DENEYSEL ÇALIŞMA | |
1. | Künt toraks travmasında göğüs kafesinin travma yönüne göre parenkim koruyucu etkisi: Deneysel çalışma Protective effect of the thoracic cage on parenchyma in response to trauma direction in blunt thoracic trauma: an experimental study Ş Kerem Özel, H Banu Özel, Neriman Çolakoğlu, Nevin İlhan, Nurettin Arslan, Enver OzanPMID: 20849042 Sayfalar 287 - 292 AMAÇ Bu çalışmanın amacı değişik yönlerden gelen künt travmaya karşı göğüs kafesinin parenkim koruyucu potansiyelini deneysel bir hayvan modelinde araştırmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM Dişi Wistar albino sıçanlar, herbirinde 6 adet olmak üzere kontrol, anterolateral, lateral ve posterolateral travma grupları olarak ayrıldı. Deney için özel imal edilen bir platformda kinetik enerjisi 1,96 jul olacak şekilde 500 gr’lık bir ağırlık 40 cm’lik bir yükseklikten sol hemitoraks bölgelerine düşürüldü. Travma öncesi ve travmadan 0, 1 ve 5 dakika sonra solunum sayısı ile kalp tepe atımı not edildi. Travmadan 24 saat sonra sol akciğer; yaş akciğer ağırlığı, histoloji ve doku malondialdehid tayini için eksize edildi. BULGULAR Tüm travma gruplarında, histolojik olarak kontrol grubuna göre ciddi akciğer kontüzyonu oluştuğu gözlendi. Malondialdehid hem lateral hem de posterolateral travma grubunda artarken kontrol grubuna göre yaş akciğer ağırlığının sadece posterolateral travma grubunda arttığı saptandı. Histolojik olarak pigmente hücre artışı ve mononükleer hücre infiltrasyonu posterolateral travma grubunda anlamlı bulundu. Fizyolojik parametrelerde anlamlı bir değişiklik saptanmadı. SONUÇ Göğüs kafesinin posterolateral bölgesinden alınan travmalarda akciğer parenkimi daha şiddetli etkilenebilmektedir. Farklı göğüs bölgelerinin aynı künt travma stresine farklı cevaplarının olabileceği ve bu cevapların göğüs kafesinin biyomekanik özelliklerine bağlı olabileceği düşünülmektedir. |
2. | Levosimendan erken dönem sepsiste aortada “transforming growth factor beta” ve Smad işaretlenmesini up-regüle eder Levosimendan up-regulates transforming growth factor-beta and Smad signaling in the aorta in the early stage of sepsis Koray Erbüyün, Demet Tok, Seda Vatansever, Gülay Ok, Elgin Türköz, Hasan Aydede, Yamaç Erhan, Idil TekinPMID: 20849043 Sayfalar 293 - 299 AMAÇ Bu prospektif kontrollü deneysel çalışma, levosimendanın erken dönem sepsiste transforming growth factor (TGF)-β3 ve Smad1, Smad2 ve Smad3 oluşumuna etkilerini araştırmak amacıyla planlandı. GEREÇ VE YÖNTEM Yirmi dört sıçan rasgele dört gruba ayrıldı: 1) sham kontrol grubu 2) dobutamin grubu - abdominal hipertansiyon, çekal ligasyon ve delme (ÇLD) tekniği ile peritonit modeli prensibiyle sepsis oluşturuldu, sonra sıçanlar 10 µg.kg-1 dk-1 intravenöz (IV) dobutamin infüzyonu ile tedavi edildi, 3) levosimendan grubu - 2. grupta olduğu gibi sepsis modeli gerçekleştirildi sonra sıçanlar levosimendan IV bolus 200 µg.kg-1 takiben, 200 µg.kg.-1 dk-1 IV infüzyonu ile tedavi edildi, 4) kontrol grubundakilere tedavi yapılmadı. Tüm sıçanlar ÇLD’den 8 saat sonra öldürüldü. Aort doku örnekleri immünohistokimyasal olarak boyandı. BULGULAR ÇLD hem kontrol, hem de dobutamin gruplarında ılımlı IL-1 boyanmasına neden oldu. Tumor necrosis factor (TNF)-α immünreaktivitesi sham ve kontrol grubunda ılımlıydı. Sham, kontrol ve dobutamin gruplarında TGF-β3 ılımlı derecede yüksek bulunurken, bu parametre levosmendan grubunda orta derecede yüksek saptandı. Smad1, Smad2 ve Smad3 levosmendan grubunda orta derecede yükselmiş olarak saptandı. SONUÇ Levosimendanın hemodinami ve global oksijen taşınmasına sağladığı olumlu etkiler, deneysel ve klinik çalışmalarda bildirilmiştir. Levosimendanın C++ iyon duyarlılığı üzerine etkileri yanı sıra, TGF-β3, Smad1, Smad2 ve Smad3 oluşumunu etkileyerek enflamasyonda sitokin salınımına da etkileri olabilir. |
