p-ISSN: 1306-696x | e-ISSN: 1307-7945
Cilt : 17 Sayı : 5 Yıl : 2025

Hızlı Arama

Scopus CiteScore SCImago Journal & Country Rank
Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Dergisi - Ulus Travma Acil Cerrahi Derg: 17 (5)
Cilt: 17  Sayı: 5 - Eylül 2011
DENEYSEL ÇALIŞMA
1. 
Prostetik yamaya karşı adezyonun önlenmesi: Okside rejenere selüloz, polietilen glikol ve hylan G-F 20’nin karşılaştırılması
Prevention of adhesion to prosthetic mesh: comparison of oxidized generated cellulose, polyethylene glycol and hylan G-F 20
Ediz Altinli, Aziz Sümer, Neşet Köksal, Ender Onur, Serkan Senger, Ersan Eroglu, Atilla Çelik, Gulistan Gumrukcu
PMID: 22090320  doi: 10.5505/tjtes.2011.93195  Sayfalar 377 - 382
AMAÇ
Bu çalışmanın amacı, hayvan modelinde karın duvarı defektlerinin polipropilen yama ile tamirinden sonra oluşan adezyon formasyonu, fibrozis ve enflamasyon üzerine okside rejenere selüloz, polietilen glikol ve hylan G-F 20’nin etkilerini araştırmaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Kırk sıçan dört gruba ayrıldı ve karın duvarı defekti oluşturuldu. Defektler sırası ile grup I, II, III ve IV olacak şekilde; sadece polipropilen yama (kontrol grubu), polipropilen yama ve adezyon bariyeri olarak hylan G-F 20, polipropilen yama ve adezyon bariyeri olarak okside rejenere selüloz, polipropilen yama ve adezyon bariyeri olarak polietilen glikol kullanılarak onarıldı. Sıçanlar 14. günde öldürüldü.
BULGULAR
Makroskopik adezyon açısından karşılaştırıldıklarında kontrol gurubu ile adezyon bariyeri kullanan gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. Kontrol grubunda ileri derecede fibroblast proliferasyonu ve polietilen glikol grubunda hafif fibroblast proliferasyonu görüldü.
SONUÇ
Polietilen glikol etkili bir adezyon bariyeridir. Son dönemde laparoskopik cerrrahi birçok alanda standart metot haline gelmiştir. Polietilen glikol laparoskopik düzeneği sayesinde hasarlı yüzey üzerine uygulama kolaylılığı sağlamaktadır.

2. 
Sıçanlarda seruleinle deneysel olarak oluşturulan akut pankreatitte alfa lipoik asitin faydalı etkileri
Beneficial effects of alpha lipoic acid on cerulein-induced experimental acute pancreatitis in rats
Nuriye Esen Bulut, Erkan Özkan, Osman Ekinci, Ender Dulundu, Ümit Topaloğlu, Ahmet Özer Şehirli, Feriha Ercan, Göksel Şener
PMID: 22090321  doi: 10.5505/tjtes.2011.99835  Sayfalar 383 - 389
AMAÇ
Bu çalışmada, sıçanlarda seruleinle deneysel olarak oluşturulan akut pankreatit (AP) modelinde alfa lipoik asitin (ALA) kan biyokimyasal parametreleri ve doku düzeyindeki etkileri araştırıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM
Her biri 8 sıçandan oluşan 3 grup oluşturuldu. Grup 1: Kontrol; Grup 2: Seruleinle pankreatit oluşturulup salin verilen grup; Grup 3: Seruleinle pankreatit oluşturulup ALA verilen grup. AP intraperitoneal olarak 20 µg/kg dozunda seruleinin 1’er saat aralıklarla 4 defa verilmesiyle oluşturuldu. Son serulein dozundan 12 saat sonra hayvanlar dekapite edildi. Kan amilaz, lipaz, interlökin (IL)-1ß, tümör nekroz faktör (TNF)-alfa düzeyleri, pankreas doku glutatyon (GSH), malondialdehid (MDA), miyeloperoksidaz (MPO) ve Na+-K+-ATPase aktivitesi belirlendi. Ayrıca pankreas doku örnekleri histopatolojik olarak mikroskopta değerlendirildi.
BULGULAR
Seruleinle pankreatit oluşturulan grupta kan amilaz, lipaz, IL-1ß, TNF-alfa düzeyleri, doku MDA, MPO düzeyleri anlamlı derecede artarken, doku GSH ve Na+-K+-ATPase aktivitesi anlamlı derecede azaldı. ALA tedavisiyle bu değerlerde ve histopatolojide tersine değişiklikler, düzelme ve iyileşme görüldü.
SONUÇ
Mevcut bulgular ALA tedavisinin, pankreasta oluşabilecek serbest radikallerin neden olduğu organ ve fonksiyon bozukluğunu önleyerek morbidite ve mortaliteyi önemli oranda azaltabileceğini düşündürmektedir.

