1. | KÜNT KARACİĞER YARALANMALARI 278 OLGUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ BLUNT LIVER TRAUMA (ANALYSIS OF 27(9 CASES) Kayıhan Günay, Korhan Taviloğlu, Kubilay Kemertaş, Ergun Eskioğlu, Ömer TürelSayfalar 1 - 6 Karaciğer büyüklüğü nedeni ile künt karın travmalarından sonra en sık yaralanan intraperitoneal organdır. Bu yazıda, 182'si trafik kazası, 96'sı da yüksekten düşmeden oluşan ve 1985-1993 yılları arasındaki 9 yıllık dönemde acil birimimize getirilip, ameliyat edilen 278 künt karaciğer travması olgusu retrospektif olarak incelenmiştir. Bu olguların %64'ü minör, %36'sı majör yaralanma grubundadır. Minör yaralanma grubundaki olguların tümüne basit hepatorafi yapılmıştır. %11 olan mortalitenin nedeni ek intraabdominal ve ekstraabdominal lezyonlardır. Majör yaralanma grubundaki olguların %48'ine hepatorafi, %27'sine rezeksiyon yapılmış ve %25'i de laparotomi sırasında kaybedilmiştir. %49' olan mortalitenin nedeni daha çok karaciğerdeki kanamaya bağlı olarak gelişen hipovolemik şok tablosudur. Majör yaralanmalarda derin sütürler ile hepatorafi, lober hepatektomi veya hepatik arter ligasyonu gibi agresif cerrahi girişimler yerine, bir saate kadar uzatılabilecek olan pringle manevrası eşliğinde, "finger fracture" yöntemi ile hepatotomi + selektif vasküler ligasyon ve sınırlı rezeksiyonel debridman yöntemi tercih edilmelidir, juxtahepatik venöz yaralanmalarda ise total hepatik vasküler izolasyon ile bu damarların tamiri denenmelidir. Genel olarak mortalite oranımız %24.8'dir ve %25'lik ortalama değere yakın bir değerdir. |
2. | ACİL SERVİSLERDE MULTİPL TRAVMA SORUNU VE TRAVMA YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİNİN ÖNEMİ THE PROBLEM OF MULTIPLE TRAUMA PATIENTS IN EMERGENCY SERVICES AND THE IMPORTANCE OF AN INTENSIVE CARE UNIT Ömer Alabaz, Tamer Tetiker, Suavi Özkan, Orhan DemircanSayfalar 7 - 10 Acil Servislere başvuran multipl travmalı hastaların teşhis ve tedavilerinde büyük zorluklar mevcuttur. İlk yardımın uzman hekimler tarafından yapılamayışı ve multipl travmalı hastaların takipleri hu zorlukların başında gelmektedir. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı hastanesi büyük acil polikliniğine Ocak-1992-Ocak 1993 yılları arasında müracaat eden 17708 olgunun 1742'sini (%9.8 ) travmalı hastalar oluşturuyordu. Travmalı hastaların 909'u ( %52.2) büyük travma, 833'ü (%47.8) küçük travma şeklinde idi. Künt travma nedeniyle meydana gelen olguların oranı %71, penetran travmalı olguların oranı ise %29 idi. Büyük travmalı 312 olgu birkaç servis tarafından takip edilmesi gerektiğinden, acil gözlem ünitesine takip için yatırıldı. Büyük travmalı olgularda en sık görülen yaralanma bölgesi kafa ve ekstremitenin birlikte yaralandığı olgular olup 392 (%47 ) hastada mevcut idi. |
3. | TRAVMA VE GEBELİK Türkay Kırdak, Tuncay Yılmazlar, Nusret KorunSayfalar 11 - 13 Makale Özeti |Tam Metin PDF |