KLINIK ÇALIŞMA | |
3. | Hastane öncesi dönemde, travma hastasında tedavinin optimizasyonunda teknolojik olarak geliştirilmiş bir sistemin pilot uygulaması Pilot implementation of a technologically advanced system for the optimization of pre-hospital, trauma patient care Constantine E Vagianos, Efi Dimopoulou, Dimitrios Tsiftsis, Charalambos Spyropoulos, Panagiotis Spyrakopoulos, Konstantinos VagenasPMID: 20849044 Sayfalar 300 - 307 AMAÇ Tıbbi bilişim sistemleri arasındaki işbirliği, kablosuz iletişim ve hastane öncesi acil hizmetler, optimum hastane öncesi hasta tedavisi için kaçınılmazdır. Teknolojik yeniliklerin kullanılması, hastanın yararına bütün tarafları koordine eden entegre bir merkezin organizasyonu ile ilgili olarak hastane öncesi ortamda tıbbi bakımı iyileştirir. GEREÇ VE YÖNTEM Güneybatı Yunanistan’da bir kent olan Patras’da, şehir planını gösteren dijital bir harita üzerinde acil girişim araçlarının yerleşimini hemen işaretleyen bir Coğrafi Bilgi Sistemi ile donatılmış bir görev dağıtım merkezi geliştirilmiştir. Ek olarak, Ulusal Acil Yardım Merkezi’nin üç ambulansı, trafik ışığı bulunan kavşaklarda aracın trafik önceliğine yönelik bir trafik düzenleme sistemi ile donatılmıştır. Sistem, araç kabininde bulunan hücresel esaslı bir teletıp modülü, bir Küresel Konumlandırma Sistemi ve bir web kamera sisteminden oluşmuştur. BULGULAR Yukarıda söz edilen sistem, öncelikle kaza bölgesine en yakın ambulansı seçmek ve daha sonra hastaneye doğru optimum rotayı çizmek ve böylelikle genel transport süresini anlamlı şekilde azaltmak suretiyle, hastane öncesi tedaviye kayda değer ölçüde katkı sağlamıştır. SONUÇ Projenin, travma hastalarının tedavisiyle ilgilenen acil hastane departmanlarının ileri teknoloji kullanmak suretiyle diğer acil servisler ile koordine edilmesine yönelik hedefi, bu disiplinlerarası çaba kapsamında yerine getirilmiştir. |
4. | Alt ekstremitenin travmatik vasküler yaralanmaları: İran Ulusal Travma Projesi raporu Traumatic vascular injuries of the lower extremity: report of the Iranian National Trauma Project Mohammad R Rasouli, Majid Moini, Ali Khaji, Pedram Heidari, Arash AnvariPMID: 20849045 Sayfalar 308 - 312 AMAÇ Bu çalışma, İran’daki travmatik alt ekstremite vasküler yaralanmalarının özelliklerini belirlemeyi amaçlamıştır. GEREÇ VE YÖNTEM Alt ekstremite vasküler yaralanması bulunan hastalar, İran Ulusal Travma Projesinden seçildi. Bu proje, 2000-2004 yılları arasında sekiz büyük kentte yürütüldü ve 17000’den daha fazla sayıda hastayı içerdi. BULGULAR Toplam 92 vasküler alt ekstremite yaralanması bulunan 63 olgu (54 erkek) belirlendi. Hastaların ortalama yaşı, 25,87±13,37 yıl idi. Künt travma, penetran yaralanmaya göre daha yüksekti (%38’e karşı %62). Olguların 36’sında (%57), yaralanma nedeni, karayolu trafik kazası (KTK) idi. Hastaların %21’inde (n=24), vasküler yaralanma mesleki travmadan kaynaklanmıştır. İşçiler (n=23, %20) en çok etkilenen grup olmuştur. Üç hasta (%5) eşlik eden yaralanmaların şiddeti nedeniyle ölmüştür. SONUÇ Bizim bulgularımız, KTK’nın İran’daki en sık alt ekstremite vasküler yaralanma nedeni olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda bizim bulgularımız, mesleki yaralanmaların da kayda değer bir prevalansa sahip olduğunu göstermiştir. Bu yaralanmaların sıklığını azaltmaya yönelik önleyici stratejilerin oluşturulmasını önermekteyiz. |