KLINIK ÇALIŞMA
3. 
Sekonder peritonitte planlı abdominal onarımın sonlandırılma kararında C reaktif protein, interlökin 6, leptin, kortizol ve kaspaz 3 değerlerinin etkisi
The value of CRP, IL-6, leptin, cortisol, and peritoneal caspase-3 monitoring in the operative strategy of secondary peritonitis
Faruk Pehlivanli, Fatih Agalar, Canan Agalar, Oral Saygun, Cagatay Daphan, Kuzey Aydınuraz, Unase Buyukkocak, Osman Caglayan, Sedat Dom, Tayfun Sahiner
PMID: 22090322  doi: 10.5505/tjtes.2011.03443  Sayfalar 390 - 395
AMAÇ
Orta ve ciddi sekonder peritonitte planlı abdominal onarımın sonlandırılma kararında C reaktif protein (CRP), interlökin (IL) 6, leptin, kortizol ve kaspaz 3 değerlerinin etkisi araştırıldı.
GEREÇ VE YÖNTEM
Orta ve ciddi sekonder peritonitli 15 hasta alındı. Serum CRP, IL-6, leptin ve kortizol düzeyleri ile periton sıvılarında kaspaz 3 ölçüldü.
BULGULAR
Mortalite gelişenlerde yaş ve 48. saat APACHE II skoru, gelişmeyenlere göre anlamlı olarak yüksek olarak bulundu. Tüm gruplarda 0. saat ve 72. saat kaspaz düzeyleri arasında anlamlı fark bulundu. Dörtten az ve fazla yıkama yapılanlar kaspaz açısından karşılaştırıldığında; az yıkama yapılanlarda kaspaz değerlerinde azalma olduğu izlendi. Dört ve daha az yıkama yapılanlarda 0. saat kaspaz ile 72. saat kaspaz değerleri arasında anlamlı farklılık bulundu. Mortalite olan grubun kaspaz 3 değerleri arasında farklılık saptanmazken, mortalite olmayan grupta kaspaz 3 48. ve 72. saat değerlerinde anlamlı bir düşüş izlendi. CRP, IL-6, leptin ve kortizol seviyelerindeki değişiklikler anlamlı bulunmadı.
SONUÇ
CRP, IL-6, leptin, kortizol seviyesinin karın kapatılması kararında etkisinin olmadığı görülmüştür. Kaspaz 3 seviyelerindeki düşüş yıkama sayısını belirlemede yararlı olabilir. Karın kapamada yıkama sayısını belirlemede vekil parametre olarak kaspaz 3 seçilecekse, daha uzun sürelerdeki kaspaz aktivitesini değerlendiren çalışmalara ihtiyaç vardır.

4. 
Yaşlılarda akut apandisit tanısında skorlama sistemleri
Scoring systems in the diagnosis of acute appendicitis in the elderly
Ali Konan, Mutlu Hayran, Yusuf Alper Kılıç, Derya Karakoç, Volkan Kaynaroğlu
PMID: 22090323  doi: 10.5505/tjtes.2011.03780  Sayfalar 396 - 400
AMAÇ
Literatürde, yaşlılarda akut apandisitin özellikleri bazı çalışmalarda tarif edilmiştir, ancak skorlama sistemlerinin uygulanabilirliğini değerlendiren bir çalışma yoktur. Bu çalışmanın amacı 65 yaşından yaşlı hastalarda Alvarado ve Lintula skorlarını karşılaştırmaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Tanısı patolojik inceleme ile kesinleşmiş 65 yaşından yaşlı hastalar, büyük acil polikliniğine başvuruları sonucunda spesifik olmayan karın ağrısı tanısı almış aynı yaş grubundaki hastalarla başvuru yılına göre sınıflandırılarak karşılaştırıldı. Alvarado ve Lintula skorları hasta dosyalarından retrospektif olarak hesaplandı.
BULGULAR
Her iki skorlama metodu da apandisite bağlı karın ağrısı ve spesifik olmayan karın ayrısını ayırt etmede başarılı bulundu. Alvarado skoru, Lintula skoruna göre öngörme özelliği açısından üstündü. Kontrol ve apandisit gruplarında iki parametrenin (tınlayıcı, tiz bağırsak sesleri olması veya bağırsak seslerinin alınamaması ve bulantı) prevalansı benzerdi. İki skor, bu iki parametre olmadan tekrar hesaplandı. Düzenleme sonrası iki skorda daha iyi ve birbirlerine daha çok benzer sonuçlar verdi.
SONUÇ
Geriatrik yaş grubunda hem Alvarado hem de Lintula skorlarının akut apandisitin tanısında yüksek sensitivite ve spesifitesi vardır. Bu skorların performansları “bulantı” ve “tınlayıcı, tiz bağırsak sesleri olması veya bağırsak seslerinin alınamaması” parametreleri çıkartıldığında daha iyi hale gelmektedir.