4. | AKUT PANKREATİT ACUTE PANCREATITIS Cemalettin Ertekin, Kubilay Kemertaş, Kayıhan Günay, Recep GüloğluSayfalar 14 - 21 Akut pankreatit (AP) gerek tanı gerekse de tedavide güçlükler gösteren bir hastalıktır. Tanı konulduktan sonra tedavi planı için akut ödematöz pankreatit (AÖP) ve akut nekrotizan pankreatit (ANP) ayırımı yapılmalıdır. 1992-1994 yılları arasında 3 yıllık dönemdeki 11 "i ANP (%33), 22 'si AÖP (%67) olan 33 AP vakası retrospektif olarak incelenmiştir. Etyolojide %53 biliyer etkenler, %30 idiopatik etkenler, %15 alkol ve %9 oranında diabet sorumludur. 9'u AÖP'li 9'u ANP'li 18 vaka (%55) ameliyat edilmiş, 13'ü AÖP'li 2'si ANP'li 15 vaka (%45) da konservatif olarak tedavi görmüştür. Ameliyat olarak 9 ANP'li vakanın 6'sına debridman + loj drenajı, 2'sine parsiyel pankreatektomi, 1'ine de triostomi uygulanmıştır. AÖP'li vakalarımızda morbidite %9, mortalite %0; ANP'lilerde morbidite %72, mortalite %64'tür. Bu oranlar AP serimizde sırasıyla %30 ve %21'dir. AÖP'lerde etken biliyer de olsa erken cerrahi endikasyon yoktur. Definitif biliyer cerrahi girişim geç dönemde yapılmalıdır. ANP'lerde ise operasyon endikasyonu klinik, bakteriyolojik ve morfolojik verilere göre konur. ANP'de savunduğumuz cerrahi yöntem debridman + loj drenajı ve gerekiyor ise relaparotomi ya da relaparotomilerdir. |
5. | KÜNT BATIN TRAVMALARINDA USG VE PERİTONEAL LAVAJIN KIYASLANMASI SONOGRAPHY VERSUS PERITONEAL LAVAGE IN BLUNT ABDOMINAL TRAUMA Salih Selman, Mehmet Kurtoğlu, İbrahim Sayı, Şule SelmanSayfalar 22 - 26 Künt karın travmaları (KBT), ülkemizde trafik kazaları ile beraber her geçen gün önemli bir artış göstermektedir. KBT tanısında son yıllarda değişik yöntemler uygulanmaktadır. Bunların arasında sonografinin non-invaziv, ucuz, kolay ve çabuk uygulanabilir olması, intraperitoneal sıvı miktarını tespit edebilmesi, solid organ hematomlarını tespit ve takip edebilmesi, retroperitoneal organları görüntüleyebilmesi ve radyasyon içermemesi sebebiyle invaziv bir yöntem olan PL'nin yerine geçebileceği düşünülmektedir. Bizde bu çalışmamızda PL ve USG'yi kıyasladık. KBT'li 72 hastanın 42'sinde USG normal bulundu. Bu vakalarda klinik takibinin normal seyretmesi üzerine bunlar taburcu edildi. 22 vakada USG'de batın içinde serbest kan veya solid organ hematomu saptandı. Bu vakalarda PL +,++,+++ sonuç verdi ve tekrarlanan yıkamalarda lavaj sıvı rengi açıldı. Hematomlu vakaların USG takibinde hematomun büyümediği saptandı ve konservatif kalındı. 8 vaka ameliyat edildi. Diafragma rüptürü olan vakada USG vePL yanlış-sonuç vermiştir. Böbrek rüptüründe PL yalancı - sonuç vermiş, USG rüptürü saptamıştır. Ameliyat edilen diğer 6 vakada USG batın içi kanamayı göstermiş, PL'de bu kanamanın aktif ve bol olduğunu saptamıştır. PL ve USG'nin birbirine rakip olan 2 yöntem değil, birbirini tamamlayan iki yöntem olduğuna karar verdik. Ayrıca hangi tanı yöntemi uygulanırsa uygulansın muhakkak dikkatli bir klinik izlemeye göre tedavi seçimine karar vermenin esas olduğunu düşünmekteyiz. |
6. | TORAKS TRAVMALARINDA CERRAHİ YAKLAŞIM SURGICAL APPROACH TO THE THORACIC TRAUMA İrfan Yalçınkaya, Sadi Kaya, A İrfan Taştepe, Salih Topçu, Ali Özdülger, S Ş Erkmen, Ahmet Güngör, Osman Nuri Dilek, Güven ÇetinSayfalar 27 - 31 Toraks travmalarınının tedavisinde, konservatif tedavinin yanı sıra cerrahi tedavinin de önemli bir yeri vardır. Bu makalede, 1.1.1991-31.10.1994 tarihleri arasında Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Merkezi, Göğüs Cerrahisi Kliniği'ne toraks travması tanısıyla yatırılan ve opere edilen 48 vaka ele alınmıştır. Vakalardan 25(%52) 'i künt travma, 17(%35) 'si kesici-delici alet yaralanması ve 6(%13) 'sı ateşli silah yaralanmasıdır. Postoperatif mortalite 4(%8) 'tür. Vakalar çeşitli yönleriyle irdelenmiş, uygulanan cerrahi yöntemler üzerinde durulmuş ve literatür bilgileri ışığı altında değerlendirilmiştir. |
