. Randomize kontrollü çalışmalarla hafif ve orta biliyer pankreatitlerde erken kolesistektominin etkinliği ve güvenilirliği doğrulanmalıdır.

10. 
Akut kolesistitli yaşlı hastalarda erken kolesistektomi için köprü tedavisi: Perkütan kolesistostomi
Bridge treatment for early cholecystectomy in geriatric patients with acute cholecystitis: Percutaneous cholecystostomy
Sezgin Zeren, Zülfü Bayhan, Cengiz Koçak, Uğur Kesici, Mehmet Korkmaz, Mehmet Fatih Ekici, Mustafa Cem Algın, Faik Yaylak
PMID: 29115653  doi: 10.5505/tjtes.2017.63668  Sayfalar 501 - 506
AMAÇ: Akut kolesistitin (AC) başlıca sebebi safra taşlarıdır. Yaşlı hastalarda safra taşı insidansı artmaktadır. Bu çalışmada, akut kolesistitli yaşlı hastalarda erken kolesistektomi öncesi perkütan kolesistostominin (PK) etkinliğinin araştırılması amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM: Bu geriye dönük çalışma konvansiyonel veya laparoskopik kolesistektomiye (LC) giden 85 erken evre akut taşlı kolesistitli hasta içermektedir. Tüm hastalar 65 yaş üzerindedir.
BULGULAR: Hastalar iki gruba ayrıldı. Grup I; PK+erken kolesistektomi ve Grup II; yalnızca kolesistektomi. Çalışmamızda yaş, cinsiyet, cerrahi öncesi PK durumu, ameliyat sonrası komplikasyon, ameliyat sonrası mortalite, cerrahi yöntem ve ameliyat sonrası hastanede kalış süresi kaydedildi. Ortalama yaş 75.7±7.5 ve 73.7±7.2 idi. İki grup arasında anlamlı fark yoktu (p=0.041). Ameliyat sonrası komplikasyon oranı PK uygulanmayan grupta iki kat iken, PK ile kolesistektomi yapılan grupta az komplikasyon mevcuttu (p=0.032). Ameliyat sonrası mortalite bariz şekilde PK sonrası kolesistektomi uygulanan hastalarda düşüktü (p=0.017). Ortalama hastane yatış süresi grup I’de 5.6±2.4 gün ve Grup 2’de 11.2±7.7 gündü (p<0.001).
TARTIŞMA: Akut taşlı kolesistitte acil laparoskopik kolesistektomi hala en iyi cerrahi yöntemdir. Ayrıca çalışmamıza göre, geriatrik hastalarda perkütan kolesistostomi geçiş tedavisi ameliyat sonrası komplikasyon oranlarını azaltmada faydalı olabilir.

OLGU SERISI
11. 
Açık redüksiyon ve Herbert vidalarıyla internal fiksasyon yöntemiyle kapitellar kırıkların tedavisi
Management of capitellar fractures with open reduction and internal fixation using Herbert screws
Asif Sultan, Omar Khursheed, Mohammad Rafiq Bhat, Hilal Ahmad Kotwal, Qazi Waris Manzoor
PMID: 29115654  doi: 10.5505/tjtes.2017.57142  Sayfalar 507 - 514
AMAÇ: Kapitellar kırıklar seyrek görülen dirsek yaralanmaları olup uygun biçimde tedavi edilmediğinde ağır fonksiyonel kısıtlamaya neden olabilirler. Erkenden mobilizasyona olanak sağlayan stabil bir eklem durumunu gerçekleştirmek için kapalı redüksiyon ve alçıyla tespitten açık redüksiyon ve internal fiksasyona (ARİF) kadar sayısız tedavi geliştirilmiştir. Geniş bir lateral yaklaşım yoluyla Herbert vidaları ve ARİF yöntemi kullanarak bu kırıkları tedavi etmenin fonksiyonel sonuçlarını belirledik.
GEREÇ VE YÖNTEM: Bu geriye dönük çalışmaya kapitellar kırıkları olan 15 hasta dahil edildi. İyi çekilmiş bir radyografi önemli olduğundan her hastada bu husus vurgulandı. Beş yıllık çalışma dönemi boyunca tüm kırıklar geniş bir lateral ekspozürle açık redüksiyon ve Herbert vidaları kullanılarak internal fiksasyonla tedavi edildi. Ortalama 3.6 yıllık (dağılım, 1.5–6 yıl) takipte klinik, radyografik bulgular ve Mayo Dirsek Performans İndeksine göre değerlendirmeler yapıldı.
BULGULAR: Bryan ve Morrey sınıflandırma sistemi kullanılarak 9, tip I ve 6 tip IV kapitellar kırık tespit edildi. Kemiğin kaynamasına kadar ortalama 12 hafta (dağılım, 8–16 hafta) geçmiş, tüm kırıklar kaynadı. Ortalama fleksiyon genişliği 130° (dağılım, 125°–135°) idi. Hastaların tümünde fonksiyonel hareket aralığı sağlandı; ortalama ekstansör hareket açıklığı 10° (dağılım, 0°-30°) idi. Son takipte bir olguda osteoartrit görüldü, herhangi bir avasküler nekroz veya heterotrofik osifikasyon gözlenmedi. İki hastada vidaların çıkartılması gerekti. On hastada mükemmel ve beş hastada iyi sonuçlar elde edildi.
TARTIŞMA: Herbert vidasıyla fiksasyon kapitellar kırıklarda stabil bir tespit sağladığı gibi genişletilmiş lateral açınımla bu kompleks kırıkların internal fiksasyonu ardından dirsek hareketliliğinde iyi-mükemmel sonuçlar elde edilebilir.