5. 
Penetran rektal yaralanmalarda morbiditeye etkili faktörler: Sivil deneyim
Factors affecting morbidity in penetrating rectal injuries: a civilian experience
Metehan Gümüş, Murat Kapan, Akın Önder, Abdullah Böyük, Sadullah Girgin, İbrahim Taçyıldız
PMID: 22090324  doi: 10.5505/tjtes.2011.06936  Sayfalar 401 - 406
AMAÇ
Rektal yaralanmaların tedavi prensipleri savaş deneyimlerine dayanmaktadır. Sivil yaralanmalarda bu prensipleri uygularken sivil rektal yaralanmaların özelliklerini ve bunun yanında morbiditeye etkili faktörleri bilmek gerekir.
GEREÇ VE YÖNTEM
Ateşli silah ve delici-kesici aletle rektal yaralanma oluşmuş 29 hastanın özellikleri değerlendirildi. Risk faktörlerini belirlemek amacıyla hastalar morbidite olanlar ve olmayanlar şeklinde iki gruba ayrıldı (morbidite olan: Grup 1, morbidite olmayan: Grup 2) ve faktörler gruplar arasında karşılaştırıldı.
BULGULAR
Şiddetli fekal kontaminasyon, perianal veya gluteal yaralanma, travma tedavi intervali ve izole ekstraperitoneal yaralanma olması morbidite gelişimi üzerine etkili faktörlerdi. Hastanede kalış süresi Grup 1’de Grup 2 ile karşılaştırıldığında anlamlı derecede daha uzundu.
SONUÇ
Rektal yaralanmalarla nadiren karşılaşılmasına rağmen, morbidite ve mortalite oranları yüksektir. Risk faktörlerinin bilinmesi ve hastaya göre tedavi planı yapılması tedavinin başarısı için önemlidir. Zamanında tedavi edilen hastalarda morbidite oranı önemli ölçüde azalmaktadır. Bu nedenle, doktorların yanı sıra hastaların da rektal yaralanma konusunda bilinçli olması gerekmektedir.

6. 
İntertrokanterik kırıklarda Ender çivilerinin eksternal fiksatörle desteklenmesi
The use of Ender nail in intertrochanteric fractures supported with external fixation
Cemil Ertürk, Bilal Çağman, Mehmet Akif Altay, Uğur Erdem Işıkan
PMID: 22090325  doi: 10.5505/tjtes.2011.48716  Sayfalar 407 - 412
AMAÇ
İntertrokanterik kırıklarda intramedüller Ender çivileme, geçmiş yıllarda çok yaygındı. Ancak bu yöntemin kullanımı, komplikasyonlarından dolayı zaman içerisinde azaldı. Bu çalışmanın amacı, tek yanlı eksternal fiksatörle desteklenen Ender çivileme ile bu tür komplikasyonların önlenmesi ile birlikte bu yöntemin sonuçlarını değerlendirmektir.
GEREÇ VE YÖNTEM
Bu teknik 39 hastada kullanıldı (17 erkek, 22 kadın; ortalama yaş 71,4 yıl). Ameliyat öncesi tüm hastaların ortalama American Society of Anesthesiologists (ASA) skoru 1,84 (dağılım, 1-4) idi. Kırıklar AO/OTA sınıflamasına göre ayrıldı. Biz ameliyatımızda eksternal fiksatörü intramedüller çivilere destek amacıyla kullandık. Son takipte, tüm hastalar Parker-Palmer mobility skoru ve Harris kalça skoru ile değerlendirildi.
BULGULAR
Ortalama izlem süresi 29,2 ay (20-56) idi. İki hastada Ender çivilerinin dizden dışarı çıkması, iki hastada 2 cm kısalıkla birlikte varus deformitesi ve yedi hastada çivi dibi enfeksiyonu oluştu. Yaşamını sürdürebilen ve son takibi yapılabilen 14 hastanın ortalama Harris kalça skoru 64, Parker-Palmer skoru 6,8 idi.
SONUÇ
Bu yöntemin, herhangi bir ciddi sorun görülmeksizin, kırığın kısa sürede iyileşmesini sağlaması ve ekstremitesine tam ağırlık vermesine uygun olması gibi üstünlükleri gösterilmiştir.

7. 
Geriatrik hastalarda açık göz küresi yaralanmalarının özellikleri
Characteristics of open globe injuries in geriatric patients
Levent Tök, Özlem Yalçın Tök, Dilek Özkaya, Elif Eraslan, Yonca Sönmez, Firdevs Örnek, Yavuz Bardak
PMID: 22090326  doi: 10.5505/tjtes.2011.67503  Sayfalar 413 - 418
AMAÇ
Açık göz küresi yaralanması olan geriatrik hastaların demografik ve etyolojik özelliklerini değerlendirmeyi, prognozu etkileyen faktörleri tespit etmeyi ve güncel literatür eşliğinde genç nüfusla farklılıkları karşılaştırmayı amaçladık.
GEREÇ VE YÖNTEM
Açık göz küresi yaralanması nedeniyle 1998-2009 yılları arasında tedavisi ve takibi yapılan 65 yaş üzerinde 30 hastanın dosyaları geriye dönük olarak değerlendirildi.
BULGULAR
Ortalama yaş 73,1 yıl idi. Hastaların %60’ı erkekti ve en fazla sol göz tutulumu vardı. En sık rastlanan travma tipi künt nesnelerle oluşan yırtılma idi. Hastaların başvuru anındaki görme keskinlikleri 13 hastada ışık hissi yokken, 15 hastada ışık hissi/el hareketleri, 2 hastada 1/200-19/200 düzeyindeydi. Demografik ve klinik karakteristiklerin final görme keskinliği üzerine etkisinin değerlendirildiği tek değişkenli analizde yara yeri, travma tipi ve oküler travma skoru istatistiksel olarak anlamlı değişkenlerdi.
SONUÇ
Açık göz küresi yaralanmalarının prognozu geriatrik hastalarda oldukça kötüdür. Yaşa bağlı gelişen yapısal değişiklikler, geçirilmiş cerrahiler daha kolay yırtık gelişimine neden olmaktadır. Tedavi sürecinde iyileşme kapasitesinin sınırlı olması, hastaların beraberlerinde bulunan göz patolojileri ve fonksiyonel kapasitenin bu yaş grubunda düşük olması prognozu kötü yönde etkilemektedir.