5. | Pediatrik travmalı hastalarda radyolojik maliyet analizi A cost analysis of radiologic imaging in pediatric trauma patients Ahmet Güzel, Osman Temizöz, Burhan Aksu, Necdet Süt, Serap KarasalihoğluSayfalar 313 - 318 AMAÇ Çocuk acil servisimize travma nedeniyle başvuran hastalarda radyolojik maliyet analizi yapmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM Tüm olguların yaş, cinsiyet, travma tipi, istenilen radyolojik görüntüleme sonuçları ve bunların maliyetleri, hastaların gözlem süreleri ve tedavi sonuçları ile hastaneye yatış oranları geriye dönük olarak incelendi. BULGULAR Bu çalışmada yaşları 1-15 yaş arasında değişen ve yaş ortalaması 5,91±3,82 yıl olan 1231 travma olgusu incelendi. Radyolojik inceleme yapılan 996 olguya toplam 3382 radyolojik görüntüleme yapılmıştı ve bunlardan sadece 300’ünde (8,8%) patolojik bulgu mevcuttu. Ortalama radyolojik görüntülemelerin maliyeti 40,42±34,38 US$ (4,67-139,26 US$) idi. Total radyolojik inceleme maliyeti Glaskow Koma Skalası ile ters (r= -0,37, p<0,001) ve Travma Şiddet Skoru ile doğru (r= 0,27, p<0,001) orantılı olarak artış gösterirken Pediatrik Travma Skoru ile arasında anlamlı bir ilişki yoktu (r= -0,16, p>0,05). Çalışmaya alınan olguların hastanede kalış süresi ise ortalama 8,54±10,91 saat idi. SONUÇ Travmalı hastalarda ileri görüntüleme yöntemleri erken tanıda yardımcı bir unsurdur. Bununla birlikte acil servislerde gereksiz radyolojik incelemelerin ve bu incelemelere ait maliyetlerin azaltılması için periyodik eğitim programlarının uygulanması gerekmektedir. |
6. | Kurban bayramının gerçek kurbanları: Kurban kesimi ile ilişkili yaralanmalar The real victims of the Islamic Feast of Sacrifice: injuries related to the sacrifice Fikret Bildik, Türker Yardan, Ahmet Demircan, Mustafa Ülkü Uçkan, Mehmet Ergin, Emel Gülçin HacıoğluPMID: 20849047 Sayfalar 319 - 322 AMAÇ Müslüman ülkelerde her yıl hac ayında kurban bayramı kutlanır ve bu bayramda binlerce hayvan kesilir. Gerek hayvanın kesimi, gerekse etin işlenmesi sırasında çok sayıda ve çeşitte yaralanmalar meydana gelmektedir. Çalışmanın amacı, hayvan kesimi ile ilişkili yaralanma ile başvuran hastaların, demografik özelliklerini, hayvan kesimi deneyimlerini, yaralanma tiplerini ve hastane tedavi maliyetini saptamaktır. GEREÇ VE YÖNTEM Ankara’da Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servislerinde yapılan prospektif gözlemsel bir çalışmadır. İki kurban bayramı süresince acil servise hayvan kesimi ve et işlenmesi ile ilişkili yaralanma şikayetiyle başvuran ve çalışmaya katılmayı kabul eden 17 yaş üstü erişkin 120 hasta alındı. BULGULAR Hastaların yaş ortalaması 41,85±85 ve 101’i (%84,2) erkekti. Yüz on altı hastanın (%96,7) hayvan kesimi ve et işleme için yeterli deneyimi yoktu. Hastaların 97’si (%80,8) bayramın ilk günü başvurdu. Yaralanmaların 99’unun (%82,5) kesici alete bağlı, 21’inin ise (%17,5) düşme, boynuzlanma veya tekmelenme ile gerçekleştiği görüldü. Tam tendon kesisi, parmak amputasyonu, ekstremite kırıkları ve göz travması olan 14 (%11,7) hasta ameliyata alındı. Ortanca 104,76 (67,48-322,12) Türk Lirası (74,30 [47,86-228,45] USD) hastane tedavi maliyeti saptandı. SONUÇ Kurban kesimi için uygun koşullar hazırlanmalı, profesyonel kişilerce kesimlerin yapılması sağlanmalı, özellikle kurban bayramının ilk günlerinde acil servisler hem ekip, hem de malzeme yönünden takviye edilmelidir. |
7. | Ameliyat masasında kalın bağırsağın kılıf içine yıkanması ve ameliyat sırasında kolonoskopi: Yeni bir teknik In-sleeve on-table colonic irrigation in telescopic fashion and intraoperative colonoscopy: a novel technique Oğuzhan BüyükgebizPMID: 20849048 Sayfalar 323 - 326 AMAÇ Kalın bağırsak tıkanmalarının tedavisinde ameliyat esnasında bağırsak yıkaması ve kolonoskopisi, seçilmiş hastalarda, güvenli bir rezeksiyon ve primer anastomoz yapılmasına imkân vermektedir. Ancak önceden kullanılan teknikler uygun olmayan boşaltma yolu ve saçılma gibi ciddi sakıncalar taşımaktadır. Kolonun ameliyat masasında bir kamera kılıfı içerisinden ileriye doğru yıkanması, risklerin