7. | BEŞ YILLIK DENEYİMLERİMİZ EŞLİĞİNDE DALAK TRAVMALARININ TANI VE TEDAVİSİNE YAKLAŞIMIMIZ APPROACH TO DIAGNOSIS AND TREATMENT OF SPLENIC TRAUMA WITH OUR 5-YEAR EXPERIENCE Korhan Taviloğlu, Kayıhan Günay, Ali Şahin, Ömer TürelSayfalar 32 - 37 Bu çalışmada 1989-1994 yılları arasında birimimize başvurup dalak yaralanması saptanarak tedavi edilen 235 hasta değerlendirildi. 190 olguda künt, 45 olguda penetran yaralanma saptandı. 175 hasta, ameliyat edilirken 60 hasta ise nonoperatif olarak izlendi. Ameliyat edilen hastaların 95'inde (%54) izole dalak yaralanması tespit edilirken 80 hastada ek organ yaralanması mevcuttu. Karaciğer ve böbrek yaralanmaları en çok izlenen yandaş yaralanmalar idi. Ameliyat edilen hastaların 165'ine splenektomi (%96), 7'sine splenorafi, 3'üne de parsiyel splenektomi uygulandı. Mortalite oranı ameliyat edilen hastalar içinde %11 iken tüm hastalar içinde %9 olarak saptandı. |
8. | BÜYÜK CERRAHİ MÜDAHALELERDEN SONRA SERUM İNTERLÖKİN -6 DEĞERLERİNİN, HASTA PROGNOZU İLE İLİŞKİSİ THE RELATIONSHIP OF INTERLEUKIN-6 AND PATIENT PROGNOSIS FOLLOWING MAJOR SURGERY Tayfun Yücel, Güler Yaylı, Nurettin Dolapcıoğlu, Mustafa Gülmen, Serdar ÖzenSayfalar 38 - 42 Sitokin ailesinin üyesi olan interlökinler makrofaj, lenfositlerden salgılanan, vücudun travma ve infeksiyona immünolojik ve metabolik cevabında rol oynayan hormon yapısında elemanlardır. Bu seriden olan interlökin-6 (İL -6) infeksiyöz veya inflamatuar bir uyarana karşı konağın verdiği akut yanıtta yer alan bir mediatördür. IL- 6 akut faz proteinleri sekrete edilmesinde de önemlidir. Bu çalışmada büyük cerrahi girişim, kontrol grubunu minör cerrahi girişim geçiren hastalardan randomize olarak seçilen onbeşer kişi alınmıştır. Hastalardan preoperatif 4., 24., 48., 72. saatlerde serum örneklen alınarak -20 C'de saklanmıştır. IL-6 düzeyleri mikro-ELİSA yöntemi ile pg/ml, CRP düzeyleri ise nefolometrik yöntemle mg/L olarak ölçülmüştür. Çalışma grubunda ortalama IL-6 düzeyleri sırasıyla 4pg/ml, 500pg/ml, 250pg/ml, 135pg/ml, 75pg/ml; kontrol grubunda ise 0,200pg/ml, 150pg/ml, 88pg/ml, 50pg/ml olarak bulunmuştur. Komplikasyonlu vakalara ait 24. saatteki ortalama IL-6 düzeyi (355 pl/L) yüksek kalmıştır. Bu olgularda 48. saatteki IL-6 düzeyi, komplikasyonsuzlara göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur ( p<0.005). CRP düzeylerinin çalışma ve kontrol grubunda 48.saatte en yüksek seviyeye (sırasıyla 180mg/L, 125mg/L) ulaştığı tespit edilmiştir. Çalışma grubunda IL-6 düzeyinin 4.saatte kontrol grubuna göre daha yüksek bir pik yaptığı saptanmıştır. IL-6 düzeyinin 24 saatten sonra hala yüksek kalmasının veya artmasının komplikasyon riskinin bir göstergesi olabileceği düşünülmüştür. IL -6'nın CRP'ye göre daha erken ve daha anlamlı bir parametre olduğu kanısına varılmıştır. |
9. | DUODENUM YARALANMALARI DUODENAL INJUIRES Yıldırım Gülhan, Zeki Memiş, Necmi Kurt, Hamdi Koçer, Tayfun Yücel, Mustafa GülmenSayfalar 43 - 46 1990-1994 yılları arasında Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi edilen duodenal yaralanmak 7 olgu, künt yaralanmalarda tanının güçlüğü ve gecikmede mortalitenin artacağı vurgulamak amacıyla retrospektif olarak incelendi. Altısı erkek (%86), biri kadın (%14) olan olguların yaş ortalaması 28'di. Üç olgu ateşli silah, iki olgu kesici-delici alet ve iki olguda trafik kazası sonucu yaralanmıştı. Olgularımızın beşinde penetran yaralanma bulunduğundan ve diğer ikisinde de periton irritasyon bulguları erken ortaya çıktığından tanı güçlüğümüz olmadı. Tedavi olarak primer sütür veya primer sütür + dekompresyon ve bir olguda Whipple ameliyatı yapıldı. Hasta kaybımız olmadı. Bu hastaların mümkün olduğunca erken ameliyat edilmesinin, mortaliteyi düşürdüğü sonucuna varıldı. |