8. 
Çocuklarda sıcak süt yanıkları: 764 haşlanma yanığında önemli bir sorun
Hot milk burns in children: a crucial issue among 764 scaldings
Ahmet Çınar Yastı, Orhan Koç, Emrah Şenel, Afife Ayla Kabalak
PMID: 22090327  doi: 10.5505/tjtes.2011.95815  Sayfalar 419 - 422
AMAÇ
Yanıklar çocukluk döneminde önlenebilir travmalar arasındadır. Yanık yaralanmaları çoğunlukla haşlanma, alev, elektrik ve kimyasal yanıklar olarak sınıflandırılır. Ancak her biri altta yatan etyolojiye göre tedavi sırasında farklılıklar gösterir. Bu çalışmada, haşlanma yanıklarında süt yanıklarının önemini vurgulamak için hastalar geriye dönük olarak incelendi.
GEREÇ VE YÖNTEM
Hastaların (461 erkek [%60,4], 303 kadın [%39,6]; kadın erkek oranı 1,52) demografik özellikleri, yanık etyolojisi, kliniği ve klinik seyirleri değerlendirildi.
BULGULAR
Grupların yaş ortalamaları 3,36±2,86 idi. Kadın ve erkek hastalar arasında yanık nedenleri açısından fark bulunmadı. Hastaların toplam vücut yanık alanı ortalaması %16,91±12,63 idi. Sıcak süt yanığının diğer haşlanmalardan daha geniş ve daha derin yanığa neden olduğu ve daha çok 3. derece yanıklar olduğu belirlendi (sırasıyla, p<0,001, p<0,001, p<0,05). Süt yanıkları aynı zamanda hastanede daha uzun süre kalmanın nedeniydi (p<0,001). Mortalite oranı süt yanıklarında diğer haşlanmalardan daha yüksek bulundu (p<0,001).
SONUÇ
Süt yanıkları kötü klinik seyir nedeniyle özel dikkat gerektiren bir durumdur. En önemlisi ise süt yanığının görünenden daha derin olacağı gerçeğinin farkında olmaktır.

9. 
Göğüs travması sonrasında gelişen kalp ve büyük damar yaralanmaları: 10 yıllık deneyimimiz
Cardiac and great vessel injuries after chest trauma: our 10-year experience
Burak Onan, Recep Demirhan, Kürşad Öz, İsmihan Selen Onan
PMID: 22090328  doi: 10.5505/tjtes.2011.96462  Sayfalar 423 - 429
AMAÇ
Göğüs travmasına bağlı kardiyovasküler yaralanmaları yüksek bir mortaliteye sahiptir. Bu çalışmanın amacı, göğüs travması sonrasında gelişen kalp ve büyük damar yaralanmalarının tedavisinde tecrübemizi sunmaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM
On yıllık süre içinde 104 hasta kalp (n=94) ve büyük damar (n=10) yaralanmaları ile başvurdu. Bu hastalarda demografik bilgiler, yaralanma sebepleri, yaralanma yerleri, ek yaralanmalar, cerrahi girişimin zamanlaması, cerrahi yaklaşım ve klinik sonuçlar gözden geçirildi.
BULGULAR
Göğüs travması sonrasında 88 (%84,6) erkek hasta başvurdu. Tüm hastaların ortalama yaşı 32,5±8,2 yıl (dağılım 12 ile 76 yaş) idi. Penetran yaralanmalar (%62,5) en sık sebep olarak karşımıza çıktı. Bigisayarlı tomografi genel olarak uygulanırken, durumu stabil olguların bir bölümüne ekokardiyografi yapıldı. Kalp yaralanmalarında sıklıkla sağ ventrikül (%58,5) etkilendi. Büyük damar yaralanmaları subklaviyen ven (6), innominate ven (1) ve desendan aorta (2) da tespit edildi. Hastaların %75,9’una acil servise başvurduktan sonra erken dönemde ameliyat yapıldı. Torakotomi hastaların %89,5’inde uygulandı. Cerrahi mortalite penetran yaralanmalarda anlamlı derecede yüksekti (p=0,01).
SONUÇ
Klinisyenler acil servise göğüs travması ile başvuran her hastada kalp ve damar yaralanması olasılığını düşünmelidir. Bilgisayarlı tomografi ve ekokardiyografi göğüs travmasının klinik takibinde faydalıdır. Cerrahi girişimin zamanlaması hastaların hemodinamik durumlarına bağlıdır ve multidisipliner yaklaşım hastaların prognozunu iyileştirir.