önlenmesi amacıyla yeni bir teknik olarak tanımlanmaktadır. GEREÇ VE YÖNTEM 2003 ve 2009 yılları arasında tümöre bağlı kalın bağırsak tıkanıklığı nedeniyle acile başvuran altı hastaya (yaşları 58-80, median 73) ameliyat masasında bağırsak temizliği yapıldıktan sonra kalın bağırsak rezeksiyonu ve primer anastomoz uygulandı. Kalın bağırsak, tıkanmanın proksimalinden kesilip proksimal uç bir naylon kılıf içine sokuldu. Kılıf bağırsağa sıkıca dikildi. Kolonun yıkaması için bir Foley kateter appendiksten çekuma ilerletildi. Yıkamadan sonra ameliyat sırasında kolonoskopi yapıldı. BULGULAR Teknik tüm hastalarda başarıyla uygulandı. Kalın bağırsağın yıkanması 12-16 dakika sürdü, kolononoskopiler ise 7-20 dakikada tamamlandı. Kalın bağırsağın yıkanması sırasında bulaş olmadı. Dört hastaya sol hemikolektomi, birine genişletilmiş sağ hemikolektomi diğerine ise total kolektomi uygulandı. Ameliyat sonrası dönemde komplikasyon gelişmedi. SONUÇ Tanımlanan ameliyat masasında kılıf içi(ne) yıkama tekniği, tıkanmış kolonun dışkı yükünün boşaltılmasında çabuk ve güvenlidir. Bulaş riskini azaltır ve primer rezeksiyon anastomoz için ameliyatın süresini kısaltır. Bu yöntem aynı zamanda ameliyat sırasında etkin bir kolonoskopiye olanak sağlar. |
8. | Acil cerrahide ince bağırsak tümörleri Small bowel tumors in emergency surgery Mustafa Turan, Kursat Karadayı, Mustafa Duman, Hatice Ozer, Sema Arıcı, Cihan Yıldırır, Osman Koçak, Metin SenPMID: 20849049 Sayfalar 327 - 333 AMAÇ Bu çalışmanın amacı, acil cerrahi sorunları ile hastanelerimize başvuran ince bağırsak tümörü olan 13 hastanın klinik sürecini, tanı çalışmalarını, uygulanan cerrahi işlemleri ve sağkalımlarını irdelemektir. GEREÇ VE YÖNTEM 1996 ile 2008 tarihleri arasında Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda ve Kütahya Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği’nde ince bağırsak tümörü nedeniyle acil cerrahi girişim uygulanan 13 hastanın dosyaları retrospektif olarak değerlendirildi. BULGULAR Hastaların yedisinde ince bağırsak tıkanıklığı, beşinde perforasyon ve birinde de invajinasyon vardı. Histopatolojik olarak hastaların dördünde adenokarsinom, üçünde ince bağırsak sarkomu, ikisinde Non-Hodgkin Lenfoma, birer hastada karsinoid tümör, ince bağırsak anjiyoleiomiyomu, Brunner bezi adenomu ve ince bağırsağın enflamatuvar psödotümörü saptandı. R0 rezeksiyon oranı %76 (10/13) iken R2 rezeksiyon üç (%23) hastada uygulanmıştır. SONUÇ İnce bağırsak tümörleri çok nadir görülür. Bulguları spesifik değildir ve tanı sürecinde daha ileri tanı yöntemlerine gereksinim duyulmaktadır. Bu tümörlerin biyolojik davranış tipi ve gelişim süreçlerine yapılan girişimin zamanı ve çeşidi sağkalımı belirlemektedir. |
9. | Unstable metacarpal and phalangeal fractures: treatment by internal fixation using AO mini-fragment plates and screws Unstable metacarpal and phalangeal fractures: treatment by internal fixation using AO mini-fragment plates and screws Mohammad Umar Mumtaz, Muneer Ahmad Farooq, Altaf Ahmad Rasool, Altaf Ahmad Kawoosa, Abdul Rashid Badoo, Shabir Ahmad DharPMID: 20849050 Sayfalar 334 - 338 AMAÇ El metakarp ve falanks kırıklarıyla ilgili olarak, uygun açık redüksiyon ve internal fiksasyon, hastaların %5’inden daha azında gerekli olmaktadır. Bunun dışında kalanlarda, bu kırıkların kapalı redüksiyondan gerek önce gerek sonra stabil olmaları nedeniyle, kapalı redüksiyon teknikleri olguların çoğunda tatmin edici sonuçlar vermektedir. AO mini-fragman plak ve vidalar doğru seçilmiş olgularda kullanıldığında eklemlerin erken hareketlenmesine ve böylelikle dışarı uzanan K-telleri ve hareketsizlik sorunlarını önleyerek iyi fonksiyonel sonuçlara olanak tanıyan sert fiksasyon sağlayabilir. İnternal fiksasyonun avantajları, bizi bu tip