OLGU SUNUMU
12. 
Gecikmeli bipediküllü flep: Ateşli silah yaralanması sonrası bacak distalindeki defektlerin rekonstrüksiyonu için alternatif ve yeni metod: Olgu sunumu ve literatürün taranması
Delayed bipedicled flap: An alternative and new method for reconstruction of distal leg defect after gunshot trauma: A case report and review of the literature
Ali Rıza Yıldırım, Murat İğde, Mehmet Onur Öztürk, Hasan Murat Ergani, Ramazan Erkin Ünlü
PMID: 29115655  doi: 10.5505/tjtes.2017.90016  Sayfalar 515 - 520
Ateşli silah yaralanmaları, bacak distal bölgesinde kırık eşlik eden kemik, tendon gibi önemli yapıların ekspoze olduğu yumuşak doku defektlerine yol açan travmalardan biridir. Bu bölgenin yeterli yumuşak doku desteğine sahip olmaması nedeniyle lokal flep seçenekleri oldukça sınırlıdır. Günümüzde bu bölgenin rekonstrüksiyonu için en uygun seçenekler serbest flepler ve perforator flepler olmasına rağmen bu tür yüksek enerjili travmalar nedeniyle mevcut lokal flepler daha uygun hale gelmektedir. Bipediküllü flepler, çok çeşitli avantajları olması sebebiyle küçük ve orta boyutlu alt ekstremite defeklerinin rekonstrüksiyonunda sıkça kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, bacak distalindeki geniş yumuşak doku defektlerinin rekonstrüksiyonu için daha önce literatürde tanımlanmayan gecikmeli bipediküllü flebin kullanımı ve hasta sonuçları üzerinden mevcut literatür gözden geçirilerek flebin kullanımı tartışıldı.

13. 
Pankreatik psödokistli bir çocukta endoskopik drenaj ve kistoduodenostomi
Endoscopic drainage and cystoduodedonstomy in a child with pancreatic pseudocyst
Ufuk Ateş, Gönül Küçük, Kubilay Çınar, Berktuğ Bahadır, Mehmet Bektaş, Gülnur Göllü, Meltem Bingöl Koloğlu
PMID: 29115656  doi: 10.5505/tjtes.2017.61667  Sayfalar 521 - 524
Pankreas psödokisti tanısı alan 11 yaşındaki erkek çocuğun ince iğne aspirasyon biyopsisi sonrasında takipte birinci ayda tekrarladığı izlendi. Endosonografi yardımlı endoskopik drenaj ve üç yıllık takipte herhangi bir problem olmayan hastanın kontrol bilgisayarlı tomografsinde kist izlenmedi. Çocuklarda pankreatik psödokist yönetiminde endoskopik drenaj ve kistoduodenostomi minimal invaziv, güvenli ve etkin bir yöntemdir.

14. 
Çoklu parmak degloving yaralanmasında bir tamir yöntemi: Yaralı parmakların distal bazlı radiyal önkol perforator flebi ile sarılması
Wrapping degloved fingers with a distal-based radial forearm perforator flap: A repair method for multiple digital degloving injury
Yusuf Kenan Çoban, Özcan Öcük, Kaan Bekircan
PMID: 29115657  doi: 10.5505/tjtes.2017.57227  Sayfalar 525 - 527
Eldiven tarzı avulsiyon yaralanmaları el cerrahları çözülmesi zor problem oluşturur. Çünkü özellikle çoklu parmak yaralanmasında, rekonstrüktif mikrocerrahi, zaman sınırlaması gibi nedenlerle zorluklar taşır. Biz çoklu parmak “degloivng” yaralanması olan olgular için yeni bir metod öneriyoruz. Bu teknik iki aşamalı olarak distal bazlı radiyal ön kol flebi ile, yaralanmış tüm parmakların sarılması ve üçüncü hafta flep pedikülünün kesilmesini içeriyor. Erken yoğun fizik tedavi ile, el bileği ve parmak eklemlerinde oluşacak sertlikler önlenecektir.