10. 
Hala bilinmeyen bir konu: Çocuk istismarı ve “Sarsılmış Bebek Sendromu”
Still an unknown topic: child abuse and “shaken baby syndrome”
Elçin Balcı, İskender Gün, Şule Mutlu Şarlı, Fatma Akpınar, Fatih Yağmur, Ahmet Öztürk, Osman Günay
PMID: 22090329  doi: 10.5505/tjtes.2011.23427  Sayfalar 430 - 434
AMAÇ
Sarsılmış bebek sendromu (SBS) çocuğa yapılan fiziksel istismarın ciddi bir formu olup ölüme dahi sebep olmaktadır. Bu araştırmada birinci basamak sağlık çalışanlarının çocuk istismarı ve ihmali konusunda eğitim alıp almadıkları, istismar olgularını tanıyıp tanıyamayacakları, bir istismar türü olan SBS konusunda bilgili olup olmadıklarının araştırılması amaçlandı.
GEREÇ VE YÖNTEM
Araştırma kapsamına Kayseri birinci basamak sağlık kuruluşlarında hizmet veren sağlık personeli alındı. Katılımcılara anket uygulandı.
BULGULAR
Araştırma grubunun %35,0’i hekimdi. Grubun %43,7’si daha önce çocuk istismarı ve ihmaline ilişkin herhangi bir eğitim almadıklarını, %52,1’i toplumda en çok fiziksel istismarın görüldüğünü düşündüklerini ifade etti. Katılımcıların %64,1’i SBS’yi daha önceden duymuş olduğunu söylerken; duyanların %10,4’ü duyduğunu ancak bilmediğini ifade etti. İstismar konusuyla ilgili eğitim alma durumu meslek grupları arasında anlamlı olarak farklı bulundu.
SONUÇ
Çocuk istismarı, ihmali ve istismarın bir alt başlığı olan SBS konusunda, birinci basamak sağlık personelinin bilgi eksiği ve eğitim ihtiyacı vardır. Mezuniyet öncesi ve sonrası eğitimlerde çocuk istismarı ve SBS konularına yeterince yer verilmesi farkındalık ve duyarlı birey sayısının artmasına yardımcı olacaktır.

11. 
Geç bulgu veren travmatik diyafram hernileri
Delayed presentation of posttraumatic diaphragmatic hernia
Ismail Okan, Gurhan Bas, Sedat Ziyade, Orhan Alimoglu, Ramazan Eryilmaz, Deniz Guzey, Aydin Zilan
PMID: 22090330  doi: 10.5505/tjtes.2011.89804  Sayfalar 435 - 439
AMAÇ
Travma sonrası gözden kaçan diyafram yaralanmaları karın içi organların toraksa fıtıklaşması ile sonuçlanabilir. Bu çalışmada, travma sonrası gecikmiş diyafram yaralanması nedeniyle tedavi edilen hastalar değerlendirildi.
GEREÇ VE YÖNTEM
2001-2009 yılları arasında travma sonrası geç bulgu veren diyafram hernisi tanısı alan hastaların dosyaları geriye dönük olarak incelendi.
BULGULAR
Çalışmaya alınan 10 hastanın yaş ortalaması 44,3 yıl idi. Hastaların altısı kadındı. Etyolojide künt travma daha sık (n=7) olarak saptandı. Travma ile travma sonrası diyafram hernisi tanısıyla hastaneye başvuru arasında geçen süre ortalama 5,9 yıl (4 ay-19 yıl) idi. Dokuz hastada diyafram hernisi soldaydı. Tüm hastaların arka-ön akciğer grafisi çekildi ve çoğunda sadece grafi ile tanı kondu (n=8). Yedi hastada ilave olarak bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme kullanıldı. Herni tamiri için yedi hastada laparotomi iki hastada torakotomi yapılırken, bir hastada sol torakoabdominal insizyon kullanıldı. Onarım için yedi hastada yama kullanıldı. Ameliyat sonrası ortalama hastanede kalış süresi 10,6 gündü. Bir hastada ampiyem ve atelektazi saptandı. Ameliyat sonrası mortalite saptanmadı.
SONUÇ
Travma sonrası geç bulgu veren diyafram hernisi travma cerrahları için ciddi bir problemdir. Tanı ve tedavinin doğru ve hızlı uygulanması fıtıklaşmış organların perforasyon veya gangreni sonrası gelişebilecek morbidite ve mortaliteyi engeller.