10. | PENETRAN KALP YARALANMALARINDA MORTALİTEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER THE FACTORS EFFECTING MORTALITY IN PENETRATING HEART WOUNDS Kayıhan Günay, Korhan Taviloğlu, Ergnn Eskioğlu, Cemalettin ErtekinSayfalar 47 - 50 1988-1995 arası 7 yıllık dönemde 57 penetran kalp travmalı hasta İstanbul Tıp Fakültesi Acil Cerrahi Ünitesinde tedavi edildi. 7(%18.9) hastada kompleks kalp yaralanması vardı; 5'inde tru and tru, 2 sinde iki ayrı girişli. Sağ ventrikülde 23, sol ventrikülde 16, atriumlarda ise toplam 11 yaralanma saptandı. 15 hasta kardivak are tablosunda geldikleri için acil torakotomi gerekti. Diğer hastalar ise daha rahat ameliyata alınmaya müsaade edecek kadar stabil idiler. Toplam 18(%31.5) hastamızı kaybettik. Kardiyopulmoner bypass hiç bir hastamızda kullanılmadı. Penetran kalp travmalı hastaların hastane öncesi resüsitasyon ve hızlı transportları mortaliteyi önemli ölçüde etkilemektedir. |
11. | TRAVMA RESÜSİTASYONUNDA MORTALİTEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER FACTORS AFFECTING OUTCOME IN THE RESUSCITATION OF TRAUMA Halil Özgüç, Ekrem Kaya, Nusret KorunSayfalar 51 - 58 Travma sayısının artışı önemli bir toplumsal sorun olarak gözükmektedir. Diğer hastalıklardan daha fazla oranda genç nüfusun kaybına neden olmaktadır. Multipl travmalı hastanın multipl sorunları vardır. Ağır travmalı olgularda temel amaç aynı anda değerlendirme, resüsitasyon, tam bir fiziksel muayene, hasta stabilse tanısal tetkikler ve cerrahi tedavi uygulanmasıdır. İyi donanımlı acil servis ve kurtarma servisleri, travma resüsitasyonu hakkında eğitim ve çalışma, iyi bir organizasyon, önlenebilir travma ölümlerini azaltacaktır. |
12. | AKUT DİYAFRAGMA YARALANMALARI ACUTE INJURIES OF THE DIAPHRAGM (ANALYSIS OF 35 CASES ) K Yalçın Polat, Müfide N Akçay, Yavuz Çapan, Fehmi Çelebi, Ahmet Balık, Tahsin DemirtaşSayfalar 59 - 62 Çalışmamızda Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı'nda 1.1.1988-31.12.1994 tarihleri arasında akut diyafragma yaralanması nedeniyle tedavi edilen 35 olgunun analizi yapıldı. Olguların 257 (%71.4) penetran 10'u (%28.6) künt yaralanma şeklinde idi. Penetran yaralanmaların 11'i (%44) solda, 11'i (%44) sağda 3'ü bilateraldi. Künt yaralanmalarda ise 8'i (%80) solda, 2'si (%20) sağda idi. PA Akciğer grafisinin preoperatif tanı değeri %28.5 olarak bulundu. En sık yaralanan yandaş organlar sırası ile dalak (%42.8), karaciğer (%40.0) ve mide (%314) idi. En sık görülen postoperatif komplikasyonlar akciğerlerle ilgili olanlardı (%53.4). Mortalite 8 (%22.8) olguda oluştu. Bunların tamamı diğer nedenlere bağlı idi. Akut diyafragma yaralanmaları yandaş organ yaralanmaları nedeniyle morbidite ve mortalitesi yüksek olgulardır. Tanıda en önemli konu bu olguyu hatıra getirmektir. Multisistem yaralanmalarda her iki diyafragma dikkatli bir şekilde gözden geçirilmelidir. |