el yaralanmalarının yaygın olarak görüldüğü eyaletimizde böyle bir çalışma yapmaya teşvik etmiştir. GEREÇ VE YÖNTEM Kırk iki adet stabil olmayan metakarp ve falanks kırığı bulunan 40 hasta, AO mini-fragman plak ve vida kullanılarak, ileriye dönük olarak üç yıllık sürede açık redüksiyon ve internal fiksasyon yöntemiyle tedavi edildi. BULGULAR Genel olarak sonuçlar Amerikan El Cerrahisi Derneği ölçütlerine göre, olguların %78,5’inde iyi, %19’unda orta derece ve %2,5’inde kötü olarak değerlendirilmiştir. SONUÇ Bu teknik, komşu eklemlerin erken hareketlenmesine olanak sağlamaya yetecek oldukça sert bir fiksasyon sağlaması ve iyi fonksiyonel bulgular elde etmeye yardım etmesi nedeniyle, stabil olmayan metakarp ve falanks kırıklarını tedavi etmeye yönelik uygun bir seçenektir. |
10. | Diyafram yaralanmalarında tanı süreci ve yönetim: Künt ve penetran travmalı hastalara yaklaşım Diagnostic process and management of diaphragmatic injuries: approach in patients with blunt and penetrating trauma Atilla Çelik, Ediz Altinli, Neset Koksal, Kasim Caglayan, Mehmet Ali Uzun, Dogan Erdogan, Omer Faruk OzkanPMID: 20849051 Sayfalar 339 - 343 AMAÇ Travmalı hastalarda en sık gözden kaçan yaralanmalardan birisi diyafram yırtığıdır. Tespit edilmesi halinde tedavi için laparatomi veya torakotomi gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, ameliyat öncesinde ve ameliyat esnasında tespit edilen diyafram yaralanmalı, hastaların tanısal süreçlerini, mortalite ve morbidite oranları eşliğinde değerlendirmektir. GEREÇ VE YÖNTEM Kliniğimize yedi yıllık süre içinde kabul edilen 16 diyafram yaralanmalı hastada cerrahi girişim, eşlik eden yaralanmalar, hastanede kalış süresi, transfüzyon gereksinimi, mortalite ve morbidite oranları retrospektif olarak irdelendi. BULGULAR Yedi yılda 16 hasta diyafram yaralanması nedeniyle tedavi edildi. Kadın/erkek oranı 2/14 idi. Hastaların 15’i ameliyat edilirken bir hasta konservatif tedavi edildi. SONUÇ Diyafram yaralanmaları son yıllarda giderek artmaktadır. Yaralanma şiddeti skoru yüksek hastalarda diyafram yaralanması olasılığı mutlaka düşünülmelidir. |
11. | Kolelitiazisin beklenmedik komplikasyonu, safra taşı ileusu: Tanı zorlukları ve tedavi Gallstone ileus as an unexpected complication of cholelithiasis: diagnostic difficulties and treatment Savaş Yakan, Ömer Engin, Tahsin Tekeli, Bülent Çalık, Ali Galip Deneçli, Ahmet Çoker, Mustafa HarmanPMID: 20849052 Sayfalar 344 - 348 AMAÇ Safra taşı ileusu safra taşı hastalığının nadir ve genelde yaşlılarda görülen bir komplikasyonudur. Çalışmamızın amacı safra taşı ileusu tanısı alan 12 hastayla ilgili deneyimimizi değerlendirmek ve güncel literatür eşliğinde tartışmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM Kliniğimizde Ocak 1998-2008 yılları arasında safra taşı ileusu nedeniyle ameliyat edilen 12 olgunun dosyaları retrospektif olarak incelendi. BULGULAR Hastaların 9’u (%75) kadın, 3’ü (%25) erkek olup ortalama yaş 63,6 idi (dağılım, 50-80). Semptomların başlamasından hastaneye başvurmaya kadar geçen süre ortalama 4,1 (dağılım, 1-15) gün bulundu. Preoperatif tanı sadece 5 (%41,6) olguda konuldu. Hastaların 9’una (%75) enterolitotomi, 1’ine (%8,3) enterolitotomi + ince bağırsak rezeksiyonu, 1’ine (%8,3) tek aşamalı cerrahi, 1’ine (%8,3) ise enterolitotomi + jejunal perforasyona primer dikiş ameliyatı uygulandı. Perioperatif mortalite 2 (%16.6) olguda görüldü. SONUÇ Görüntüleme tekniklerindeki ilerlemeye rağmen safra taşı ileusu halen tanısal bir problemdir ve ameliyat öncesi tanı genellikle gecikmektedir. Safra kesesi taşı öyküsü bulunan ve acil servise akut intestinal tıkanıklık bulgularıyla başvuran özellikle yaşlı ve kadın hastalarda safra taşı ileusu akılda tutulmalıdır. |