12. 
10-year evaluation of train accidents
10 year evaluation of train accidents
Meltem Akkas, Didem Ay, Nalan Metin Aksu, Müge Günalp
PMID: 22090331  doi: 10.5505/tjtes.2011.66750  Sayfalar 440 - 444
AMAÇ
Otomobil kazaları ile karşılaştırıldığında tren kazaları daha az görülmekle beraber, kazazedelerin hayatları üzerinde ciddi etkisi vardır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Kliniğine başvuran 16 yaş üzerinde, tren kazasına maruz hastaların dosyaları geriye dönük olarak incelendi.
BULGULAR
30 erkek, 14 kadın toplam 44 hastanın yaş ortalaması 31,8±14,3 idi. Yaralanmaların çoğu işe gidiş-çıkış saatlerindeydi. Yirmi ikisi acil servisten olmak üzere toplam 37 hasta taburcu edildi. Mortalite 7/44 (%16) saptandı. Revize travma skoru (RTS) ortalama 10,5 olup, ölenlerde 3, yaşayanlarda 11,9 idi. Ölüm nedeni 5 hastada majör vasküler hasar ve alt ekstremite amputasyonuna yol açan pelvik travma, 1 hastada torakal ve abdominal travma, 1 hastada kafa travması idi. Mortalite için primer risk faktörleri; alkollü olmak (%100), başvuru anında kardiyopulmoner resüsitasyon yapılması (%100), tekrarlayan intihar girişimi (%75), psikiyatrik hastalık öyküsü (%60) ve düşük RTS puanı idi.
SONUÇ
Tren kazalarının çoğunluğunu, yeterince hız kazanmamış trenden kaza ile düşmeye bağlı oluşmuş minör yaralanmalar oluşturmaktadır. Buna rağmen tren kazaları %16 mortalite ve %37 morbiditeye neden olmuştur. Bu bulgular yaralanmaları önleyici tedbirlerin geliştirilmesinin önemine dikkat çekmektedir.

13. 
Kadınların başına gelen ev kazaları ve ilk yardım bilgi düzeyleri
Domestic accidents involving women and first aid knowledge
Mustafa Serinken, İbrahim Türkcüer, Özgür Karcıoglu, Semih Akkaya, Emrah Uyanık
PMID: 22090332  doi: 10.5505/tjtes.2011.55649  Sayfalar 445 - 449
AMAÇ
Ev kazaları (EK), bir evin içinde veya bahçesinde, havuzunda veya garajında meydana gelen, çoğunlukla önlenebilir kazalardır. Ülkemiz için önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bu çalışmada amaç, ülkemizde yetişkin kadınların EK ile ilişkili profilini ve bilgi düzeylerini ortaya koymaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Altı aylık zaman diliminde bir üniversite acil servisine gelen kadın hasta yakınları çalışma grubunu oluşturdu. Katılımcılara daha önceden hazırlanmış olan ve 23 sorudan oluşan çalışma anket formundaki soruları cevaplandırmaları istendi.
BULGULAR
Çalışma süresince 1017 kadın çalışmaya dahil edildi. Yaş ortalamaları 29,2±11,1 olarak belirlendi. Sırasıyla, sıklıkla el kesileri (n=924, %90,8), burkulma-incinmeler (n=904, %88,8) ve yanıklar (n=803, %78,9) en sık bildirilen EK’lar idi. Çarpma, burkulma ve incinme tarzı yaralanmaların çocukların başına gelen en sık EK olduğu (n=478, %91,7), bunu düşme ve kaymaların (n=452, %86,7) takip ettiği saptandı. Ambulansın en çok bilinen (n=871, %85,6), zehir danışmanın en az bilinen (n=48, %4,7) numaralar olduğu belirlendi. Eğitim düzeyi yüksek olan kadınların diğerlerine oranla doğru yanıt sayıları anlamlı yüksek bulundu (p=0,001). Çalışan kadınların bilgi düzeyi, çalışmayanlarla karşılaştırıldığında ise anlamlı düşük bulundu (p=0,02).
SONUÇ
Ev kazaları konusunda kadınlara yönelik yaygın kurslar planlanmalı ve bu amaçla görsel medyadan yararlanılmalıdır.

14. 
Karın içi ateşli silah yaralanmalarında komplikasyon oranlarını etkileyen faktörler
The affecting factors on the complication ratio in abdominal gunshot wounds
Hüseyin Taş, Ayhan Mesci, Mehmet Eryılmaz, Nazif Zeybek, Yusuf Peker
PMID: 22090333  doi: 10.5505/tjtes.2011.47124  Sayfalar 450 - 454
AMAÇ
Çatışma bölgelerinde meydana gelen karın içi ateşli silah yaralanmalarında (KASY) komplikasyon oranlarını etkileyen faktörler değerlendirildi.
GEREÇ VE YÖNTEM
Şubat 2002 - Mayıs 2005 tarihleri arasında yüksek kinetik enerjili KASY’li 21 hasta incelendi. Travma-hastane intervali, yaralanan karın içi organ ve sayısı, yaralanan ekstra-abdominal organ sayısı, penetran abdominal travma indeksi (PATİ) ve kan transfüzyonu miktarının komplikasyon oranlarına etkisi geriye dönük olarak değerlendirildi.
BULGULAR
Hastaların %90,4’ünün ilk iki saat içerisinde transportu gerçekleştirilerek ilk girişimlerine başlandı. Yaralanan organ sayısı <3 olan hastalarda %7,1, ≥3 olanlarda ise %71 oranında komplikasyon gelişti (p<0,0001). Hastaların %71,4’ünde (n=15) izole karın yaralanması, %28,6’sında (n=6) ek olarak ekstra-abdominal organ yaralanması vardı. PATİ skoru <25 olan 13 hastada %7,7, ≥25 olan 8 hastada ise %62,5 oranında komplikasyon geliştiği görüldü (p<0,0001). ≥3 Ü kan transfüzyonu yapılan %47,6 (n=10) hastanın %50’inde (n=5) komplikasyon tespit edildi (p<0,0001).
SONUÇ
Çalışmamızda KASY’de PATİ skoru, multipl kan transfüzyonu ve yaralanan karın içi organ sayısı ameliyat sonrası dönemde gelişebilecek komplikasyon oranlarını etkileyen en önemli faktörlerken, travma-hastane intervali ile yaralanan ekstra-abdominal organ sayısının komplikasyon oranlarına etkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı.