13. | PENETRE KARIN YARALANMALARI PENETRATING ABDOMINAL WOUNDS Yıldırım Gülhan, Zeki Memiş, Necmi Kurt, Ayhan Çevik, Faik Çelik, Mustafa GülmenSayfalar 63 - 66 1990-1993 yılları arasında, etyolojik faktörün, hastalığın seyrine olan etkilerini araştırmak için 126 penetre karın yaralanması olgusunu inceledik. Olguların %73.8'i kesici-delici alet yaralanması, %26.2'si ateşli silah yaralanması idi. Ateşli silah yaralanmalarının %63.7'sinde birden fazla organ yaralanması varken, kesici-delici alet yaralanmalarında %31.3 idi. %5.6 olguda periton salimdi ve %8.7 olguda organ patolojisi yoktu. En çok yaralanan organlar, karaciğer, kolon, ince barsaklardır. Genel mortalitemiz %2.4 olup, ateşli silah yaralanmasında %9.1, kesici-delici alet yaralanmasında %0'dır. Mortalitenin en büyük nedeni hipovolemidir. Ateşli silah yaralanmalarının komplikasyon ve mortalitesinin daha yüksek olduğu, penetre karın yaralanmalarında erken laparatominin komplikasyon ve mortaliteyi düşürdüğü sonucuna vardık. |
14. | SPLENEKTOMİ SONRASI ERKEN DÖNEM İNFEKSİYONLAR POSTSPLENECTOMY EARLY PERIOD INFECTIONS Müfide N Akçay, K Yalçın Polat, M İlhan Yıldırgan, M Yavuz Çelebi, Fehmi Çelebi, Durkaya ÖrenSayfalar 67 - 70 Splenektominin erken postoperatif devrede infeksiyon riskini artırıp artırmadığını araştırmak amacıyla, splenektomi geçiren 39 hasta prospektif olarak incelendi. Yaşları 2ay-64 yıl arasında değişen hastalar, infekte (15 hasta) ve noninfekte (24 hasta) alarak iki gruba ayrıldı. İnfekte grupta toplam 21 infeksiyon atağı gözlendi: 11 solunum yolu infeksiyonu, 3 üriner sistem infeksiyonu, 3 bakteriyemi, 2 intraabdominal abse ve 2 yara yeri infeksiyonu. Alınan kültürlerden 8'inde (%26.6) Pnömokoklar koagülaz pozitif, 4'ünde (%13.3)beta hemolitik stretokok, 4'ünde (%13.3) E.Koli ve 2'sinde (%6.6) Kandida tek başlarına veya kombine halde üredi. Postoperatif devrede 10 gün boyunca beyaz küre sayımı ve ateş takibi yapıldı. İnfekte grupta ortalama beyaz küre sayısı 15821.14/mm3 ve ortalama ateş değerleri 37.35 idi. Noninfekte grupta ise bu değerler sırasıyla 10509.00/mm3 ve 36.75 C idi. 1 hastada postoperatif devrede çok ağır sepsis gelişti. Yaptığımız çalışma sonucunda, dalağın çıkarılmasından sonra septik komplikasyon riskinin küçümsenemeyecek derecede olduğu ve özellikle beyaz küre (BK) sayımının postoperatif dönemde fizyolojik olmayıp bir infeksiyon göstergesi olduğu sonucuna vardık. |
15. | ERİŞKİNLERDE KÜNT KARIN TRAVMALARINDA DALAK VE KARACİĞER YARALANMALARININ NONOPERATİF TEDAVİSİ NONOPERATIVE MANAGEMENT OF LIVER AND SPLENIC INJURIES FOLLOWING BLUNT ABDOMINAL TRAUMA IN ADULTS Nusret Akyürek, Erdogan Sözüer, Ertuğrul Kafalı, Yücel ArıtaşSayfalar 71 - 76 Erişkinlerde künt karaciğer ve dalak yaralanmalarının nonoperatif tedavisi bu yaklaşımın çocuklarda inkar edilemez yararlarından kaynaklanmıştır. Olgular hemodinamik yönden stabil olmalı, kan transfüzyon ihtiyacı minimal olmalı ve yaygın peritoneal hassasiyet olmamalıdır. İleri görüntüleme tekniklerinin (radionüklid sintigrafi, ultrasonografi, kompüterize tomografi) artması ve son yıllarda peritoneal lavajın kullanılması travma niteliğinin belirlenmesine katkıda bulunmuştur. Gevher Nesibe Hastanesine başvuran künt karaciğer travmalı 140 ve künt dalak travmalı 144 olgu retrospektif olarak incelendi. 1985 Ocak ve 1994 Aralık itibariyle ciddi künt karın ve multisistem travmalı 702 olgu değerlendirildi. Penetran ve iatrojenik karaciğer ve dalak yaralanmaları çalışma dışı bırakıldı. Hastalar yaş, cins, travma türü, teşhis yöntemleri ve tercih edilen tedavi yöntemleri açısından sınıflandırıldı. 