12. | Akut mekanik intestinal tıkanıklıklar Acute mechanical intestinal obstructions Hasan Fehmi Küçük, Hasan Ediz Sıkar, Hüseyin Uzun, Fırat Tutal, Levent Kaptanoğlu, Necmi KurtPMID: 20849053 Sayfalar 349 - 352 AMAÇ Acil cerrahi polikliniğine başvuran akut mekanik intestinal tıkanıklık saptanan hastalardaki tedavi modaliteleri ve cerrahi işlemlerin zamanlaması ele alındı. GEREÇ VE YÖNTEM Bu çalışmaya, acil polikliniğe başvuran ve akut mekanik intestinal tıkanma tanısı konan tüm hastalar dâhil edildi. Sıvı resüsitasyona rağmen hemodinamik olarak stabil olamayan hastalar ve fiziksel incelemede peritoneal irritasyon saptanan hastalar acil ameliyat edildi. Hastalar, yapışıklığa bağlı olanlar Grup 1 ve diğer nedenlere bağlı olanlarda Grup 2 olarak iki gruba ayrıldı. Yirmi dört saat sonraki medikal ve cerrahi uygulamaları gruplar arasında değerlendirildi. BULGULAR Grup 1’deki 22 ve Grup 2’deki 53 hastaya cerrahi tedavi uygulandı. Gruplar arasında cerrahi uygulananlar arasında istatistiksel olarak fark vardı (p<0,05). Hastaneye başvurduktan sonra ortalama takip süreleri Grup 1 ve Grup 2 için sırasıyla 128,3±24,85 ve 43,1±15,51 saatti (p=0,0001). Grup 2’deki hastaların %76,6’sına 24 saatteki takipleri sırasında cerrahi girişim uygulandı. Oysa ki bu oran Grup 1’de %36 idi (p<0,05). SONUÇ Bu çalışmadan edindiğimiz klinik deneyim yapışıklık dışında akut mekanik intestinal tıkanıklık tespit edilen hastaların medikal tedavisi ve takibi ilk 24 saat içinde yapılmalıdır. |
13. | Gaziantep’te yeni kurulan bir yanık merkezinde 18 aylık deneyim Our 18-month experience at a new burn center in Gaziantep, Turkey Yusuf Kenan Coban, Ahmet Erkılıc, Harun AnalayPMID: 20849054 Sayfalar 353 - 356 AMAÇ Bu çalışma 1 Mayıs 2007 ile 10 Ekim 2008 tarihleri arasında Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi Yanık merkezine kabul edilen 411 olgunun retrospektif bir analizini içermektedir. GEREÇ VE YÖNTEM Merkeze kabul edilen tüm olguların kayıtları elektronik veri tabanından elde edildi. Cinsiyete göre yanık oranları %37,7 (n=147) kadın, %64,3 (n=264) erkek idi. BULGULAR Toplam vücut yanık yüzeyi %20-35 arasında olan olguların hastanede yatış süreleri elektrik, alev ve haşlanma yanıkları için sırayla 28, 18 ve 12’şer gün idi. %35-50 toplam vücut yüzey alan yanığı olan olguların ise bu süreler elektrik, kimyasal, alev ve haşlanma yanıkları için sırayla 44, 33, 31 ve 22’şer gün olarak saptandı. Vücut yüzey alanı %50’den fazla olan yanıklarda ise elektrik ve haşlanma yanıkları 40 gün ve daha üzerindeki hastane yatış sürelerine sahipti. Ölüm oranları %5,6 (n=23) idi. Yanık tedavisi sırasında en az bir epilepsi atağı ise %1,2 oranında görüldü. Altı olguda hemofiltrasyona yanıt veren akut böbrek yetersizliği gelişti. Alev yanığı olan 8 olguda inhalasyon hasarı varlığı gözlendi ve bunlardan 4 tanesi mekanik ventilasyona gerek duydu. SONUÇ Yanık hastalarının tedavisi ile uğraşanların bu yoğun mesailerine ek olarak, kendi verilerini tutmaları ve bunları yayınlamalarının konu ile ilgili ileriki çalışmalara yol göstereceğine inanmaktayız. |
14. | Travmatik ölümlerde postmortem raporlara göre önlenebilir ölüm nedenlerinin araştırılması Analysis of preventable deaths according to postmortem reports in traumatic deaths Murat Durusu, Mehmet Eryılmaz, Mehmet Toygar, Ersin BaysalPMID: 20849055 Sayfalar 357 - 362 AMAÇ Bu çalışmada, Diyarbakır Adli Tıp Kurumu’nda travma nedeniyle ölü muayenesi ve otopsi yapılmış olgularda önlenebilir ölüm nedenlerinin araştırılması amaçlandı. GEREÇ VE YÖNTEM Geriye dönük tanımlayıcı nitelikte planlanan bu çalışmada, Diyarbakır Adli Tıp Kurumunda 01.01.2008 - 31.12.2008 tarihleri arasında travmaya bağlı ölümlerde tutulan raporlardan demografik veriler, yaralanma tipi, yaralanma nedeni, yaralanma bölgeleri, ölüm