OLGU SUNUMU
15. 
Ateşli silah yaralanmasıyla oluşan gizli mesane yaralanması ve kurşunun spontan miksiyonla üretradan atılması
Masked urinary bladder injury with a bullet expulsed spontaneously during voiding
Mujgan Caliskan, Ismail Evren, Ismail Kabak, Ibrahim Atak, Recai Gokcan
PMID: 22090334  doi: 10.5505/tjtes.2011.67934  Sayfalar 455 - 457
Bu yazıda, ateşli silahla pelvis yaralanması olan hasta sunuldu. Yaralanma bölgesi mesane ve rektum arasındaki yumuşak doku idi. Birkaç gün sonra kurşun spontan miksiyon esnasında üretra yolu ile atıldı. Literatürde kurşunun kendiliğinden olarak üretra yolu ile atıldığı birkaç nadir olgu bildirilmiştir. On dokuz yaşında erkek hastanın sol kalçasında ateşli silah yaralanması mevcut idi. Hemodinamik olarak stabil olan hastaya yapılan direkt grafi ve bilgisayarlı tomografide pelvis içinde, mesane ve rektum arasındaki yumuşak dokuda, organ hasarı oluşturmayan kurşun tespit edildi. Üretral kateterizasyon sonucu makroskopik hematüri tespit edildi. Rektosigmoidoskopi ve retrograd sistoskopik değerlendirmeler negatif idi. Cerrahi girişim yapılmaksızın, hasta konservatif takip edildi. Beşinci gün, üriner kateteri çıkarıldıktan üç saat sonra kurşun üretradan kendiliğinden miksiyon esnasında atıldı. Bunun üzerine retrograd üretrosistografi yapıldı, üriner trakt ve mesane hasarına rastlanmadı.

16. 
Kronik Tip-B aort diseksiyonlu bir olguda diseksiyonun ilerlemesini taklit eden lomber spondilolistezis
Spondylolisthesis mimicking the progression of dissection in a case of chronic Stanford type B aortic dissection
Mustafa Goz, Mehmet Fuat Torun, Cengiz Mordeniz, Mehmet Salih Aydin, Abbas Heval Demirkol, Hamza Karabag
PMID: 22090335  doi: 10.5505/tjtes.2011.27048  Sayfalar 458 - 460
Aort diseksiyonu akut ve ölümcül olan kardiyovasküler bir durumdur. Altmış yedi yaşında hipertansif kadın hasta, ani başlayan, bıçak saplanır tarzında alt sırt ağrısı nedeniyle, acil servise geldi. Kontrastlı toraks tomografisinde kronik Tip-B aort diseksiyonu tanısı konuldu. Yoğun bakıma transfer edilen hastaya medikal tedavi başlandı. Hastanın ağrılarının lomber bölgeye yayılması nedeniyle diseksiyonun ilerlediği düşünüldü. Hemodinamik olarak stabil hastaya karın ultrasonografisi yapıldı ve diseksiyonun ilerlemediği görüldü. Nörolojik incelemesinde lomber spinoz proçes hassasiyeti, her iki bacak germe testinin 30 derecede pozitif olması üzerine cekilen manyetik rezonans görüntülemede L3-L4’te spondilolistezis ve merkez yerleşimli disk hernisi tespit edildi. Mevcut bulgularla diseksiyon yönünden operasyon endikasyonu olmadığı düşünüldü. Diskektomi ve füzyon cerrahisi önerildi. Hastanın cerrahi tedaviyi kabul etmemesi üzerine, ilaç tedavisi verilerek taburcu edildi. Bu çalışmada, kronik Tip-B aort diseksiyonlu bir olguda diseksiyonun ilerlemesini taklit eden lomber spondilolistezis’in ayırıcı tanıdaki önemini vurgulamayı amaçladık.