69 olgu nonoperatif olarak tedavi edildi. 42 olguya eksploratris laparatomi, 12 olguya dalak koruyucu cerrahi girişim, 30 olguya karaciğere basit cerrahi girişim ve drenaj, 60 olguya karaciğere radikal cerrahi girişim ve 113 olguya splenektomi uygulandı. Yaygın periton hassasiyeti olan hiç bir olguya nonoperatif tedavi yapılmadı. Kan transfüzyon gereksinimi bu grupta ortalama 2.4 Ü idi. Nonoperatif tedavi edilen 69 olgudan 14'ünde (%20.2) komplikasyon gelişti. Yine 69 olgudan 11'i (%15.9) ikincil ciddi komplikasyonlardan kaybedildi. Sonuç olarak karaciğer ve dalak yaralanmalı seçilmiş erişkin olgular nonoperatif olarak güvenle tedavi edilebilir. |
16. | ÇOK FAKTÖRLÜ PROGNOSTİK KRİTERLERİN AKUT PANKREATİT AĞIRLIĞINI BELİRLEME KAPASİTELERİ THE CAPACITY OF MULTIFACTOR PROGNOSTIC SCORING SYSTEMS IN THE PREDICTION OF SEVERITY IN ACUTE PANCREATITIS Mustafa Tireli, Serdar Kaçar, Ünsal AybekSayfalar 77 - 80 Ağır akut pankreatitin belirlenmesinin tedavi ve prognoz açısından büyük önemi vardır. Geçen altı yıl içinde kliniğimizde tedavi edilen 120 hastada 122 akut pankreatit atağında RANSON, IMRIE, BANK, AGARWAL tarafından tanımlanan prognostik sistemlere bakılarak, bu dört sistemin pakreatit ağırlığını ve prognozunu belirleme kapasiteleri araştırılmıştır. 120 hastanın 79'u kadın, 43'ü erkektir. 122 atağın 21'i (%17.2) ağır, 101'i (%82.8) hafif şiddette pankreatittir. Bu dört sistemin ağır akut pankreatiti belirlemedeki sensitivitesi sırasıyla %85.7, %76.2, %66.7, %71.4'tür. Spesivite ise %86.1, %84.1, %80.2, %82.2 olarak bulunmuştur. Sonuç olarak, 'pankreatit ağırlığını ve prognozunu belirleme kapasiteleri yönünden bu dört sistem arasında büyük bir fark bulunmamakla birlikte; Ranson ve İmrie kriterlerinin daha duyarlı olduklarını söyleyebiliriz. |
17. | KÜNT KARIN TRAVMALI OLGULARDA MORTALİTEYE ETKİLİ FAKTÖRLER THE FACTORS AFFECTING POSTOPERATIVE MORTALITY IN BLUNT ABDOMINAL TRAUMA PATIENTS Orhan Demircan, Özgür Yağmur, Zeki Boğa, Emin U Erkoçak, Ömer AlabazSayfalar 81 - 85 Bu retrospektif çalışma 1987-1993 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında opere edilen 130 künt karın travmalı olguda mortaliteye etkili faktörleri belirlemek amacıyla yapıldı. Olguların yaş ortalaması 32 olup, 110'u (%84.6) erkek, 20'si (%13.4) kadındı. Künt travmanın oluşunda trafik kazaları birinci sırayı almaktaydı. Travma sonucu en sık yaralanan organ dalaktı. 25 (%19.2) olgu eksitus oldu. Olguların 26 (%20) 'sında postoperatif majör komplikasyon gelişti. Hipotansiyon (TA 'nın 90mmHg 'nın altında)'un olması, kafa travmasının bulunması, iki ve/veya daha fazla karın içi organ yaralanmasının bulunması, 3 ünite veya daha fazla kan transfüzyonu yapılmasına gereksinim duyulması mortaliteye etkili faktörler olarak bulundu. |
18. | KÜNT İNCE BARSAK YARALANMALARI BLUNT SMALL BOWEL TRAUMA Yılmaz Akgün, Bilsel Baç, İbrahim Taçyıldız, Nedim YıldızSayfalar 86 - 90 Son 8 senelik süre içinde kunt ince barsak yaralanması nedeniyle tedavi edilen 64 hasta retrospektif olarak incelendi. Künt karın travması nedeni olguların 40'ında (%62.5) trafik kazası, 13'ünde (%20.3) yüksekten düşme ve 11'inde (%17.7) darbelerdi. En sık rastlanan şikayet ve fizik muayene bulgusu abdominal ağrı ve hassasiyetti. Peritoneal lavaj 34 şüpheli hastada yapıldı ve 33'ünde (%97) müsbet olarak bulundu. 31 (%48.4) hastada izole ince barsak yaralanması saptandı. 33 hastada ise multipl travma mevcuttu. Tüm tek ince barsak yaralanmaları iki kat üzerinden tamir edildi. Devaskülarize ince barsak atışları, multipl perforasyonlar ve komplet rüptürlerde rezeksiyon ve primer anastomoz tercih edildi. Künt İB yaralanmasıyla ilgili en ciddi komplikasyonlar anastomoz kaçakları ve karın içi abselerdir. Bizim morbidite ve mortalite oranlarımız sırasıyla %17.1 ve %10.9 dur. |