nedeni ve ölüm yeri verileri toplandı. Elde edilen verilerden önlenebilir ölüm nedenleri ve bu ölümlerde medikal hatalar analiz edildi. Hataların tanımlanması-gruplandırılmasında ve önlenebilirlik kriterlerinin geliştirilmesinde Amerikan Cerrahlar Birliğinin ölçütleri örnek alındı. BULGULAR Değerlendirmeye alınan 747 olgudan %4,15’inin (n=31) önlenebilir, %16,20’sinin (n=121) potansiyel önlenebilir ve %79,65’inin (n=595) önlenemez nitelikte olduğuna karar verildi. Olguların %49,34’ü (n=75) suboptimal bakım, %41,45’inde (n=63) müdahalenin gecikmesi, %10,53’ünde (n=16) gecikmiş ya da yanlış tanı, %10,53’ünde (n=16) tıbbi yönetim karar hatası, %7,23’ünde (n=11) uygunsuz ya da yanlış tıbbi uygulama ve %3,95’inde (n=6) diğer hatalar gözlendi. SONUÇ Sonuçlar, modern travma bakımı ve travma merkezlerinin olduğu bölgelerde yapılan çalışmalarla karşılaştırıldığında önlenebilir ölüm oranları yüksek bulundu. Sonuç olarak modern travma sistemi ve travma merkezlerinin oluşturulmasının önlenebilir ölüm oranlarının azaltılmasında önemli olduğu kanaatine varıldı. |
15. | Çocukluk çağı invajinasyon olgularımız ve pnömatik redüksiyon Our childhood cases with intussusception and pneumatic reduction Levent Cankorkmaz, Gökhan Köylüoğlu, Mehmet Şerif Arslan, Cengiz GüneyPMID: 20849056 Sayfalar 363 - 366 AMAÇ İnvajinasyon, proksimal bağırsak segmentinin distal segment içine teleskopik olarak girmesidir. Çalışmanın amacı, invajinasyon olgularımızdan hareketle pnömatik redüksiyon deneyimlerimizi paylaşmaktır. GEREÇ VE YÖNTEM Çocuk cerrahisi kliniğinde 1996-2008 tarihleri arasında invajinasyon tanısıyla tedavi edilen 118 hastanın dosyaları, yaş, cinsiyet, başvuru ayı, bulgular, tanı/tedavi yöntemleri, invajinasyon tipi ve sürükleyici noktalar açısından yeniden incelenerek, bulgular tartışıldı. BULGULAR Hastaların 76’sı (%64) erkek, 42’si (%36) kadın, yaş ortalamaları 25±34 ay (dağılım, 3-180 ay) idi. Başvuruda en sık yakınmalar; karın ağrısı, huzursuzluk, kusma ve kanlı gaitaydı. İnvajinasyonların 109’u ileokolik (%92,3), 7’si (%6) ileoileal, 2’si ise (%1,7) kolokolikti. Elli üç olgu (%45) cerrahi dışı, geriye kalan olgular cerrahi yöntemle tedavi edildi. Hastaların hiçbirisinde mortalite görülmedi. Ameliyat edilen 65 hastadan 13’ünde sürükleyici nokta saptandı. Pnömatik redüksiyonun başarı oranı %86 idi. Semptomların başlama süresi ve kanlı gaita pnömatik redüksiyonun başarısını etkilemezken, yaşla başarı oranı düşmüştür. SONUÇ İnvajinasyona erken tanı konulması durumunda, cerrahi dışı yöntemlerle rahatlıkla tedavi edilebilen bir patolojidir. Çocuk yaş grubunda perforasyon ve peritonit bulguları olmayan tüm olgularda pnömatik redüksiyonun ilk seçenek olarak denenebileceğini düşünüyoruz. |
OLGU SUNUMU | |
16. | Alt ekstremite yakın mesafe pompalı tüfek yaralanmalarında grasilis serbest kas flebi ile onarım: İki olgu sunumu Reconstruction of lower extremity close-range shotgun injuries with gracilis free flap: a report of two cases Tahsin Oğuz AcartürkPMID: 20849057 Sayfalar 367 - 370 Yakın mesafeden oluşan pompalı tüfek yaralanmaları uzuvlarda tedavisi zor yaralara neden olur. Bu yaralanmaların sıfır noktasından yapılması uzuvlarda tipik olarak derin fakat geniş olmayan kaviter yaralar oluşturur. Bunların tedavisinde çoğunlukla doku nakline ihtiyaç vardır. Bu şekilde yaralanmış iki olguda debridman, negatif basınçlı pansuman ve serbest grasilis kas flebinin kullanımı sunulmuştur. |