17. 
İleum ve antropilorik yerleşimli safra taşı ileusunun çok kesitli bilgisayarlı tomografi ile tanısı
Multidetector computed tomography diagnosis of ileal and antropyloric gallstone ileus
Naime Altınkaya, Zafer Koç, Özlem Alkan, Şenay Demir, Sedat Belli
PMID: 22090336  doi: 10.5505/tjtes.2011.50103  Sayfalar 461 - 463
Safra taşı ileusu kolelithiasisin nadir görülen bir komplikasyonu olmakla birlikte mide çıkış yolu tıkanıklığı çok daha nadir görülür. Bu yazıda, distal ileuma impakte safra taşı sonucu gelişen ince bağırsak tıkanıklığı ve pilorik antruma impakte safra taşı sonucu gelişen mide çıkış yolu tıkanıklığının (Bouveret sendromu) çok kesitli bilgisayarlı tomografi bulgularını tanımladık.

18. 
Penis protezli hastanın penisinde ateşli silah yaralanması: Olgu sunumu
Gunshot injury to the penis in a patient with penile prosthesis: a case report
Metin İshak Öztürk, Abdullah İlktaç, Orhan Koca, Senad Kalkan, Cevdet Kaya, Muhammet İhsan Karaman
PMID: 22090337  doi: 10.5505/tjtes.2011.99266  Sayfalar 464 - 466
Sivil hayatta penise penetran ateşli silah yaralanmaları enderdir. Bu yazıda, acil servise penise penetran ateşli silah yaralanması ile başvuran ve daha önce penis protez implantasyonu yapılmış olan 48 yaşındaki erkek hasta sunuldu. Hasarlı implant çıkarıldı ve anterior üretradaki yaralanma primer olarak onarıldı. Bildiğimiz kadarıyla bu yazıda, literatürde penis protezi olup penis ateşli silah yaralanması olan ilk hasta sunuldu.

19. 
Boğulmuş sol kasık fıtığı içinde inflame vermiform apendiks
Inflamed vermiform appendix within the sac of incarcerated left inguinal hernia
Sevim Turanlı, Murat Ulvi Yüksel, Yavuz Pirhan, Abdullah Çetin
PMID: 22090338  doi: 10.5505/tjtes.2011.48295  Sayfalar 467 - 469
Elli dört yaşında erkek hasta, 8 saat önce başlayan sol kasıkta sürekli ağrı ve redükte olmayan şişlik şikayeti ile acil cerrahi servisine başvurdu. Fiziksel incelemede karında hassasiyet yoktu, sol kasıkta oldukça ağrılı, eritemli ve redükte olmayan şişlik vardı. Rutin kan testlerinde hafif lökositoz saptandı. Düz karın grafisinde özellik yoktu, ultrasonografide sol inguinal kanalda 10 cm uzunluğunda, hareketsiz, ödemli ince bağırsak ansı görüldü. Boğulmuş sol kasık fıtığı tanısıyla hasta ameliyata alındı. Kasığa transvers kesi yapılarak fıtık kesesi ortaya konuldu. Kese açıldığında 6-8 cc pürülan sıvı geldi, vermiform apendiks inflame ve kese iç duvarına yapışık durumdaydı. Aynı seansta hem apendektomi hemde primer fıtık onarımı yapıldı. Ameliyat sonrası komplikasyon gelişmedi. Patolojik inceleme inflame apendiks ile uyumluydu.

20. 
Çocukta geç farkedilen çivi aspirasyonu: Olgu sunumu
Late recognized nail aspiration in a child: case report
Ufuk Çobanoğlu, Muhammed Can, İsmail Birincioğlu, Yeşim Edirne, Mehmet Melek
PMID: 22090339  doi: 10.5505/tjtes.2011.63308  Sayfalar 470 - 472
Çocuklarda 0-3 yaş arası yabancı cisim (YC) aspirasyonu sık görülmektedir. Kız olgu, 4 ay önce ani başlayan öksürük, ateş ve balgam çıkarma şikayetiyle bir sağlık merkezinde akut bronşit tanısı ile iki kez tedavi edildi. Şikayetinin sürmesi üzerine, çekilen akciğer grafisinde özofagusta yabancı cisim şüphesi ile Göğüs Cerrahisi Kliniğimize sevk edilen olguya yapılan özofagoskopide YC görülmedi. Çekilen akciğer yan grafisinde, keskin ucu trakea orta hatta, yuvarlak ucu sağ hemitoraksa yönelmiş YC saptandı. Rijit bronkoskopi ile çıkarılamayan YC, torakotomi ve bronkotomi yöntemiyle genel anestezi altında çıkarıldı. YC 6 cm boyunda çivi idi. Bu sunum, çocukluk çağındaki YC aspirasyonlarının çeşitliliğini, hekimlerin sağlık kurumlarına inatçı öksürük şikayeti ile başvuran çocuklarda YC aspirasyonu olasılığına her zaman dikkat etmeleri gerektiğini ve ebeveyn ihmalini göstermek amacıyla hazırlanmıştır.

EDITÖRE MEKTUP
21. 
The effect of glutamine on oxidative damage in an experimental abdominal compartment syndrome model in rats
Oğuzhan Karatepe, Muharrem Battal, Gokhan Adas
doi: 10.5505/tjtes.2011.12316  Sayfalar 473 - 474
Makale Özeti |Tam Metin PDF