19. | SPLENİK TRAVMALI HASTALARDA PROGNOSTİK FAKTÖRLER THE PROGNOSTIC FACTORS IN PATIENTS WITH SPLENIC INJURY Nuh Z Cantürk, Cihan Yıldırır, Harun Analay, Mustafa DülgerSayfalar 91 - 94 Dalak yaralanmalarında genellikle künt travmalar neden olurken yüksek mortalite oranı bildirilmiştir. Bu çalışmada biz dalak yaralanması saptanan 122 hastamıza yaklaşım ve sonuçları gözden geçirdik. Yaralanmaların nedenleri çoğunlukla trafik kazaları idi. Yirmi iki hastada yaralanma basit dalak yaralanması olarak sınıflandırıldı idi. %8.5'lik mortalite oranı ile splenorafi uygulanarak tedavi edildi. Bu grupta mortaliteden özelikle birlikte bulunan diğer yaralanmalar sorumlu idi. Geri kalan hastalar Grade 3,4 ve 5 olarak sınıflandırıldı. Toplam 19 hasta eks oldu, mortalite oranı %15.7 idi. Yaralanma ciddiyet skoru splenorafi yapılan grupta 14 idi. Bu skor yaşayan ve ölen gruplardaki değerden daha iyi idi. Bu dalak yaralanmalarında beş önemli prognoz belirleyici faktör belirledik. Bu faktörler yaş, hematokrit, birlikte bulunan ekstraabdominal yaralanmalar, şok indeksi ve yaralanma ciddiyet skoru idi. Bunlar kolayca belirlenebilir ve hastaya sağlıklı yaklaşıma olanak verir. |
20. | PULMONER DAMARLARIN PNÖMONEKTOMİ GEREKTİREN YARALANMA OLGUSU Yener Yörük, Selçuk KöseSayfalar 95 - 96 Makale Özeti |Tam Metin PDF |
21. | AKUT ELEKTRİK YANIKLARI: 6 YILLIK DENEYİMLERİMİZ ACUTE ELECTRICAL BURNS: 6 YEAR EXPERIENCE Kayıhan Günay, Korhan Taviloğlu, Orhan Şad, Ergun Eskioğlu, Cemalettin ErtekinSayfalar 97 - 101 İstanbul Tıp Fakültesi Acil Cerrahi Biriminde son 6 yıl içinde (1989-1995) 101 elektrik yanığı olgusu tedavi edildi. Bu dönem içinde %10.2'sini elektrik yanıklarının oluşturduğu toplam 985 yanık hastası ünitemize kabul edilmiştir. Düşük voltajlı elektrik yanıkları 59 (%58.5) vakada görülmüştür. Bunların çoğu önlenebilir ev kazaları olup, çocuk ve kadınlarda görülmüştür. Bu tip elektrik yanıklarında, aynı diğer yanıklardaki cerrahi prensipler geçerlidir. Serimizdeki yüksek voltaj yaralanmalarının insidensi %41.5'dir Bunlar ise genellikle ev dışı olaylarda ve genç erişkin erkeklerde görülmüştür. Amputasyonlar 22 (%52) hasta ile en büyük komplikasyon grubunu uçurmuşlardır. %76'sı üst, %24'ü ise alt ekstremitelerde uygulanmıştır. Mortalite oranı %11.8 (12 vaka ), ortalama hastanede kalış süresi ise 25 gündür. 42 vakadan 11'i ünitemize ilk 24 saatten sonra, bunların 7'si de 5.günleri içinde gelmişlerdir. Biz bu yüksek amputasyon ve mortalite oranımızı hastaların ünitemize geç gelişlerine bağlıyoruz. Bu gecikme erken-yoğun sıvı replasmanını, sürekli hemodinamik-metabolik destek sağlanmasını ve erken agresiv cerrahi girişimde bulunmamızı engellemektedir. |