17. | Rektus abdominis kası yerleşimli skar endometriyozisi Scar endometriosis in the rectus abdominis muscle Dündar Barlas, Süleyman Bozkurt, Mehmet Altan Kaya, Faik ÇelikPMID: 20849058 Sayfalar 371 - 372 Endometriozis uterin kavite dışındaki fonksiyonel endometrial doku varlığı olarak tanımlanır. En sık görülen bölge pelvis içindedir. Alışılmadık pelvis dışı endometriozis bölgeleri olarak mesane, bağırsak, apendiks, cerrahi skar, fıtık kesesi, akciğer, böbrek ve ekstremiteler bildirilmiştir. Skar endometriozis tanısı sıklıkla zor değildir ve anamnez ve fiziksel incelemeye dayanır. Burada rektus abdominis kası içerisinde abdominal duvarda yerleşmiş iki olgu sunulmuştur. Olgular lokal eksizyonla tedavi edilmiştir. |
18. | Önkolda ağaç yabancı cisim: Sekiz yıl sonraki başvuru Wooden foreign body in the forearm - presentation after eight years Divesh Gulati, Anil AgarwalPMID: 20849059 Sayfalar 373 - 375 Bu yazıda, unutulmuş bir travmadan 8 yıl sonra bulgular gösteren olgu sunuldu. Yapılan cerrahiyle, önkolda ağaç bir yabancı cisim bulunduğunu belirlendi. On yaşındaki erkek çocuk, önemsiz bir künt travmadan sonra sol önkolunda oluşan 6 hafta süreli, şişlikle birlikte olan ağrı ve zaman zaman oluşan kısa süreli ateş yakınması ile başvurdu. Sol önkolun üst üçte birlik kısmının postero-lateral yüzünde 7 x 3 cm boyutunda, hassas, lokal sıcaklığı artmış ve skar ya da yara olmaksızın fluktuasyon veren oval bir şişlik gözlendi (travma belirtileri). Önkol radyografileriyle kırık, periosteal reaksiyon veya diğer kemik lezyonu içermeyen bir yumuşak doku şişliği belirlendi. Şişlikten yapılan aspirasyon, pürülan materyali ortaya koydu (gram boyama negatif). Apse temizlendi, yapılan kavite incelemesinde granülasyon dokusu içindeki 14 mm uzunluğunda ağaçtan ince bir yabancı cisim bulundu. Retrospektif sorgulamada, ailesi çocuğun 8 yıl önce bir süpürge sapı üzerine düştükten sonra penetran yaralandığını bildirdi. Ekstremitelerdeki şüpheli bir şişlik incelenirken bir yabancı cisim varlığı akılda tutulmak zorundadır. Eksiksiz bir öykü ve dikkatli görüntüleme, tanıya yönelik anahtardır. |
19. | Yemek çatalına bağlı gecikmiş tam mide çıkım tıkanıklığı: Olgu sunumu Delayed complete gastric outlet obstruction due to a dinner fork: report of a case Koray Atila, Tarkan Unek, Ali Ibrahim Sevinc, Baki Aydogan, Ayfer Serin, Seymen Bora, Huseyin GulayPMID: 20849060 Sayfalar 376 - 378 Yabancı cisimlerin yutulması, özellikle çocuklar, alkolikler, psikiyatrik hastalar ve yaşlılar arasında çok sık rastlanan bir sorun olmasına rağmen yemek çatalının yutulması oldukça nadirdir. Yuvarlak uçlu yabancı cisimler genellikle bir soruna neden olmazken sivri uçlu yabancı cisimler erken dönemde çıkarılmadıkları takdirde intestinal duvara penetre olup komplikasyona neden olabilirler. Yutulan yabancı cisimlerin çoğunluğu sorunsuz intestinal kanaldan geçerken sadece %1’den daha azı perforasyona neden olur. Bu yazıda, 25 gün önce yutulmuş yemek çatalına bağlı geç dönemde ortaya çıkan nadir bir mide çıkım tıkanıklığı olgusu sunuldu. |
20. | Air bag-mediated fatal craniocervical trauma: a case report Hava yastığı kaynaklı ölümcül kraniyo-servikal travma: Olgu sunumu Yalçın Büyük, Ibrahim Üzün, Zerrin Erkol, Hasan Ağrıtmış, Kasım T. ÜstündağPMID: 20849061 Sayfalar 379 - 381 Bu yazıda, otomobil kazasında açılan hava yastığı nedeniyle kraniyo-servikal yaralanmayla olay yerinde ölen 4 yaşındaki bir kız çocuk (102 cm, 17 kg) sunulmaktadır. Hastanın öyküsünde düşük hızla seyreden otomobilin yerden sadece 15 cm yükseklikteki bir kanalizasyon logar kapağına çarpmasıyla sürücü ve yolcu hava yastığının açılması mevcuttu. Hava yastığının özellikle önden çarpışmalarda sürücü ile yolcunun yaralanma ihtimalini ve derecesini belirgin şekilde azalttığı bilinmektedir. Ancak, ön koltukta oturtulan çocuklarda düşük hızla olan çarpmalar sonrası da hava yastığının açılmasıyla ölümcül ciddi yaralanmaya sebep olabileceğini gösteren bu türden olgular, sistem tasarımının ve hava yastığı açılmasındaki eşik değerin yeniden değerlendirilmesi gereğini göstermektedir. |