22. | TRAVMATİK DİYAFRAGMA RÜPTÜRLERİ TRAUMATIC DIAPHRAGMATIC RUPTURES Meral Demirel, Adnan İşgör, Mehmet UludağSayfalar 102 - 105 Genel vücut travmaları içinde Travmatik Diafragma Rüpterleri'ne (TDR) %4.5-5.8 oranında rastlanır. Tanı yöntemlerindeki yetersizlik nedeniyle tanının geç konması ve/veya olaya eşlik eden ciddi organ yaralanmalarının varlığı bu olgularda mortalitenin %2'den %66'lara kadar yükselmesine neden olmaktadır. Haziran 1990-Ocak 1994 döneminde Şişli Etfal Hastanesi 3.Genel Cerrahi Kliniğine travma nedeniyle başvuran olguların 20'sinde TDR saptandı. %85'i erkek, %15'i kadın olan bu olguların tümünde tanı ilk 6 saat içinde konuldu. Olguların %70'inde delici-kesici alet yaralanması, %15'inde ateşli silah yaralanması, %70'inde künt genel vücut travması vardı. Serimizde fizik muayene bulguları ve toraks grafileri %5 oranında diagnostik, %45-50 oranında ise patolojik özellikteydi. Erken eksploratris laparotominin %45 oranında erken tanısal değeri olduğu saptandı. Olguların hepsinde diafrağma primer olarak tamir edildi. Mortalite %30 olarak saptanmış olup, hepsinde TDR'ye ilaveten ciddi organ yaralanmaları vardı. |
23. | POPLİTEAL ARTER YARALANMALARINDA OTOJEN SAFEN VEN GREFTİ İLE ONARIMIN TARTIŞILMASI THE DISCUSSION OF THE RECONSTRUCTION WITH THE OTOGENIC SAFENIC VENOUS GREET AT THE POPLITEAL ARTERIAL INJURIES Murat Dikmengil, Orhan K Salih, Tümer UlusSayfalar 106 - 109 Biz popliteal arter yaralanmalı 22 hastaya cerrahi girişim yaptık. Popliteal yaralanmaların 12 hastada (%54.54) künt travmaya, 9 hastada (%40.9) saçma ile yaralanmaya, 1 vakada (%4.54) hızar ile yaralanmaya bağlı idi. 14 vakaya (%63.63) safen ven interpozisyonu, 6 vakaya (%27.27) rezeksiyon ve uç uca anastomoz, 2 vakaya (%9.09) primer tamir yapıldı. Bizim mortalitemiz %0 ve amputasyon oranı %13.63 idi. |
24. | AKUT MEKANİK İNTESTİNAL OBSTRÜKSİYON ACUTE MECHANICAL INTESTINAL OBSTRUCTION Abut Kebudi, Adnan İşgör, Akın Kaya, Gürkan YetkinSayfalar 110 - 112 Şişli Etfal Hastanesi 3. Genel Cerrahi Kliniğinde 1990-1994 yılları arası akut mekanik intestinal obstrüksiyon tanısı (AMİO) ile ameliyat edilen hastalar retrospektif olarak incelendi. Bu 5 yılda kliniğimizde toplam 2367 ameliyat yapılmış olup, bunun 100 tanesi AMİO vakasıdır (%4). AMİO 'nün sebepleri arasında en sık görülen 45 vaka ile (%45) boğulmuş fıtık olup, bunu sırasıyla 16 vaka ile (%16) adhezyonlar, 15 vaka ile (%15) kolon kanserleri, 5 vaka ile (%5) sigmoid kolon volvulusu, 5 vaka ile (%5) ince barsakta segmenter bir organik lezyon, 4 vaka ile (%4) fitobezoar, 3 vaka ile (%3) ince barsakta invajinasyon ve diğer sebepler izlemektedir. |
25. | KÜNT BATIN TRAVMALARINDA İZOLE İNCE BARSAK YARALANMALARI SMALL BOWEL INJURIES AFTER BLUNT ABDOMINAL TRAUMA Salih Selman, Servet Karahan, Davud Aydemir, Zafer Önder, Rıza KüpelioğluSayfalar 113 - 116 Kliniğimizde son 4 yıl içinde künt batın travmasına bağlı olarak ameliyat edilen 311 vakayı retrospektif olarak inceledik. Bunlar arasında 21 izole ince barsak yaralanması saptandı. Künt travma genellikle trafik kazaları sonucu oluşmuştu. İntestinal yaralanmalar primer onarım ya da rezeksiyonla tedavi edildi. İnce barsak yaralanmaları, künt batın travmalarının %5-10'unu oluşturmasına rağmen mortalite oranı %25-33 civarındadır. Bu yüksek mortalitenin en önemli nedeni tanıdaki güçlüklere bağlı olarak ameliyatın gecikmesidir. Başlangıçtaki klinik ve radyolojik bulgular yanıltıcı olabilmektedir. Bundan dolayı klinik muayene sık aralıklarla tekrar edilmeli ve peritoneal irritasyon bulguları saptandığında laparotomi yapılmalıdır. |